Özlenen Rehber Dergisi

29.Sayı

Çocuk ve Arkadaş

Recep Faruk KARABAL Özlenen Rehber Dergisi 29. Sayı
Arkadaş, başkalarıyla oyun oynamayı öğrenir öğrenmez, yani henüz 2-3 yaşlarındayken çocuklarımızın hayatına giren bir kavramdır. Ve bu kavram çocuğumuzun hayatına girdikten sonra her geçen gün bizleri daha fazla meşgul edecek, çocuğumuzun ağzından daha fazla dökülmeye başlayacaktır.

Arkadaşlık ilişkileri çocuğumuzun her türlü gelişimi için çok önemlidir. Çocuk, toplumsallaşmayı, yani toplum halinde yaşamanın bir takım kuralları olduğunu, bu kurallara uymayanın toplumdan dışlanacağını, her zaman kendi isteklerinin olmasının mümkün olmadığını, başkalarının istek ve haklarına saygılı olmayı, kısacası toplumda nasıl davranılması gerektiğini büyük ölçüde arkadaşlık ilişkileri sayesinde öğrenir. Ayrıca oynadıkları oyunlarda, yaptıkları yarışmalarda kendi yeteneklerinin, üstün ve zayıf yönlerinin neler olduğunu da öğrenir, yani kendini de tanır. Yaşıtlarıyla birlikte zaman geçirmenin zevkini, takdir edilip saygı duyulmanın hazzını, birliktelik duygusunun mutluluğunu yaşar. Önder olma, yönetme, belli bir amaca yönelik takım çalışmasına katılabilme, sorumluluk alabilme gibi özellikler evden çok çevrede, özellikle de arkadaş ilişkilerinde kazanılabilir.(1)

Çocuklarımızın arkadaşlık ilişkileri çok küçük yaşlarda başlamasına rağmen, okul çağıyla, yani onun okula başlamasıyla birlikte bu ilişkilerin önemi daha da artmaya başlar. Okul öncesi yıllarda çocukların arkadaş olmaları ve arkadaşlıklarını sona erdirmeleri çok kolay iken, okul çağında kalıcı ya da uzun süreli arkadaşlıklar kurulmaya başlar. Yine okul öncesi dönemde arkadaşlıkların tek ortak noktası oyun iken, okul döneminde yani 7 yaşından sonra ilgi ve alakalar, dünya ve olaylara bakış açıları, arkadaşlıkların kurulmasında etkili olmaya başlar.

Bu evrede, yani okul çağında (6-12 yaş) akranlarla arkadaşlık çok önemli hale gelir. Çocuklar, yaşıt arkadaşlardan oluşan destekleyici bir gruba uyum sağlamak ve ait olmak isterler.(2) Okul öncesi dönemde anne baba, çocuk üzerinde en büyük etkiyi oluştururken, okul dönemiyle birlikte çocuk, yavaş yavaş evden bağımsızlığını kazanmaya, anne babanın etkisinden çıkıp, okul ve arkadaş çevresinin etkisine girmeye başlar.

Ergenlik döneminde (12-18 yaş) ise arkadaş grubu, gencin düşüncelerini, duygularını, hareketlerini belirleyen en etkili faktör haline gelecek, anne babanın etkisi en aza inecektir. Anne babanın çocuğuna kazandırmak istedikleri ile arkadaş çevresinin etkileri birbiriyle çeliştiğinde, genç büyük ihtimalle ebeveynine değil, arkadaş grubuna itibar edecektir.

Arkadaşlık ilişkileri çocuğumuzun olumlu gelişimine pek çok katkı sağlayabildiği gibi, olumsuz davranışlar kazanmasına da sebep olabilmektedir. Okul çağındayken küfürlü konuşmalar, okulla ilgili kurallara uymama, yalan söyleme, başkalarıyla alay etme gibi pek çok olumsuz davranış arkadaşlık ilişkilerinde öğrenilmektedir. Ergenlik çağında ise arkadaşlara özenme, onlar gibi olma, kendini onlara kanıtlayarak gruba dâhil olabilme gibi duygularla ya da arkadaş telkinleriyle başta sigara olmak üzere, içki, kumar, uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklara kapılabilmekte, dönüşü olmayan yollara girebilmektedir. Peygamber Efendimiz arkadaş ilişkilerinin, arkadaşın durumuna göre insanı iyiye de kötüye de nasıl sürüklediğini çok güzel bir örnekle açıklamaktadır: ’İyi arkadaşla kötü arkadaşın misali, misk taşıyanla körük çeken insanlar gibidir. Misk sahibi ya sana kokusundan verir veya sen ondan satın alırsın. Körük çekene gelince ya elbiseni yakar yahut da sen onun pis kokusunu alırsın.’(3) Başka bir hadis-i şerifte de Efendimiz (s.a.v.): ’Kişi arkadaşının dini üzeredir’ buyurarak, kimlerle arkadaşlık edildiğine çok dikkat edilmesini istemektedir.(4)

Günümüzde, çocukları ergenlik çağında olan pek çok dindar ve güzel ahlâk sahibi anne baba, çocuklarıyla arkadaşlık ilişkilerinden doğan ciddi sorunlar yaşamaktadırlar. Arkadaş grubunun olumsuz etkilerinden kurtarmak için çocuğunu onlardan ayırmaya çalıştıkça, genç, anne babasından daha fazla uzaklaşıp, arkadaşlarına daha çok yaklaşmaktadır. Bu anne babalar nerede hata yaptıklarını sıkça kendilerine ya da çevrelerine sorarlar. En büyük hataları geç kalmış olmalarıdır. Çünkü ergenlik çağındaki bir genç arkadaş ilişkilerine müdahale edilmesine şiddetle karşı çıkar. Bu onun içinde bulunduğu gelişim evresinin bir sonucudur.

Arkadaş konusunda alınacak tedbirler çok daha önce, çocuğumuz henüz okula yeni başladığı zamanlarda uygulamaya konulmalıdır. Çünkü o devrede çocuk henüz anne babasının kontrolündedir. Okul çağında bile çocuğa ’onunla arkadaşlık yapma, bununla yap’ denilmez. O devrede bile çocuk, bunu tepkiyle karşılar. Anne baba, çocuğuna teker teker arkadaş seçmek yerine, istedikleri niteliklere sahip arkadaşlar edinebilecekleri ortamlara dâhil etmelidirler. Zaten o yaşa kadar evde anne babasını örnek alan çocuk, girdiği ortamda anne babasının beğendiği özellikleri taşıyan çocuklara ilgi duyacak ve onlarla arkadaş olacaktır. Anne babanın kazandırmak istediği olumlu özellikleri de kolayca arkadaşlarından etkilenerek sahiplenecektir.

Çocuğumuzun okuldaki ortamı tesadüfî olabilir; ancak, okul dışındaki ortamını oluşturmasına biz katkı sağlayabiliriz. Çocukları olan dindar ve güzel ahlâk sahibi ailelerin bir birlerine sık sık ziyarete gitmeleri, kendilerine olduğu kadar çocuklarının arkadaşlık ilişkilerine de faydalı olacaktır. Yine yaz döneminde istenilen nitelikte çocuklardan oluşan kurslara, yaz okullarına çocuğumuzu göndermek de alınacak tedbirlerdendir. Fakat en önemli tedbir çocuğumuzu sevmek, her hareketimizle onu sevdiğimizi ve önemsediğimizi belli etmek, onunla yeterince ilgilenmektir. Böyle olursa, ergenlikte anne babanın söz hakkı ve genç üzerinde tesiri daha fazla olur. Çocukluğunda onunla ilgilenmez, sevgimizi belli etmezsek, ergenliğe ulaştığındaki ilgi ve sevgimizi kabullenmeyecek ve geri çevirecektir.

Yaz tatilinin büyük bir kısmının geride kaldığı şu günlerde kendi kendimize sormamız gerekiyor: ’Kimlerle, nasıl bir arkadaşlık yapıyor, nerelerde, kimlerle dolaşıyor, biliyor muyuz? Çocuğumuzla yeteri kadar ilgileniyor muyuz? Acaba çocuklarımızın dünyadaki ve daha da önemlisi ahiretteki geleceği için neler yaptık?’ Peygamber Efendimizin şu hadisini aklımızdan çıkarmayalım: ’Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden mes’ulsünüz. İmam çobandır ve sürüsünden mes’üldür. Erkek ailesinin çobanıdır ve sürüsünden mes’uldür. Kadın, kocasının evinde çobandır, o da sürüsünden mes’üldür. Hizmetçi, efendisinin malından sorumludur ve sürüsünden mes’üldür.’(5)

Kaynakça:
1. Yörükoğlu, Atalay, Çocuk Ruh Sağlığı, T. İş Bank. Kültür Yay., Ankara-1979, s. 66.
2. Yavuzer, Haluk, Okul Çağı Çocuğu, Remzi Kitabevi, İstanbul-2002, s. 28.
3. Buharî, Büyü 38; Zebaih 31; Müslim, Birr 146.
4. İmam Gazâlî, İhyau Ulumi’d-Din, c. 2, s. 423.
5. Buhârî, Ahkâm 1; Müslim, İmâret 20; Tirmizî, Cihâd 27; Ebû Dâvud, İmâret 1.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.