Özlenen Rehber Dergisi

29.Sayı

Peygamberin Uygun Gördüğü

Sümeyra ÇAKMAK Özlenen Rehber Dergisi 29. Sayı
Yoksul Cüleybib’in dış görünüşü de yoksuldu. Boyu oldukça kısa, yüzü bir hayli çirkindi. Görünüşe değer vermek bütün insanların zaafı olduğu için, o da pek kimseden iltifat görmezdi. Bu yüzden de bir türlü evlenememişti.

Cüleybib’in derdini ve değerini iyi bilen Rasûl-i Ekrem Efendimiz onu evlendirmek için fırsat kolluyordu. Medineli Sahabelerden birinin evlenme çağında bir kızı vardı. Bir gün bu zat ile baş başa kalan Nebiyyi Ekrem Efendimiz, ona:

- Kızına talibim, dedi. Kızını kendisi için istediğini zanneden Sahabi buna çok sevindi.
- Emrin başım üstüne, ya Rasûlallah! diye sevincini belirtti. Rasûlullah Efendimiz:
- Kızını kendim için değil Cüleybib için istiyorum, buyurunca, Sahabe durakladı:
- O zaman annesiyle görüşmem ve onun fikrini almam lâzım, dedi. Sonrada kalktı evine gitti. İçeri girer girmez hanımına:
- Kızına Rasûlullah talip oldu, dedi. Hanımı bu habere pek sevindi. Peygamber aleyhisselâmın kayınvalidesi olmak ne büyük saadetti. Onun bu aşırı sevincini gören Sahabi:
- Rasûlullah Efendimiz kızını kendisi için istemiyor, diye düzeltti. Bu defa kadıncağız şaşakaldı:
- Öyleyse kimin için istiyor? diye merakla sordu. Kocası:
- Cüleybib için, deyince kadın büyük bir paniğe kapıldı:
- Ne Cüleybib’e mi? Sen ne söylüyorsun? Kızımızı kimler istedi de vermedik. Hz. Peygamber Cüleybib’den başkasını bulamamış mı? diye ileri geri söylendi. Karısının bu olumsuz tavrını gören sahabi, Rasûl-i Kibriya’nın yanına gidip kızlarını veremeyeceklerini söylemek üzere ayağa kalktı. Annesiyle babasının kendisine dair konuşmalarına kulak misafiri olan kızları, son derece şuurlu ve uyanık bir genç hanımdı. Onları uyarmak istercesine sordu:
- Beni evlendirmeniz için aracılık eden kimmiş? Annesi:
- Peygamber Aleyhisselâm, dedi. Kızları hakkında en iyi kararı verdiklerini sanan annesiyle babasına:
- Peygamber Aleyhisselâm beni birine uygun görüyor da, siz buna karşı çıkıyor ve Rasûlullah’ın teklifini geri çeviriyorsunuz öyle mi? diye hayretle sordu. Ve sözlerini şöyle tamamladı:
- Rasûlullah Efendimiz beni kime uygun gördüyse sizde uygun görün. Zira o benim aleyhime olacak bir şeyi yapmaz. Daha sonra bu genç hanım Ahzab suresinin 36. âyetini hatırlatarak,
’Allah ile Peygamber’i bir iş hakkında hüküm verdikten sonra, mü’min olan bir erkekle mü’min olan bir kadına, artık o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Rasûl’une karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.’
Kızlarının bu uyarısı üzerine, adeta uykudan uyanır gibi kendilerine gelen anne ve baba, ne büyük bir hatadan geri döndüklerini fark ettiler, kızlarına minnetle bakarak:
- Çok doğru söyledin, yavrum, dediler. Uçurumun kenarından geri dönmenin sevinciyle Rasûlullah Efendimiz’in yanına koşan Sahabi, olup biteni kısaca anlattıktan sonra:
- Senin uygun gördüğün kimseyi biz de uygun görüyoruz. Kızımızı Cüleybib ile evlendirebilirsin, ya Rasûlallah, dedi.
Bu habere sevinen Rasûl-i Muhterem Efendimiz Peygamber tavsiyesini her şeyin üstünde tutan o anlayışlı kıza:
’Allah’ım! Onun üzerine hayırlar yağdır. Kendisine sıkıntısız bir hayat nasip et!’ diye dua etti. O günlerde bir savaş çıktı. Rasûlullah Efendimiz’in bizzat iştirak ettiği bu gazveye Cüleybib de katıldı. Zorlu bir savaş yapıldı. Bu savaşta Müslümanların önemli kayıpları oldu. Savaş bittikten sonra Nebiyyi Muhterm Efendimiz:
- Kayıplarınız var mı? Bir bakın! Dedi. Ashab-ı Kiram kimlerin şehit düştüğünü tespit etmek üzere koşuştular. Sonra dönüp gelerek:
- Falan, falan, falan Sahabiler şehit oldu, dediler. Rasûlullah Efendimiz:
- Bir daha bakın başka kayıbınız var mı? diye sordu.
Sahabiler harp meydanını bir daha dolaştıktan sonra, geri kalan şehitlerin adlarını söylediler.
Hz. Peygamberin özellikle öğrenmek ve önemini diğer Sahabilerine de öğretmek istediği bir şehit vardı. Ondan haber getirmelerini istiyordu. Belki de o şehit hayatında da önemsenmediği gibi ölümünden sonra da önemsenmiyordu. Fahr-i Cihan Efendimiz daha açık konuştu:
- Cüleybib’i aranızda göremiyorum. Haydi, bir araştırın! buyurdu.
Ashab-ı Kiram, savaş alanına bir daha koşuştular. Devirdiği yedi müşrikin arasında şehit düşen bedenini gördüler. Koşup Hz. Peygamber’e durumu haber verdiler. Kâinatın Efendisi, fakirlerin hamisi Rasûlullah (s.a.v.) hemen oraya geldi. Kolları adeta budanmış olan şehid Cüleybib’i kollarına aldı:
- Yedi kişi öldürmüş, sonra da onu şehit etmişler. Bu gördüğünüz zat bendendir; ben de ondanım, buyurdu. Cüleybib için kabir kazdılar. Rasûl-i Kibriya onu mübarek elleriyle kabrine koydu.
İşte o gün herkes Cüleybib’in Allah ve Rasûl’ü katında ne kadar ehemmiyetli olduğunu anladılar. Dul kalan hanımıyla evlenmek ve böylece Cüleybib’in hayır ve hasenatlarından hissedar olmak için birbirleriyle yarıştılar. Rivayet edildiğine göre, o güne kadar dul kalan hiçbir kadının bu kadar çok talibi olmamıştır.
Allah şefaatlerine nail eylesin...

Kaynaklar:
1. el-Müsned, Ahmed b. Hanbel
2. Sahih-i Müslim
3. Fezailu’s-Sahabe, s. 191.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • ömer

    herkes cüleybib gibi şanslı değil günümüzde evlenmek isteyipte evlenemeyen nice genç erkek ve kızlar islamdan habersiz yaşıyanlar gözü yüksekte olanlar ne kadarda muhtaç HZ. MUHAMMED (S.A)

  • MücahideGenc

    Gercekten ibret dolu bir hikaye..

  • İsmail

    Allah c.c. razı olsun. Sahabelerden böyle ibretli yazılara bu ümmetin çok ihtiyacı var. Bu tür yazıların devamını bekler,Rabbimden çananızda kolaylık dilerim.

  • ahmed

    Cüleybib(r.a.), iffet abidesi bir şahsiyetti, Efendimiz(sas)ona evlenecek hanım bulmasa, ihtimal yıllarca bekleyecekti. Hz. Yusuf'un iffet ve hayası gibi bize örnek oldu.

7 kişi yorum yazdı.