İmam Şâfiî (rh.a) bir gün mescitte talebelerine ders verirken aniden ayağa kalkar. Birkaç saniye ayakta durduktan sonra yerine oturur. Aradan çok geçmez ki bu olay tekrar eder. Derken sonra bir daha, daha sonra tekrar bir daha... Talebeler merak eder ve bu durumun sebeb-i hikmetini sorarlar. Hz. İmam Şâfiî (rh.a) onlara;
’Mescidin kapısının önünde çocuklar oyun oynuyorlar. İçlerinden birisi seyyiddir. O seyyid olan arada kapının önüne geliyor, ben de onu görüyorum. Koskoca Peygamber torunu ayakta dururken ben nasıl otururum. Onu kapıda gördükçe ayağa kalkıp o gidince tekrar oturuyorum.? der.
* * *
İstanbul’u fethedip Peygamber Efendimiz’in müjdesine nail olan Fatih Sultan Mehmet Han, gönlündeki Peygamber sevgisini, yaptırdığı Rumeli Hisarı’nı ’Muhammed? şeklinde inşa ettirerek göstermiştir. Osmanlı resmî kayıtlarında devletin adı ’Devlet-i Âliye-i Muhammediye?, ordunun adı da ’Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye?dir.
* * *
Fatih’in babası Sultan II. Murat Han, her üç gecede bir Hz. Peygamber’i rüyasında görür, eğer göremezse kendisini bir odaya hapsedip sabahtan akşama kadar ağlardı.
* * *
Birçok tarih kaynaklarının rivayet ettiğine göre Padişah III. Mehmet Han, yanında Hz. Peygamber’in adı anıldığında ok gibi yerinden fırlayıp ayağa kalkar, ’hazır ol? vaziyetini alırdı.
* * *
Derviş meşrep Sultan I. Ahmet, başına giydiği sorgucunun altına Hz. Peygamber’in mübarek kadem-i şeriflerinin resmini yaptırmış ve onu başına taç ederek altına da kendisine ait;
N’ola tacum gibi başımda götürsem daim
Kadem-i resmini ol Hazreti Şâh-ı Rasûl’ün!
beytini yazdırmıştır.
* * *
Osmanlı, ’Hâdimü’l-Harameyn? olduğu dönemlerde Rasûl-i Kibriyâ Efendimiz’e olan aşk-u muhabbetlerinden dolayı Ravza kandillerinde zeytin yağı yerine gül yağı yaktırmıştır.
* * *
Peygamber sevgisi şair ve yazarlarımızın gönüllerinden edebiyatımıza şöyle girmiştir:
Hakk aşığı, bağrı, gönlü yanık Derviş Yunus, Sahâbe’nin ’Ebî ve Ümmî Fedâke yâ Rasûlallah!? nidasına eş
Canım kurban olsun senin yoluna
Adı güzel, kendi güzel Muhammed! demiştir.
* * *
1500’lü yıllarda yaşayan Peygamber sevdalısı Fuzûlî de şöyle ifade etmiştir sevgisini:
Canımı eğer canan isterse minnet canıma
Can nedir ki anı kurban etmeyeyim cananıma!
* * *
Konya’da metfun bulunan aşk eri, yürek insanı, sevgi ve muhabbet ummanı Hz. Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî;
Men bende-i Kur’ânem eger can darem / Ben yaşadığım müddetçe Kur’ân’ın bendesiyim
Men hâk-i reh-i Muhammed-i Muhtârem! / Ben Hz. Muhammed’in ayağının tozuyum!
fermanıyla haykırmıştır, Efendimize olan sevisini?
* * *
Bursa Ulu Cami’de İranlı bir vaizin Bakara sûresi 285. âyet-i kerimesini yorumlarken söylediği
’Peygamberler arasında herhangi bir fark yoktur.? cümlesini kabul etmeyen Ulu Cami müezzini Süleyman Çelebi ’Vesîletü’n-Necât? isimli eserini kaleme almış ve o eserinde Peygamber sevgisini dizelerinde şu şekilde ifade etmiştir:
Ölmedi İsa göğe buldu yol
Ümmetinden olmak için idi ol
Merhaba ey Padişah-ı dû cihan
Senin için oldu kevn ile mekan
Ermedi evvel gelen bu devlete
Kimse layık olmadı bu rifate!
* * *
700’lerde Urfa lı şair Nâbi, O’na olan sevgisini, O’nu övmekten aciz kaldığını itiraf ederek;
Sen ki Hâtemü’l-Enbiyâ, sen ki Fahr-i Âlem
Mümkün müdür gül çehreni vasfeylesin kalem! dizeleriyle terennüm eder.
* * *
Kayserili bir Rum’un oğlu olan Yaman Dede’nin, Peygamber (s.a.v)’i hayal ettiğinde düşüp bayıldığı rivayet olunur. O da şöyle döker içini:
Gönül hun oldu şevkinden, boyandım yâ Rasûlallah
Nasıl bilmem bu nirâne dayandım yâ Rasûlallah
Ezel bezminde bir dinmez figandım yâ Rasûlallah
Cemalinle ferahnak et ki yandım yâ Rasûlallah?
Onlardaki Peygamber Sevgisi
Özlenen Rehber Dergisi 49. Sayı
şunları okurken hep yaşantımızı düşündüm bizler acaba neden böyle olamıyoruz diye.dilerim rabbimden bizleri günahlarımızla haşredip cennetine koyar...
damla damla büyüyor yüregimde senin aşkın yaşadı bedenimde bir an olsun cıkmıyorsun aklımda ne olur benide kabul buyur şefaatın ile senin aşkınla yanıyorum ya Resulullah(a.s) elinize yüreginize saglık maşALLAH cok güzel bir yazı ekleyendende yazandanda ALLAH razı olsun selam ve dualarla