Bu ayki bir tefsir bir müfessir kısmımızda sahabeden tefsir alanında öne çıkan bazı şahsiyetleri tanıyacağız.
Sahabe ki Allah (c.c.)’nun kendilerinden razı olduğu, kendilerinin razı olmalarının da Allah katında önemsendiği insanlardır. Onlar Kur’an’ın inzaline şahitlik etmişler hatta bizatihi bir çok ayetin inzaline sebep olma hasebiyle direk muhatabı olmuşlardır. Bir çok ayetin hakikatini, manasını Rasûlullah (s.a.v.)’den işitmişler, Kur’an’ı sadırlarına peygamber membaından içirmişlerdir. Bu sebeptendir ki sahabeden gelen rivayetlere baş vurmaksızın yapılabilecek bir tefsir çalışması yoktur. Varsa da onun ismi tefsir değildir. O çalışma, sahibinin yorumu olma niteliğini aşamaz.
Sahabe efendilerimizin tefsir alanında kitap halinde yazılmış bir eseri yoktur. Not şeklinde bazı nüshalar bulunsa da o dönemde tefsir ilmi de diğer ilimler gibi yeri ve konusuna göre sadırdan sadıra şefeviyyen (sözlü olarak) nakledilmekteydi. Fakat Kahire’de Envaru’l-Muhammediyye isimli bir yayın evinde yayınlanan Fîrûz Âbâdî ’Migbâsu’l-Mushaf min Rivayeti İbn-i Abbas’ isimli bir çalışmayla Tefsirü’l-Celaleyn’e benzer bir çalışmayla İbn-i Abbas(r.a.)’in rivayetlerini bir araya getirmiştir.
İbn-i Mesud (ö. 652), Ubeyy bin Ka’b (ö. 640), Zeyd bin Sabit (ö. 665), Ebu Musa el-Eşari (ö. 644) ve Abdullah bin Zübeyr (ö. 692)
ABDULLAH B. ABBAS
Abdullâh b. Abbâs b. Abdi’l-Muttalibi’l-Hâşimî, Ashâb-ı Kirâm’ın en yüksek âlimlerindendir. Künyesi Ebü’l-Abbâs’dır. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimizin amcazâdesidir.
İbni Abbâs Hazretleri Hicret-i Nebeviyye’den üç sene önce Mekke-i Mükerreme’de dünyaya gelmiştir. Rasûlullah (s.a.v.)’in mübarek nazar¬larına, ulvî dualarına mazhar olduğu cihetle kendisinde harikulade bir istidâd tecellî etmiş, daha pek gençken Ashâb-ı Güzîn arasında ilmi ve irfanıyla mümtaz bir hâle gelmiştir. Rasul-i Ekrem’den sonra Hulefâ’yı Râşidîn’in büyük iltifatlarına nail olmuş, onların ilmî meselelerde bir müşâviri olmuştur.
İbn-i Abbâs, hicri 68 senesinde Tâif’de hastalanarak vefat etmiş, cenaze nama-zını Muhammed b. el-Hanefiyye kaldırmıştır.
İbn-i Abbâs Hazretleri, Tercumânü’l-Kur’ân, Sultânü’l-Müfessirîn unva¬nını sahiptir.
Kendisi büyük bir müfessirdir. Kitâbullâh’a dâir kendisinden pek çok şeyler rivayet edilmiş, rivâyet tarîkına müstenid birçok tefsirlerde bu riva¬yetlerden birçoğu naklen de gelmiştir. Fîrûz Âbâdî, bu rivayetlerin bir kısmı¬nı toplayarak "Tenvîrü’l-Mikyâs Tefsîr-i Îbni’l-Abbâs" unvanıyla muhtasar, müfîd bir tefsir yazmıştır.
Huzuruna gelen âlim cahil herkes kendisine kar¬şı hürmet mecbûriyyeti hissederdi. İlmi münazaralarda hasımlarını aciz bırakır kendine hayran ederdi.
ABDULLAH B. MESUD
Abdullâh b. Mes’ûd b. el-Hâris b. Gaafil b. Habîb el-Hezlî, Ashâb-ı Gü¬zin’in fudalâsından ve fukahâsından pek büyük bir zâttır. Künyesi "Ebû Abdillâh"dır. Mekke-i Mükerreme’de doğmuş, daha pek genç iken İslâm şerefi¬ne nail olmuş, Mekke’de Kureyşîlere karşı Kalem suresini cehren okuyarak onlara Kur’ân-ı Kerîm’in âyetlerini ilk duyuran zât olmuştur.
Bir aralık Habeş’e sonra da Medîne-i Münevvere’ye hicret etmiştir. Bedir, Uhud, Hendek gazvelerine iştirak etmiş, Bîatü’r-Rıdvân’da bulun¬muş, Yermûk seferide katılmıştır. Yermûk sefe¬rinden sonra Hz. Ömer tarafından Kûfe’ye muallim gönderilmişti. Bu münâsebetle Hz. Faruk, Kûfelilere gönderdiği bir mektubunda şöyle demiştir: "Ben size Ammâr b. Yâsir’i vali, Abdullâh b. Mesûd’u da mual¬lim ve vezir olarak gönderdim. Bu ikisi Rasûlullâh’ın Ashabından ve ehl-i Bedir’dendir. Bunlara iktidâ ediniz, itâatta bulununuz, sözlerini dinleyi¬niz. Ben Abdullâh’ı göndermekle sizi kendi nefsime tercih etmiş bulunuyorum."
İbn-i Mes’ûd Hazretleri, Hz. Osman’ın Hilâfetine kadar Kûfe’de kal¬dı. Hz. Osman tarafından davet olunmakla Medîne-i Münevve¬re’ye döndü. Hicri 32 senesinde vefat ederek Bakî kabristanlığına defnolundu. Vefat ettiğinde altmış yaşını biraz geçmiş idi.
İbn-i Mesûd (r.a.) Kur’an’a ve Sünnet’e muttali olma hususunda mümeyyez bir şahsiyettir. Onun bu faziletini Hz. Alî gibi yüksek bir ilim ve irfan sahibi olan bir zat bile ikrar etmektedir.. Bizzat ibn-i Mes’ûd diyor ki: "Kendisinden başka mabûd olmayan Allah’a yemin ederim ki, Kitâbullâh’dan bir âyet yoktur ki, ben onun kim hakkında ve nere¬de nazil olduğunu bilmeyeyim. Eğer Kitâbullâh’ı benden daha iyi bilen bir kimsenin bulunduğu yeri haber alsam ve beni oraya götürecek bir imlan bulsam mutlaka oraya çıkar giderim."
ÜBEY B. KÂ’B
Übey b. Kâ’b b. Kays Ebü’l-Münzir el-Hazrecî en-Neccârî, Ensârdandır. Sahâbe-i Güzin arasında büyük bir mevkii vardır. Hz. Ömer, kendisine "Seyyidü’l-Müslimîn" der, ikram eder, kendisinden bazen istiftâda bulunur görüşünü alırdı. Vefat ettiği gün ’Müslümanların ulusu öldü.’ diye teessürünü izhar buyurmuştur.
Ashâb-ı Bedir’dendir. Akabe Bîati’nde hazır bulunmuştur. İslâm olduktan sonra Vahiy Kâtibi olmuş, Bedir, Uhud, Hendek gazvelerinde ve sair gazalarda ve Hz. Ömer ile beraber Câbiye vak’asında hazır bulunmuştur. Kur’ân-ı Mübîn’in toplanması hizmetinde de encümen azası olmuştur.
Sahih olan kavle göre hicri 30 tarihinde vefat etmiştir.
Rasûlullah’ın Medîne-i Münevvere’de ilk Vahiy Kâtibi olan Übey b. Kâ’b’dan Tefsîr’e dâir büyük bir nüsha mevcuddur ki, bunu Ebû Ca’fer er-Râzî, Rebi’ b. Enes’den, o da Ebü’l-Aliye’den, o da Übey b. Kâ’b’dan rivayet etmiştir. Bu, sahih bir isnaddır. İbn-i Cerîr, İbn-i Ebî Hâkim, el-Hâkim, Ahmed b. Hanbel Hazarâtı bundan birçok şeyler rivayet ve tahrîc etmişlerdir.
Bu sahabe efendilerimize Zeyd bin Sabit (ö. 665), Ebu Musa el-Eşari (ö. 644) ve Abdullah bin Zübeyr (ö. 692)de eklenebilir.
Ulûmu'l Kur'ân;bir Tefsir Bir Müfessir...
Özlenen Rehber Dergisi 120. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.