Özlenen Rehber Dergisi

109.Sayı

Yaşlılara Yönelik Aile İçi Şiddet,

Ayşe YİĞİT Özlenen Rehber Dergisi 109. Sayı
Dört ay önce başladığımız ’Aile içi şiddet’ ana başlığı altındaki yazı dizimizi-hamdolsun- bu ay bitiriyoruz. İlk olarak genel manada şiddet üzerinde durduk. Şiddetin çeşitleri ve uygulanış yöntemlerini dillendirdik ki mevzuu anlama adına bu söylenenler son derece önemli idi. Aile içi şiddet alanında ikinci yazımızı "kadına yönelik aile içi şiddet"e ayırdık ki bu yazı dizisinin oluşma sebebi aslında bu konu idi. Hamdolsun ebat olarak küçük olmasına rağmen muhteviyat olarak -bence- güzel bir çalışma idi. Çünkü bu alan son derece istismar edilen ve bilen bilmeyen herkesin konuştuğu bir saha olması ve asıl önemlisi kanayan yara gibi sinelerimizde durması mevzuu daha bir önemli kılmaktaydı.
Geçen ayki yazımızda ise çocuğa yönelik aile içi şiddeti işledik. Hak verirsiniz ki bu da en az kadına yönelik şiddet kadar önemli. Yine akıntıya kapılmak yerine Kur’an ve Sünneti referans alarak mevzuu irdelemeye çalıştık. Bu ay ise son başlık olarak planladığımız "yaşlılara yönelik aile içi şiddeti" işliyoruz bize ayrılan bu bölümde.
Belki zihinlerimizi kadına ya da çocuğa yönelik şiddet kadar meşgul etmiyor ama var olan bir olgu ve kanayan bir yara yaşlılara yönelik şiddet. Saatlerce parklarda oturan, eve gitmemek adına kahvehanelerde, çay bahçelerinde zaman harcayan, iki namaz arasında camiden çıkmayıp en azından kafasını dinleyen, maaşını bile istediği şekilde harcayamayan, ihtiyaçlarını tam manasıyla söyleyemeyen, evde kendisini sığıntı gibi hissedip ’açım’, ’hastayım’, ’üşüdüm’ diyemeyen...
Bütün yaşlılar böyle, bütün insanlar yaşlılara böyle davranıyor demiyoruz tabi ki. Böyle değil evet ama bu da bir realite ve ne yazık ki bu konu dahilinde etkili ya da yetkili kişiler, kurumlar pek fazla kafa yormuyorlar maalesef.
Genel Manada Aile;

Aile, sosyal, kültürel, dinî ve ahlâkî değerlerin yeni nesillere aktarılması ve toplumda yaşatılmasında en etkili olan kurumların ilkidir. Birey dayanışmayı, paylaşmayı, yardımlaşmayı ve karşılıksız hizmet vermeyi, hizmet etmeyi, hakkı gözetmeyi, sevgiyi saygıyı ve merhamet etmeyi ailede öğrenir Burada yaşananlar, toplumun geleceği açısından da önem arz eder. Sosyal dayanışma ve uzlaşmanın, birlik ve beraberliğin en güçlü dayanağı olan aile ocağının temel esprisi sevgi ve saygıdır.
İslami Kaynaklarda Yaşlılar (Anne-Babalar);
Aile içi şiddetin yaşlılara yönelik ciheti genel manada anne baba (kayınvalide/kayınpeder de dahil) eksenli olduğundan İslami kaynaklarda bu noktanın mütalaa edilmesi, mevzuun anlaşılması noktasında faydalı olacaktır inşallah.
Kur’ân’ı Kerim’de yer alan; "De ki: Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: Ona hiç bir şeyi ortak koşmayın Ana-babaya iyi davranın Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin’ (En’âm, 6/151; Mevzu dahilinde diğer âyet-i kerimeler için bkz: İsra, 17/23-24) ayet-i kerimesi ile evvel manada ana babaya iyilik kesin olarak emredilmektedir. Bu noktanın altını Allah’a ve Rasulü’ne isyan harici bütün dünya ve ahiret iyilikleri olarak doldurmak meseleyi en geniş çapta değerlendirmek olur kanısındayım. Yine bu husus Peygamberimiz (s.a.v.)’in Hadis-i şeriflerinde de dile getirilmiş bir hakikat olarak karşımızda durmaktadır. ’Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi? Allah’a şirk koşmak, ana-babaya itaatsizlik etmek ve yalancı şahitliği yapmaktır (ya da yalan sözdür)’ buyurmuştur (Müslim, İman 143; benzer içerikli rivayetler için bkz: Müslim Birr 6)
Bir Nebevi İhtar ve İyilik;

İyilik yapmada ölçü Allah ve Rasûlüne isyan olmayan dünyalık ve ahiretlik hususlar dedik ama bunun karşılığı ne olmalı yani insan anne babasına iyilik yaptığında sonuç olarak eline ne geçmeli denilirse şunları söyleyebiliriz;
• Evveliyatla insan Allah ve Rasulünün emrini yerine getirme saadetine erişir.
• İnsan olma şerefine haiz bir hayatı idame ettirebilme gayretini ortaya koyar.
• Kendisinin de yaşlanacağı (tabi Allah ömür verirse) gerçeğinden yola çıkarak anne babasına yaptığı bu ihsan ve iyilikler ile neslini büyüklere tazim ve hürmet noktasında fiili olarak eğitir.
• Ve belki de diğer bir önemli nokta cenneti ve rızayı bari’yi kazanır.
Bu noktaya örnek olması hasebiyle Efendimiz (s.a.v.)’in şu hadis-i şerifleri ne kadar da manidardır. Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurdular: ’Burnu yere sürünsün! Sonra burnu yere sürünsün! Sonra burnu yere sürünsün.’
- Sahabe,
’Kimin (burnu yerde sürünsün) ey Allah’ın Elçisi!)’ diye sorunca,
- Efendimiz (s.a.v.),
’İhtiyarlığı anında annesi ile babasından birine yahut her ikisine yetişip de, onlar sebebiyle cennete giremeyenin’ buyurmuştur. (Müslim Birr 9)
Yine başka bir haberi Nebi’de;
Sahabeden Abdullah İbn Mes’ud anlatıyor:
"Allah’ın Elçisine, ’amellerin hangisinin daha faziletli olduğunu’ sordum Hz. Peygamber: ’Vaktinde kılınan namazdır’ buyurdu. ’Ondan sonra hangisidir?’ diye sordum. ’Ana-babaya iyilik yapmaktır" buyurdu. (Müslim İman 137)
Yaşlıya/Anne Babaya İyilik Duaların Kabulüne Sebeptir;

Peygamber (s.a.v.), anne ve babasına saygıda kusur etmeyen ve onlara ihsanda bulunan kişilerin karşılaştıkları büyük zorluk ve sıkıntılar karşısında çaresizlik halinde yaptıkları duaların kabul edildiğini haber vermektedir. Nitekim Buharî’de geçen uzun bir hadis-i şerifte; üç genç bir mağaraya sığınmış iken, büyük bir kaya parçası düşerek mağara kapısını kapatır. Çaresizlik içerisinde, yaptıkları iyilikleri dile getirerek dua eden gençlerin duası kabul olunur ve mağaranın kapısını açılır. Bu gençlerden birisi de anne ve babasına karşı saygısını ve ikramını gösteren davranışlarından birini dile getirerek dua ve niyazda bulunmuştur. (Buharî, Edeb 5)
Yaşlıya/anne babaya teşekkür Allah’ın emridir;
"İnsana da anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yılda olur. (İşte onun için) insana şöyle emrettik: ’Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır. Eğer, hakkında hiç bir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz ancak banadır. Ben de size yapmakta olduğunuz şeyleri haber vereceğim.’ (Lokman, 31/14-15)
Yine Meryem sûresinin 41-48 ayetlerinde anlatılan Hz. İbrahim (a.s.) ile iman etmeyen babası Azer arasında geçen konuşmalar, böyle bir durumda bir evlat olarak nasıl davranılması gerektiğini gösteren güzel bir örnektir. Hz. İbrahim’in (a.s.), putlara tapmaktan vazgeçirmek ve imana davet için babasına söylediği her söze ’babacığım’ diye başlaması, babasına selam ve hayır dualar ile sözlerini bitirmesi, İslam ahlakının yüceliğini göstermesi açısından oldukça dikkat çekicidir. Ayrıca buradan batılda bile olsa babaya hakkı tavsiye etmenin hangi üslup ve usül ile yapılacağı gerçeğini de öğreniyoruz.
Efendimiz (s.a.v.)’den Hürmet Örneği;

Ve ayet-i kerimelerin insanlığa takdim ettiği hayatın en canlı numunesi olarak Efendimiz (s.a.v.)’in yaşamından bir kesit: Bir gün otururken süt annesi, süt babası ve süt kardeşi yanına geldiğinde onlara sevgi ve saygısını ifade etmek üzere Peygamberimizin (s.a.v.) ayağa kalktığı, elbisesini yere sererek bir ucuna süt babasını, diğer ucuna süt annesini, aralarına da süt kardeşini oturttuğu rivayet edilmektedir. (Ebu Davud, Edeb 129)
Bu meyanda hafızalarımıza kazınması gereken bir başka Nebevi örnek de şudur: "Küçüğümüze merhamet etmeyen ve büyüğümüzün hakkını gözetmeyen bizden değildir." (Tirmizî, Birr 15)
Yaşlılara yönelik aile içi şiddet;

Yaşlılara yönelik fiziksel, psikolojik, duygusal ve ekonomik yönlü ihmal, istismar ve şiddet, dünya üzerinde sosyal, ekonomik, etnik ve coğrafi bölge ayrımı bulunmaksızın her yerde var olan bir olgudur. Son zamanlarda kadın, çocuk ve özürlülere yönelik şiddetle mücadele sıkça gündeme alınıp yetersiz de olsa bir şeyler yapılırken; yaşlıya yönelik şiddetle mücadele yolunda yapılanlar çok sınırlı maalesef.
Yaşlılara yöneltilen şiddetin saklanması kolay, dile getirilmesi zor. Bu yüzden yaşlanma dönemine ilişkin sorunlar sıralanırken onlara yöneltilen şiddet yani ihmal ve istismardan söz edilmez pek.
"Kol kırılır, yen içinde kalır" sözüne sadık olmamız, yaşlılara yönelik şiddetin suç olarak algılanmaması, konuya ilişkin araştırmaların azlığı yüzünden bu şiddet türünün yaygınlığına ilişkin veriler kadına ve çocuğa yönelik şiddet verilerine oranla hayli kısıtlı.
Birkaç başlık vermek gerekirse mesela;
* Yaşlıların yüzde 25.66’sının fiziksel istismara maruz kalıyor,
* Büyük çoğunluğu tokat atma ve şiddetli dövülme ile cezalandırılıyor,
* İstismarcıların tamamına yakını akrabadan oluşuyor,
* İstismarcıların başında gelinler (yüzde 41.37) geliyor,
* Yaşlı yakınları (yüzde 86.72), yaşlılardan rahatsızlık duyuyor,
* Şiddet aile içinde (suç olması ve dışlanma korkusu ) tutulmak isteniyor.
Aile içi şiddetin yaşlıya bakan cihetini ana hatlarıyla şu üç başlık altında mülahaza edebiliriz;
Yaşlı ihmali: Yapılması gerekenlerin yapılmaması
Yaşlının bakımını sağlayan kişi ve/veya çevresindekiler onun fiziksel, sosyal ya da duygusal ihtiyaçlarını, örneğin beslenme, giyim, temizlik, sağlık, barınma, ısınma, güvenlik ve ekonomik giderlerini karşılamıyorsa bu ihmaldir. Yaşlıların gereksinimlerinin sağlanmasındaki yetersizlik de -bazen yaşlının kendinden kaynaklansa bile- ihmaldir. Ve önemli bir nokta: İhmalin kasıtlı yada kasıtsız yapılması sonucu değiştirmez.
Yaşlı istismarı: Yapılmaması gerekenlerin yapılması

Yaşlının bakımını sağlayan kişi ve/veya çevresindekiler onun sağlık veya iyilik halini tehdit eden ya da zarar veren bir davranış yapıyorsa, canını acıtıyorsa, yüreğini kanatması da istismardır. Ve önemli bir nokta: İhmal zaman içinde istismara da dönüşebilir, istismar ihmali de içerebilir.
Yaşlıya yönelik şiddet: İhmal ve istismar

Yaşlıya yöneltilen fiziksel, cinsel, sözel-duygusal, ekonomik ve sosyal acı veya ızdırap veren ya da verme olasılığı bulunan tüm ihmal ve istismar eylemleri şiddettir. Fiziksel problemleri ya da bilişsel yetersizliği olan ya da olumsuz fiziki koşullarda yaşam sürdüren yaşlıların tümünü genel manada şiddet mağduru olarak düşünmek gerek.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre; hastane, bakımevi gibi kurumlarda kalanlar, evinde tek başına yaşayanlar, yoksul olanlar, bakıcı tarafından bakılanlar ’yüksek risk’, öte yandan ise dul yaşlı kadınlar ve zengin dul erkek ve kadınlar mallarının elinden alınması açısından ’özel risk’ altındalar. Diğer yandan yine Dünya Sağlık Örgütü, başkalarına bağımlı hale gelen yaşlının aile ilişkilerini gerdiğini, yaşlıya bağımlı olan aile üyelerinin de yaşlı açısından risk oluşturduğunu, yaşlılığa ilişkin kalıp yargıların, kuşaklar arası farklılıkların, veraset ve mülkiyet sisteminin, toplumsal yapının da kültürel ve sosyo-ekonomik açıdan risk faktörü olduğunu belirtiyor.
Çözümleme;
Bilimsel olarak bu söylenilenlerin varlığını inkar etmemek şartıyla bütün bu yazıların çözümlemesini şöyle yapabiliriz. Modernite kişilik dünyamızda bireyselciliği ve yalnız doyum elde etmeyi zihnimize aşıladı. Bizler de gençlik ve özellikle ergenlik dönemlerimizde bireysel, evlilikten sonra da ailesel (sadece eş ve çocuklar) yaşam arzusuna sahip kişiler halini aldık. Burada bu söylediğim şeylerin doğru ya da yanlış olduğunu tahlil edecek değilim; ama şu bir hakikat, hayatımızı evlilikle yeniden kurarken genel manada yaşlılara (anne-babaya) yer tayin etmiyoruz. Burada ayrı bir evde oturmayı kastetmiyorum. Asıl maksadım hayatı şekillendirmede, danışma, rehberlik, yardımlaşma, paylaşma gibi asli alanlarda soyutlanmayı, dışlanmayı kastediyorum.
Bütün bunların neticesinde aksi oluşumlar hayata müdahale sayılıyor ve karşılıklı sıkıntıların ortaya çıkması sağlanıyor. Yani iyi bir niyet ile bile olsa yaşlıların rehberliği özgürlüğe ambargo addediliyor, yaşlılar tarafından ise evlatların yeni fiiller ortaya koymaları kendilerince otorite yitirilişi olarak telakki ediliyor. Bütün bunların nihayetinde ise yukarıda da saydığımız gibi ihmal, istismar ve şiddet kendini belli eden olgu oluyor.
Sonuç;
Netice olarak modernite sayesinde oluşan kadim aile algımızdaki değişiklikler aileyi kadın ve çocuk alanında sarstığı gibi yaşlılar cihetinden de sarstı ve o cenahtan da gedik açtı. Bu belki bugün arzu edilen öneme haiz değilmiş gibi algılanıyor olabilir ama toplumun temel dinamiği olan aile, yaşlıların da içerisinde bulunduğu geniş yelpaze ile tahayyül edilmeli ve yıkıma çekilecek set bu vakıayı göz ardı etmeyecek hüviyette olmalıdır. Siz eğer, çocuklarınıza ve kadınlarınıza önem vermek (?) için her yola başvururken yaşlılarınızı dikkate almazsanız yap-boz’un parçalarını yanlış yerleştirmiş, hiç değilse istenilen görüntüyü yakalayamamış olursunuz.
Geldiğimiz noktada bu denli arızaların boy göstermesi belki beklenilen bir durum ama ileriye dönük gidişatın değişimi adına frene basmanın zamanı geldi diye düşünüyorum. Değilse şayet bugün için frene basmada yaşanılacak gecikme feci kazaların meydana gelmesine sebep olacaktır. Çünkü viraj çoktan göründü ve biz hala virajı gördüğümüz halde frene basmıyoruz. Evet belki eskisi kadar gaza da basmıyoruz ama bu araba ve bu gidişle biz bu virajı biraz zor alırız gibi...
Bugünün gençleri olarak yarının yaşlıları olmaya aday olduğumuz hakikatini idrak ederek ve yarın yaşlılar olduğumuzda gençlerin bize karşı nasıl davranmalarını arzuladığımız tahayyülü ile freni yoklamaya başlayabiliriz.
Ne dersiniz olmaz mı?


Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.