Yeniden merhaba! Bir ay aradan sonra tekrar karşınızdayız. Emeği geçenlere sonsuz teşekkürler…
***
Osmanlı Devleti’nin tarih sahnesinden çekilmesiyle birlikte yüzyıllardır egemen olduğu topraklarda başlayan fitne ve kargaşa 20. asırda bitmediği gibi, yaşamakta olduğumuz 21. Yüz yılda da bitmedi. Hali hazırdaki duruma istinaden söylemek gerekirse uzun bir süre daha bitmeyecek gibi. Tarihi şöyle hatırlamak gerekirse; Balkanlar ve Kafkasya’da başlayan ateş akabinde Afganistan, Irak tarafına intikal etti. Diğer taraftan Orta Doğu’da Filistin ve nihayetinde Suriye, Orta Asya’da Doğu Türkistan, Arakan, Afrika’da Somali, Tunus, Fas, Cezayir, Mali… hep bu bitmeyen fitne ve kargaşanın görünen yüzü oldular. Dünya Müslüman Devletleri belki Afganistan ve Irak için kitlesel eylem ve söylem geliştiremediler ama Filistin ve Suriye için -arzu edilen kadar olmasa da- bir ayağa kalkış, hesap soruş ya da farkındalık gösterdiler ki bu ahir zamanda vuku bulacak büyük hadiseler için bir belirti olsa gerek. Bugün gelinen noktada iki yıl önceki Mavi Marmara olayı neticesinde İsrail Devleti’nin Türkiye’den özür dilemesi bu konuda elimizdeki en güçlü somut delildir. Yaşanan bu hadise Gazze ablukasının kaldırılması gibi şartlarında özür için istenen gerekçeler oluşu göz önüne alınarak bölgede kalıcı barış adına bağımsız Filistin Devletinin kurulmasına doğru gidiliyor mu diye bir süruru da gönlümüzde oluşturmuyor değil.
Küresel çapta bunlar yaşanırken ülke içi gündemimizde de çözüm süreci adı verilen bir çabanın otuz yıldır devam eden bir meselenin halledilmesi yolunda hayra kapı aralayacak olması kardeş kavgasının nihayeti adına bir başka sevindirici hadisedir.
Bu pasajda zikretmeden geçilemeyecek bir diğer hadisede hiç kuşkusuz Ramazan el-Buti’nin 21 Mart 2013 günü Camide bir canlı bomba saldırısı sonrası vefat etmesidir. Buti her ne kadar Esed rejimini desteklese ve muhaliflerle mücadeleyi cihad sayıp rejim yanlılarını Bedir Ashabına benzetme gibi garabetler yapsa da yetiştirdiği yüzlerce talebe ve kaleme aldığı onlarca eser hatırına üzerine rahmet okunmayı hak eden bir alim ve insan idi. Mevla seyyiatlarını hasenata tebdil eylesin.
***
İçerisinde bulunduğumuz Nisan ayı, Efendimiz (s.a.s.)’in dünyaya teşriflerinin miladi takvim esası itibariyle seneyi devriyeleridir. 14-20 Nisan tarihleri arası ülkemiz ve birçok İslam ülkesinde 1989 yılından beri ’Kutlu Doğum Haftası’ olarak kutlanmaktadır. O (s.a.s.)’nu anmak, anlamak elbette haftalara, günlere sığmayacak ulvilik ve yüceliktedir ama böyle zaman dilimlerin de bu maksat doğrultusunda hayra mebni olduğu da kuşkusuz yadsınamaz bir gerçektir. Biz de bu ay ’Kutlu Doğum’ u kapak/dosya konusu yaptık Nisan sayımızda. Rahle-i Edeb ve Başyazı haricinde Eyüp Özberk’in Hannane’nin Feryadı, Murat Gelegen’in İmam Bûsirî, İbrahim Demir’in O’nun varisleri Ravza’da, İsmail Toraman’ın Kelimelerin Kifayetsiz Kaldığı Şiirler, Enbiya Kımışoğlu’nun Hoş Geldin Ya Rasûlallah, Zeki Kanbur’un Hz. Peygamber’in Örnek Oluşu adlı çalışmaları kapak/dosya konusu olarak sizlere sunduğumuz makalelerdir. Bunların yanında Seyfullah Kılınç’ın Süt emme meselesi ve Berda Aksoy’un Marka Tutkunluğu ile AHDER ile yapmış olduğumuz söyleşiyi de istifadelerinize sunuyoruz.
Ve son söz, sözün üstad’ından…
Düşünün¸ ben ne büyük rütbeye tutkuluyum!
Çünkü O’nun kulunun kölesinin kuluyum!
Sende insan ve toplum¸ sende temel ve bina;
Ne getirdin¸ götürdün¸ bildirdinse âmennâ!..
Müjdecim¸ Kurtarıcım¸ Efendim¸ Peygamberim;
Sana uymayan ölçü¸ hayat olsa teperim!
(Necip Fazıl Kısakürek)
Gelecek sayımızda buluşabilmek duasıyla…
Sizin İçin Seçtiklerimiz..
Özlenen Rehber Dergisi 121. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.