Özlenen Rehber Dergisi

110.Sayı

Vefatının 70. Yılında Son Devir Müfessirlerimizden Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır (1877 - 1942)

Tahir Türkmen Özlenen Rehber Dergisi 110. Sayı
Bereketli Osmanlı pınarının sulayıp yetiştirdiği büyük kıymetlerimizin başında gelen isimlerden birisi de hiç kuşkusuz Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Merhumdur. Yaşadığı 65 yıllık ömürlerine dini/ilmi birçok gayreti sığdıran ve ümmetin istifadesine eşsiz eserler sunan merhumun kıymeti, yaşadığı zaman dilimiyle kıyaslanırsa daha da artmaktadır. Çünkü yaşadığı dönem Osmanlı Devlet-i Âliye’sinin, yani asırlık pınarın kurumaya yüz tuttuğu, yüzyıllardır beslendiği derin kaynakların dehlizlere hapsedilmek istenildiği, çevresindeki herşeyin susuzluk tehlikesiyle karşılaştığı buhran dönemidir. Bir yanda parıltısı gözlerden, gönüllerden silinmeyen bir mazi, diğer yanda ise, ne şekil alacağı kestirilemeyen bunalımlarla dolu bir istikbâl...
İşte Elmalılı Hamdi Efendi bu buhranlı dönemi tatlı bir geçişle, bir başka şanlı istikbâlin müjdesi olarak yaşamış, mazinin sinesinde deruhte ettiği izleri atiye şanlı ve şerefli yeni izler olarak bırakmış, bu dönemde milletimizi birçok badirelerden kurtaran zatlardan biridir.
Doğumu ve Çocukluğu

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Müslüman Türk halkının İslam dinini daha iyi anlayabilmesi için büyük çabalar sarf etmiş bir İslam âlimidir. Memleketinden ötürü ’Elmalılı’ olarak anılmış, soyadı kanunu çıktıktan sonra da ’Yazır’ soyadını almıştır.
Hocası Kayserili Mahmud Hamdi Efendi’ye nisbetle "Küçük Hamdi" diye anılan Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, 1877 yılında Antalya’nın Elmalı kazasında doğdu. Babası Numan Efendi olup, aslen Burdur’un Gölhisar kazası Yazır köyü halkındandır. Numan Efendi, küçük yaşta Yazır köyünden çıkıp Elmalı’ya gelmiş, orada okumuş ve Şer’iye Mahkemesi başkâtibi olmuştur. Merhum Hamdi Efendi’nin annesi, Elmalı âlimlerinden Mehmet Efendi’nin kızı Fatma Hanım’dır.
Eğitimi

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır ilk ve ortaokul tahsilini Elmalı’da Rüşdiye Mektebinde gördü. Hafızlığını da tamamladıktan sonra, Arapça okudu ve İslami ilimleri öğrenmek için, dayısı Hoca Mustafa Sarılar Efendi ile birlikte 1895’de İstanbul’a geldi. Kayserili Mahmud Hamdi Efendi’nin Beyazıt Camii’ndeki derslerine devam etti. Of’lu Mahmut Kamil Efendi’den fıkıh dersleri aldı. Devrin ileri gelen değerli hocalarından ders görerek icazet aldı.
İlmi yönü

Mekteb-i Nuvvab’a (Kadı/Hakim Vekili yetiştirme okulu) girdi ve buradan birincilikle mezun olarak kadılık icazeti aldı. 1905’ten itibaren Beyazıt Camii’nde talebelere ders vermeye başladı ve bu hizmeti 1908 yılına kadar aralıksız devam etti. Bu arada Şeyhülislamlık’ta Mektubi Kalemi’ne (Sadrazam tarafından çeşitli makam ve kişilere yazılan resmî mektupların ve önemli işlere ait emirlerin, buyrukların yazıldığı kalem) dâhil edildi. Bir yandan da Nuvvab’da ve Mülkiye Mektebi’nde Ahkâm-ı Evkaf, Medresetü’l-Vâizin’de (Vaiz yetiştirme okulu) fıkıh, Süleymaniye Medresesi’nde mantık derslerini okutmayı sürdürdü. 1908 yılında dersiam oldu.
Öğrenimini sırasında hat sanatı ilgisini çekmiş, Bakkal Arif Efendi’den sülüs-nesih, Sami Efendi’den ta’lik ve celi sülüs yazı çeşitleri meşk etmiştir. (Hat/Hüsn-ü Hat: İslam kültüründe, yazı ve güzel yazı anlamlarında da kullanılmıştır. Estetik ve geometrik kurallara bağlı kalarak, güzel yazı yazma sanatıdır. İslam dinine has kutsal metinlerin (Âyet ve Hadisler) yazımı için kullanılan bir tabirdir. Hat sanatında temel olarak altı çeşit yazı stili vardır. "Aklam-ı Sitte" veya "Şeşkalem" denen bu stiller; "Sülüs, Nesih, Muhakkak, Reyhani, Tevki ve Rika"dır.)
II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Meclis-i Mebusan’a Antalya mebusu olarak girdi. Şeyhülislam fetvayı vermediği için, birinci Fetva Emini olarak Sultan II. Abdulhamit’in tahttan alınması için gereken fetva’yı İttihad Terakki’cilerin isteği doğrultusunda yazdı.
(Bu konu ihtilaflıdır. Konu dâhilinde söylenenler genel manda şunlardır:
1-) II. Abdülhamid’in hal fetvasını Elmalılı Hamdi Yazır vermemiştir, zaten veremezdi de, çünkü ne Şeyhülislam ne de Fetva Eminiydi. Meselenin esası şudur: Kendisinden fetva istenen Fetva Emini Hacı Nuri Efendi, fetvayı vermeye yanaşmamış, suçlamaları (31 Martı tezgahlamak, dini kitapları tahrif edip yaktırmak ve devlet hazinesini saçıp savurmak) kabul etmemiş, Padişahın kendisinin çekilmesini uygun bulmuştu. Ancak sarıklı milletvekillerinden Mustafa Asım Efendi, Hacı Nuri Efendi’ye eğer fetvayı vermezse İttihatçıların Abdülhamid’i öldürecek kadar gözlerinin dönmüş olduğunu söyleyip razı etmiştir. Merhum Elmalılı sadece hal fetvasının müsveddesini yazmıştır. O kadar. http://www.mustafaarmagan.com.tr/ii-abdulhamidin-hal-fetvasini-elmalili-hamdi-yazir-mi.html
2-) Muhtar Yazır Bey, (Elmalılı Hamdi Yazır’ın oğlu) babasının cumhuriyet devrinde evinden çıkmadığını, mahzun ve münzevi bir hayat yaşadığını söyledikten sonra, kendisine bağlanan emekli maaşından da beş kuruş almadığını belirtmiştir. Muhtar Yazır Bey, babasına bunun sebebini sorunca Merhum Hamdi Efendi şu cevabı vermiş:
- Biz, Sultan Hamid’in hal’ edilmesine karar verdik Bu para bana haramdır!
Oğlu, ’Peki niçin böyle bir fetva verdiniz?’, diye sorunca da merhum müfessir işin aslını söylemiş:
- Hal’ edilmeseydi, katledilecekti! (Dursun Gürlek, Çınaraltı Kitap Sohbetleri, sayfa; 152-153, Timaş yayınları, İstanbul, 2011)
Ayrıca oğlu Muhtar Yazır’ın, babasının defterinden naklettiğine göre M. Hamdi Efendi "Hayatımda yaptığım en büyük hata, Sultan Hamid’in haline karışmamdır" demiştir. (Prof. Dr. Suat Yıldırım, Elmalılı Hamdi Yazır ve Tefsiri, Yeni Ümit Dergisi, sayı 20, 1993)
Sonra da karşı cephe olan Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nda faaliyetler sürdürdü. Daha sonra sırasıyla, Daru’l-Hikmetü’l-İslamiye azalığına (Ağustos 1918), Nisan 1919’da bu kurumun başkanlığına tayin edildi. Damat Ferit Paşa’nın kabinelerinde Evkaf (Vakıflar) Nazırı olarak görev yaptı. Eylül 1919’da Ayan Meclisi üyeliğine getirildi. (Ayan Meclisi: Osmanlı Devleti’nin Meşrutiyet sistemi içinde bir Senato olup, Meclis-i Mebusan (seçilmiş milletvekilleri) ile birlikte Meclis-i Umumî’yi (Genel Meclis) meydana getiren ve 23 Aralık 1876 tarihli Kanûn-ı Esâsî’ye (Anayasa) göre kurulmuş yasama organıdır. Ayan (toplumun önde gelenleri) Meclisi üyelerini Padişah seçerdi ve sayıları mebusların (Milletvekili) üçte birini geçmezdi. 1920’de Büyük Millet Meclisi’nin kurulmasıyla hükmü ortadan kalkmıştır.)
İlerleyen yıllarda İttihat ve Terakki’nin ilim şubesinde görev yaptı. Cumhuriyetin ilanı esnasında Mütehassısin Medresesinde mantık müderrisi idi. Bu resmi manada son görevi oldu. Medreseler kaldırılınca evinde inzivaya çekilmiş, ilmi tetkik ve araştırmalarına devam etmiştir. Yirmi yıl kadar devam eden bu uzlet devresi, "Hak Dini Kur’an Dili" adındaki Türkçe tefsiri hazırlamasına imkan vermiştir.
Tefsire başlamadan önce Mısırlı Prens Abbas Halim Paşa’nın teşviki ile "Büyük İslâm Hukuku Kâmusu" ile meşgul bulunuyordu. Bu eserle birkaç yıl meşgul olduktan sonra yarım bırakmış ve tefsiri yazmaya başlamıştır.
Sıkıntılı günler
Medresetü’l-Mütehassisîn’de mantık hocalığı yaptığı sıralarda Cumhuriyet ilan edildi ve medreseler kapatıldı. Milli mücadele sırasında I. ve II. Damat Ferit Paşa Hükümeti’nde görev yaptığı için İstiklal Mahkemesi’nce gıyaben idama mahkum edilmesi üzerine Fatih’teki evinden alınarak Ankara’ya götürüldü ve kırk gün tutuklu kaldı. Mahkeme sonunda muhtemelen İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne üye olması sebebiyle suçsuz bulunarak serbest bırakılınca İstanbul’a döndü. Bu olaylardan sonra tamamen inzivaya çekildi ve vefatına kadar yalnızca camiye gitmek için evinden çıktı.
Mülki ve Hukuki Yönü
1909 yılında Mülkiye Mektebi’nde Ahkâm-ı Evkâf ve Arâzî dersleri okutmuş ve yine aynı yıllarda Mekteb-i Kuzâtta "Fıkıh" dersleri vermiştir. Daha sonra Darü’l-Hikmeti’l-İslâmiye (Şeyhü’l-İslâmlığa bağlı Yüksek Müşavere Heyeti) üyeliğine ve bir müddet sonra da başkanlığına tayin edilmiştir. I. Dünya Savaşı’ndan sonra Evkaf Nazırlığı’nda bulunmuş ve bu sırada Âyan Meclisi üyesi olmuştur. 1906 yılında yapılan seçimlerde Antalya Mebusu olmuş ve II. Meşrutiyet’in bu ilk meclisinde, özellikle 1876 "Kanun-i Esâsi"sinin değiştirilmesinde önemli rol oynamıştır.
Felsefi Yönü

Felsefeylede ilgilenen Elmalılı Hamdi Yazır, Batılı yazarların eserlerini de tercüme etmiştir. Bu eserlerde ileri sürülen konulara eleştirel yaklaşım sergileyen Elmalılı Hamdi Efendi, felsefe ve din arasında cereyan eden tartışmalara çözüm bulmaya çalışmıştır. Filozofların gerçeği kavrayamadıklarını belirtmiş, akıl ile iman bütünleştiği zaman gerçeğin kavranıp doğrulanabileceği fikrini savunmuştur.
Bütün bunların nihayetinde Merhum Hamdi Efendi, güzel sanatlardan hat ve mûsikî ile de ilgilenmiş, özellikle "Nesih" ve "Sülüs" yazılarda iyi bir hattat idi. Aynı zamanda hafız olduğu için mûsikînin çeşitli makamlarıyla ciddi bir şekilde meşgul olmuş musikişinas biridir. Şiir, ta’lik, celi, rik’a hatlarında mahir, tezhib ve teclid (ciltleme) sanatlarında usta oluşu da söylenmeden geçilmeyecek hünerlerindendir. Arapça, Farsça ve Fransızcaya tercüme yapabilecek derecede vakıf olması ise Osmanlının son dönemine yetişmiş birisi için hiç te hafif haslet değildir.
Vefatı;

’Her nefis ölümü tadacaktır’ emr-i mucibince, dünyaya gelen ve kendisine hayat denen nimet verilen her canlı gibi Elmalılı Muhammed Hamdi Efendi de, 27 Mayıs 1942’de uzun müddet mübtela olduğu kalp yetmezliği rahatsızlığından İstanbul Erenköy’de damadının evinde vefat etti.
Cenazesi kalabalık bir topluluk tarafından kılınarak omuzlar üzerinde Sahray-ı Cedid Mezarlığı’na getirildi ve oraya defnedildi.
Mevla gani gani rahmet eylesin (Amin)Basılmış Eserleri:

• Hak Dini Kur’an Dili,
M. Hamdi Efendi’nin Hak Dinî Kur’ân Dili adını verdiği Türkçe tefsiri 10 cild olup, (10. cilt âyet ve hadislerin kaynakları, mufassal bir indeks ve sözlük kısmı olarak, Prof. Dr. Suat Yıldırım nezaretinde İlahiyat Fakültesi öğrencilerine tez olarak hazırlatılmıştır.) 6.433 sayfadır. 1926–1938 yılları arasında, devamlı bir mesai ile on iki yıl süren bir çalışma ile bitirmiştir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında yetkili makamlarca Merhum Elmalılı M. Hamdi Yazır Hocaefendi’ye yazdırılan ve o günden günümüze kadar en fazla okunan ve kendisinden en fazla istifade edilen tefsir kitaplarından birisidir. Eserin yazılması öncesinde Elmalılı Merhum ile Diyanet İşleri Reisliği arasında protokol imzalanmıştır. O protokolde;
1. Âyetler arasında münasebetler gösterilecek.
2. Âyetlerin nüzül (iniş) sebepleri kaydedilecek.
3. Kıraat-i Aşere’yi (10 okuma tarzını) geçmemek üzere kıraatler hakkında bilgi verilecek.
4. Gerektiği yerlerde kelime ve terkiplerin dil izahı yapılacak.
5. İtikadda ehlisünnet ve amelde Hanefi mezhebine bağlı kalınmak üzere ayetlerin ihtiva ettiği dini, şer’i, hukûkî, ictimaî ve ahlâkî hükümler açıklanacak.
6. Âyetlerin imâ ve işarette bulunduğu ilmî ve felsefî konularla ilgili bilgiler verilecek. Özellikle tevhid konusunu ihtivâ eden ibret ve öğüt mahiyeti taşıyan ayetler genişçe izah edilecek.
7. Konuyla doğrudan ya da dolaylı ilgisi bulunan İslam Tarihi olayları anlatılacak.
8. Batılı müelliflerin yanlış yaptıkları noktalarda okuyucunun dikkatini çeken noktalar konularak gerekli açıklamalar yapılacak.
Maddeleri yer almakta idi. Hak Dini Kuran Dili tefsiri hakkında onlarca sempozyum, master ve doktora tezleri yapılmıştır. Günümüzde dahi hala en çok müracaat edilen ve ülkemizde en fazla itibar edilen tefsirler arasında olma özelliğini korumaktadır.
Eser kaleme alındığı günden bu güne kadar; Lutfullah Cebeci, Orhan Atalay, Sadık Kılıç Akçağ yayınları; Mevlüt Karaca, Hisar yayınevi; Abdullah Yücel, Emin Işık, İsmail Karaçam, Nurettin Boleli, Hikmet yayınları; Sıtkı Gülle, Huzur yayın dağıtım; başta olmak üzere değişik ilim ehli ve yayınevleri tarafından muhtelif tarihlerde onlarca baskısı yapılmıştır.
• Metalib ve Mezahib,
Tercüme bir eserdir. Kitabın Yazarları: Paul Janet ve Gabriel Seaille isimli iki Fransızdır. Orijinal Metin: Histoire de la Philosophie, Les Problemes et Les Ecoles ismiyle 1886 yılında basılmıştır. Elmalılı Merhum bu eseri 8 Haziran 1923 yılında tercüme etmiştir. Eseri Eser Neşriyat ve Dağıtım İstanbul’daki matbaasında 1978 yılında basmıştır. (Daha önceki baskı hakkında bilgimiz yok)
Eser muhteviyat olarak Felsefe Tarihi cinsindendir. Mütercim önsözde dağınık halde olan Batı Felsefesi hakkında toplu bilgi ihtiva etmesi maksadıyla ve konuya muttali olmak isteyen İslam âlimlerine kolaylık olması gayesiyle tercümesine karar verdim diyerek maksadını izhar etmektedir.
• İrşadü’l Ahlâf fî Ahkâmi’l-Evkâf
Vakıf eserleri hükümlerine dair bu eser, Mülkiye mektebinde öğretmen olarak öğrencilere okuttuğu ders notlarını ihtiva etmektedir. İstanbul’da 1911 yılında ilk olarak basımı gerçekleşmiştir.
• Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e Makaleler;
Cumhuriyet döneminin en etkili âlim ve müfessirlerinden birisi olan Elmalılı M. Hamdi Yazır’ın yazdıkları arasında tefsirinden sonraki en önemli çalışmaları, başta Sebilü’r-reşad ve Beyanü’l-hak olmak üzere dönemin çeşitli dergilerinde yayımlanan makalelerdir. 2. Meşrutiyetin hemen akabinde, 1908 yılında yayımlanmaya başlayan ve Hak Dini Kur’an Dili’nin yazıldığı yıllara kadar uzun bir zaman dilimine yayılan bu makaleler arasında dönemin siyasi havasını yansıttığı kadar bu havayı İslami esaslar lehine etkilemeye çalışan yazıların yanı sıra; Ramazan hilalinin ispatı, donanmaya yardımın zekat yerine geçip geçmeyeceği, Mecelle’ye yöneltilen tenkitlere cevaplar gibi fıkhi meseleler, bir bütün olarak İslam dinini tanıtan ve modern eleştirilere karşı onu savunan yazılar, felsefi denemeler, Doğu ve Batı’dan çevrilen parçalar da yer almaktadır. (Yayına hazırlayanlar. A. Cüneyd Köksal, Murat Kaya, Klasik yayınları İstanbul 2011)
• Makaleler 1-2
Kitabevi yayınları tarafından Türkçemize kazandırılan bu eser, Merhum Elmalılı Hocaefendi’nin kaleme almış olduğu bütün makalelerini kapsadığı gibi ayrıca Fransızca’dan çevirdiği Metalib ve Mezahib isimli Felsefe tarihi eserine yazdığı mukaddimeyi ve Merhum Ahmet Hamdi Akseki’ye göndermiş olduğu seferilik hakkındaki mektubu da ihtiva etmektedir.
Ayrıca bu eserde,
 Hutbey-i Peygamberi, Hz. Muhammed’in Dini İslam, (Anglikan Kilisesinin, Şeyhülislâmlık makamına, İslâmiyet hakkında sorduğu sorulara cevap mahiyetindedir.)
 Müslümanlık Mani-i Terakki Değil Zamin-i Terakkidir,
 Seferilik Bahsi, (Sefer mesafesi konusunda kaleme aldığı risalesidir. Bakara suresinin 183. âyetinin tefsirinde belirttiği bu tatbikine vaki itirazları kendisine nakleden Ahmed Hamdi Akseki’ye gönderdiği uzunca bir mektuptan ibaret olup, Tefsirin 1960 neşrinin 8 ve 9. ciltlerinin başına, oğlu Muhtar Yazır tarafından konulmuş olup, toplam 20 sayfa kadardır.)
 İlhad Ne Büyük Cehalettir,
 Tevbe Izdırab-ı Beşerin Sebebi Şirktir,
 Hayat ve Ubudiyet,
 Dibace (Mukaddime),
 Saadet-i Hakikiyye,
 Küçük Bir Düşünce,
 Ulum-i İslamiyye-Âleme Bir Nazar. İsimli makalelerde bulunmaktadır. (Yayına hazırlayanlar: Cüneyd Köksal, Murat Kaya, Kitabevi yayınları, İstanbul, 1997)

İstintaci ve İstikrai Mantık:
İngiliz filozoflarından Alexander Bain’in bu isimdeki kitabı Gabriel Compaire tarafından 1875 yılında Fransızcaya çevrilmiş, Hamdi Efendi de bu kitabı Fransızcadan Türkçe’ye çevirerek, hoca olarak bulunduğu sırada Süleymaniye Medresesi’nde okutmuştur.
Basılmamış Olanlar:

Usûl-i Fıkıh’a ait bir eseri,
Sûr-î mantık’a ait bir eser
Yarım vaziyette bir Hukuk Kâmusu,
Eksik dir divan


Kaynaklar
• Mahir İz, Yılların İzi, Kitabevi yayınları sayfa 38-39 İstanbul 1989
• Prof. Dr. Suat Yıldırım, Elmalılı Hamdi Yazır ve Tefsiri, Yeni Ümit Dergisi, Sayı 20, 1993
• Eşref Edib, İslâm Âlemi İçin Büyük Bir Ziya, İslâm-Türk Ansiklopedisi Muhitü’l-Maarif Mecmuası, I/36, sayfa 2, 15 Haziran 1942
• Yavuz, Yusuf Şevki, ’Elmalılı Muhammed Hamdi’, T.D.V. İslam Ansiklopedisi cilt II, , sayfa 57 İstanbul, 1995
• İlmi Araştırma Dergisi, 4. Sayı, Ekim 2004, sayfa 46
• Ölümünün yıldönümü dolayısıyla Elmalılı Küçük Hamdi Efendi, D.İ.B Dergisi, cilt 3, sayı 5, Mayıs 1964
• Elamalılı Muhammed Hamdi Yazır, TDV yayınları Ankara 1993
(Bu kitabın muhtevasından; Fatma Paksüt, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, sayfa 2 M. Hüsrev Subaşı, Elmalılı Hamdi Efendi ve Hat Sanatımızdaki Yeri, sayfa 319 İsmet Ersöz, Elmalılı Hamdi Yazır ve Tefsirinin Özellikleri, sayfa 170 Nesimi Yazıcı, Elmalılı Hamdi Yazır’ın Basın Hayatı ve Yazarlığı, sayfa 31-32)
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

1 kişi yorum yazdı.