Özlenen Rehber Dergisi

105.Sayı

Kurban..batı Afrika Kurban Notları...

Ömer Faruk EJDER Özlenen Rehber Dergisi 105. Sayı
Batı Afrika’dan kurban notları. Mali / Senegal / Gine Conakry

Mali Kurban Bayramı izlenimleri…

Farukiye vakfımızın 2011 yılı vekâletle kurban organizasyonu bu yıl Batı Afrika’nın en batısında bulunan sırasıyla Mali, Senegal ve Gine Conakry’de gerçekleşmiştir. Kardeşlik köprüsü bu yıl yine sağlam bir şekilde, iki Müslüman toplum arasında pekiştirilmiştir. Allah’a hamd olsun ki, Rabbimiz Afrika’daki kardeşlerimize vakfımızı temsil etmeyi nasip etti. Kurban vesilesiyle vakfımızın ilmi ve tasavvufi faaliyetlerini oradaki kardeşlerimize anlatma fırsatı bulduk. Tarikatların çok yaygın olduğu Mali ve diğer batı Afrika ülkelerinde ve bu yollara müntesip birçok insanla da tanışmış olduk. Arefe gününde Mali’nin ulusal kanalı olan ORBTM vakfımızca görevlendirilen arkadaşlar ile bir röportaj yapmak istediklerini tarafımıza ilettiler. Bu teklifi memnuniyetle kabul ettiğimizi belirttik. Röportaj esnasında bize yönlendirilen sorulardan bir tanesi de ’Kurban yardımı hususunda Mali halkından ne bekliyorsunuz?’ sorusu ile karşılaştık. Cevaben: Onlardan sadece dua beklediğimiz ifade ettik. Bu sorunun bilinçaltında yatan duyguyu okuyucularımız hemen fark edecektir. Beyaz insana karşı ’sömürgeci’ vasfı, kimliğin ve dinin ne olursa olsun halen bu önyargının var olduğuna şahit olduk. Tabiî ki bu önyargılar zamanla ve iki toplum arasındaki kaynaşma ile yıkılacağına tüm yüreğimle inanıyorum. Ülkemizden gerek ticari olsun gerek de eğitim amaçlı orda yaşayan birçok vatandaşımız var. Ülkemizi ve halkımızı fevkalade güzel temsil ettiklerini gördük.
Bayramın birinci günü….
Namazımızı, Ousmanne Diarra’nın kıldırdığı Uluslar arası Arapça-Fransızca lisesinin camisinde kılıyoruz. Hutbe yerel dilde verildiği için bize dua kısmında sadece ’amin’ demek kalıyor. Cami çıkışında Malili kardeşlerimizle bayramlaştıktan sonra kesim yerine hareket ediyoruz. Yolda namaza giderken ve özellikle bayram öncesi günlerde kurban kesecek ailelerin evlerin önünde koçlar bağlanmış olduğunu gördük. Bazı hayvanlar ailenin çocukları tarafından sevilmekte, diğer taraftan karınları doyurulmakta. Ancak özellikle bir husus dikkatimizi daha fazla celp ediyor, o da; aralarındaki bir koyun diğerlerin renginden farklı; bembeyaz, bakımlı hatta tabir caizse gelin gibi süslü. Bunun sebebine tam soracakken başka evin önünde sorumuzun cevabını alıyoruz, meğer kurban edilecek hayvanlar günler öncesinden sabunlu suyla yıkanıp paklanıyor ve kesim gününe kadar güzelce ilgileniliyor. Biz bu ülkelere Türkiye’deki hayırseverlerin bağışlarını su kuyusu açarak bir nebze de olsa sıkıntılarını gidermek için bulunuyoruz; ancak gelin görün ki kendilerinin banyo yapması bir tarafa, kurbanlıklarını bile suyla yıkıyorlar. Bunca paradoks hallerine Afrika’da şahit olmak yüzümüze bir tebessüm olarak yansıyor. Kesim için vekâlet vereceğimiz kasapları çağırıyoruz. Her bir kasaba on büyükbaş hayvanın vekâletini veriyoruz. Kesimden sonra hummalı çalışma başlıyor, bir taraftan etler parçalanıyor diğer taraftan ise poşetlere taksim ediliyor. Poşetlediğimiz etleri yoksul mahallelerde dağıtılmak üzere kiraladığımız arabaya taşıyoruz. Vaktimiz sınırlı zira akşam Senegal’in başkenti Dakar’a uçmak üzere havaalanına hareket etmemiz gerek. Et dağıtımı yapacağımız diğer mekân ise Sakine köyünün yetimhanesi. İspanya, La liga Seville takımında oynayan Fredrick Oumar Kanoute’in finanse ettirdiği bir yetimhane burası. Yetimhanenin müdüründen 40 yetim ve 13 bayan görevlinin çalıştığını öğreniyoruz. Bayram günü olduğundan yetimleri şık yerel kıyafetler giydirip yanımıza getiriyorlar. Kırk derece sıcakta naylon karışımlı kıyafetin ne kadar serin tutabileceğini bir an düşünerek gülümsüyoruz! Bayramlarına coşku katmak için Türkiye’den getirdiğimiz şekerleri ikram ediyoruz. Bu arada, yetimhanedeki çocuklarının durumu ile ilgili kısaca bilgi almaya çalışıyoruz. Yetimhaneye kabul edilme şartlarının çok ağır olduğunu, çocuğa akrabasından kimsenin kefil olmadığını ve naçar kalan çocukları ancak kabul ettiklerini belirtiyorlar. Yetimlerin on sekiz yaşına kadar burada tutulduklarını, bu arada onlara mesleki eğitimden tutun da kabiliyetine göre ilgili eğitim kurumlarına gönderdiklerini söylüyorlar. Buradaki kurban yardımını yapıp dönüş yolunda bulunan bir yoksul köye günün son dağıtımı için uğruyoruz.
Bayramın ikinci günü (benim teknem) manasına gelen Senegal’in başkenti Dakar’dayız…
Senegal’in dünyaya açılan kapısı olarak anılıyor başkent Dakar. Sömürge izlerini şehrin ana arterlerinde seyir halinde rahatça görebilirsiniz. Düşünün ki, eski Fransız sömürgesi ülkeler, ithalatın yüzde ellisini Fransa’dan yapıyor. Ekonomik olarak bu derece bağımlı olmaları bu ülkedeki gidişatı bir türlü pozitif yöne çeviremiyor. Atanan devlet reisleri batı destekli ve özellikle Fransa’nın lojistik, siyasi ve maddi yardımıyla ülkeleri ele geçiriyorlar. ’Atanan’ dememin sebebi ise bu ülkelerde göstermelik bir seçim ve her türlü hile, desise ve sahtekârlık yapılıyor olmasından ötürü. Fransa ve batıya en sadık aday seçim sürecinde ve hatta açıktan açığa destekleniyor. Fransız destekli siyasi adaylar da diyet borcunu ödeyebilmek için kendi vatanını modern sömürge güçlerine rahatça peşkeş çekebiliyor. Afrika kıtasında yaklaşık iki yüz yıl kalan Fransız, İngiliz, Portekiz, Alman ve Hollanda güçleri halkın dokusunda derin yaralar açmışlar. Bu yaraların silinmesi ancak doğru eğitim ve siyasi politikalar üreterek gerçekleşebilir. Eğitimden konu açılmışken biraz da bu hususla ilgili sizlere bilgi aktarmak istiyorum. Afrika’nın genelinde ve özellikle de batısında eğitim yatırımı en karlı yatırım olarak addedebiliriz. Bu ülkeler eğitime bütçeden yeterli kaynak aktarmadığından yeteri miktarda eğitim kurumu ne açılabiliyor ne de kırsal kesime eğitim hizmeti götürebiliyor. Bunun idrakinde olan Müslüman ülkelerinin çeşitli insani yardım kuruluşları bu yönde proje gerçekleştirmiş ve birçok projenin de hayata geçirilmesi için çalışmalar yürütülmekte. Sömürge izlerini insanların bilinçaltı ve düşüncesinden silmek ancak bu projelerin hayata geçirilmesi ile mümkün olabilir. Ziyaret ettiğimiz hemen hemen her ülkede adı geçen projelerin meyvelerini rahatça görebiliyoruz. Neredeyse her gittiğimiz ülkede Mısırlı eğitimcilerle ile tanışıyoruz. Son yıllarda Mısır’dan yüzlerce eğitimci bu ülkelerde görev yapıyorlar. Tanıştığımız bazı hocalar bize daha çok eğitimciye ihtiyaçlarını, bunun da maddi destek almaktan sağlanabileceğini belirtiyorlar. Eğitimci açığımız yok diyen görevliler, gelen yardım kuruluşlarından hoca istihdamı için maddi yardım bekledikleri defalarca konuşmamızda vurguluyorlar. Diğer taraftan da yetimhaneler bu ülkelerde çok sık rastladığımız kurumlarından başında geliyor. Afrika’da nüfus artışı yüksek olduğundan iş bulamayan aile reisleri yabancı memleketlere ve özellikle de Avrupa’ya kaçak yollardan gidip iş arıyorlar. Bu insanlar uzun yıllar memleketlerine dönemiyorlar ve ancak bu yolla geride kalan ailelerine maddi yardımda bulunabiliyor. Ancak bütün ailelerin kısmeti diğerleri kadar açık olmayabiliyor.
Basketbol sahasında kurban kesimi…
Bir nebze ülke hakkında bahsettikten sonra gel gelelim bizim kurban organizasyonuna. Hayvan pazarından satın aldığımız sığırları basketbol sahasında kesmek üzere sürü halinde yola çıkarıyoruz. Ayakları bağlanan bazı sığırlar diğerleri tarafından görülünce kaçmaya başlıyor. Tam da burada klasik kovalama usulü ile sığırlar yakalanıp ayakları bağlanıyor. Kasap ile birlikte sığırların vekâletini tek tek vererek 25 adet sığırın kesimini gerçekleştiriyoruz. Bu arada, dağıtım yapacağımız mekân ile kesim yeri aynı olduğundan yoksul halk sabahın erken saatlerinden itibaren sıraya girmiş durumda. Et dağıtırken arbede yaşanmaması içinde üç tane polis memuru da asayişi sağlamak için bizim hizmetimize veriliyor. Kesme parçalama işi öğle saatlerini buluyor; ancak daha sırada bekleyen insanlara dağıtmadan önce tepemizde uçuşan kartallar etten nasiplerini pençeleriyle kapıyorlar. Hiçbir Afrika ülkesinde karşılaşmadığım olaya Dakar’da şahit oluyorum. Çok alçaktan sorti yapan kartallar birkaç başarısız muhaveleden sonra eti kapmada başarı sağlıyor. Aynı manzarayı şehrin göbeğinde de rastladım. Sokak ortasında kartallar alçaktan uçuyor; sanki başkent göbeği değil de yaban hayatın hâkim olduğu bir yerde kendini hissediyorsun! Et dağıtımını gerçekleştirdiğimiz Dakar’dan ayrılma vakti geliyor, zira akşam Gine Conakry’ye uçmak için hazırlık yapıp havaalanına gitmemiz gerekiyor.
Bayramın üçüncü günü Gine Conakry’deyiz…

Gine Conakry genelde başkenti ile anılıyor, zira Afrika’da üç ülkenin adı Gine’dir. Dakar’dan kalkan uçağımız bir saati aşan yolculuğun ardından başkent Conakry’ye iniyoruz. Havaalanında elektriklerin kesik oldugunu hala eski yöntem ile rezervasyonların yapıldığını, satıldığını görüyoruz. Bizi karşılayan kardeş kuruluş ile beraber kurbanlarımızın kesileceği camiye gidiyoruz. Yolda yağmur çiseliyor. Afrikanin sıcağında hafiften bir serinlik bizleri rahatlatıyor. Öğreniyoruz ki yağmurlar araklıksız günlerce aylarca yağıyor. Topraklarında bereket var. Ama emperyalizm ve kapitalizm sömürü tohumlarını ekmiş Afrikaya. O bereketli topraklarda halk açlık susuzluk ve mağduriyet hasad etmiş. Camide, Conakry Cemal Abdunnasır Üniversitesi rektörü Ahmed Bey, üniversitede çalışan otuz dul hanımın listesini kurban yardımı için bize sunuyor. Kurban eti dağıtımı yapılacağını duyan mahalle ahalisi cami avlusunda sıraya girerek yerlerini almışlar. Listede tek tek isimleri okunan kardeşlerimize poşetlediğimiz etleri dağıtıyoruz. Kurban etinden mümkün mertebe birçok ailenin istifade etmesi için dağıtımı bir an önce sonlandırmak istiyoruz; çünkü bir sonraki durağımız başkente 160 km mesafesi olan Fira şehri. Kurban etlerini kiraladığımız arabaya yükler yüklemez yola koyuluyoruz. Yine diğer ülkelerde olduğu gibi yolumuz üzerinde bulunan bir köye kurban eti dağıtımı için uğruyoruz. Fira şehrine varmamız yatsı ezanını buluyor. Yardımdan istifade edecek insanların saatlerce bizi beklediklerini yoldayken öğreniyoruz. Mihmandarımız gece yarısı olmadan tekrar başkente dönmemiz gerektiğini hatırlatıyor. Sebebini sorunca; geçtiğimiz temmuz ayında Cumhurbaşkanı Alfa Konde’ye suikast girişiminde bulunulmuş ve failleri yakalanamadığı için de şehirlerarası yollarda askeri güvenlik noktası oluşturmuşlar. Gece yarısı başkente dönemediğin takdirde içeri alınmadığını belirtiyorlar. Mevcut Cumhurbaşkanı, Senegal’de olduğu gibi batı dünyası tarafından ve özellikle de Fransa devletince destekleniyor. Konde’nin selefi Moussa Dadis Cammara askeri cuntanın başında yüzbaşı rütbesinde olmasına rağmen 2008 yılında yönetimi ele geçirmiş. Ancak o da aynı akıbete uğrayan başkanlardan, zira 2009 yılı sonlarında başından vurularak ağır yaralanmış, tedavi için ise Fas’a ardından da Burkina Faso’ya götürülmüş. Ordu içinde genç subay olarak dikkatleri üzerine çeken Cammara askeri eğitim için 18 aylığına da Almanya’nın Bremen şehrine gitmiş. Biyografik bilgilerinde Müslümanlıktan Hıristiyanlığa geçtiği belirtilmekte. Mevcut Cumhurbaşkanı Müslüman olmasına rağmen İslam’a mesafeli bir isim. Yakın zamanlarda bir demecinde ’ Müslüman olduğuma utanıyorum’ demiş. Halk başkanından bu demeçten dolayı çok rahatsız olmuş Gine’de. Fransız sömürge geçmişi olan bütün ülkelerde laik bir anayasa benimsenmiş ve dolaysısıyla din eğitimi bu düzene göre ayarlanmış. Devletin anayasasında dinlere özgürlük maddesi geçmesine rağmen, bu özgürlük, eğitim veren kurum müdürleri tarafından siyasi ideolojilerine göre şekil almakta. Batıda eğitim almış olan bürokrat dinlere karşı özgürlük maddesini tam aksine kısıtlayıcı olarak uygulamakta. Gine’deki sağduyulu sivil toplum kuruluşları bu keyfi uygulamalara ve içtihatlara karşı medya vasıtasıyla bir kampanya başlatmışlar. Televizyon ve radyo aracılığı ile konunun uzmanlarından oluşan akademisyen, hukukçu ve dini kurumların mümessillerini halkı aydınlatmaları için programlar yapılmakta.
Afrika’daki en büyük sorunlarından birisi de önceki izlenimlerimde belirttiğim şekilde dinimiz tarafından da yasaklanmış olan kavmiyetçilik gelmekte. Bu menfi olgudan dindar Müslümanlar da çok etkilenmiş durumda maalesef. Kavmiyetçilik akımı ile mücadele eden eğitimli gençlik bu sorundan çokça dem vurmakta. O gençlerden bir tanesi de Moussa kardeş. Kendisi başkentin bir semtinde cami imamlığı ve irşad vazifeleri yürütmekte ve sorunları bizlerle paylaştı. Kavmiyetçiliğin olumsuz etkilerini toplumda kabileler arası sorunları çözmek için bulunduğu bir ortamda yaşlı bir amca coşkuyla söz almak istediğini belirtir. Mousa kardeş mikrofonu kendisine uzatır ve yaşlı amca dua buyurarak ’Cumhurbaşkanımız inşallah Fulani kabilesinden olur’ demiş. Moussa da kendisine ’biz zaten bu olguyla mücadele etmek için buraya toplandık’ demiş. Sömürge devletler kabilelere ’siz birbirinden farklısınız, zira ayrı dilleri konuşuyorsunuz’ gibi fitne tohumlarını kabileler arasına sinsice dikmiş. Hâlbuki İslam dini bu topraklara miladi bin yüz yıllarında girmiş ve Müslüman olan Afrikalılar arasındaki dil ve kabile farklılıkları dinimizin renk, dil ve ırk ayrımı yapmayan meziyetleri sayesinde gidermiş. Bu menfi akımla mücadele edecek bir nesil o topraklarda yetişmiş, ancak daha çok yetişmiş ehil insanlara ihtiyaç var. Kurban organizasyonumza gelince 7000 aileye kurban bayramında et yardımı yapmanın emanetleri sahiplerine ulaştırmanın tatlı huzurunu yaşıyoruz. Rabbim, kurban bağışlarını bu ihtiyaç sahiplerine gönderen ülkem halkımdan sonsuz razı olsun.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.