Kırıkkale Radyo Televizyonu’nda Abdullah Fârukî el-Müceddidî (k.s.) ile Yapılan Sohbet-IV
’Mürebbînin tasarrufu kısıtlıdır.?
?Efendim, tasavvufî mânâda bir mürşid, aynı anda çeşitli yerlerde bulunabilir mi, görülebilir mi? Binlerce talebesi var, her talebe; ’Ben bu gece rüyâmda mürşidimi gördüm.’ diyorlar... Bu olabilir mi?
?İslâm’da bunun yeri vardır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in zamanında bazı hâdiseler var. Bunun hakkında kaynaklara dayalı olarak anlatacağım inşâallah.
Hanefî imamlarından Mahşî, Nefehâtü’d-Darb ve’l-İttisâl isimli eserinde öz olarak der ki: ’Evliyâ rûhâniyetlerinin cismâniyetlerine üstün gelmesi noktasında, birçok sûrette zâhir olmalarının delîli şu hâdîs-i şerîftir:
Efendimiz (s.a.v.):’Cennet ehli cennetin bütün kapılarından, namaz kılan namaz kapısından, oruç tutan oruç kapısından, cihat eden cihat kapısından, sadaka veren sadaka kapısından girsin, diyerek çağrılacaktır.?
Hz. Ebû Bekir (r.a.) Peygamberimiz’e hitâben: ’Yâ Rasûlallah! Bu kapıların hepsinden girecek kimse olabilir mi?? diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.) de şöyle buyurdu:
’Evet, umarım ki sen de onlardansın.?*
Bu hadîs-i şerîf, rûhun bölünerek vücûda galebe ettiğinin âşikâr delîlidir. Cenâb-ı Hakk, mürebbî olan mürşid-i kâmillere rûhâniyetlerinin yetmiş binden daha fazla yerde ayrı ayrı tecellî etmesi imkânı vermiştir. Mürebbînin vazîfesi Allah yolunu isteyip her arzû edenin rûhâniyetini terbiye etmek olduğundan, görevini rûhânî bir şekilde gerçekleştirir. Şâfiî imamlarından Allâme Ceylî de Buhârî Şerhi’nde buna işâret etmiştir.**
Şimdi bu kaynakları verdikten sonra yine konumuza gelelim:
Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm’ın hakîkaten vârisi olan mürşid-i kâmillere, tâliplerini gerek zâhiren, gerek bâtınen terbiye edebilme kuvvetini Cenâb-ı Hakk vermiştir. Onların rûhâniyetlerine müsâade edilmiştir. Zaman zaman Cenâb-ı Hakk’ın müsâade ettiği kadar, onlar tâliplerine bir ânda çeşitli yerlerde görünebilirler, onları terbiye edebilirler ve aynı zamanda onlara yardım da edebilirler. Bunun delilleri çoktur. Elhamdülillah, bu hadîs-i şerîfi de tasavvuf ehli büyük âlimler, büyüklerimiz de kaynak olarak getirmişlerdir ki kimse îtirâz edemez buna...
?Evet, yani mürşid aynı anda çeşitli yerlerde görünebilir...
?Bulunabilir evet, onlardan bir tanesi Abdûkâdir Geylânî Hazretleri’dir. Menâkıbında okumuştum: Bir Ramazan gecesinde onu çeşitli yerlere dâvet ediyorlar. Hizmetçi de evinde bulunuyor ve ayakkabılarının sürekli yerinde olduğunu görüyor. Sabahtan sohbete gelirlerken cemaatten her bir insan diyorlar ki, Hazret-i Pîr bu gece bizdeydi, öbürleri diyorlar bizdeydi... Onları işiten hizmetçi de diyor ki: ’Siz ne diyorsunuz, o bu akşam hiçbir yere gitmedi ki? Ayakkabıları da buradaydı...? Hepsi yemin ediyorlar ki; ’Evet bu gece Hazret-i Pîr bize geldi ve berâber iftar açtık!?
Evet, bu çok görülmüştür. Biz de bu tür hâdiselere çok şâhid olmuşuzdur elhamdülillâh.
?Peki, mürşid-i kâmiller -siz diyelim- talebelerinizi her ân veya bâzı zamanlarda görebiliyor musunuz? Hata yapacakları zaman tasavvufî mânâda îkaz etmeniz söz konusu mu?
?Şimdi burada çok nâzik bir mesele var... Cenâb-ı Hakk bütün kullarını gören, işiten, ne fiil yaptıklarına âgâh olandır. Bu husûsiyet yalnız Hazret-i Allah’a mahsustur. Cenâb-ı Hakk, mürebbî olan mürşid-i kâmillere de kısıtlı bir görme, gitme ve tasarruf vermiştir. Burada bir incelik var; buna çok dikkat etmek lâzım: Bir kişi ki: ’Her gün, her ân, mürşidim benim her hâlime vâkıftır, benim her hâlimi görür.? diye îtikad ederse kâfir olur, dinden çıkar. Niye dinden çıkar? Çünkü her yeri ihâta eden ancak Cenâb-ı Hakk’tır. Yâni ilmiyle, sıfatlarıyla her yeri ihâta eden ancak Cenâb-ı Hakk’tır. Peki ya evliyâ? İmâm-ı Rabbânî’ye aynı bu soruyu soruyorlar: ’Acabâ bir insan, benim mürşidim beni görüyor veyâhut da hâzırdır, dese durumu nasıl olur? Çünkü İmâm Birgivî Vasiyetnâme’sinde demiş ki, ’Kim böyle derse kâfir olur!? İmâm-ı Rabbânî’den bunun îzâhını istiyorlar. O da benim biraz evvel anlattığım gibi îzâh ediyor Mektûbât’ında: ’Her ân, her zaman görüp gözeten yalnızca Hazret-i Allah’tır? diyor.
Diğer velîler, hattâ Peygamberler de -ki onlar sâlihler tabakasının en üstünüdürler- Allah onlara tasarrufu kısıtlı vermiştir, devamlı vermemiştir. Cenâb-ı Allah müsâade ettiği kadar ancak bunlar görebilirler, bir. İkincisi; bir mürşid-i kâmil olsun, Peygamber olsun, rûhâniyetleri her zaman her yeri ihâta etmiş durumda değildir. Kim bunun tersine îtikad ederse dinden çıkar, irtidâd eder, kâfir olur. Peki, nasıl olacak? İmâm-ı Rabbânî şu cevâbı veriyor -ki biz de aynı cevâbı veriyoruz-: Ancak bir Peygamberi, yahut da sâlih bir velîyi çağırdığın ân Allah ona o kudreti verirse oraya gelebilir. Daha evvelden orada yokken, çağrıldıkları ân gelebilirler. Allah bu kerâmeti vermiştir kendilerine.
?Kısıtlı ama...
?Kısıtlıdır. Yani bir mürşid, bütünüyle 24 saat talebesinin hâlini göremez. Peki, o sâlik, şerîat hârici işler yapıyor diyelim... Bir örnek anlatayım. İstanbul’da bir hanım evini Kur’ân, hadîs öğrenmeye ve Allah’ı anmaya tahsîs ediyor. Kocasının da namazla filan bir ilgisi yok... Fakat bunları görünce hoşuna gidiyor; sohbet yerine büyük bir halı alayım, soba alayım diyor, bu işlerde hanımına yardımcı olmak istiyor ve yapıyor. Hanımının da hoşuna gidiyor. Bu arkadaş, giyim eşyası satıyor. Orada Romanya’dan Bulgaristan’dan gelen kadınlardan bir tanesiyle işbirliği yapmış? Affedersiniz, örnek olması bakımından anlatıyorum, yâni o kadının evine gitmek istemiş. O kötü fiili yapmak için... Gidince Allah bizi kendisine göstermiş? Bir de tokat yemiş orada... Oradan korkarak kaçıyor ve eve geliyor. Evde ağlıyor, diyemiyor da bir şey. Hanımı sorunca bir müddet sonra böyle böyle oldu diye anlatıyor. Hanımının da kalbi uyanıkmış: ’Hemen tövbe-istiğfâr et Allah’a, bu işleri bırak; hemen namaza başla. Allah seni affeder.? diyor.
Ve bu şekilde olduğundan benim haberim yok burada. Bunu yapan kimdir? Cenâb-ı Allah’tır. Cenâb-ı Allah bir meleği veyahut da başka bir velînin rûhâniyetini benim şeklimde gösteriyor ve o tasarrufu yaptırıyor. O insanı iyilik ettiğinden dolayı koruyor. Bu hâller görülmüştür.
____
* Buhârî, Fedâilu Ashâbi’n-Nebî, c.7, s.3426; Tirmizî, c.6, s.235.
** Hocaefendi, bu alıntıyı kendi hazırladığı Râbıta-i Şerîfe risâlesinden yapmıştır. Bu risâle Üstâdımız’ın İslâm’da Zikir ve Râbıta adlı eserinde yer almaktadır.
? Bir insan ahlâken ne kadar mükemmel olursa insanlara o kadar faydası dokunur. Bir insanın ahlâkı güzel olmaz ise kimseye hizmet yapamaz. Ahlâkı iyi olmayan insanlar, bu dine zarar verirler.
? Allah dostlarının vazifesi; Allah’tan kaçan, firar eden kulları tek tek tutup güzelce sahibine teslim etmektir. Peygamberimizin de ahlâkı budur.
? Tasavvuf yolu, kötülüklerimizi iyiye çevirmek yoludur. Bizim bu yolumuz, Efendimiz (s.a.v.)’in ahlâkına dönüşümüzdür. Fazladan bir şey getirmiyoruz, sadece O’nun yaşantısına rucû ettik. Tarikatımız, şeriattan başka bir şey değildir. Tarikatımız, şeriatın özüdür. Bu bir terbiye metodudur. Bu hem bir eğitim, hem de bir terbiye sistemidir. Peygamberimiz yapmış, biz unutmuşuz. Tekrar bu güzelliği yakalamaya çalışıyoruz. Tarikatımız budur.
? Bir insan kendisini Rasûlullah (s.a.v.)’e benzetirse, hem O’nu sevmiş olur, hem de dine hizmet etmiş olur. Efendimiz’in ve sahâbelerinin ahlâkını okumalıdır.
? Kıldığımız namazlar, tuttuğumuz oruçlar, yaptığımız zikirler, haclar? Nihayetinde eğer insanlar arasında güzel ahlâkı sergileyemiyorsak, onları affedemiyorsak, onlara cömertçe davranamıyorsak bizim yaptığımız bu ibadetlerde vallahi ve billahi hayır yoktur, vallahi ve billahi hayır yoktur, vallahi ve billahi hayır yoktur. İbadetlerin seni güzel ahlâka yönlendiriyorsa o zaman İslâm dininden istifade ediyorsun demektir. Eğer kötü ahlâkların devam ediyorsa senin İslâm diniyle uzaktan yakından bir alakan yoktur demektir.
Kavâid-i Fârûkiyye’den?
Söyleşi
Özlenen Rehber Dergisi 58. Sayı
bu sohbete yorum haddimiz değil.allah gani gani rahmet eylesin.yolunun takipçilerine selam olsun.muzaffer efendimin allah yar ve yardımcısı olsun.selamünaleyküm.
Allahım senden razı olsun mubarek efendim sen olmasan halimiz ne olurdu kim bilir RAHMANIN bir lutfu bizlere aciz kullarına bir hediye bir hazinedir sultanım bizler rasullah efendimizi senin örnek hayatında bulduk tanıdık sevdik rabbim sonsuz rahmet eylesin...inş amin
ALLAH'ım bizleri, Efendimiz Rasûlullah (s.a.v.)?mın ahlakıyla,ahlaklandır.ALLAH sizlerden razı,hoşnut olsun inşALLAH.