Özlenen Rehber Dergisi

105.Sayı

Duâ'nın Sünnet ve Edebleri

Rasûl-i Kibriyâ Efendimiz hadîs-i şerîflerinde; ’Duâ ibadetin ta kendisidir. Rabbiniz; bana dua edin, size icabet (ve duanızı kabul) edeyim, buyurdu. (el-Mu’min, 40/60)’ {Ebû Dâvûd, Vitr 23}
’Dua; mü’minin silahı, dinin direği ve göklerin ve yerin nurudur.’ (Ebû Ya’lâ, Müsned, c.1, s.215, h.no:435)
İşte dinimizde bu kadar ehemmiyeti haiz olan duanın başlıca sünnetleri şunlardır:
Duadan önce temiz ve helâl yemek, helâlinden giymelidir. Rasûlullah (a.s) Efendimiz Sa’d b. Ebî Vakkas (r.a)’a hitâben şöyle buyurmuştur: ’…Ey Sa’d! Yiyeceğini güzelleştir (yani helal lokma ye), duası makbul olanlardan olursun. Muhammed’in canı elinde olan (Allah)’a yemin olsun ki; muhakkak kul, karnına haram lokmayı atar da ondan kırk günün ameli kabul edilmez. Ve hangi kulun eti haram ve faizden biterse (yani meydana gelirse) onun için cehennem daha uygundur.’ buyurdu. (Taberânî, Evsat, c.5, s.34, h.no:6495) Bu nedenle haram yoldan yiyen ve giyen kimsenin duası kabul olunmaz, geri çevrilir.
Dua edildiği zaman kalp ve akıl hazır olmalı; yapılan duanın kabul edileceğine inanmalıdır.
Bu manada Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Kabul edileceğine kesin bir şekilde inanmış olduğunuz halde Allah’a dua edin. Ve bilin ki, muhakkak Allah, gafil, (masivayla meşgul olup) oyalanan kalpten (sadır olan) duaya icabet etmez.’ (Tirmizî, Daavât, 66)
Maddî ve manevi günahlardan tevbe etmelidir.
Ehemmiyetli bir şey için Allah Teâlâ’ya dua edip yalvaracağı zaman önce gusledip abdest almalıdır. İki rekât namaz kılmalı, secdede iken Rasûlullah Efendimiz’i vesile ederek dua etmelidir. Bundan sonra da kıbleye dönmelidir.
Daha sonra ellerinin içini omuzları hizasına kadar kaldırmalı, semaya doğru tutmalıdır. Duasını bitirdikten sonra ellerini yüzüne sürmelidir. Zira Efendimiz (s.a.v.) böyle buyurmuştur.
Dua ile, istenen şeylerin en ehemmiyetlisi talep edilmelidir. Allah Teâlâ’nın rızası, sevgisi, affı gibi...
Yapılacak dualarda, âyet veya hadislerde geçen dualar tercih edilmeli ve bu dualar ezberlenmelidir.
DUAYA BAŞLAMA ÂDÂBI
Duaya hamd ile başlayıp Rasûl-i Ekrem Efendimiz’e, âline, ashâbına, ezvâcına, evladlarına, etbâına, Ehl-i Beytine, annelerine ve babasına salât ü selâm getirmelidir.
DUA ve ACELECİLİK

Talep ettiği şeyin yerine gelmesi için aceleci olmamalıdır. ’Dua ettim de kabul olunmadı!’ dememelidir. Zira Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuştur: ’Günah veya akrabalık ilişkisini kesmek için dua etmedikçe, acele etmedikçe kul(un duasın)a icabet edilmeye devam edilir.’ ’Yâ Rasûlallah! Acele etmek nedir?’ dendi. (Rasûlullah): ’(Kul:) ’Dua ettim ve yine dua ettim, (fakat) bana icabet ettiğini görmedim!’ der de o anda (duadan) kesilir ve duayı bırakır.’ buyurdu. (Müslim, Zikr-Dua-Tevbe-İstiğfâr, 25)
Ve yine Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Sizden (her)birinizin duasına acele etmediği takdirde icabet olunur: İnsan (acele edip): ’Dua ettim de bana icabet olunmadı (duam kabul olmadı).’ der." (Buhârî, Deavât 22)
İcabetin geç gelmesi dolayısıyla duadan geri kalmamalıdır. Zira Cenâb-ı Hakk’ın duaları daha sonra kabul etmesinde de bir hikmet vardır. Ayrıca Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Hakîm’de: ’Olur ki bir şey hoşunuza gitmez, hâlbuki o şey sizin için hayırlıdır. Yine olur ki bir şeyi seversiniz, hâlbuki o şey sizin için şerdir...’ (el-Bakara, 2/216)
DUADA ISRAR ve SÜREKLİLİK
Dua icabeti muhayyer bırakılmamalıdır. Meselâ; ’Yâ Rabbi, dilersen bana şunu ver veya dilersen onun yerine beni bağışla’ şeklinde dua edilmemelidir.
Duaya sürekli devam edilmelidir. Cenâb-ı Hak’tan tekrar tekrar istemelidir. Zira Allah Teâlâ’dan başka istenecek bir mercî yoktur.
Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ’Biriniz ’Allah’ım! Dilersen; bana mağfiret et, Allah’ım, (dilersen) bana merhamet et!’ demesin. İstemeyi kesin (bir ifade ile) yapsın! Zira (Allah dilediğini yapandır,) O’nu zorlayıcı yoktur!’ (Buhârî, Deavât, 21)
Bu sebeple duada istediğini kararlı ve kesin olarak istemelidir.
DARLIKTA ve BOLLUKTA DUA
Nimet ve bolluk zamanlarında çokça dua etmeli ki, belâ zamanlarında kurtuluşa erilsin. Bu manada Rasûl-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurdu: ’Sıkıntı ve üzüntülü (zaman)larda Allah’ın kendisine (duasını kabul ederek) icabet etmesi her kimi sevindirirse, rahat (sıhhat ve afiyet zamanların)da duayı artırsın.’ (Tirmizî, Deavât, 9)
DUA EDİLECEK KİMSELER

Nefsine zulmettiğini itiraf edip ihlâslı bir şekilde tevbe etmeli, duasına bütün ehl-i İslâm’ı dâhil etmeli, halkayı geniş tutmalıdır.
Duanın kafiyeli olmasından sakınmalıdır.
Kalbinde bir rikkat, bedeninde bir huzur ve huşû alâmeti olduğunda dua etmeyi ihmal etmemelidir.
İMÂMIN DUASI
İmam olan kimse namaz bittikten sonra dıştan (cehrî) dua etmeli, cemaat de imamın bu duasına âmin demelidir. Bu dahi sünnettir. Cemaat de bu duanın bereketinden istifade eder.
DUADAN SONRAKİ EDEBLER

Dua eden kimse de duayı dinleyenler gibi kendi duasına âmin demelidir.
Yapılan duanın kabul edildiği hissedildiği zaman Yüce Allah’a hamd etmelidir.
Keza, icabet geç olsa dahi yine Rabbu’l-Âlemîn’e dua edilmelidir.
BEDDUA
Ayrıca bedduadan da sakınmalıdır. Özellikle hiç kimse kendisine, karısına, anne-babasına, çocuklarına, sevdiklerine hatta hiç kimseye (kâfir ve münafıklar müstesna) beddua edilmemelidir. Ancak din için beddua edilebilir.
Zira Efendimiz (s.a.v.); ’Allah’ım! Ebû Cehl’i sana havale ediyorum; Utbe b. Rabîa’yı, Şeybe b. Rabîa’yı, Velîd b. Utbe’yi, Umeyye b. Halef’i, Ukbe b. Ebî Muayt’ı sana havale (ediyorum.)’ diye Kâbe’de dua etmiştir.’ (Buhârî, Vudû, 69)

DUANIN EFDAL OLDUĞU VAKİTLER
1) Cuma günü ilk ezan okunuşunda.
2) Cuma günü hutbeden evvelki ikinci ezan okunurken.
3) Cuma günü günün batmasına yakın son saatte.
4) Ezanla ikamet arasında.
5) Namaz için ikamet okunduğu zaman.
6) Çarşamba günü öğlenle ikindi arası.
7) Her gün duhâ namazını kıldıktan sonra.
8) Gecenin son yarısı içinde (Teheccüd vaktinde).
9) Seher vakti.
10) Cuma günü ve gecesi.
11) Recep ayının ilk gecesi.
12) Şaban ayının on beşinci gecesi.
13) İki bayram gecesi.
14) Kadir Gecesi, Mevlid Kandili, Ramazan-ı Şerîf’te oruç açarken.
15) Kalbe rikkat geldiği zaman da dua edilmelidir. Zira böyle bir hâl, Allah Teâlâ’nın rahmetinin geldiği vakittir.
16) Hastalık ve darlık anında.
17) Allah Teâlâ’nın celâli ve kibriyâsı ile ürperildiği anda.
18) Farz namazlardan sonra.
19) İhlâs sûresi okunduktan sonra.
20) Cemaat hâlindeyken.
21) Namazlarda secdedeyken. Zira kulun Allah’a en yakın olduğu vakit, namazdaki secde anıdır.
22) Kâbe-i Muazzama ilk görüldüğünde, Kâbe-i Muazzama kapısı ile makam arasında, Mescid-i Nebevî’de, Mescid-i Aksâ’da ve Allah dostlarının yanında yapılan dualar da makbuldür.
Kâbe ilk görüldüğünde; ’Yâ Rabbi, bundan sonra yapacağım tüm duaları kabul et’ diye dua edilmelidir.
Cenâb-ı Hakk’ın secde anındaki duaları kabul ettiğine dair birçok hadîs-i şerîf zikredilmiştir. Ayrıca seher vakti, Cuma gecesi, cuma günü gurup zamanına yakın bir zamanda dua etmelidir. Bu konuda Hz. Fâtıma (r.anhâ) bir hadis rivayet etmiştir.
23) İmam hutbeye çıktığı zaman da dua etmelidir. Bayram geceleri, ezan okunurken, horozlar öterken yapılan dualar da makbuldür
Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre; Nebî (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ’Horozların öttüğünü işittiğiniz zaman Allah’tan, fazl(-ı ihsan)ından (vermesini) isteyin! Zira onlar melek görmüşlerdir de (ötmüşlerdir.) Eşeğin anırmasını işittiğiniz zaman da şeytandan Allah’a sığının. Zira o şeytân görmüştür (de anırmıştır).’ (Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 15)
Yukarıda farz namazlardan sonra belirttiğimiz dualarla bu husus vurgulanmış ve teyit edilmiştir.
24) Aynaya veya saf suya, üstünü başını, şeklini düzeltmek için bakmak sünnettir. Aynaya bakıldığında şu dua okunur: ’Elhamdu lillâh! Allâhumme kemâ hassente halkî fehassin hulukî / Hamd Allah’a mahsustur! Allah’ım! Yaratılışımı güzel kıldığın gibi ahlâkımı da güzel kıl.’ (İbn-i Sinnî, Amelu’l-Yevmi ve’l-Leyle, s.85,h.no:163; bkz. İbn-i Hibbân, Sahîh, Kitâbu’s-Siyer, Bâbu’l-Ed’iye, s.213, h.no:955)
25) Semaya bakıldığında ise şu dua okunur:
’Rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılen… / Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın…’ (Bkz. Nesâî, Kıyâmu’l-Leyl Ve Tetavvu’u’n-Nehâr, 12)
26) Boş vakitlerde (bu vakitleri değerlendirmek için) özellikle ’Cezallâhu annâ Muhammeden bimâ huve ehluhû’ duasını okumalıdır.
Abbâs (r.anhümâ)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Her kim: ’Cezallâhu annâ Muhammeden bimâ huve ehluhû / Allah, layık olduğu şekilde Muhammed’i bizden (yana) mükafatlandırsın.’ derse, yetmiş katip (meleğ)i bin sabah (bu sözün mükafatını yazmakla meşgul ederek) yormuş olur.’ (Taberânî, Evsat, c.1, s.82, h.no:235)

DUADA VESÎLE VE ÂDÂBI
Şunu unutmamalıdır ki, İslâm dininde duada hitap yalnızca ve yalnızca Allah’adır. Başka bir varlığa hitap ederek yapılan dua şirk olur. Bu nedenle vesile yaparak dua ederken de bu kurala uymalı; isteyeceğini Allah’tan istemelidir.
’Peygamberimiz hürmetine’ veya ’Sâlih kullar ve ameller hürmetine’ Allah’tan istemek duanın daha çabuk kabul olmasını sağlar.
Vesile, peygamberlerle yapılabildiği gibi evliyânın sâlih amelleriyle de yapılabilir. Bilindiği gibi Buhârî ve Müslim’in tahrîç ettikleri ve Riyâzü’s-Sâlihîn’de de yer alan bir hadîste; eski ümmetlerden üç kişinin yolculuklarında bir mağaraya girdikleri ve bir taşın mağara kapısını kapattığı, o üç kişinin amelleriyle tevessül ettiklerinde mağara kapısının açıldığı belirtilmektedir.
Müşriklerin putlara ibadet ederek Allah’a yaklaşmak istemeleri, Müslümanların tevessülü ile mukayese edilemez. Zira müşrikler putları şefaatçi bilmekle kalmamakta, ibadete de lâyık görmektedirler.
İslâm’daki tevessül (vesîle, istiğâse)’ün ruhuna tevhit akidesi hâkimdir. Müşrikler direkt olarak bütün ihtiyaçlarını putlardan isterler. Mü’minler ise hiçbir zaman ihtiyaçlarını doğrudan doğruya, direkt bir peygamberden, bir veliden veya başka hiçbir yaratıktan istemezler. Bütün ihtiyaç ve umurlarını Cenâb-ı Hak’tan isterler ve yalnızca Cenâb-ı Hakk’a ibadet ederler. Bu yardımları da Cenâb-ı Hak’tan bilirler. Dua ederken asla Cenâb-ı Hak’tan başkasına hitap etmezler. Bu ince noktalara çok dikkat etmek lâzımdır.
Hitap Allah Teâlâ’ya olarak yapılan duada gerek peygamberlerle, velilerle ve gerekse âmâl-i sâlihalarla yapılan tevessül Rasûlullah’ın sünnetlerindendir.
Bu konuda Rasûlullah (s.a.v)’in sünnetinde yer alan örnekleri daha geniş bir şekilde görmek için İslâm’da Zikir ve Râbıta adlı eserimizde yer alan Vesîle Risâlesi’ne bakılmalıdır.
Namazda Cenâb-ı Hakk’a Rasûlullah (s.a.v)’i vesile ederek dua etmeli, bu dualar lâfzen, cehren değil de kalben olmalıdır. Lâfzen ve cehren olursa namaz fasit olur.
Bir kimsenin dişinin ağrıması ya da diğer azalarındaki ani gelen ağrı ve sancılarda çok sevdiği kişiyi yâd etmesi o ağrı ve sızıların geçmesine sebeptir. Zira Şifâ-i Şerîf’te bu hususla ilgili şöyle bir rivayet zikredilir:
Abdurrahmân b. Sa’d’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: (Abdullah) İbn-i Ömer’in ayağı uyuştu, (tutuldu da kıpırdamaz oldu). Bunun üzerine bir adam kendisine: ’İnsanların sana en sevgili olanını yâd et, (ayağın açılır).’ dedi. Bunun üzerine (İbn-i Ömer): ’Yâ Muhammed!’ dedi (ve derhal ayağı açıldı). (Buhârî, el-Edebu’l-Mufred, 437, c.2, s.536, h.no:964; İbni’l-Ca’d, Müsned, c.2, s.917, h.no:2633; İbn-i Sinnî, Amelu’l-Yevmi ve’l-Leyle, Bâb:45, s.88, h.no:163…)
DUADA ÜÇ DEFÂ TEKRAR
Abdullah (b. Mes’ûd) (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre; üç (defa) dua ve üç (defa) istiğfar etmek Rasûlullah (s.a.v.)’in hoşuna giderdi. (Ebû Dâvûd, Salât, 361)
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.