Özlenen Rehber Dergisi

58.Sayı

Seyyidü'ş-şüheda Allah ve Rasûlü'nün Aslanı

Cafer CEYLAN Özlenen Rehber Dergisi 58. Sayı
Göklerde, “Allah ve Rasûlü’nün aslanı...” diye yazılısın...
Temiz, nurlu yüreklerde yanıp tutuşan aşkınla kazılısın...
Seni sevmeyen, Hakk’a hizmetin bilmeyen nâr-ı oda yansın...

Uğruna ve muazzez yoluna şu değersiz bedenler, kana boyansın...

Bizleri; güzel bir sûrette yaratan, hak etmediğimiz hâlde sayısız nimetle donatan, güzel isimleriyle kâim ve daim olarak Kur’ân-ı Mübîn’inde tarif ettiği vasıf üzerinde bulunan Yüce Allah’a sonsuz hamd ü sena; Tevhid Mührünün Baş Kâtibi, Nübüvvet Sarayının Nüvesi, Rasûl ve Nebilerin Sonuncusu, Hayrü’l-Beşer, Şems ü Kamer Rasûlü’ne salât ve selâmların en üstünü olsun...
Hz. Hamza’yı yazmak, O’nun, Allah ve Rasûlü uğrundaki mücadelesinden bahsetmek elbette kolay değildir. Hiçbir el ve kalem onu, lâyık-ı vecih ile anlatamaz.

Enes (r.a.) Efendimiz’den şöyle rivayet eder: Rasûlullah (s.a.v.), “Cennete girdim. Cafer meleklerle beraber uçuyordu, Hamza (ise) ashabı ile birlikte oturuyordu.” diye buyurdular.” (Vesiletü’l–İslâm, 1/108; Suyutî, Hasaisü’l–Kübra, Daru’l–Kitabü’l–İlmiye, 1/433, Beyrut 1985)

Rabbim sizleri ve bizleri cennette, Hz. Hamza Efendimizin ashabından eyleye! Âmin!

Hz. Hamza (r.a.) Kimdir?

Hz. Hamza’nın babası Abdulmuttalip’tir. Annesi ise Hale binti Uheyb olup Peygamberimiz’in annesi Âmine binti Vehb’in amcasının kızıdır. (el-İsâbe; İbn-i Sa’d)
“Hz. Hamza, Ebû Ya’la veya Ebû Ammare künyesi ile çağrılırdı. Bu künyelere göre Hz. Hamza’nın Ammare ve Ya’la isimlerinde iki oğlu olduğu söylenmiştir; ancak Ammare’nin kız mı, erkek mi olduğu ihtilâflıdır. Yine Hz. Hamza’nın Hz. Ali, Hz. Cafer ve Hz. Zeyd’in bakımları için tartıştıkları Ümame adında bir kızı da vardır. Ayrıca Fatma isminde bir kızı olduğu da bazı rivayetlerde mevcuttur. Hz. Hamza Efendimiz Havle binti Kays, Selma binti Umeys ile Hicret’ten sonra da Medine’de evlendiği Selma adlarında hanımlarla izdivaç yapmışlardır.” (İbn-i Hacer el-Askalânî; el-İsâbe fî Temyizi’s–Sahabe)

“Hz. Hamza’nın çocuklarından sadece Ya’la’nın çocukları olmuştur. Bunların isimleri: Ammare, Fazl, Zübeyr, Ukayl ve Muhammed’dir; fakat adı geçen bu çocuklar çok küçük yaşlarda öldükleri için Hz. Hamza’nın nesli devam etmemiştir.” (Muhammed bin Sa’d el-Haşimî ez-Zührî, (d.168-ö.230) Tabakatü’l–Kübra, Ziyad Muhammed Mansur, 3/9, Medine 1408.)

“Harp sahasına ilk önce adım attığı; Allah’ın düşmanlarını şiddetle takip ettiği; hiç bir şeyden korkmadığı ve çok cesur, cevval bir insan olduğu için Hz. Hamza’ya “Esedullah (Allah’ın Aslanı)” denirdi. O, Bedir Günü harp meydanında, “Ben Allah ve Rasûlü’nün Aslanı’yım.” diyerek müşriklere hücum etmiş ve bu lâkabı almıştır.” (Türabitü’l-İdariyye, 2/573)

Hz. Hamza orta boylu, güçlü kuvvetli, heybetli, izzet ve şerefine çok düşkün, onurlu, üstün bir sahabeydi; iyi bir avcı, keskin bir nişancı, o günün harp sanatını çok iyi bilen, gözünün gördüğü hiçbir şeyden korkmayan, Kureyş içerisinde şerefli ve hatırı sayılan nadir insanlardandı. Hz. Hamza, mazlumlara yardım etmeyi seven; zalimden asla çekinmeyen cesur bir savaşçıydı. Av dönüşü evine gitmeden Kâbe’yi tavaf edecek kadar kutsal kabul ettiği değerlere saygılı, karşılaştığı şahıslara selâm verip sohbet etmesini seven mürüvvetli bir insandı. Onun gençlik dönemine ait bilgilerimiz yok denecek kadar azdır. (İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, II/52.)

Hz. Hamza (r.a.)’nın İslâm’la Müşerref Olması
Nübüvvetin 6. yılı geçmek üzereydi. Bu günlerden birinde, Allah’ın Rasûlü (s.a.v.) Safa ya da Hacun denilen yerde ibadetle meşgûlken Ebû Cehil ve avenesinin saldırısına uğradı. Bilhassa Ebû Cehil, Allah Rasûlü’nün yüzüne, toz toprak saçarak üzerine deve pislikleri atmıştı. (es-Siyretü’l-Halebiyye, 2/44.) Onların bu eza ve cefalarına tahammül gösteren Hz. Peygamber (s.a.v.):

“Ey Kureyşliler! Bana vuruyorsunuz; ama ben sizin Peygamberinizim...” diyordu. Hz. Peygamber (s.a.v.) oradan ayrılıp evine geldi. Hz. Hamza avlanmayı çok severdi ve yine avdaydı. Avdan dönünce âdeti olduğu üzere tavaf yapmak için Harem-i Şerif’e uğrar, daha sonra evine giderdi. Hz. Hamza’nın tavafı esnasında Efendimiz’e yapılan hakaretlere şahit olan bir kadın, olanları ona anlattı: “Ebû Cehil, kardeşinin oğluna şunları yaptı; şöyle, şöyle söyledi.” dedi. Evine döndüğünde hanımından da aynı şeyleri işitti. Hanımı, Hz Hamza’ya : “Ey Ebû Umâre! Keşke bugün Ebû Cehil’in yeğeninin başına neler getirdiğini bir görseydin.” dedi. Hz. Hamza işittiklerinden dolayı çok öfkelendi. Evine girmeden geri döndü. Boynunda yayı asılı olduğu hâlde mescide yürüdü.

Akrabalık damarları kabarmış, anlatılanlar onu gazaba getirmişti. Kureyş kâfirlerinin bulunduğu yere geldi. “Kardeşimin oğluna kötü sözler söyleyen, O’nun kalbini inciten sen misin?” diyerek yayı ile Ebû Cehil’in başına (sorduğu soruya karşılık vermesine imkân bırakmadan) şiddetli bir darbe indirdi. Bu şiddetli darbe sonucu Ebû Cehil’in kafası kırıldı. Bazı rivayetlere göre Hz. Hamza’nın indirdiği bu darbe sonucu, Ebû Cehil’in kafasının yedi yerden kırıldığı bildirilir. Sonra Hz. Hamza Efendimiz: “Bu sefer yayla vurdum. Gelecek sefer kılıçla vuracağım.” dedi. Ebû Cehil’in kabilesi Hz. Hamza’ya saldıracak oldu. Kılıçlarına ellerini attılar; Hz. Hamza Efendimiz de kılıcına elini attı. Tam bu esnada Ebû Cehil onlara engel olarak: “Dokunmayın, Hamza haklı, onun kardeşinin oğluna bilerek kötü şeyler söyledim.” dedi. Ebû Cehil Hz. Hamza’nın işi ileri götürüp Müslüman olmasından korkuyordu. Şayet Hamza Müslüman olursa İslâmiyet’in güç bulacağını ve bir daha Hz. Peygamber’e el uzatamayacaklarını biliyordu.

Hz. Hamza, Peygamber Efendimiz’in yanına geldi ve “Yâ Muhammed! Ebû Cehil’den intikâmını aldım. Onu insanlar arasında küçük düşürerek saçını başını kana boyadım; artık sevin, üzülme!” dedi. Allah’ın Rasûlü (s.a.v.): “Ben böyle şeylere sevinmiyorum.” dedi. Hz. Hamza da: “Seni sevindirmek, üzüntüden kurtarmak için ne istersen yaparım...” dedi. Efendimiz (s.a.v.) de: “Beni ancak senin iman etmen ve bedenini cehennem ateşinden kurtarman sevindirir.” dedi. Hz. Hamza da çok sevdiği yeğeninin ricasını kırmayarak oracıkta din-i İslâm’la müşerref oldu. Müslüman olduğunu, Allah Rasûlü’nü her surette koruyacağını ilan etti ve şu şiiri okudu:

“Kalbimi Hanif din İslâm’a yönelten Allah’a hamd olsun...
Kullarının her yaptığından haberdardır;

Aziz ve lütufkâr olan bir Rabb’den gelen din için...
O’nun âyetleri okunduğu zaman,

Akıl ve kalp sahibi olanların gözleri yaşlarla dolar.
Ahmed’e Rabbi’nden harflerle yazılan âyetler gelmiştir.
İçimizden seçilen Ahmed’in, sözü dinlenir ve kendisine itaat edilir...

Hayır, vallâhî aramızı kılıçlar ayırmadıkça O’nu kimseye teslim etmeyiz...” (Muhammed b. İshak b. Yesar, (d.85-ö.151), es-Si’retü ibni İshak, (Neşr: Muhammed Hamidullah), Ma’hedü Diraseti ve’l-Ebhas li’t-Ta’rib, Daru’l-Beşair, II/151, Beyrut 1401.)

Hz. Hamza’nın Müslüman olması Peygamberimizi (s.a.v.) çok sevindirmiştir. O’nun İslâm’a girmesiyle Müslümanlar güçlendi. Müşrikler rahatsız oldu.

Mekke müşrikleri, Hicret’ten sonra da rahat durmadı. Rasûlullah (s.a.v.)’ın ve Müslümanların Medine’den çıkarılması için Abdullah b. Übeyy, Hazreç ve Evs kabilesi müşrikleriyle ilişki kurdular. Müslümanların hac yollarını da kapadılar. Müşriklerin gözlerini korkutmak, Şam ticaret yollarını keserek onları sıkıntıya düşürmek gerekiyordu. Peygamberimiz (s.a.v.) bu amaçla Hz. Hamza’yı Sifu’l-Bahr’a gönderdi. Otuz kişilik bir kuvvetle Hz. Hamza belirtilen yere vardı. Müşriklerin kervanı da Sifu’l-Bahr’a gelmişti. Kervanda Ebû Cehil de bulunuyordu. Üç yüz kişilik bir kuvvetleri vardı.

Hz. Hamza, müşriklerle çarpışmak istiyordu. Yanında bulunan Müslümanlar da aynı duyguyu paylaşıyordu. Henüz müşrik olan Mecdi b. Amr b. Cühenî bu iki grubun arasına girdi. Hem Müslümanlarla hem de müşriklerle görüştü. Sonunda iki tarafı çarpışmaktan vazgeçirdi.

Bundan Sonra Hz. Hamza’yı Bedir savasında görüyoruz. Bedir savaşında Utbe, Velid, Şeybe meydana çıktılar. Çarpışmak için er dilediler. Hz. Hamza, Şeybe ile çarpıştı. Bir hamlede Şeybe’yi öldürdü. Daha sonra Utbe’yi ve Tuayma b. Adiyy’i de öldürdü. Hz. Hamza, Bedir savaşında kahramanca savaşarak büyük yararlılıklar gösterdi. Allah ve Rasûlü’nün hoşnutluğunu kazandı.
Umeyye b. Halef esir edildiği zaman Abdurrahman b. Avf’a: “Sizden kendisini deve kuşu kanadıyla alâmetlendirmiş olan adam kimdir?” diye sorduğu zaman Abdurrahman b. Avf: “O, Hamza b. Abdulmuttalip’tir.” dedi. Ümeyye b. Halef: “İşte bize yapanları o yaptı.” dedi. (M. Yusuf Kandehlevî, Hadislerle Müslümanlık, II/553.)
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • Abdullah

    Sayın Ramazan GÖK, kaynaklarda Büyük İslâm Komutanı, Seyidü'ş - Şüheda Hz. Hamza Efendimizin (r.a.) neslinin devam etmediğinden bahsolunuyor. Eğer elinizde Hz. Hamza Efendimizin neslinin devam ettiğine dair bir bilgi veya belge varsa bu bilgi ve belgeyi; bizlerle paylaşmanızdan mutluluk duyarız. Selâm ve duâ ile...

  • ramazan gok

    hocam hz hamzanın torunlarınıda bulursanız sevınırım allaha emnet olun saygılar

  • ramazan gok

    yazınız sper allah razı olsun fakat hamza hz lerının oglu abdulah el ekberdır hatırlatayım dedım eksık olmuş tşkr

  • idris akkaya

    muhterem cafer ceylan beyefendi, yazılarınız harkulade, acaba yazılarınızın tamamını bulup istifade edebileceğimiz bir yer var mı? saygılarımla...

  • Recep(istanbul)

    Cafer hocam Allah'ın rahmeti ve bereketi senin ve sevdiklerinin üzerine olsun.Dergideki yazılarınızı canı gönülden okuyor ve duygulanıyoruz.Dergideki yazılarınızın devamını diliyoruz.Seni ailece çok seviyoruz.selam ve dua ile AEO.

7 kişi yorum yazdı.