2011 yılının son çeyreğinde sosyal ve kültürel alanda yapılan söyleşilerin, panel, sempozyum ya da seminer gibi etkinliklerin en birinci gündemi hiç kuşkusuz ’Aile içi şiddet’ konusu idi. Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı öncülüğünde devlet yetkililerinin, sivil toplum kuruluşlarının, uluslararası sosyo-kültürel toplulukların, üniversitelerin, belediyelerin, yazılı ve görsel medyanın ve hatta Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bile en temel gündem maddesi ’Aile içi şiddet ve mücadele’ idi bu zaman sürecinde. Herkes farklı açılardan değerlendirdi ve farklı pencerelerden konuyu irdeleyip çözüm önerilerinde bulundu...
Biz de hem mevzunun önemine binaen, hem de gündemi yakinen takip edebilme adına ’Aile içi şiddet’ konusuna değinmeye çalıştık. Bu çalışmamızda genel hatlarıyla mevzua giriş yapmakla yetineceğiz. Müsaade edilirse şayet, ilerleyen sayılarda mevzunun içeriğine daha derinlemesine girip, konuyu; aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddet, çocuğa yönelik şiddet, yaşlıya yönelik şiddet, aile içi şiddeti tetiklemesi bakımından medya, internet gibi detaylarda irdeleyeceğiz inşallah.
ŞİDDETİN TANIMI
Şiddet; güç ve baskı uygulayarak insanların bedensel veya ruhsal açıdan zarar görmesine neden olan bireysel veya toplu hareketlerin tümüdür.
AİLE İÇİ ŞİDDET NEDİR?
Aile içi şiddet ise; bir kişinin eşine, çocuklarına, anne babasına, kardeşlerine veya yakın akrabalarına yönelik uyguladığı her türlü saldırgan davranıştır. Bu tanıma sadece kaba kuvvet içeren davranışlar değil aşağılamak, tehdit etmek, ekonomik özgürlüğünü kısıtlamak ve zorla evlendirmek gibi şiddet gören kişinin kendisine olan saygısını, kendisine ve çevresine olan güvenini azaltan, korku duymasına sebep olan pek çok davranış da girer.
ŞİDDET ÇEŞİTLERİ NELERDİR?
Gerçek şiddet:
Pek çok kişi şiddeti sadece dayak veya vurma olarak algılar. Oysa şiddetin pek çok türü vardır. Kişinin karısını/kocasını aşağılaması, karısına/kocasına ve çocuklarına küfretmesi, onu eve kilitlemesi, hakaretlere maruz bırakması da şiddet olarak tanımlanır.
Fiziksel Şiddet:
İtmek, tokat atmak, tekmelemek, tükürmek, yumruklamak, kol kıvırmak, kol - bacak kırmak, saçından sürüklemek, su, yemek, uyku gibi temel ihtiyaçlarını esirgemek, gerektiği halde tıbbi tedavi almasını engellemek, silahla yaralamak, öldürmek gibi.
Sözlü Şiddet:
Sürekli eleştirmek, aşağılamak, küfür etmek, tehdit etmek, kararlara katılımını engellemek, sürekli sorguya çekmek, sık sık bağırmak, aşağılayıcı isim takmak, sık sık alay etmek, dini veya etnik kimliğine yönelik hakaret etmek, görüşlerini ve çalışmalarını küçümsemek gibi.
Toplumsal İlişkileri Sınırlayıcı Şiddet:
Gerekli ve geçerli sebepler yokken ailesi, arkadaşları, komşuları ile görüşmesini, evden dışarı çıkmasını yasaklamak, gittiği her yere takip etmek, başkalarının önünde aşağılamak ve alay etmek, başkalarının önünde sık sık sözünü kesmek, özel yaşam ve mahremiyet hakkı tanımamak, zorla evlendirmek, baskı uygulamak gibi.
Ekonomik Şiddet:
Parasını almak ve geri vermemek, zorla istemediği bir işte çalıştırmak, eline hiç para vermemek gibi.
ŞİDDETİN NEDENLERİ
Şiddetin arkasında yatan nedenlerle ilgili pek çok farklı bakış açısı bulunmaktadır. Şimdi de kısaca ve genel hatlarıyla bunlara değinelim.
Biyolojik nedenler
Erkeğin Fıtri Yapısı:
Saldırgan yani şiddeti uygulayan aile bireylerinin büyük oranlarda erkek oluşu erkeklik hormonlarının şiddet davranışında kadın hormonlarına oranla daha etkili olduğunu düşündürmektedir. Artan yaşla birlikte erkeklerde saldırganlığın azaldığı saptaması bunu desteklemekle birlikte, bu görüşün kesin olduğuna dair veriler bulunmamaktadır. Tabi bu erkeklerin tamamı şiddet uygulayan ya da kadınlar hiç şiddet uygulamaz manalarına gelmez.
Patolojik Etkenler:
Şiddete sebep olabilecek bir diğer etkeninde patolojik etkenler olduğu söylenmektedir. Şiddet uygulayanların dengesiz veya ruhsal bozukluğu olan kişiler olduğu düşünülür. Kabul görmeyen bu yaklaşıma göre şiddet olayları sadece "normal" olmayan bireyler arasında ortaya çıkmaktadır. Oysa şiddet kullananların sadece %10’unda ruhsal bozukluğa rastlanmaktadır.
Uyuşturucu ve alkol kullanımı:
Alkol ve madde bağımlılığı olan kişiler kullandıkları maddelerin neden olduğu ruhsal etkiler sonucunda şiddet uygulamaya daha yatkındırlar. Ancak alkol şiddetin esas nedeni olarak değerlendirilmemektedir.
Kendini kaybetme:
Davranışların kontrolünün kaybedilmesi ile açıklayan yaklaşım kabul görmemektedir. Saldırgan kişilerin sadece belli yerlerde ve belli kişilere karşı şiddet kullandığı görülür. Örneğin bu kişiler evde eşlerini döverken, ne kadar kızgın olurlarsa olsunlar patronlarına veya bir polise saldırmaya kalkışmazlar. Ayrıca ailede şiddet kullananların şiddet taktiklerini de dikkatlice seçtikleri görülmektedir.
Öğrenme ile ilgili nedenler
Ailede şiddet görme:
Kişinin çocukluk ve gençlik dönemlerinde, aile içi şiddetin var olduğu bir ortamda yetişmesi veya şiddete maruz kalması sonraki yaşamında ya da yetişkinlikte ailede ve toplumsal alanda bir şiddete başvurma uygulayıcısı olma olasılığını artırmaktadır. Şiddete maruz kalan çocukların % 30’u yetişkinliğinde şiddet uygularken, uğramayanlarda bu risk sadece % 2-4’tür. Öte yandan ailede şiddete maruz kaldığı veya şiddete şahit olduğu halde yetişkinliğinde şiddete başvurmayan pek çok kişi bulunmaktadır.
Şiddet kullanmayı öğrenme:
Sosyal öğrenme kuramına göre, şiddet taklit yoluyla öğrenilen bir davranıştır. En önemli öğrenme kaynağı ise, şiddeti uygulayan kişinin kendi ailesidir. Çocuk istediklerini elde etmek için şiddetin etkin bir araç olduğu öğrenir.
Bazı ailelerde yetişkinler davranışları ile sadece çocuğa model olmakla kalmaz, özellikle erkek çocuğun kız kardeşlerine hatta annesine şiddet kullanması hoş görülür hatta kimi durumlarda ödüllendirilir. Erkek çocuklar ayrıca kahve, sokak gibi ev dışındaki ortamlarda da kadının kontrol edilebilmesi için erkeğin şiddete başvurabileceği bilgisini edinir.
Araştırmalar ayrıca basında ve televizyonda yayınlanan saldırgan davranış örneklerinin çocuklar üzerinde yaptıkları etkiye de dikkat çekmektedir. (-İnşallah- Bu konu ileriki sayılarda ayrı bir makale olarak ele alınacaktır)
Şiddetin bir eğitim aracı olarak kullanımı:
Şiddetin öğrenilmiş bir davranış olduğunu savunan bakış açısı şiddetin aynı zamanda bir öğretme tekniği olarak kullanıldığına da dikkat çeker. Etkin çocuk eğitimi tekniklerinin bilinmemesi nedeni ile dayak kimi ailelerde çocuğu eğitme aracı olarak görülmektedir. Evde ve okulda disiplini sağlamak üzere şiddet kullanımına tanık olan çocuk, yetişkinliğinde bunu sorun çözmede doğal bir seçenek olarak görmektedir.
Toplumsal nedenler
Toplumda şiddetin hoş görülmesi ve paylaşılan bir değer olması:
Bu bakışa göre, Aile içi şiddetin "nasıl algılandığını ve tanımlandığını toplumun ve bireylerin kültürel değerleri şekillendirmektedir. Kültürel nedenlere göre, şiddetin toplumda belli durumlarda ve belli kişilere karşı kullanımının kabul gördüğü kuşaktan kuşağa aktarılır. Örneğin, erkeğin sert, kaba ve kadına karşı üzerinde baskıcı davranışlarını temsil eden "maçoluk" hiçbir zaman ciddi olarak ele alınmaz, espri konusu olur. Bu yaklaşım maçoluğun yaratabileceği sorunları olağanlaştırmaktadır ve "taş fırın erkeği"ni erkekler için bir model haline getirmektedir.
Bununla birlikte toplumun şiddeti bir sorun çözme yöntemi olarak benimsemesinin de aile içi şiddetin artmasında önemli rol oynadığı düşünülmektedir. Ayrıca toplumun ailede şiddete verdiği tepki yakın ilişkilerde de şiddetin kabul edilip edilmeyeceğini belirler.
Yaşam sıkıntıları :
Hayattan beklentilerin gerçekleşmeyişi gibi sosyo-ekonomik baskı unsurları da kişide gerginlik ve kaygı yaratabilir. İşsizlik veya düşük gelir düzeyi ile beraberinde yaşanan stres ve imkânların kısıtlılığı şiddet uygulama riskini arttırabilir.
NOT: Bir sonraki sayıda ’ Kadına yönelik aile içi şiddet’ konusunu işleyeceğiz.
Ana Hatlarıyla Aile İçi Şiddet,
Özlenen Rehber Dergisi 106. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.