MİZAH NEDİR VE NASIL OLMALIDIR?
M-z-h kökünden türemiş olan mizah kelimesi; ciddiyetin zıddı, şaka anlamındadır. Şaka, gülüşmeye vesile olsun diye karşısındakini kırmaksızın şaşırtmak veya aldatmak üzere söz veya yapılan davranıştır.
Mizahta muhatabın sevgi ve şefkat duygularını çekme ve iltifat hisleri bulunur. Alay, istihza, küçümseme vb. davranışlara dönüşmemesi için mizah ve şakadan, karşısındakini incitme arzusu bulunmamalıdır.
Mizah ve şakanın yemekteki tuz gibi olması gerekir. Yemekte tuz az oldu mu, tat vermez, çok oldu mu tadı bozar. Aşırısı yapılan veya dozu kaçırılan mizah da, insanın vakar ve mürüvvetini zedeler. Mizah ve şakanın tamamen terk edilmesi, sertlik ve asık suratlılık ise sünnete ve siret-i nebeviyyeye aykırıdır. Mizah yapmak veya mizah sever olmak kişiyi, kaba ve sert mizaçlı insanlardan ayırır. Araplar bir kişiyi övecekleri zaman ’güler yüzlü’, yereceklerinde de ’asık suratlı’ diye tavsif ederlerdi. Genellikle neşeli, güler yüzlü, şakacı insanlar sevilir; öfkeli, asık suratlı, kaba ve sert insanlar da sevilmez. Bunu da etrafımıza baktığımızda açıkça görmekteyiz.
Peygamber Efendimizin bazen şakalaştığını, şakaya izin verdiğini, fakat başkalarını maddeten ve manen rahatsız eden ağır şakalara müsaade etmediğini görüyoruz. Bir defasında Ebû Hureyre (r.a.): ’Yâ Rasûlallah! Sen bize şaka mı ediyorsun?’ demiş, Rasûlullah Efendimiz de: ’Evet. Ben şaka yaparım; fakat yalnızca doğruyu söylerim.’ buyurmuştur. (Tirmizî, Birr 57)
Bizlerin dini yaşama noktasında önderimiz Rasûl-iKibriya Efendimizin sünnetine baktığımızda, dinen mubah görülen mizahta şu özelliklerin bulunması gerektiğini görmekteyiz:
a- Mizah dostane duygularla yapılmalı, yapanı ve muhataplarını rahatlatmalı, öfkelendirmemelidir.
b- Mizah; olay, istihza, küçümseme, hakaret, korkutma... kastıyla olmamalıdır.
Müslüman’ın eliyle ve diliyle hiçbir Müslüman’ı rahatsız etmemesi hadisi (Buhârî, Îman 4) alay ve istihzayı nehyeden âyet (el-Hucurât, 49/14) ve hadisler bu tür mizah ve şakaları yasaklamaktadır.
Uyuyan bir sahabenin ipini diğerleri şaka niyetiyle aldığında Hz. Peygamber (s.a.v.): ’Bir Müslüman’ın diğerini korkutması helal değildir.’(Ebû Dâvûd, Edeb 93) buyurmuştur.
Savaş öncesinde hendek kazarken uyuya kalan Zeyd bin Sabit’in silahı arkadaşlar tarafından alınıp korkutulunca Hz. Peygamber (s.a.v.), böyle bir şakayı doğru bulmamış ve benzer davranışları yasaklamıştır.(Ebu Dâvûd, Edeb 93)
Bu hadislerde yasaklanan mizah değil, bu yolla başkalarının korkutulmasıdır. ’Kardeşinle münakaşa etme, (alaya alarak) onunla şakalaşma.’(Tirmizî, Birr 58) hadisi de böyledir. Yani, şaka niyetiyle de olsa başkasıyla alay edilmesi doğru değildir.
c- Mizah ve şakada yalan unsuru bulunmamalıdır. Yaptığı mizahlarda doğruyu söylediğini belirten Rasûlullah Efendimiz, bu konuda şöyle buyurmaktadır: ’Başkalarını güldürmek için yalan söyleyene yazıklar olsun.’ (Tirmizî, Zühd 10) ’Kul şaka da olsa yalan söylemeyi, doğru da olsa münakaşa etmeyi bırakmadıkça iyi bir mü’min olamaz.’(Ahmed bin Hanbel, Müsned, 2/352-364) ’Şaka da dahil yalan söylemeyene cennette bir köşk garanti ederim.’(Ebû Dâvûd, Edeb 8)
Ancak şaşırtıcı ifadeler, tevriye vb. bu hükmün dışındadır. Mesela cennete gitmesi iççin dua isteyen ihtiyar kadına: ’Sen bilmiyor musun, cennete ihtiyarlar giremez.’ Şaka yaptığında hanım sahabe üzülünce bu haliyle değil de genç olarak gireceğini söylemesi böyledir. Burada yasaklanan şakayla da olsa yalan söylenmesidir. Yoksa mizahın kendisi yasaklanmamaktadır.
Faydalanılan Eserler:
1. KÖTEN, Akif, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadette İslâm.
2. Canan, İbrahim, Hz. Peygamber’in Sünnetinde Terbiye.
Rasûlullah'ın Sünnetinde Mizah - 2
Özlenen Rehber Dergisi 25. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.