Özlenen Rehber Dergisi

84.Sayı

Bu Sızı;yaratan'ı Bilmenin (marifetullah) Sızısıdır (haşyetullah)”

Muzaffer YALÇIN Hocaefendi Özlenen Rehber Dergisi 84. Sayı


’Bu sızı; Yaratanı bilmenin (marifetullah) Sızısıdır (haşyetullah)’
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Rabbimize sonsuz hamd ü senâlar, Habibi’ne de salât ve selâmların en güzeli olsun inşallah.

* * *

Kardeşlerim;
Sevmeyen kalp vallahi hiçbir işe yaramaz. Sevgi ise ancak Allah (c.c.) için olduğu zaman haktır ve güzeldir. Rasûlullah Efendimize (a.s.) olan sevgi de Allah (c.c.) için olduğunda Hak katında kıymet ve itibar görür.
Benim Efendim, Mürşidim, Hakk’a âşıktı elhamdülillah. Rasûlullah’a âşıktı elhamdülillah. Bu yolda insan Allah ve Rasûlünü sevmeye alışmalı, sevemiyorsa gözyaşı dökmeli, başını yüzünü secdelere sürmeli, katılaşan kalbine Yaratan’dan rahmet dilenmeli. Bunu dert edinmeyen, vallâhî imanın halâvetine yol bulamaz. İmanın lezzeti, sevgi ile bulunur. Eğer böyle olmasaydı namaz, her kılan için miraç olarak hakikati ile açılırdı ve bu gün camilerdeki müminlerden her biri evliyâullâhtan olurdu. Ama namaz kıldığı halde, huzurunda kıyama durduğu Hz. Allah’tan uzak, hatta Hz. Allah’a düşman olan nice insanlar var.
Allah’a olan sevgi, teslimiyetle yükseltilir, sadakatle yükseltilir. Tereddütten ve ihtilaftan uzak bir teslimiyetle. Hz. Allah (c.c.) İbrahim (a.s.)’a ferman buyurdu: ’Teslim ol, ey İbrahim!’ İbrahim (a.s.) Efendimiz de: ’Âlemlerin Rabbine teslim oldum!..’ dedi. Efendisine teslim olup ona köle olanın itiraz hakkı olmadığı gibi, Hakk’a kul olan da Allah’ın (c.c.) taksimatında ona itiraz yolunu nasıl tutar ki. Bu, Allah’a karşı cehalet, bu Allah’a karşı bilgisizliğin neticesidir.
Hem iman ehliyim diyorsun, hem müminim diyorsun hem de Cenâb-ı Hak ile cedelleşiyorsun. İman cedelleşme değildir, teslimiyettir. Hz. Pir Abdulkadir Geylânî (k.s.) efendimiz şöyle buyuruyor: ’Biz Hak ile cedelleşmeyi bıraktık, teslim olduk.’ elhamdülillah. Cedelleşmek nedir? Allah’ın kaderine isyan içerisinde olmaktır, boynunu bükmemektir. ’Kadere iman ettim’ dediğin halde, kadere razı olmamaktır. Allah’a rağmen Allah’ın katındaki nimeti almaya çalışmaktır. Allah Âzimüşşân kapatmış, sen açarım diyorsun... Allah (c.c.) hepimize yardım etsin inşallah.

Kardeşlerim;
Amellerinizin vasfını güzel tutun. Namazınızın, orucunuzun, kulluğunuzun hakkını verin. Haram ve helâlın çizgilerini güzel ayırın. Ola ki bu çizgide sebat etmek suretiyle Allah (c.c.) rahmet eder de; emirlerinin sırrını açar, kulluğun hakikatini açar da insan şu kalbinde bir sızı duyar. Bu sızı; Yaratanı bilmenin (marifetullah) sızısıdır (haşyetullah).
Kalp; dünya sevgisi, nefsin heva ve hevesleri ve benlik içerisinde bulunduğu müddetçe Cenâb-ı Hak (c.c.) ile ülfet yolu bulamaz. Bu hâlinden sıyrılacak; var olduğunu zannettiği, güvendiği, sahiplendiği her şeyini Allah’a teslim edecek, hiçbir şeyinin yok olduğunu iyice bilecek ve öylece Hak kapısına varacak... ’Yâ Rabbi! Sen yarattın, Sen dilediğin gibi şekillendir Allah’ım!’ diye yalvaracak. Çekicin altındaki örs misali, bütün varlığını Allah’a teslim edecek…
’Sahabe-i Güzîn (r.anhüm) efendilerimizden Ebû Talha (r.a.), misafirine bir tabak yemek ikram etti, Allah’ın nazarını üzerine celb etti.’ Küçük bir hareket, mümin üzerine Cenâb-ı Hakk’ın rahmetini celbettiği gibi aynı şekilde bütün rahmet kapılarını da kapattırabilir. İnsan bilmiyor ki, Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerim’inde: ’Nefislerinize zulmetmeyiniz!’ buyuruyor. İnsan kendi kendisine nasıl zulmeder? Yaratan ile arasını perdeleyecek işlere tutunmak suretiyle zulmeder. İnsanın kendine yaptığı en büyük kötülük, Hz. Allah ile arasını kapatacak, arasına perde olacak işlere tutunmasıdır.
En büyük zulmü kendine yapıyorsun. Acıdığın merhamet ettiğin nefsin, seni Allah’tan uzaklaştırıyor. Hakk’ın kılıcıyla yanaş nefsine, kendi merhametinle yaklaşma. Çünkü zalim nefsi Allah’ın nuru yola getirir. Sen ona merhamet etmekle ancak düşmanını besleyen, sonra da onun elinde can veren bir insana benzersin. Yâ Rabbi! Yardım et!..
Çalışın kardeşlerim, gayret edin, helâl yoldan rızkınızı kazanın. İnsanlar ile güzel geçinin, haramlarla olan çizginizi iyi belirleyin, Allah’ın emirlerine tutunun. Cenâb-ı Rasûlullah Efendimize canla başla ittiba edin. Kurtuluş bunlarladır ve bunu bulmak için çalışın, çırpının; rehavet ve gevşeklik içerisinde olmayın. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz: ’Ben dahi Allah’ın rahmeti olmasa cennete giremem’ buyuruyorken kırık dökük amelleriniz sizi güvendirmesin…
Kalbine bak sen, kalbine! Cenâb-ı Hak ile ülfetin ne âlemde, sen ona bak! Kıldığın namazı, şunu bunu ileri sürüp de kendini kandırma! Cenâb-ı Hak ile ülfetine bak! Eğer: ’Cenâb-ı Hak ile ülfetim tam.’ diyorsan, hiçbir dert ve tasa duymuyorsan, sen sâlihlerin yolu üzeresin; ama ’âyinesi iştir kişinin, lafına bakılmaz’ misali, iş hakikate bakar. Allah (c.c.): ’Kalplerin özündekini bilir.’ Sen lisanınla Hak sevgisinden bahsederken bile Allah’tan uzaksın. Çünkü hakikat olmayan sevgin ile nefsini itminan etmeye çalışıyorsun. Kendini kandırıyorsun. Allah’ın indinde, O’nun (c.c.) nezdinde kıymetli olan sevgiye talip ol!.. Bu sevgi senin gönlündeki değil, Allah (c.c.) katındaki sevgi olmalı. Sen, kendine dönüp baktığın müddetçe hedefi göremezsin. Yaratan’a (c.c.) yönel. Varlığından sıyrıl ki hedefine giden ok misali maksadına kavuşasın…
Hz. Pîr Abdulkadir Geylânî (k.s.) efendimiz; sözleri, hastalıkları kökünden kazıyan neşter misali; sevgisi, kesif olan şu dünyadan latif olan arşa yükselen nur misali; nazarı, karanlığı parçalayan ve bütün güneşlerin battığı zamanda hiç batmayan güneş misali….
Lâ İlâhe İllallâh Muhammedü’r-Rasûlullah (s.a.v.)…

* * *
Şu an söylemiyorum, şu an söylettiriliyorum. Şu an konuşmuyorum, şu an konuşturuluyorum. Lisan benim, söz benim değil. Sahiplerim var elhamdülillah. Büyüklerim var elhamdülillah. Kapısında köle olduklarım var elhamdülillah. Kölesine sahip çıkan efendilerim var elhamdülillah. Ben kendisine sahip çıkılan bir köleyim elhamdülillah. Efendisinin kapısında sadakat ile bekleyen ve izinden ayrılmayan sadık bir köleyim elhamdülillah… Vallâhî böyle kölelik, nefse râm olmuş sultanlıktan evladır. Abd, kul demektir. Abdullah, Allah’ın kulu, kölesi demektir. Ne bahtiyarlıktır Allah’a kul olana, köle olana elhamdülillah…

’Meşrebî Muhammed üzeredir Şah Abdullah Farûkî
Hak katında,
Evlâd-ı Kiram olarak yazılıdır adı, üveysî
Bahtiyardır, bu zamanda ona evlat olan vallâhî
Ahir zamanda, Nebî Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) vârisi’


* * *

Hakk’ın yakınlık güneşinin parladığı yerde; dünya ehlinin, nefis ehlinin hükmü biter, aşk ehlinin hükmü sürer artık. Burası Cenâb-ı Hakk’ın dostlarının bahçesidir elhamdülillah. Orada Hz. Allah (c.c.)’a yakınlık nuru parlar elhamdülillah. Onlar varlıklarını Cenâb-ı Hakk’ın sevgisinden, yakınlığından kuvvet bularak alırlar. Benim Efendim, kalbinde bu yakınlık nurunun parladığı güneştir elhamdülillah. Evlâd-ı Kiram’dır…
Nefsin Hâlıkı Hz. Allah’tır. Her şeyi en güzel bildiği gibi, yarattığı nefsin hilkatini de en güzel bilen Hz. Allah’tır. O yüzdendir ki, nefsi terbiye, ancak Allah’tan gelen bir kuvvet ile kul üzerinde şekillenir. Nefsinin üzerine hak nazarı düşmeyen, kendi gayreti ile yol alacağını zanneden, Hz. Mevlânâ (k.s.) efendimizin buyurduğu misalde olduğu gibi; ’Bir hayvanın idrarı üzerine düşen saman çöpüne bir sinek konarak der ki: Burası dünyanın en büyük ummânı, üzerinde bulunduğum da dünyanın en büyük gemisi, ben de o geminin kaptanıyım.’ Bu sinek kendini nasıl aldatıyorsa, hakikatten nasıl uzaksa, terbiye yolunda nefsinin üzerine Hz. Allah’tan gelen bir nur düşmeyen insan, ancak nefsinin elinde bu sinek misali oyuncak olur. Ehil tabibin eline düşmeyen bir hasta, sahte tabibin elinde nasıl oyalanırsa, üzerine Hak nurunun düşmediği ve üzerinde bu kuvvet parlamayan nefis de aynı bunun gibidir. Zanneder ki: ’Ben nefsimi terbiye ediyorum.’ Halbuki sen terbiye etmiyorsun, nefsini ihya ediyorsun…
Lâ İlâhe İllallâh Muhammedü’r-Rasûlullah (s.a.v.)…

* * *


’Aşk ehli, nefis ehlini bizar eder.
Hak yoluna düştüklerinde, yolları firak eder.
Vuslat, aşk ehlinin işidir.
Nefis ehli bu manadan bîhaber.’


Ne çâre,
Ne yapayım! Her Şems’e bir Mevlânâ gerek, her Mevlânâ’ya da bir Şems gerek. Onu pişirecek Şems’i olmayana, yâ Rabbî lütuf ve ihsanın gerek…

* * *
Aklı ile aşkı bulmaya zorlayan, nafile bir gayret içindedir. Aşk, Hak katında bir nimettir, bir nurdur, dilediği kulunun kalbine ilkâ eder. Zorlamayla değil, teslimiyetle belki yollar açılır.
* * *
Bu sözler, bu meclise ne gerek bilmiyorum; ama pınar bensem de pınarın sahibi ben değilim, kurna bensem de akan ben değilim… Hz. Pîr (k.s.). ’Ruhunla gör, ruhunla gör...’ buyurmaktadır.
Allah’ım! Rahmetini, af ve inayetini, lutuf ve ihsanını, yakınlığını; Allah’ım, yâ Rabbi! Seni razı edecek bütün hayırları, amelleri, ilimleri bizlere aç. Habîb’in, Nebiler Sertâcı, Beşerin Efendisi, hilkati ve ahlâkı en ziyade en güzel olan Ahmed-i Muhtar, Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimizin nazarlarını, Ashâb-ı Kiram’ın, Hz. Ebu Bekir Sıddık (r.a.) Hz. Ömerü’l-Faruk (r.a.), Hz. Osman-ı Zinnûreyn (r.a.), Hz. Ali (r.a.) efendilerimizin, bütün Ehl-i Beyt’in, Ezvâc-ı Tâhirât annelerimizin, Hz. Fâtımatü’z-Zehra (r.anhâ), Hz. İmam Hasan, Hz. İmam Hüseyin, Hz. Muhsin, Hz. Zeynep, Hz. Zeyne’l-Âbidîn ve bütün Efendilerimizin himmet ve nazarlarını, sevgilerini kalbimize aç ya Rabbi! Bizim yollarımızı bu güzel Efendilerimizin yolu kıl ya Rabbi! Bütün ahlâklarımızı bu güzel Efendilerimizin ahlâkları kıl ya Rabbi! Allah’ım, bütün gayretlerimizi bu güzel Efendilerimizin gayretleri kıl ya Rabbi! ’Kişi kıyamet gününde sevdiği ile beraberdir.’ Allah’ım! Sevdiklerinle, sevmeye gayret ettiğimiz bu Büyük Efendilerimizle yarın mahşer gününde Habîb’inin sancağı altında cümlemizi haşreyle ya Rabbi! Ve kalplerimizin iştiyakını artır Allah’ım...
Ve selâmün ale’l-Murselîn, ve’l-Hamdü Lillâhi Rabbi’l-âlemin.


20070422 Bir ümmetin gönlünde Rasulullah Efendimiz’e imân, O’na itaat ve O’na sevgi, bu üç hasletin husûlü şarttır.

25 Şubat 2010 Mevid Kandiliniz Mübarek Olsun...
Kainatın Efendisinin dünyayı şereflendirdiği mübarek gün... Rebiü’l-evvel ayının 12. gecesi... Miladî olarak 20 Nisan 571 Pazartesi gecesi... Beytullah’ın doğusundaki Safa Tepesinin yanında Mevlid Sokağı diye adlandırılan kutlu yer...
Putların yüzüstü yere serildiği.. Şam’da bin seneden bu yana akmayan Sâve nehrinin kuru yatağının su ile dolup taştığı.. İran’da ateşperestlerin İstahrâbâd şehrindeki tapınağında on asırdır fâsılasız yanan ocağın ateşinin söndüğü.. İran hükümdarı Kisra’nın sarayındaki ondört kulesinin yıkıldığı.. ve daha nice hârikulâdeliklerin görüldüğü o rahmet gecesi...
Rivayete göre, Hâfız b. Cezerî hazretleri buyurdu ki:
Ebû Leheb, rüyada görülüp ne hâlde olduğu sorulunca, "Kabir azâbı çekiyorum. Ancak her sene Rebî’ül-evvel ayının onikinci gecesi azâbım hafifliyor. İki parmağım arasından çıkan serin suyu emerek ferahlıyorum. Bu gece Rasûlullah dünyaya gelince, Süveybe ismindeki câriyem bana müjdelemişti. Ben de sevincimden onu âzad etmiş ve ona süt annelik yapmasını emretmiştim. Bunun için azâbım hafifliyor." dedi.
Kur’an-ı Kerim’de ismi verilerek kötülenen Ebû Leheb gibi azgın bir kâfirin azâbı hafifleyince, o yüce Peygamberin ümmetinden olan bir mü’min, bu gece sırf Kainatın Efendisinin teşrifi sebebiyle sevinirse kim bilir, ne rahmetlere kavuşur, ne nimetlerle serfirâz olur...
Bizler de Rehber Dergisi Ailesi olarak Gül Efendimiz’in nurlu teşrifleriyle yeniden seviniyor, O’na binler salâtu selâmlar ediyor, tüm ümmet-i Muhammed’in Mevlid Kandilini tebrik ediyoruz...


Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • garip

    söyleyecek söz bulamıyorum Allah efendimden sonsuz razı olsun derecelerini artırsın inşaallah

  • Ferhat Çetin

    Başta mübarek efendim;sayın başyazarımız Muzaffer Yalçın Hocamız olmak üzere tüm Rehber ailesini bu denli harükulade çalışmalarından dolayı en samimi duygularımla tebrik ederim_Rabbim bizleri bu nimete layık kılsın;kalplerimizi de istikamet üzere kılsın inşallah

  • hafız

    esselamun aleykum efendim rabbime sonsuz şukurler olsun ki ben gunahkara sizi tanımayı nasıp ettı rabbim bizleride sizin duanızdan mahrum bırakmasın inşallah

  • ali garib

    Elhamdülillah.Rabbim böyle bir terbiyecinin sadakatinden bizede lütfetsin.SIZIM SIZIM SIZILATSIN.Hamdolsun böyle mürşide işittik,itaat edelim Rabbimize.şükredelim ki nasib etmiş bizi böyle bir mürşide

4 kişi yorum yazdı.