Özlenen Rehber Dergisi

109.Sayı

Gündem; Kadîm İzlerin Otağı Bir Ülke Suriye ( İ. Bölüm)

Mustafa ŞENTÜRK Özlenen Rehber Dergisi 109. Sayı
Zeyd ibn Sabit (r.a.) anlatıyor:
Biz bir gün Rasûlullah (s.a.v.)’in yanındaydık. Parçalar üzerinde Kur’an ayetlerini tanzim ediyorduk. Rasûlullah; "Şam’a ne mutlu" buyurdular. Ben "Bu mutluluk nedeni nereden geliyor ey Allah’ın Rasulü" diye sordum. Buyurdular ki: "Çünkü (Rahmanın melekleri) onun üzerine kanatlarını geriyorlar."
(Tirmizî Menakıb 3949; Şam’la ilgili değişik rivayetler için bkz; Ebu Davud, Cihad 3, Melahim 6, Sünnet 9 vd)
Yanı başımızdaki Suriye’yi acaba ne kadar tanıyoruz... Bize, bizim kültürümüze ne kadar yakın farkında mıyız... Daha düne kadar aynı ülkenin insanları olduğumuz bu kişilerin bugün içinde bulundukları durum yoksa bize çok mu uzak...
Aslında değil.
Suriye bizim kader birliği yaptığımız, yüzlerce yıl aynı davanın bayrağını taşıdığımız, akraba olup kardeşliğimizi ’elest bezmi’nde ilan ettiğimiz millet.
Bugün Suriye yas içinde dün Bosna, Afganistan, Irak, Filistin olduğu gibi...
***
Bu ay çok farklı bir tarzda yazı kaleme almak nasip oldu. Aktüel içerikli değil makalemiz. Okuyunca göreceğiniz gibi -bana göre- bilgilendirici, en azından sürekli bombaların patladığı, gözyaşlarının dökülüp insanların öldüğü bu yerin aslında bizim ciğerimiz, özümüz olduğu hakikatini ifade edici bir makale.
Bir devlet yetkilisinin de dediği gibi; bu coğrafyanın kaderi Mekke’nin, Medine’nin, Kudüs’ün, Şam’ın Bağdat’ın, Diyarbakır’ın, Ankara’nın, Bosna’nın, Kabil’in, Bakü’nün kaderi... Böyle düşünmeliyiz, böyle inanmalıyız Çünkü asıl bu, gerçek bu...
Giriş
Suriye ve özellikle Şam şehri, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, birçok önemli olaylara sahne olmuş, bunun yanında da önemli şahsiyetleri toprakları üzerinde ağırlamıştır. Müslümanlar tarafından Mübarek Şehir olarak kabul edilen Biladu’ş-Şam’da (Şam ve civarı) Peygamberler, birçok sahabe, İslam âlimi ve evliya yaşamış ve bugün de onların kabirleri bulunmaktadır.
İşte bu mübarek insanlardan bazıları:
A - PEYGAMBERLER
Hz. Zekeriyya (a.s.)
Hz. Zekeriya (a.s.) Kur’an’da adı geçen peygamberlerden biri. (Kur’an’da Zekeriya (a.s.)’ın geçtiği yerler için bkz: Âl-i İmran, 3/37-41; En’am, 6/85; Meryem, 19/2-11; Enbiya, 21/89) Soyu hükümdar peygamberlerden olan Davud (a.s.)’a dayanmaktadır. Kur’an’da zikredilen dualarından (Meryem, 16/6) anlaşıldığına göre, soyu daha sonra Yakub (a.s.)’a varmaktadır. Zekeriya (a.s.) İsrailoğulları’nın peygamberi olduğu gibi, aynı zamanda onların bilgini, reisi ve müşaviri yani danışmanı idi. Zekeriya (a.s.) ömrünü ibadetle ve insanları Yüce Allah’a inanmaya ve O’nun yolunda yürümeye çağırırdı. Bütün seçilmiş peygamberler gibi nebilik görevini en güzel şekilde yerine getirdi. Yaşadığı çağda etrafındakilere bu dünya hayatının nasıl yaşanması gerektiği gerçeğini sarih ve nezih bir şekilde gösterdi. Fakat tüm bunlara rağmen önünü göremeyecek kadar gözü dönen İsrailoğulları onu yani bir Peygamberi şehit ettiler.
Kabri bugün, Suriye’nin en büyük kentlerinden olan Halep’te, Emevi Halifesi Velid Bin Abdülmelik tarafından inşasına başlanan ve 715-717 yılları arasında Halife Süleyman döneminde yapılan Zekeriya Cami’inde bulunmaktadır. Gerek camisi ve gerekse de kabirleri açık olmakta ve her daim ziyaretçi kabul etmektedir.
Hz. Yahya (a.s.)
Yahya (a.s.) da Kur’an’da adı geçen peygamberlerden birisidir. (Bkz; Âl-i İmran, 3/38-39; En’am, 6/85; Meryem, 19/6-15; Enbiya, 21/90) Yüce Allah tarafından, Kur’an’da: "Ey Zekeriyya! Sana Yahya isminde bir oğlanı müjdeliyoruz. Bu adı daha önce kimseye vermemiştik" (Meryem, 19/7) ayeti ile haber verildiğine göre; Yahya (a.s.), Zekeriya (a.s)’ın oğlu idi. İsa (a.s)’dan altı ay önce dünyaya gelmiştir. Musa (a.s)’nın şeraitiyle amel eden peygamberlerin sonuncusudur. Zaten kendisinden sonra peygamberlikle vazifelendirilen Hz. İsa (a.s.) ya Cenab-ı Hak (c.c.) İncil’i indirmiştir. Yahya (a.s.) ın küçüklüğünden itibaren ana babasına ve çevresine karşı saygılı ve Rabbine karşı da ibadet ehli olduğu Kur’an’da şöyle haber verilmiştir. "(O’na çocukluğunda): Ey Yahya! Kitabı kuvvetle tut! (dedik). Henüz çocukken ona hikmeti verdik (Tevratı öğrettik). Tarafımızdan (ona) bir kalp yumuşaklığı ve (günahlardan) temizlik (verdik). O, çok muttaki idi. Anasına ve babasına itaatli idi. Serkeş ve asi değildi. Dünyaya getirildiği gün de, öleceği gün de, diri olarak (kabirden) kaldırılacağı gün de, ona selam olsun!" (Meryem, 19/12-15)
Yahya (a.s)’da, babası Zekeriyya (a.s) gibi kavmi İsrailoğulları tarafından şehid edildi. Kabri bugün Şam’ın bağrında tarihi Emeviye Camii’ndedir. Mevla şefaatlerine nail eylesin (Amin)
Hz. Habil
Hz. Âdem (a.s.)’in çocuklarından olan Habil, insanlar arasında cereyan eden ilk cinayet hadisesinde katledilen kişidir. (Kur’ân-ı Kerim’de bu husus ile alakalı olarak bkz; Mâide suresi, 5/27-31. âyetler) Kardeşi Kabil tarafından öldürülen Habil’in Peygamber olup olmadığı net olarak bilinmemektedir. İsmi direkt olarak Kur’ân-ı Kerim’de geçmemekler birlikte bazı tarih bilimciler Habil’in Peygamber en azından Hz. Âdem (a.s.)’e yardımcı olabileceğini yazmaktadır. Habil ile Kabil arasında cereyan eden katl hadisesinin Şam yakınlarında olduğu yine mevzu dâhilinde zikredilen bilgilerdendir. Bugün Suriye’nin başkenti Şam yakınlarında Habil adına bir kabir bulunmakta ve ziyaretçiler tarafından ziyaret edilmektedir.
B - SAHABELER
Hz. Hüseyin (r.a.)
Hz. Hüseyin (r.a.) Efendimiz Sevgili Peygamberimizin (s.a.s.)’in küçük torunudur. Hicretin dördüncü yılında Medine-i Münevvere’de doğmuştur. Ağabeyi Hz. Hasan (r.a.)’dan sadece 1 yaş küçüktür. Efendimiz (s.a.s.), onu ve ağabeyini çok sever, zaman zaman onlarla oyun bile oynardı. Bazen namaz kılarken Hz. Hüseyin (r.a.) ve Hz. Hasan (r.a.) Efendilerimiz O’nun (s.a.s.) mübarek sırtına çıkar, O’da (s.a.s.) torunları düşmesin diye dikkat eder, secdeyi uzatırdı.
Her hareketiyle Peygamberimize benzeyen Hz. Hüseyin Efendimiz, Hicretin 61. senesinde Kufeliler tarafından hilafet vazifesini yüklenmek üzere çağırıldı. Aile ve efradını yanına alarak Kufe’ye doğru yola çıktı. Yezid’in gönderdiği kalabalık orduları tarafından Kerbela’da yanında bulunan Efendimiz (s.a.s.) in Ehl-i beyt’inden onlarca mübarek büyüklerimizle birlikte şehid edildi. Vefatı sırasında 57 yaşında bulunuyordu. Mübarek başının bulunduğu makam şu anda Şam’daki Emevi Camii’nin yanındaki özel bölümde ziyaret edilmektedir. (Bu konu ihtilaflı olup Hz. Hüseyin (r.a.) Efendimizin mübarek başlarının nerede olduğuna dair rivayetler için bkz; Mustafa Asım Köksal, Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, sayfa 213-214, Akçağ yay. İstanbul)
Hz. Bilal-ı Habeşi (r.a.)

Hz Bilal-i Habeşi (r.a.) Efendimiz, Peygamber Efendimiz’e (s.a.s.) ilk iman edenlerden biri ve sonradan O (s.a.s.)’na müezzin olan büyük sahabîdir. Asıl adı Bilal b. Rebah (r.a.)’tır. İslam tarihinde unutulmaz yeri olan Bilâl-i Habeşî (r.a.), aslen Habeşistan’lıdır. (Habeşistan bugün Afrika’da Kızıl Deniz’in alt kısmında Etiyopya adındaki devlettir. ) Bilal (r.a.) Efendimiz, İslam’ın ilk tebliğ yıllarında Ümeyye b. Halef’in kölesiydi. İslam’ın ortaya çıktığı yıllarda birçok kimse soylarının yüksekliğine, şirk toplumu içindeki nüfuzlarına bakarak, kavim ve kabîle taassubuna düşmüş, İslam’a cephe almış ve sapıklıkta kalmışlardı. Bilal b. Rebah gibi kimseler de zayıf ve acizliklerine rağmen hak davete uyup şirkten kurtulmuşlardı...
Efendimizin vefatından sonra Medine her köşesiyle anıların canlandığı ve ayrılık hüznünün her dem hissedildiği bir mekan olunca Hz. Bilal-i Habeşi (r.a.) Şam diyarına fetihlere katılmak gibi ulvi bir maksadı da gerekçe göstererek Medine’den hicret etti. Peygamber Efendimizin vefatından sonra Hz. Ömer (r.a.) Efendimizin hilafeti döneminde gördüğü bir rüya üzerine Medine’ye geri döndü. Burada Hz. Hasan (r.a.) ve Hz. Hüseyin (r.a.)’in ısrarına dayanamayarak Medine’de sabah ezanını okudu, okuduğu ezanla Rasûlullah’ın (s.a.s.) hasretiyle tutuşmuş olan bütün Medine halkı sokağa dökülerek Rasûlullah’ın sağ olduğu günleri hatırladı ve sanki Rasûlullah Efendimiz (s.a.s.) kalkmış da Hz. Bilal’e ezan okutmuşçasına herkes hıçkırıklara boğulmuştu.
Bu yaşanan hadiseden sonra tekrar Şam’a dönen Bilal-ı Habeşi Hazretleri, 642 yılında Şam’da vefat etmiş, Ehl-i Beyt Mezarlığı olarak bilinen (Bugün bu mezarlık Şam’ın Babü’s-Sağir çıkışının yakınlarındadır, ismi zaman zaman Babü’s-Sağir mezarlığı olarak da kullanılmaktadır.) mezarlığına defnedilmiştir.
Hz. Ammar bin Yasir (r.a.)

Miladi 570 yani Fil yılında doğan Ammar bin Yasir (r.a.) ilk müslüman olan yedi kişiden birisidir. (Müsned, I/404; İbn Sa’d Tabakat, III/227; İbnü’l Esir, Üsdul-Gâbe, IV/44) Mekke’nin yerlisi olmadıklarından dolayı İslam’ın ilk yıllarında Mekke’de eza ve cefa çekenlerin ilki olan Ammar bin Yasir ve ailesi, anne Sümeyye (r.anha) ve baba Yasir (r.a.)’in şehadetiyle İslam’ın ilk şehitleri olma şerefine nail oldular.
Hz Ammar bin Yasir (r.a.) in Habeşistan’a hicret edip etmediği ihtilaflı olmakla birlikte Medine’ye hicret etmiş, mescid yapımı fikrini ilk dile getiren kişi olmuş ve Mescid inşaasında biri kendi yerine diğeri de Efendimiz (s.a.s.) in yerine olmak üzere çifter çifter kerpiç taşımıştır.
Bedir Gazvesi de dahil Efendimiz (s.a.s.)’le birlikte bütün Gazvelere katılmıştır. Hz. Ömer (r.a.) O’nu Kufe valisi yapmış, Hz Osman (r.a.) döneminde Mısır’a görevli olarak gitmiştir. Hz. Ali (k.v.) Efendimizin hilafeti esnasında yanından hiç ayrılmayan Ammar bin Yasir (r.a.) miladi 657 yılında 91 yaşında iken Sıffin Savaşı’nda şehit edilmiş ve şehit edildiği yere defneldilmiştir. Kabri bugün Suriye’nin Rakka bölgesindedir.
Hz. Abdullah İbni Ümmi Mektum (r.a.):
Peygamberimizin İslamiyet’i anlatmaya başladığı ilk zamanlarda iman ile şereflenerek Müslüman oldu. Hz. Bilal efendimiz gibi o da Rasûlullah (s.a.v.)’in müezzini olma şerefine nail olmuştur. Kendisi âmâ olduğu halde, bazı savaşlarda Peygamberimiz (s.a.v.) kendisini Medine’ye vali olarak bırakmıştır. Peygamberimiz kendisine çok iltifat edip, daima gönlünü alırdı. 636 senesinde Kadisiye savaşında şehit olduğu rivayet edilen Abdullah İbni Ümmi Mektum (r.a.)’un, Şam’daki Babü’s-Sağir mezarlığında türbesi bulunmaktadır.
Hz. Halid Bin Velid (r.a.):

Peygamber Efendimizin, hakkında "ne güzel kul" buyurduğu sahabî. Lakabı Seyfullah (Allah’ın Kılıcı)’dır. Efendimiz (s.a.v.) Mute savaşındaki başarısından ötürü onu Allah’ın kılıcı diye övmüştür. Hicrî 7. yılda Müslüman olmuştur. Suriye sınırında Bizanslıların ordu hazırladıkları haberi gelince hilafet merkezinden Şam’a gitmesi emri verildi. Hz. Halid (r.a.) şehri muhasara etti ve hicri 14 yılında zaptetti. Daha sonra Humus’u fethetti. Yermük savaşında Bizanslıları bozguna uğrattı. Kudüs’ü kuşattı ve teslim aldı. Böylece bütün Suriye mıntıkası Müslümanların eline geçti. Vefatı sırasında "Vücudumda hiçbir yer yok ki, bir kılıç, mızrak veya ok yarası bulunmasın. Ama şimdi yatağımda uzanarak ölüyorum, cephelerde ölmeliydim. Savaşlarda ölümü aradım ama ölüm bana oralarda nasip olmadı. Korkakların gözü aydın olsun! Artık İslam’ın Halid’i yok" dediği rivayet edilir. Kabri Suriye’nin 3. büyük şehri, Hz. Ömer Efendimiz döneminde valilik yaptığı Humus’ta Halid Bin Velid Camii’nde bulunmaktadır. Türbedeki kabrinin yanındaki küçük kabir de Hz. Halid Efendimiz’in oğlu Hz. Abdurrahman’a aittir. Ayrıca cami içerisinde Hz. Ömer Efendimiz’in oğlu Ubeydullah’ın kabri de vardır.
Hz. Ebu’d-Derda (r.a.):

Rasûlullah (s.a.v.)’in, Kur’an, fıkıh ve hadis ilimlerinde önde gelen ashabından birisidir. Hazrec kabilesine mensuptur. Şam fâkihi diye meşhurdur. Peygamberimizden birçok hadis rivayet etmiştir. İlim hakkında şöyle buyurmuştur: "İlim ancak arayıp, öğrenmekle olur. İlim için sabah çıkıp, akşam dönmenin cihad olmadığını sanan kimsenin aklı eksiktir."
Ebu’d-Derda (r.a.) Hz. Ömer (r.a.) zamanında Şam kadılığına getirilmiş ve hicretin 32. yılında burada vefat etmiştir. Kabrinin nerede olduğu ihtilaflı olmakla birlikte Şam’da makamı mevcuttur. (Ebu’d Derda (r.a.) Hazretlerinin İstanbul Eyüp Semtinde de kabri -ya da makamı- mevcuttur)
Hz. Dıhye’tü’l Kelbi (r.a.)

Doğum tarihi ve hayatının ilk yılları hakkında pek bilgi sahibi olamadığımız Dıhyetü’l Kelbi (r.a.) Arabistan’ın Kelb kabilesine mensup bir kişidir. Endamı, nezaketi ve güzelliği ile meşhur olan sahabe Efendimizin bir diğer özelliği de, Cebrail (a.s.)’ın insan suretinde Rasûlullah Efendimize geldiğinde, çoğu kere Hz. Dıhye (r.a.) suretinde geliyor olmasıdır. Efendimizin o günlerde Filistin’de bulunan Bizans Kralı Herakl’e yazdığı mektubu bu sahabe Efendimiz götürmüştür.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) döneminde Suriye tarafı fetihlerine katıldı. Hz. Ömer (r.a.) döneminde Şam valisi tarafından Tedmür’ün fethi ile görevlendirildi. Yermük Savaşı’nda da bulanan Hz. Dıhye (r.a.) Suriye’nin fethi sonrası oraya yerleşti ve 670 yılında vefat etti. Kabri Şam’ın Mezze semtinde bulunmaktadır.
Hz. Zeynep binti Ali (r.anhâ):

Peygamber Efendimizin torunu, Hz. Ali (k.v.) ve Hz. Fatma (r.anha)’nın kızları, İmam Hasan ve Hüseyin Efendilerimiz’in kız kardeşidir. Hz. Zeynep (r.anha) Kerbela vakasını bizzat yaşamış, bütün yakınlarının ölümüne şahit olmuş, çok cefalar çekmiş, yüksek manevi makamlara sahip hanımlar arasındadır. Kabri Şam’daki Seyide Zeyneb Camii içerisindedir. (Mısır/Kahire’de de makamı bulunan annemizin, kabrinin yeri ihtilaflı olmakla birlikte Seyide Zeyneb Camii içerisinde makamı mevcuttur ve ziyaret edilmektedir.)
NOT: Bir sonraki sayımızda Suriye’de medfun bulunan sahabe ve diğer büyüklerimizi anlatmaya devam edeceğiz.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • abdullah kağan

    bu yazdığınız sahabelerin hayatlarını bizede gönderirseniz çok dua ederiz.

1 kişi yorum yazdı.