KUÛDEN ve KIYÂMEN ZİKİR
Zikrullaha oturarak başlanır, bir müddet ’kuûden’ zikr-i cehrî yapıldıktan sonra ayağa kalkılarak ’kıyâmen’ zikre devâm edilir. Böylece;
’Namazı bitirince de ayakta, otururken ve yanınız üzerine yatarken (dâimâ ) Allah’ı anın.’ (Nisâ Sûresi, 4/103.) ve;
’Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah’ı anarlar...’ (Âl-i İmran Sûresi, 3//191.) âyetlerine ittibâ edilmiş olur. Bu âyetlerdeki ’Yan üzerine yatarken’ zikir ise sabah namazının sünnetini kıldıktan sonra olduğu yerde kısa bir müddet hafifçe yan üzere yatarak edâ edilir. Böyle yapmak sünnettir.
Zikir esnâsında işâret edilmeden ilâhî söylenmemelidir. Birden fazla ilâhî söyleyecek olan da bunu yine işâretle yapmalıdır. Yine semâa kalkacak olanlar da bunu işâretle yapmalıdır.
Zikrullahın feyzinden tam istifâde edebilmek için zikir esnâsında gözlerin kapatılması gerekir. Kapağı kapalı bir tencerenin daha kolay kaynaması gibi, gözler kapalıyken feyiz daha bol gelir.
Zikir esnâsında yapmacık hareketlerden son derece kaçınmalı, gerçek anlamda feyiz ve vecd olmadan, sesi normalden fazla yükseltmemeli, hareketlerini kontrolden çıkarmamalıdır. Tam mânâsıyla vecd hâli galebe etse bile aşırılıklardan kaçınmaya çalışmalıdır.
Zikrullah, topluca ’Hû Allâhümme salli ale’l-Mustafâ, Hû Nebî yâ Risâlet ve Bahr-i Sefâ, Hû çerâğ-ı mescid-i mihrâb-ı minber, Hû Ebû Bekir, Ömer, Osman, can Haydar’ şeklindeki salâvat okunarak bitirilmelidir. Bu salâvat ayakta söylenir ve o esnâda eller göğüste birleştirilir.
Oturulunca tekrar Kur’ân-ı Kerîm okunur. Tilâvet esnâsında herkes okuyucuya doğru döner.
Tilâvet-i Kur’ân’dan sonra duâ edilir.
ZİKİRDEN SONRAKİ ÂDÂB
Zikir meclislerinde çalgı âletleri kullanılmaması daha iyidir ve takvâ açısından daha uygundur.
Duânın bitiminden sonra hemen kalkmamalı ve ikrâm edilen çayları içerek veya meyveleri yiyerek bir müddet sâkince oturulmalıdır. Zikrullahtan hemen sonra soğuk su içilmemelidir.
Hafî zikirler, insanlardan uzak, sâkin yerlerde yapılabileceği gibi, vakti az, işi ağır ve yorucu olanlar tarafından günün fırsat buldukları her ânında yapılabilir.
Hafî zikrin sayısı rastgele artırılmamalı, mutlaka üstâdın kontrolünde artırılmalıdır.
ZİKİRLE İLGİLİ UMÛMÎ ÂDÂB
Zikir meclislerine aksatmadan devam etmek, zikrullahın feyiz ve bereketinden tam istifâde edebilmek için çok lüzumludur. Bu sebeple ehemmiyetli bir mâzeret olmadan zikir meclislerinden uzak kalmamalıdır.
Kendi meşrebinden kimsenin bulunmadığı yerlerde bulunan sâlikler, o beldede bulunan ve dînî kurallara uygun hareket eden, îtikâdı düzgün kişilerin kurduğu bütün zikir meclislerine katılabilirler. Meselâ kadınlı-erkekli icrâ edilen zikirlere kesinlikle katılmamalıdır.
Zikrullaha gelen herkes, meşrep ayrımı yapılmadan halkaya alınmalıdır. Hiçbir meşrebe mensup olmasa dahi kişi zikrullaha iştirak edebilir ve etmelidir de. Çünkü bu Allah rızâsı için yapılan bir ibâdettir, ayrım yapmak doğru olmaz. Müslüman olan herkes zikrullaha iştirâk edebilir; meşrep farklılıklarının bir ehemmiyeti yoktur, ehemmiyetli olan din kardeşliğidir.
Rasûl-i Ekrem (s.a.v) bir defasında;
’Cennet bahçelerine uğradığınızda nîmetlerinden faydalanınız’ buyurmuş, bunun üzerine Ashâb-ı Kirâm ’Cennet bahçelerinden maksad nedir?’ diye sorunca; ’Allah’ı zikir için teşkîl edilen halkalar’ olduğunu beyân etmiştir. (Tirmizî, Daavât 8.)
Zikrullahı mümkün olduğunca çoğaltmalıdır. Bu konuda Kur’ân-ı Kerîm’de Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
’Ey îmân edenler! Allah’ı çokça zikrediniz.’ (Ahzâb Sûresi, 33/41.)
Rasûl-i Ekrem (s.a.v) de bu hususta şöyle buyurmuştur:
’Kıyâmet gününde Allah indinde Allah’a ibâdet eden kulların en efdali; Cenâb-ı Hakk’ı dünyada çok zikretmiş olanlardır.’ (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr-I.)
Sâlik câmi ve mescidlerde yapılan tesbîhatta mümkün olduğu kadar iki elinin parmaklarını kullanmalıdır. Eğer tesbihle çekmesi gerekiyorsa, tesbihleri kalkıp almalı, isteyenlere de götürüp eliyle vermelidir.
Sohbet ve Zikrullah Âdâbı
Özlenen Rehber Dergisi 90. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.