Özlenen Rehber Dergisi

133.Sayı

Mehdi (a.s) - 7

Seyfullah KILINÇ Özlenen Rehber Dergisi 133. Sayı
MEHDİ (A.S)’IN EBDAL-ASAİB VE NÜCEBA’DAN OLUŞAN 313 KİŞİYLE BİRLİKTE ZUHURU… MEHDİ (A.S)’IN ZUHURUNDAN SONRA ORTADAN KAYBOLMASI… SİYAH SANCAKLILARIN ORTAYA ÇIKMASI… HACILARIN YAĞMALANIP KANLARININ AKITILMASI… 7 ÂLİMİN MEHDİYE BİATLARI… MEHDİ (A.S)’IN İLK HUTBESİ… SÜFYANİNİN MEDİNEYİ YAĞMALAMASI… ’BEYDÊ’ DE ORDUNUN YERE BATIRLIŞI… SÜFYANİYLE OLACAK SAVAŞLAR VE YERLERİ…
Mehdi (a.s) zuhur edince her şey çok güzel olacak, bütün sıkıntılar bitecek ve her yer güllük gülistanlık olacak diye zannedilmekte ki bu büyük bir galattır. Kısaca söylersek; Mehdi (a.s)’ın zuhurundan sonra kalacağı müddet 40 senedir. Bu 40 senenin 7 veya 9 yılını İsa (a.s) ile birlikte geçirecektir. Geri kalan süre mücadele, mücahede, savaşlar, fitneler v.s herc’ü-merc ile geçecektir. Yani 31 veya 33 sene savaşlar ve mücadelelerle geçecektir. İsa (a.s) yeryüzüne nüzul edip de Deccali öldürünce işte sadece bundan sonra yeryüzü güllük gülistanlık olacaktır.
Meseleye şöyle de nazar edebiliriz; şu an Mehdi (a.s) zuhur etmiş olsa acaba 30 sene savaşlara dayanıp hayatta kalabilecek miyiz? Başka bir açıdan bakarsak hiçbir savaşa maruz kalmadan normal olarak yaşasak bile acaba 30 sene sonra zaten kaç yaşında olacağız ki… Hassaten hepinizin de bildiği ’ümmetimin yaşı 60 ile 70 arasındadır. 70’i pek azı geçer’ hadisini de tefekkür edince… Allah’ım! Hayatımızı da ölümümüzü de hayırlı eyle… Âmin… Ancak şu var ki su testisi suyolunda kırılır… Nasıl yaşarsan öyle ölürsün… Avam gibi yaşayıp ta havas gibi ölmek yoktur…
Geçen yazılarımızda ’Mehdi (a.s)’ı Tanımamızı Sağlayacak Alametler ve Ortaya Çıkışının Yaklaştığını Gösteren Emareler’ kısmından ’Mehdi (a.s)’ı Tanımamızı Sağlayacak Alametler’, ’Mehdi (a.s)’ın Ortaya Çıkışının Yakın Olduğunu Gösteren Emareler’ ve ’Mehdi (a.s)’ın Ortaya Çıkışından Önce Meydana Gelecek Olan Fitneler’ bölümünden ilk 2 maddeyi aktarmıştık. Bu bölümde ise keza, ’Mehdi (a.s)’ın Ortaya Çıkışından Önce Meydana Gelecek Olan Fitneler’ kısmından diğer maddeleri aktarmaya devam edeceğiz.
Hatırlayacağınız üzere ’Mehdi (a.s)’ın Ortaya Çıkışından Önce Meydana Gelecek Olan Fitneler’ bahsinden; ’1- Fırat (yarılır ve binaenaleyh) suyu çekilerek altın bir dağ (hazine ortaya çıkar). 2- Süfyani’nin, Alaca (kişinin), Kızıl/kumral (kişinin) ve Kinde kabilesinden Topal bir adamın ortaya çıkması’ maddelerini açıklamıştık bu yazımızda ise 3’ncü maddeyi aktaracağız inşallah. (İtalik yazılı kısımlar ve parantez içleri mütercime aittir.)
MEHDİ (A.S)’IN İKİ DEFA GAYBET/ORTADAN KAYBOLMASI…
Tembih: Ebû Abdullah Hüseyin b. Ali (r.anhuma)’dan rivayet olunduğuna göre Mehdi (a.s) hakkında şöyle demiştir: ’Mehdi için iki ’gaybet (ortadan kaybolma)’ vakası vardır. (İki gaybetinden) birincisi o kadar uzar ki hatta insanlardan bazısı; ’(Mehdi) öldü’ der, bazısı da; ’(Mehdi) gitti’ der. (Mehdi’nin) yerini ne Mehdi’nin bir dostu (veya veli) ne de bir başkası bilemez. Ancak onun yakın hizmetini gören kişi (Mehdi’nin yerini bilir).’
Bu iki gaybet; Allah-u Âlem az önce yukarıda geçen (Mehdi, Mansur ve beraberindekilerin) Tâif dağlarında gizlenmesi, sonra insanların ona intisap etmesi/gelip katılması ve bu insanlarla birlikte ortaya çıkıp Mekke Ehlini hezimete uğratması, sonra Mekke dağlarında gizlenip kimsenin yerini bilmemesi (şeklindedir). Bu söylediğimizi Ebû Cafer Muhammed b. Ali Bakır’dan yapılan rivayet teyit etmektedir. (Ebû Cafer Muhammed b. Ali Bakır) şöyle demiştir: ’Mehdi için bu bölgelerden/yerlerden bir yerde gaybet vardır’ dedi ve zî-tuvâ tarafına eliyle işaret etti. Bu rivayet yukarıda anlatılan Ebû Abdullah Hüseyin b. Ali’nin rivayetine uygunluk göstermektedir, zira ’öldü’ zannedilen gaybet, zuhurdan/ortaya çıkıştan sonradır.
HACILARIN YAĞMALANIP KANLARININ AKITILMASI…

3- İnsanlar Mehdi (a.s)’ın ortaya çıkacağı sene Emirsiz hac yaparlar. Topluca tavaf yaparlar. Mina’ya geldiklerinde köpeklerin birbirine saldırması gibi kabileler/guruplar birbirine girerler ve binaenaleyh savaşırlar. Hacıların (malları) yağmalanır. Kanlar Akabe Cemresinin (bayramın birinci günü taş atılan cemre) üzerine akar.
7 ÂLİMİN MEHDİYİ TESPİT EDİP ZUHURA ZORLAMALARI VE BİATLARI… MEHDİ (A.S)’IN MEHDİ (A.S)’IN EBDAL-ASAİB VE NÜCEBA’DAN OLUŞAN 313 KİŞİYLE BİRLİKTE ZUHURU VE İLK HUTBESİ…

(Dünyanın) çeşitli bölgelerinden olan yedi âlim her birine üç yüz on küsur kişi biat etmiş oldukları halde, buluşmak için aralarında bir anlaşma olmadan Mekke’de bir araya gelirler ve birbirlerine; ’sizi buraya ne getirdi (niçin geldiniz)?’ derler. (Onlar); ’eliyle fitnelerin sakinleşeceği/son bulacağı, kendisiyle Kostantiniyye’nin fetholunacağı kişiyi aramak için geldik. Onu, ismiyle, babasının ismiyle ve annesinin ismiyle bildik/tanıdık’ derler.
Tembih: Araştırmalarıma ve incelemelerime rağmen Mehdi’nin annesinin ismine rastlayamadım. Herhalde bu âlimler Mehdi’nin annesinin ismini nakil yoluyla değil de keşif yoluyla biliyor (olacaklardır).
Böylece bu yedi âlim (Mehdi’yi arayıp bulmak) üzere anlaşırlar ve O’nu Mekke’de aramaya koyulurlar. (Mehdi’yi bulup); ’sen falan oğlu falansın?’ derler, o da; ’hayır, ben Ensardan birisiyim’ diye cevap verir ve yakasını onlardan kurtarır. Bunun üzerine bu hususta bilirkişi olan ve Mehdi’yi tanıyan kişilere (Mehdi’nin) sıfatlarını anlatırlar, onlar da; ’sizin aradığınız bu kişi Medine’ye gitmiştir’ derler. Bunun üzerine Mehdi’yi Medine’de aramaya koyulurlar. Ancak Mehdi (tekrar) Mekke’ye döner. Bu durum üç defa tekrar eder.
(Hal böyleyken) Medine Emiri de insanların Mehdi’yi aradıklarını işitince, Mekke’deki Hâşimîleri aramak/elde etmek üzere hemen bir ordu/birlik hazırlar (gönderir). Bu yedi (âlim) üçüncü defada Rükün ile Makam (Hacerü’l-Esved ile Makam-ı İbrahim) arasında Mehdi (a.s)’a isabet ederler/bulurlar ve; ’biat etmek için elini uzatmazsan günahımız senin üstüne, kanlarımız da senin boynuna olsun! İşte başlarında ’Hazm’den birisinin bulunduğu Süfyani’nin askerleri bizim peşimize düştü’ derler. Eğer dediklerini yapmazsa (yani kendisine biat edilmesini kabul etmezse, Mehdi’yi) ölümle tehdit ederler. Bunun üzerine Mehdi (a.s) Rükün ile Makam (Hacerü’l-Esved ile Makam-ı İbrahim) arasında oturur, elini uzatır ve (kendisine) biat edilir, yatsı namazında Rasûlullah (s.a.v)’in sancağı, Rasûlullah (s.a.v)’in gömleği, Rasûlullah (s.a.v)’in kılıcı ile zuhur eder/ortaya çıkar (Mehdi olduğunu ilan eder). Yatsı namazını kılınca Makam-ı İbrahim’e gelir ve iki rekât namaz kılar, minbere çıkar ve en yüksek sesiyle nida ederek; ’Ey insanlar! Size Allah’ı ve Allah’ın huzurundaki halinizi hatırlatırım’ der ve uzunca bir hutbe verir. (Bu uzun hutbede) insanları sünnetleri ihya etmeye ve bidatleri öldürmeye rağbet ettirir ve Bedir Ehlinin ve nehri geçtiklerinde Tâlût’un ashabının sayısı olan, Şam Ebdallarından Irak Asâibinden ve Mısır Nücebâsından oluşan geceleri ruhban (âbid) olan gündüzleri ise aslan kesilen 313 erkekle birlikte zuhur eder/ortaya çıkar (Mehdi olduğunu ilan eder). (Bu 313 kişi aralarında toplanmak için bir randevulaşma olmadan), sonbahar bulutları gibi dağınık (yerlerde) iken birbirinden habersiz (orada) toplanırlar.
Hal böyleyken Medine Emirinin ordusu onlara ulaşır, (Mehdi ve beraberinde 313 kişi) o orduyla savaşırlar ve onları hezimete uğratırlar, onların peşine düşerler ta ki Medine’ye girerler ve Medine’yi onların ellerinden kurtarırlar.
Tembih: Medine’ye iki veya üç defa gelip-gitmeleri, biatın Aşure günü olmasıyla çelişmez. Süreç, Hac Menasiklerinin bitiminden Aşure gecesine kadar devam etmekte olup yaklaşık 20 veya 25 gün sürecektir. Harameyn yani Mekke ile Medine arasındaki mesafe, normal bir seyirle/yürüyüşle 10 konak veya daha fazladır tabi (yol mesafesiyle birlikte) her defasında hem Mekke’de hem de Medine’de Mehdi (a.s)’ı aramak (için harcanan vakit de vardır). (Bu 20-25 günde Medine’ye 2-3 defa gidip gelmeleri) mümkündür zira binekler üzerinde (bu mesafeyi) beş günde alabilirler. Keza, 25 günde (Medine’ye 2-3 defa gidip gelmeleri) mümkündür zira bu kişilerin hepsi Veli (Allah dostu) kimselerdir dolayısıyla yeryüzü onlar için dürülmüş olabilir veya (bu Veliler) Ashabu’l-Hatve (yani Tayyi Mekân) olabilirler. En doğrusunu Allah bilir. (Bu kitabın kaleme alındığı yani müellif Berzencî zamanında arabalar, otobüsler, trenler ve uçaklar olmadığından Mehdi (a.s)’ı arama süresiyle birlikte böyle uzun bir mesafenin 20-25 günde nasıl 2-3 defa katedilebileceğini açıklamak zorunda kalmıştır, zira o zamanda Mehdi (a.s)’ı arama süresiyle birlikte bu mesafeyi bu sürede 2-3 defa katetmek mümkün değildir. Ancak zamanımızdaki bineklerle bunun çok kolay olduğu ortadadır.)
SÜFYANİNİN MEDİNEYİ YAĞMALAMASI… ’BEYDÊ’ DE ORDUNUN YERE BATIRLIŞI…
Süfyani’ye Mehdi (a.s)’ın ortaya çıktığı haberi ulaşınca (Mehdi ve beraberindekilerin) üzerine Kûfe’den bir ordu gönderir. (Bu ordu) Medine’ye gelir, Mehdi’yi aramaktadırlar ve Medine’yi 3 gün istila edip yağmalarlar ki, ’Harra Vakası’ bu (ordunun yaptığının yanında) kamçıyla bir defa vurmak gibi kalır. (Harra/Harre Vakasını da Kerbela faili olan Yezid yapmıştır. Harra Vakası sahabe evlatlarının zalime karşı kıyamıdır. Bu vaka da on binlerce kişi asılmış, bin bakire Müslüman kadına tecavüz edilmiş olup bunlardan doğan çocuklara ’Evladü’l-Harra’ denilmiş, Medine yağmalanmış, Kureyş ve Ensar’dan sahabeler ve sahabe çocukları şehit edilmiş ve bu savaşla Bedir Ehlinden kimse kalmamış, Mekke mancılığa tutulmuş Kâbe zarar görmüştür.)
(Bu ordu) Medine’den çıkıp ’Beydê’ denilen (Mekke ile Medine arasındaki) yere gediklerinde, (ordu), başıyla ve sonuyla yere batırılır, (ordunun) ortasındakiler de kurtulamazlar. (Bu ordudan) ancak Süfyani’ye gidecek olan uyarıcı kişi ile Mehdi (a.s)’a gidecek olan müjdeci kişi kurtulur. Mehdi (a.s) bunu duyduğunda; ’işte bu ortaya çıkma vaktidir’ der ve ortaya çıkar, Medine’ye uğrar, Benî Haşim’den esir edilmiş olanları kurtarır ve Hicaz’ın tamamı kendisine fetholunur.
SİYAH SANCAKLILARIN ORTAYA ÇIKMASI VE ORDUNUN KOMUTANI… SÜFYANİYLE OLACAK SAVAŞLAR VE YERLERİ…

Horasan ahalisi mevzusuna geri dönelim inşallah. Sonra Maveraünnehir’den bir adam çıkar, ona ’Hâris veya Harrâs’ denilir. (Ordusunun) önünde bir adam olur. Kureyş’liler Rasûlullah (s.a.v)’e nasıl yardım etmiş imkân sağlamış (kudretli) kılmışlarsa, (’Mansûr’ da) âli Muhammed’e yardım eder (malıyla, canıyla, silahıyla) yardım edip (hilafet için) imkân sağlayıp (kudretli) kılar. (Hâris)’e yardım etmek her Mümin’e vaciptir. Bu kişinin az sonra zikredilecek olan Hâşimî kişi olduğu muhtemeldir. Mehdi (a.s)’ın ’Cabir’ diye lakaplandırıldığı gibi bu kişi de ’Hâris’ diye lakaplandırılır. Keza (az sonra zikredilecek olan Hâşimî’nin Hâris)’ten başkası olması da muhtemeldir.
(Sonra) Horasan ahalisi Süfyani’nin askerlerine hücum ederler/saldırırlar ve vakalar (hadiseler/çarpışmalar) olur;
1- Tunus’ta bir vaka (burası İran’ın Hazar denizi kıyısındaki tarihi bir bölgedir)
2- (İran’daki) Rey şehrinin köylerinden birisinde bir vaka
3- Sicistan sınırında bir vaka olur (Sicistan; İran’ın doğusuyla Afganistan’ın güneybatısını kapsayan coğrafi bölgedir). (Bu orduyla) savaşmaları uzayınca, (Horasanlılar) Benî Haşim’den sağ avucunda ben bulunan bir adama biat ederler. Allah bu kişinin işini ve yolunu kolaylaştırmıştır.
Bu kişi ya Mehdi (a.s)’ın baba bir kardeşi veya amcasının oğludur. Bu kişi o vakit doğunun sonunda (bir yerdedir).
(Bu sırada) küçük siyah bayraklarla/sancaklarla birlikte Horasan ve Talikan (Afganistan) ahalisi ortaya çıkar. Bu bayraklar/sancaklar Benî Abbas’ın bayraklarının gayrısından başka bir bayraktır. (Sancağı taşıyan ordunun) önünde (yani kumandan olarak) Temîm’den bir adam olacaktır ki, bu adam (Temîm’in) azat edilmiş kölelerden/hizmetkârlardandır, orta boyludur, sakalı azdır, sakalı yanlardan az (aşağı tarafı uzundur) ve ismi Şuayb b. Salih et-Temîmî’dir. Beş bin (askerle) birlikte çıkar. (Hâşimî’ye Şuayb b. Salih’in çıktığı) haberi ulaşınca onu destekler ve ordunun komutanı yapar, (böylece Hâşimî gencin öncülüğündeki orduyla Şuayb b. Salih’in ordusu birleşmiş olur ve Şuayb b. Salih bu birleşik ordunun komutanı yapılır). (Şuayb b. Salih’in komutanı olduğu bu ordunun) karşısına yerinden oynamayan/azametli/sarsılmaz dağlar bile çıksa, onu devirir (engel tanımaz), Mehdi (a.s) için zemin hazırlar tıpkı Kureyş’lilerin Rasûlullah (s.a.v)’e zemin hazırladıkları (yardım ettikleri, imkân sağladıkları, kudretli kıldıkları) gibi. (Bu mevzuda) Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: ’Siyah sancaklıların Horasandan geldiklerini işittiğinizde kar üstünde emekleyerek de olsa ona (siyah sancaklı orduya) geliniz/katılınız’ (Hâkim/Müstedrek). Ali (kr.v)’den rivayetle şöyle demiştir: ’(Siyah sancaklılar Horasandan geldiklerinde) şayet ben kilitli bir sandığın içinde olsam bile bu kilidi ve sandığı kırar yine de ona (siyah sancaklı orduya) katılırdım.’ Diğer bir rivayette ise şöyledir: ’Muhakkak onda (siyah sancaklı orduda) Allah’ın Halifesi Mehdi vardır’ yani o siyah sancaklarda Mehdi’ye yardım vardır (onlarla yardım olunur), çünkü (Horasandan siyah sancaklıların çıktığı) vakit Mehdi (a.s) Mekke’de bulunmaktadır.
4- (Şuayb b. Salih komutasındaki bu ordu İran’ın güneyinde olan) ’Istahar’daki ’Beydâ’ denilen yerde Süfyani’nin ordusuyla karşılaşır, atların ayaklarını bileklerine kadar kanlar içerisinde bırakacak şekilde büyük bir savaş olur. Sonra ona ’Sicistan’ tarafından büyük bir ordu gelir, (ordunun) başında ’Benî Adiy’den bir adam olur ve böylece Allah askerlerini ve yardımcılarını muzaffer kılar.
Tembih: Bu rivayet böyledir. Bu askerlerin (ordunun) Hâşimî’ye yardım etmek için olması muhtemeldir. Buna göre mana; ’Allah yardımcılarını/ensârını onlarla düşmanlarına galip getirir’ olur. Keza, bu askerlerin (ordunun, Süfyani’nin ordusuyla) savaşmak için gelmiş olması muhtemeldir. Buna göre ise mana; ’Allah yardımcılarını/ensârını onlara galip getirir’ olur. En iyisini Allah bilir.
5- Sonra ’Rey’deki vakadan sonra ’Medâin’de bir vaka (olay/savaş) olur, (Medâin, Bağdat taraflarında -eski İran eyaletinde- Dicle nehrinin iki yakasında/Mezopotamya’da kurulan ve köprülerle birbirine bağlanan yedi şehre verilen isimdir).
6- ’Âkırkavfe’de (Bağdat’ın yakınında bir belde olup haliyen Bağdat’ın batısı olmuştur, Kerkük diyenler de vardır), ondan kurtulan her bir kişinin anlatıp haber vereceği çetin bir vaka olur. (Sonra) siyah sancaklılar yaklaşır/gelir ta ki suya inerler/varırlar. Hadiste böyle ıtlak olunmuştur (yani sadece ’suya inerler’ denilmiş hangi su olduğu belirtilmemiştir). Muhtemelen bu Dicle nehrinin suyudur. (Sonra siyah sancaklıların Dicle kenarına geldikleri haberi) Kûfe’deki Süfyani taraftarlarına ulaşır ve (oradan) kaçarlar. (Sonra siyah sancaklılar) Kûfeye gelirler ve Benî Haşim’den kim varsa hepsini kurtarırlar.
Sonra Kûfe ahalisinden kendilerine ’suub veya usub’ denilen kimseler/cemaat ortaya çıkar ki beraberlerinde çok az silah olur ve içlerinde Süfyani’nin ashabını (taraftarlarını) terk etmiş Basra ahalisinden bazı kimseler de vardır. Böylece (Süfyani’nin taraftarlarının) elinde bulunan Kûfe’li esirleri kurtarırlar. (Sonra) siyah sancaklılar biatlarını Mehdi (a.s)’a gönderirler.
(Sonra) Mehdi (a.s) Hicaz’dan gelir, Sahrî/Süfyani ise ordusunun yere batırıldığı haberi kendisine ulaştıktan sona Kûfe’den gelir, (ordusunun yere batırılış haberi) onu korkutmaz. (Mehdi ve Süfyani Şam’a giderken) sanki (birbirleriyle yarışan) iki yarış atı gibi giderler, fakat Süfyani (Şam’a Mehdi’den önce varır) ve hemen Şam’dan Mehdi üzerine başka bir ordu gönderir. Bu ordu Mehdi (a.s)’a Hicaz arazisinde yetişir ve O’na Mehdi olarak biat ederler (sonra da) O’nunla birlikte Şam’a giderler.
Tembih: Bazı rivayetlerde, yere batırılan ordunun Şam’dan gönderilen ordu olduğu zikredilmiştir. Bazı rivayetlerde ise yere batırılan ordunun Irak’tan gönderilen ordu olduğu zikredilmiştir. İbn-i Hacer’in dediği gibi bu rivayetler arasında çelişki/zıtlık yoktur. Çünkü orduyu gönderme Irak’tandır (buna binaen ordu Irak’a nisbet edilmiştir), ancak orduyu oluşturan askerler Şam’lı olunca diğer rivayetlerde (ordu) Şam’a nisbet edilmiştir. Keza bir rivayette Mehdi (a.s) Bedir Ehlinin adedi sayısınca kişiyle birlikte (Süfyani’nin Şamdan gönderdiği) bu ikinci ordu ile savaşır, Mehdi’nin o gün ashabının/taraftarlarının zırhları/kalkanları (at, merkep ve benzerlerin üzerine konulan) çullardır/açkılardır. İşte o gün gökyüzünden şöyle bir ses işitilir: ’Dikkat ediniz! Allah’ın dostları Mehdi’nin ashabıdır (Mehdi’ye tabi olanlardır).’ Bunun üzerine Süfyani’nin ashabı/taraftarları/ordusu hezimete uğrar, öldürülürler, öyle ki ancak kaçanlar kurtulur. (Bu kaçan kişiler) Süfyani’ye gidip (olanları) haber verirler. Bu (husustaki) rivayetlerin arasını bulmak şöylece mümkün olabilir; (Süfyani ordusundakilerin) bazısı Mehdi’ye biat eder, bazısı ise Mehdi ile savaşır ve hezimete uğrarlar. Yahut Mehdi ile savaşan bu kimseler Süfyani’nin Medine Emirine Mekke’ye gönderttirdiği (askerlerdir) ki buna daha önce yukarıda işaret edilmişti. Bu (son söylenen sözü), ’Mehdi (a.s)’ın bu orduya karşı Bedir Ehlinin sayısınca kişilerle birlikte savaşacağı ve Mehdi’nin o gün ashabının/taraftarlarının zırhları/kalkanları (at, merkep ve benzerlerin üzerine konulan) çullar/açkılar olacağı’ hususu da teyit etmektedir. Zira biat etmenin ilk başlarında bu sıfatlar onların haline uygun düşmektedir. Hicaz’ı istila ettikten (hepsini ele geçirdikten) sonra ise Mehdi’nin asker sayısı zaten (Bedir Ehlinin sayısından) çok olacaktır. En doğrusunu Allah bilir.
Allah’ım bana hidayet et ve beni ıslah eyle… Âmin…
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

2 kişi yorum yazdı.