Özlenen Rehber Dergisi

121.Sayı

'Âlemlere Rahmet' Olanla Rahmet Bulan İmam Bûsiri Hz.(r.a)

Murat GELEGEN Özlenen Rehber Dergisi 121. Sayı
Rahmetiyle kullarını kuşatan, affetmeyi seven ve doğru yolunu ihsan ederek, esfel-i sâfilînde iken, halîfetullah makamına getiren Rabbimize hamd;
Âlemlere rahmet olarak gönderdiği, kulların şefaat kaynağı ve ümmetine pek şefkatli, Rasûl-i Zîşan, eşrafu’l-beşer (beşerin en şereflisi), yeryüzünde nûru’l-kulûb (kalplerin nuru), âhirette şefî’u’z-zunûb (günahların şefaatçisi) Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimize salât-ü selamların en güzeli olsun!
Bu ayda Rasûlullah (s.a.v.) efendimizden bahseden birçok makale ve muhtelif yazılar yazılacağı şüphesizdir. Rabbim cümlesinden istifade hâsıl etsin! Biz de yazımızda, Rasûlullah (s.a.v.) ile hayat bulmuş, ümmete sevgi ve aşk hususunda en güzel örneklerden biri olan, Hassân b. Sâbit ve Ka’b b. Züheyr (r.anhumâ)’dan sonra ’İslam âleminin en büyük Rasûlullah’a aşık şairi’ kabul edilen, İmam Bûsîrî (rh.a.)’den bahsetmeye çalışacağız!
İmam Bûsîrî:
İsmi, Ebû Abdillâh Şerafuddîn Muhammed b. Saîd b. Hammâd b. Muhsin el-Bûsîrî’dir.
1 Şevval 608/7 Mart 1212’de Yukarı Mısır’daki Behnesâ şehrine bağlı Behsim’de doğan Muhammed el-Bûsîrî, Berberî asıllı olup Fas’taki Hammâd Kalesi’nde Habnûnoğulları diye tanınan bir aileden gelmektedir.
Çocukluk yıllarını, ailesiyle birlikte yerleştiği Delâs’ta geçiren İmam Bûsîrî (rh.a.), daha sonra Kahire’ye giderek burada İslâmî ilimlerin yanı sıra, dil ve edebiyat tahsil etti. Özellikle hadis ve siyer ilimleriyle daha çok meşgul oldu. Bu ilimlerin yanında, Yahudi ve Hıristiyanlığa karşı birçok reddiye yazmıştır. Yazmış olduğu bu reddiyelerden de, onun Tevrat ve İncil hakkında geniş malumata sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Bir süre Bilbis şehrinde maliye kâtibi olarak çalıştıktan sonra Kahire’ye dönmüş ve Kur’an halkalarında eğitim ve öğretim faaliyetinde bulunmuştur. Daha sonra el-Mahalle ve Sehâ şehirlerinde kâtip olarak çalışırken mesai arkadaşları olan Hıristiyan memurların yaptıkları yolsuzluklardan fazlasıyla rahatsızlık duyarak bunları şiirlerinde dile getirmiş ve cesurca karşılarında durmuştur.
Şâzelî tarikatının kurucusu Ebu’l-Hasan eş-Şâzelî (rh.a.)’ye intisap eden şair, onun irtihali üzerine yerine geçen Ebu’l-Abbas el-Mürsî’ye hitaben yazdığı 142 beyitlik ’dal’ redifli mersiyede, şeyhinin fazilet ve meziyetlerinden sitayişle söz eder. Öyle anlaşılıyor ki ünlü mutasavvıf İbn-i Atâullah el-İskenderî ile Bûsîrî (rh.a.), Ebu’l-Hasan eş-Şâzelî (rh.a.)’ın en önde gelen iki mürididir. Ancak İbn-i Atâullah, ilâhî aşk temasını işlerken, Bûsîrî (rh.a.) daha çok peygamber sevgisini terennüm etmiştir.
Büyük bir şairdir. Fesahat ve belagatte eşsizdir. Bir rivayete göre Mısır’da vezirlik de yapmıştır.
İlk önceleri şiir ve başka uğraşılarla ilgilenip Mısır sultanlarının yakınları arasına girdikten sonra güzel şiirleriyle onları öven, düşmanlarını da hiciv eden (karalayan) pek çok şiir yazmıştır… Daha sonra ise bu halini zem ederek, meşhur Kaside-i Bürde’sinin 140. beytinde şöyle der:
O’na övgü ile hizmetim; olsun vesile affına
Şiirle ve boş işlerle geçmiş ömrün günahına…
Şair hayatını bu şekilde sürdürürken, bir gün evine giden yolda rastladığı güzel yüzlü yaşlı bir zat ona: ’Yâ Bûsirî! Bu gece rüyanda Rasûlullah (s.a.v.)’i gördün mü?’ diye sorar. İmam Bûsirî: ’Hayır görmedim!’ diye cevap verir. Bu konuşmadan sonra o yaşlı zat başka bir şey söylemeden ayrılır. Ne var ki İmam Bûsirî (rh.a.)’in gönlüne, o anda Rasûlullah (s.a.v.)’in aşk ve muhabbeti düşer. Öyle bir düşmüştür ki o aşka, o gece rüyasında Peygamberimiz (s.a.v.)’i görür ve içinin neşe ve huzurla dolduğunu fark ederek uyanır. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i öven ve nice Peygamber âşıklarını sevgi deryasında yıkayan Mudariyye, Hemziyye gibi birçok övgüler yazar. Bu halini de yine eşsiz Kaside-i Bürde’sinin 149. beytinde bunu şöylece dile getirir:
Düşüncemi övgüsüne, yönlendirdiğimden beri,
Başı darda her insana, O Rasûlü buldum hâmi.
Bu hal ve vecd ile kendinden geçen şairin sonraki yıllarda vücudunun yarısı felç olur. Yürüyemez ve hareket edemez duruma düşer. İşte o zaman dillere destan gönüllere şifa kaynağı olan, meşhur Kaside-i Bürde’yi yazıp bununla Cenâb-ı Hak’tan şifa dilemeye yönelir. Kasideyi tamamladığı gece rüyasında tekrar Âlemlerin Efendisi (s.a.v.)’i görme şerefine nail olur. Peygamberimiz (s.a.v.) Bûsîrî’den kendisi için yazdığı kasideyi okumasını ister. O: ’Yâ Rasûlallah! Ben sizin için çok kasideler yazdım, hangisini emredersiniz?’ deyince, Peygamberimiz (s.a.v.), kasidenin ’matla’ beytini okuyarak Bürde’sini işaret eder. İmam Bûsîrî (rh.a.), kasidesini okurken, Server-i Âlem iki yana doğru sallanarak zevkle dinler. Kasidenin 51. beytinin birinci mısraı olan:
’Hakkında ilmin son hükmü; O da bir insandır ancak’ okuduktan sonra ise, ikinci mısraını hatırlayamayarak takılır kalır. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem (s.a.v.): ’Oku yâ İmam!’ buyurur. İmam Bûsirî: ’İkinci mısraı hatırlayamadım yâ Rasûlallah!’ der. Bunun üzerine mucize içinde mucize misali Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
’Yaratmıştır O’nu Allah, en hayırlı kul olarak’
şeklinde ikinci mısraını ikmal buyurarak beyti tamamlar.
Kasidenin tamamının okunmasından sonra Rasûlullah (s.a.v.) Bûsîrî’yi ödüllendirmek üzere hırkasını çıkarıp yatmakta olan hasta şairin üzerine örter; bir diğer rivayette ise vücudunun felçli kısmını mübarek avuçları ile ovuşturur. Ne derin muhabbetin eseridir ki, İmam Bûsirî (rh.a.) uyandığı zaman hastalığının zail olduğunu görüp Allah’a şükreder. O gecenin sabahında sıhhatine kavuşmuş ve sürur içinde camiye giderken yolda Şeyh Ebu’r-Recâ (rh.a.)’e rastlar. Ebu’r-Recâ ona: ’Yâ Bûsîrî! Fahr-i Âlem’i övdüğün kasideyi getir!’ der. İmam Bûsîrî (rh.a.): ’Rasûlullah Efendimizi övdüğüm kasidelerim pek çok. Hangisini istiyorsunuz?’ diye sorunca, Şeyh Ebu’r-Recâ:
’Gönül yakan o hasret mi? Selemdeki komşuları,
Gözünden akan yaşlara, karıştırıyor kanları.’ diye başlayan kasideyi istiyorum. Çünkü sen onu Peygamber Efendimizin huzurunda okurken işittim ve O’nun (s.a.v.) çok memnun olduğunu gördüm.’ der. Bu kasideyi hiç kimsenin duymadığını zanneden İmam Bûsirî (rh.a.) hayretler içinde kalır…
161 kıtadan meydana gelen eşsiz eser Kasîde-i Bürde, Hz. Peygamber (s.a.v.)’e duyulan aşk ve özlem, nefsin kötülüğü ve terbiye edilmesinin gerekliliği, Peygamberimiz (s.a.v.)’e övgü, Peygamberimiz (s.a.v.)’in doğumu ve Allah’a yakarış ve dua gibi ana kısımlardan oluşmaktadır.
Uzun bir ömürden sonra büyük âşık İmam Bûsîrî (rh.a.), seksen küsur yaşlarında İskenderiye’de vefat etmiştir (695/1296-97).
Büyük bir peygamber aşığı olan İmam Bûsîrî (rh.a.), bu kasideye kendisi ’el-Kevâkibü’d-Dürriyye Fî Medhi Hayri’l-Beriyye’ adını verdiği halde, ’Kasîde-i Bürde’ ismiyle tanınması gördüğü rüyadan kaynaklanmaktadır. Dünyada en meşhur ve en çok okunan kasideler arasında yer alan bu eser, belli başlı bütün kültür dillerine tercüme edildiği gibi, Afrika, Güneydoğu Asya ve Balkanlardaki mahalli dillere de çevrilmiştir. Çeşitli bölge ve ülkelerde genellikle sünnet, nişan ve düğün merasimlerinde, mübarek gün ve gecelerde, haftalık evrat olarak okunmaktadır. Ayrıca tespit edilebildiği kadarıyla kasideye yapılan şerhlerin sayısı 110 civarında olup, üzerine sayısız nazireler yazılmıştır. Bu eşsiz kasidenin mısralarından bazılarının tercümesi şöyledir:
KASÎDE-İ BÜRDE
1- Ne karıştırdı bu kanları, gözünden akan yaşlara,
Gönül yakan o hasret mi? Selem’deki komşulara.

2- Serin esen rüzgârlar mı? Yoksa Kazime yönünden
Belki de çakan şimşekler, İdam dağı zulmetinden.

3- Neler oldu gözlerine? ’Ağlama’ dersen coşuyor.
’Sakin ol’ dendikçe gönlün, aşkla kendinden geçiyor.

4- Zannediyor mu o âşık, kalacak sevdası gizli?
Kanlı akarken gözyaşı, aşkla yanıyorken kalbi.

5- Olmasaydı bu aşk eğer, ağlar mıydın haraplıkta?
Kaçırır mıydın uykunu? ’Ban’la ’Âlem’ anıldıkta.

6- Nasıl inkâr edersin ki? Tutku dolu aşkını sen,
Hastalığın ve gözyaşın, iki adil şahitlerken.

7- Aşkın ateş ve elemi, iki yanağına çekti
Bahar çiçekleri gibi, sarı ve al çizgileri,

8- Evet, uykularım kaçtı, yârin hayali gelince,
Bu karasevda yüzünden, zevkler oldu hep işkence.

9- Ey beni daim kınayan, Üzre aşkımın yüzünden,
Biraz adil davransaydın, özrümü hoş görürdün sen,

10- Tüm hallerimi öğrendin, yok artık hiç sırrım, gizlim,
Gammazlar bile biliyor; ne çaresiz benim derdim.

11- Ne yazık ki duyamadım, o candan öğütlerini,
Benim gibi mecnun âşık, duyar mı hiç söyleneni?

12- Ak saçın uyarısına, olumsuz gözle bakardım
Meğer o candan öğütler, olmalıymış hep ilk adım.



Faydalanılan Kaynaklar:

Türkiye Diyanet Vakfı Ansiklopedisi, Bûsîrî Mad., İstanbul, 1988.
http://umutrehberi.com/2010/11/03/kaside-i-burde
http://www1.albassair.org/modules.php?name=News&file=article&sid=1009
Prof. Dr. Mahmud Kaya, İmam Bûsîrî ve Kasîde-i Bürde, Altınoluk Dergisi, 1998, Aralık, Sayı:154, s.38.


Kasideden Yapılan Tercümelerin Arapçası:
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

2 kişi yorum yazdı.