’Kur’an okuyan mü’min narenciye gibidir. Kokusu da tadı da hoştur. Kur’an okumayan mü’min ise hurma gibidir. Tadı hoştur ama kokusu yoktur...’(1)
Yazın, tatil mevsiminin başlaması, çocuklarımız için eğitimin sona erdiği anlamına gelmez. Eğitim sadece örgün eğitimle sınırlı değildir. Bu eğitimin sadece bir kısmıdır. Hayat boyu sürekli bir öğrenme ile karşı karşıyayız. Asıl eğitim tüm ömrümüzü kaplamalıdır. Kendimizi hem dünyevi hem de uhrevi dinamiklerle sürekli yenilemeliyiz. Bu anlamda ’öğrenme beşikten mezara kadardır’ diye tabir edilmiştir.
Eğitim, eğitmek ve yetiştirmek anlamına gelir. İbn-i Sina, eğitimi, taş üzerine nakışlar yapmaya, Gazali ise, yabani ısırgan otlarını ayıklayan bir bahçıvanın faaliyetine benzetmektedir.
Çocuklarımızın eğitilmesi çok özel bir ilgi ve gayret ister. Argo tabirle ’saldım çayıra Mevlâm kayıra’ anlayışının hâkim olduğu bir aile ortamında çocukların yeterli seviyede yetişmesi elbette mümkün değildir. Özellikle din ev ahlâk eğitiminde ebeveynin yaşam bilgisi, tarzı, yönlendirmesi, dini eğitim imkânlarını çocuklarına güzel bir üslup ve ortam içerisinde sunmaları çok büyük önem arz eder. Bu bakımdan anne ve babalar, okul eğitiminin yanında yavrularımıza asıl ihtiyaçları olan manevî eğitim hususunda da en az okuldaki öğretmenleri kadar vazifelerini bilmeleri ve içten gelen bir istekle çocuklarının yetişmelerine katkıda bulunmalıdırlar. Şayet ebeveyn kendilerini yavrularına bu denli faydalı olabilme noktasında yeterli göremiyorsa, bu hayati ihtiyacın temini için çocuklarını yaz kurslarına yollamalı ve devam ettikleri kurs programlarından döndüklerinde, ödevlerini yapmaları hususunda onlara yardımcı olmalı ve ortamlarını hazırlamalıyız.
Çocukların eğitim ve istikballerinden birinci derecede aile sorumlu tutulmuştur. Allah Teâlâ’nın, ’Ey îman edenler, kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun...’(2) buyruğunun nasıl yerine getirileceğini ümmetine öğretmek üzere Sevgili Peygamberimiz (a.s.), hem kendi ailesinde uygulama örnekleri vermiş, hem de değeri zamanları aşan sözler söylemiştir: ’Hepiniz çobansınız (mesuliyet sahibisiniz) ve her biriniz, sürüsünden mesuldür. Yönetici çobandır. Aile reisi erkek, ailesinin çobanıdır. Kadın, evin ve çocuğun çobanıdır... Hâsılı hepiniz çobansınız ve sürünüzden mesulsünüz.’(3)
Çocuk, görerek, duyarak, taklit ederek öğrenir. Kişiliği de, çevresinde görüp-duyduklarına göre oluşur. Bundan ötürüdür ki, din eğitimine en sağlıklı başlangıç, çocuğun, dinin yaşandığı bir ortamda, hayatını dinin gereklerine göre düzenleyen bir aile ya da çevre içinde bulunması ya da bulundurulması ile gerçekleşebilir. Temel Eğitim Yasası’na göre çocuklarımız ancak 10 yaşlarında, ilköğretim 4’üncü sınıfta iken Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Derslerini almaya başlar. Bu da demektir ki, çocuk bu yaşa gelinceye kadar, kendisine öncelikle ebeveyninin dinî tutum ve davranışlarını örnek olarak alabilecektir. Sadece bu faktör bile, anne-babanın çocuklarının dinî eğitiminden birinci derecede sorumlu olduğunu göstermeye yetmektedir. Çocukların öğütten çok, örneğe ihtiyacı vardır. Bunu asla unutmayalım...
Günümüzde kendisi dindar olduğu halde çocuğu dinle-diyanetle hiç ilgili olmayan anne-baba gerçekten çok fazla. Bunun bir tek sebebi yok elbette; ama sebeplerden biri de, hiç şüphesiz, çocuğun dini öğrenme sürecinde ebeveynlerin yaptığı hatalardır denebilir.
Her çocuk, 6 yaşına geldiğinde normal bir zekâya sahipse okuma-yazmayı öğrenebilir. Kur’an öğretimi de okuma-yazmadan çok farklı değildir. Onu zor kılan elifba’lar değil, teşvik yetersizliği, zaman azlığı ve uygulanan öğretim metotlarıdır. Çocuklarımız her yaz tatilinde, sıcakta, sadece sabahtan öğleye kadar sokaklarda oyun oynamasın, televizyon başında gereksiz yere hapis olmasın, zamanlarını internet cafelerde heder etmesinler. Oyun elbette çocuğun hakkıdır, hatta eğitimin bir parçasıdır; ama her şeyden yerli yerince istifade etmek en doğru olanıdır.
Unutmayın ki eğitimin temel prensibi doğruları yapmaktır. Birçok aileden, TV ortamında, ahlâkı bozucu yayın yapan programları kendileri seyretmemekle beraber çocuklarına yasaklayamadıkları şikâyetlerini duyarız. Sebep çocuğun sevdiği dizi için ağlayıp sızlanmasıdır çoklukla. ’Ben sihirli annem’i çok seviyorum.’ Bakın; çocuk ağlar, sızlar her zaman. Sizi test eder hep. Geri adım attınız mı da, o konu ’kazanılmış hak’ olur artık. Oysa çocukların ruhsal yapıları psikoloji tabiriyle ’plastiktir.’ Siz sağlam durursanız çocuk kendini size uydurur, merak etmeyin. Kaldı ki bugün birkaç saat ağlamasın derken, ileride hem onun hem kendinizin pişmanlıkla yıllarca ağlamasına zemin hazırlamış olursunuz.
Bu eğitimce çocuğunuza yardım olabilmeniz için mükemmel olmanız gerekmez, ama samimi olmanız şarttır. Onlara bir saat ayırmak yeter de artar bile. Ayrıca, uzun bir kış döneminin ardından, yazın öğrenilenler unutuluyor. Sonra yaz geldiğinde sil baştan yapılıyor. Böylece 4-5 yaz süren çaba çoğunlukla amacına ulaşamıyor. Öğrenmenin yazı-kışı da olmaz aslında. Haftada 1 saat bile çocuklara yeterli olabilir. Yeter ki sık sık tekrar yapmak ihmal edilmesin. Ve en iyi öğretim metodunun şefkat ve sabır olduğu unutulmasın. Siz de anlatın çocuklarınıza bildiklerinizi. Allah’ı, Kur’an’ı, ahireti. Özellikle de melekleri unutmayın. Kendilerini koruyan, kollayan, her yerde bulunan görünmez varlıklara inanmak, ’öcülerden’, çizgi filmlerdeki hayali canavarlardan korkan ruhlarına ilaç gibi gelecektir.
Peygamberimizin ve İslâm büyüklerinin hayatını anlatmak da çok önemlidir. Zira büyüyen bir fidan gibi olan çocuk ruhu kendisine örnek alacağı mükemmel kişiler arar. Siz o zatları çocuğunuzun hayallerine ideal olarak kazımazsanız, çocuğunuz ’Pokemon eğiticisi’ veya ’Zeyna’ gibi olmayı kendine ideal seçebilir. Çocuğun seviyesine inin. Unutmayın ki, o erişkin olmadı; ama siz çocuk oldunuz. Onun yaşlarında neler yaşadığınızı, hissettiğinizi hatırlayıp ona daha iyi yaklaşabilirsiniz. Yoksa çocuğunuz sizi ’anlamadığı bir dilden konuşan yabancı bir rehber’ gibi görebilir.
Hadi imkân varken yollayalım çocuklarımızı ahiret azığını hazırlamaya, unutmayın ki ne ekerseniz onu biçersiniz.
Kaynakça:
1. Buhârî, Et’ime 30, Fedâilu’l-Kur’ân 17, 36, Tevhid 57; Müslim, Müsâfirin 243; Ebu Dâvud, Edeb 19.
2. et-Tahrim, 66/6.
3. Buhari, Nikâh 90.
Yaz Tatili ve Yavrularımızın Kur'an Eğitimi
Özlenen Rehber Dergisi 29. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.