Kelime olarak ’kıskanmak, hırs, bir şeyin veya durumun yok olmasını istemek, çok görmek, güdülemek, çekememezlik’ demektir. Hased* edene hâsid, hasedi huy haline getirene ise hasûd adı verilir. Tasavvufta ise, haset edilenin elindeki maddî-manevî imkanlar ve hasletlerin yok olmasını hırsla arzulamaktır.(1)
Hâsid, kendisine bir faydası olmasa bile, başkasının hakkıyla elde ettiği nimetten mahrum kalmasını arzu eder. Başkasının elindeki nimetin gitmesini ister. Bu Allah’a inanan bir insana yakışmayan kötü bir ahlâktır. Nitekim Felak sûresinde Hz. Peygamber (s.a.v.)’e, tüm yaratıkların, bastıran karanlığın, düğümlere üfleyen büyücü kadınların şerrinden Allah’a sığınması emredildikten sonra hasetçinin, haset ettiği zamanki şerrinden de Allah’a sığınması emredilmiştir.(2)
İbni Mesud (r.a.)’in rivayetine göre Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:
’Üç şey vardır ki bunlar her günahın başıdır. Bunlardan korunun ve sakının. Kibirden sakın, çünkü şeytanı Adem’e secde etmemeye götüren kibirdir. Hırstan sakının, çünkü Adem’i yasak ağaçtan yemeğe götüren hırstır. Hasetten sakının, çünkü haset yüzünden Adem oğullarından biri ötekini öldürmüştür.(3)
Haset ahlâkının zararları:
Haset, düşmanından önce kişinin kendisinde zararını ve tesirini gösteren kötü bir ahlâktır. Önceki mukaddes kitaplarda dahi hasetçinin amelinin bir değere sahip olmadığı vurgulanmıştır.
Hasetçi zalim ve gaddardır, denilmiştir. Onda iyi huyların bekâsı yoktur. Nimeti yok etmek için başvurmadık çare bırakmaz. Hatta Ömer b. Abdulaziz demiştir ki: ’Hasetten çok, mazluma benzeyen bir zalim görmedim. Haset, devamlı dert ve peş peşe nefes alıp nefes verme gibidir.’
Haset ahlâkı, ahlâkı zemîmeler (kötü ahlâklar) arasında sayılmaktadır. Buna karşılık bu ahlâkın kendisi, önce hasetçinin kendisini hem manen hem de maddeten yeyip bitirmesi nedeniyle diğer ahlâklara nazaran daha adil olduğu söylenmektedir. Hz Muaviye (r.a.): ’Kötü huylar arasında hasetten daha adil olanı yoktur. Zira kıskançlık, haset edilenden önce haset edeni mahveder.’ demiştir.(4)
Hz. Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.), haset ahlâkının insanda bulunan diğer güzel ahlâklara nasıl zarar vereceği konusunda o güzel sözlerinden bazıları şöyledir:
Hz. Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor: ’Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: ’Hasetten kaçının. Çünkü o, ateşin odunu (veya kuru otu) yiyip tükettiği gibi, bütün hayırları yer tüketir.’(5)
Hz. Enes (r.a.): ’Rasûlullah (a.s.) buyurdular ki: ’Haset (çekememezlik) hayırları yer bitirir, tıpkı ateşin odunu yeyip tükettiği gibi. Sadaka hataları söndürür, tıpkı suyun ateşi söndürmesi gibi. Namaz, mü’minin nûrudur. Oruç ateşe karşı perdedir.’(6)
Hz. Zübeyr (r.a.) anlatıyor: ’Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: ’Size ümem-i kadime hastalığı sirayet etti: Bu, haset ve buğzdur. Bu kazıyıcıdır. Bilesiniz; kazıyıcı derken saçı kazır demiyorum. O dini kazıyıcıdır. Nefsimi kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl’e yemin ederim, sizler îman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de îman etmiş olmazsınız. Birbirinizi sevmeye yardımcı olacak şeyi haber vereyim mi?: Aranızda selâmı yaygınlaştırın.’(7)
Hasetçinin alâmetleri:
Her ahlâkta olduğu gibi haset ahlâkında da hasetçinin, haset ahlâkı sebebiyle dışa yansıyan bir takım vasıfları vardır. Bunlardan bazılarını İmam Kuşeyrî, Risale’sinde şöyle sıralamaktadır:
- Yanındaki kimseye yaltaklanmak.
- Ayrıldığı zaman onu gıybet etmek.
- Felakete uğradığı vakit şamata ve sevinç gösterileri yapmak.
- Nimete eren birini gördüğü zaman donup kalmak.
- Felakete uğrayan birini görünce de bayram etmek.
- Günahsız kimselere karşı kin ve gayz içinde olmak.
- Sahibi olmadığı mal hakkında cimrilik etmek.
Hasetçiden korunma yolları:
- Selam vermek: Birincisi ve hatta en önemlisi yukarıdaki hadis-i şerifte de geçtiği üzere selâm vermektir. Zira selâm insanlar arasındaki sevgi duygularını artırdığından hasede fırsat vermez.
- Sadaka vermek: Çünkü; ’sadaka, tıpkı suyun ateşi söndürmesi gibi hataları söndürür.’ buyrulmuştur.
- Hasetçinin dostluğunu kazanmak için bir emek sarf etmemek: Çünkü o, emeğini unutturacak ve hasedini giderecek şekilde ihsanı kabul etmez, denilmiştir.(8)
Hasedin haram olması:
Âraf süresi 7/33. âyet-i kerîmede: ’De ki: Rabbim, sadece fuhşiyatı, onun açık ve gizli olanını, günahları, haksız yere isyanı, haklarında hiç bir delil indirmediği şeyleri Allah’a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.’ Bu âyet-i kerîmenin izahında fuhşun gizlisi, hasettir denilmektedir.(9)
Yukarıda geçen Felak sûresi 113/5. âyet-i kerîmede de: ’Ve haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden tan yerini ağartan Rabbime sığınırım.’ buyrulması, haset ahlâkının haramlığı konusuna ışık tutmaktadır.
GIBTA*
Başkasının sahip olduğu nimetin benzerine sahip olmayı istemek haset değil gıpta ve imrenmektir.
Kelime anlamı olarak ’imrenmek, beğenmek, özenmek, memnun olmak, çok sevinmek, mutluluk, neşe ve sevinç duymak anlamlarında kullanılır. Bir tasavvuf terimi olarak ise; ’bir kimsenin, başkalarının sahip oldukları nimete, onların bu nimetten mahrum kalmalarını temenni etmeksizin o nimeti kendisi için de istemesidir.’(10) Bu anlamda gıpta, hasedin zıddıdır.
Burada hemen şunu ifade etmek lazımdır ki gıpta, her hoşa giden ve beğenilen şeyin kendinde de olmasını istemek değildir. Eğer öyle düşünülürse, gıpta edelim derken -Allah muhafaza- bütün kötülüklerin önü açılmış olur.
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), yaptığı her davranış ve gösterdiği her ahlâkta, insan fıtratı için en güzel örnekleri göstermiştir. Gıpta ahlâkının sınırlarının belli olması için ise şöyle buyurmaktadırlar:
İbnu Mes’ud (r.a.) anlatıyor: ’Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: ’Şu iki kişi dışında hiç kimseye gıpta etmek caiz değildir: Biri, Allah’ın kendisine verdiği hikmetle hükmeden ve bunu başkasına da öğreten hikmet sahibi kimse. Diğeri de Allah’ın kendisine verdiği malı hak yolda sarf eden zengin kimse.’(11)
Cenâb-ı Hakk, bütün mü’minlere dini doğru anlamayı nasip etsin ve haset ettiği zaman haset edenin şerrinden korusun. Amin...
Kaynakça:
* Arapça asıllı ’hased’ kelimesinin Türkçe’ye traskripsiyonu ’haset’ şeklindedir. Bu nedenle kelime, yazının ileriki kısımlarında haset olarak yazılacaktır. Gıbta sözcüğü de aynı şekilde ’gıpta’ olarak yazılmıştır.
1. MUTÇALI, Serdar, Arapça Türkçe Sözlük, Dağarcık Yayınları ; ULUDAĞ, Süleyman, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, Haset mad.
2. ATEŞ, Süleyman, İslâm Tasavvufu, s. 367.
3. İbn Asakir’den Kuşeyrî Risalesi, s. 294.
4. Kuşeyrî, Risale trc., ULUDAĞ, Süleyman, s. 295.
5. Ebu Dâvud, Edeb 52 ; İbn Mâce, Zühd 22.
6. CANAN, İbrahim Kütübü’s-Sitte, 7253.
7. Tirmizî, Sıfatu’1-Kıyâme 57.
8. Kuşeyrî, Risale, s. 295.
9. Kuşeyrî, Risale, s.294.
10. MUTÇALI, Serdar, Arapça Türkçe Sözlük, Dağarcık Yayınları. ; ULUDAĞ, Süleyman, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, Gıpta mad.
11. Buhârî, İlm 15, Zekât 5 Ahkâm 3, İ’tisam 13; Müslim, Salâtu’l-Müsâ irin 268, (816).
Hased
Özlenen Rehber Dergisi 25. Sayı
Haset gerçekten kötü bir huy,hased eden kişi nekadar başkalarına belli etmese bile Allah'ın verdiği emanete yani kendine kötülük etmiş olur.Vuslat kardeşimizin dediği gibi Rabbim herkesi böyle kötü huylardan korusun (AMİN)
Hased olmayan hiç kimse yoktur,lakin ELE ve DİLE BULAŞMADIKÇA. Hadisi Şerif
Cenâb-ı Hakk, bütün mü'minlere dini doğru anlamayı nasip etsin ve haset ettiği zaman haset edenin şerrinden korusun. Amin... Amin vuslat kardeşim
ALLAH-U TEALA BİZLERİ BÖYLE KÖTÜ DUYGULARDAN KORUSUN (AMİN)