Özlenen Rehber Dergisi

105.Sayı

Evrâd-u Ezkâr - II

Eyüp ÖZBERK Özlenen Rehber Dergisi 105. Sayı
Evrâd’ın Mahiyet ve Çeşitleri:
Evrâd, kulun Rabbine yakınlık maksadıyla yerine getirmeyi kendine vazife edindiği her türlü nafile ibadetlerdir. Bu itibarla, Kur’ân ve Sünnet’te sarahaten emredilen ve tavsiye edilenler başta olmak üzere her türlü ibadet ve taat nevi vird edinilebilir.
Biz burada misal teşkil etmesi bakımından evrâdın içeriklerinden ve nevilerinden bazılarını zikredeceğiz:
Kur’ân-ı Kerim:
- Kur’ân’ın Vird edinilmesi:
’Herhangi bir vakitte (okunan) Kur’ân cüzlerinden her bir cüze vird ismi verilmiştir. (Allah yolunda sâlih) amel işleyen kimselerden, Kur’ân cüzlerinden evrâd edinenler vardır.’ (Ebû Tâlib el-Mekkî, Kûtu’l-Kulûb, Zikru Mâhiyetu’l-Virdi Li’l-Murîd, c.1, s.174)
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz, her gün Kur’ân-ı Kerim’den belirli bir miktar okurdu.
İbnü’l-Hâd’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Nâfi b. Cübeyr b. Mut’im bana: ’Kur’ân’ı kaç günde okuyorsun (hatmediyorsun)?’ diye sordu. (Ben): ’(Kur’ân’ı böyle) taksim ederek (okumuyorum).’ dedim. Bunun üzerine Nâfi bana şöyle dedi: ’(Kur’ân’ı böyle) taksim etmiyorum deme. Zira Rasûlullah (s.a.v.): ’Kur’ân’dan bir cüz (kısım) okudum.’ buyurdu.’ (Ebû Dâvûd, Şehru Ramadan, 9)
Sakîf Heyeti içinde Rasûlullah (s.a.v.)’ın huzuruna gelen Evs b. Huzeyfe (r.a.)’in anlattığına göre; Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz her gece yatsıdan sonra gelir ve ayaküstü durarak kendilerine sohbet ederdi. Bir gece her zaman geldiği vakitten geç geldi. ’Bu gece geç kaldın?’ dediklerinde Rasûlullah (s.a.v.): ’Kur’ân’dan (okuduğum) cüzüm aklıma geliverdi. Onu tamamlamadan gelmeyi istemedim.’ buyurdu. (Ebû Dâvûd, Şehru Ramadan, 9)
Sahâbe efendilerimiz de Rasûlullah (s.a.v.)’in sünnetine tabi olmuşlar ve her gün Kur’ân’dan belirli bir miktar okumaya devam etmişlerdir.
’Sahâbe (r.anhüm) içerisinde, virdinin çoğunluğunu Kur’an tilavetinin teşkil ettiği kimseler vardı. Onlardan bazısı bir günde Kur’ân’ı bir kere hatmederdi. Bazılarının ise, günde iki defa hatmettikleri rivayet edilmiştir. Onlardan bazısı da bir gün veya geceyi, bir tek âyeti tefekkür halinde, o âyeti tekrar ederek geçirirdi.’ (Bkz.; İmâm Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn, c.1, s.353)
Evs b. Huzeyfe (r.a.) şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in ashâbına, Kur’ân’ı nasıl hizblere (kısımlara) ayırdıklarını sordum. (Onlar cevaben): ’Üç, beş, yedi, dokuz, on bir, on üç, mufassalları da tek hizb (olarak).’ dediler. (Ebû Dâvûd, Şehru Ramadan, 9)
Bu rivayete göre sûrelerin günlere göre dağılışı şu şekildedir:
İlk gün: Üç sûre; Bakara, Âl-i İmran, Nisâ.
İkinci gün: Beş sûre; Mâide, En’âm, A’râf, Enfâl, Tevbe.
Üçüncü gün: Yedi sûre; Yûnus, Hûd, Yûsuf, Ra’d, İbrahim, Hicr, Nahl.
Dördüncü gün: Dokuz sûre; İsrâ, Kehf, Meryem, Tâhâ, Enbiyâ, Hac, Mü’minûn, Nûr, Furkan.
Beşinci gün: On bir sûre; Şuarâ, Neml, Kasas, Ankebût, Rûm, Lokman, Secde, Ahzâb, Sebe’, Fâtır, Yâsîn.
Altıncı gün: On üç sûre; Saffât, Sâd, Zümer, Mü’min, Fussilet, Şûrâ, Zuhruf, Duhân, Câsiye, Ahkâf, Muhammed, Feth, Hucurât.
Yedinci gün: Kâf sûresinden Kur’ân’ın sonuna kadar olan sûreler.
Hz. Osman (r.a.) Efendimiz’in ise kendine has bir taksimi vardı. O da Kur’ân-ı Kerim’i, haftanın yedi gününe bölmüş idi. (İmâm Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn, c.1, s.277)
Bu rivayetler gösteriyor ki, Sahâbeler her gün Kur’ân-ı Kerim tilavetiyle meşgul oluyor ve her hafta bu şekilde bir defa hatmediyorlardı.
Bu rivayetler Kur’ân-ı Kerim’i tilavetini devamlı olarak her gün belirli parçalara ayırmak suretiyle okumanın müstehap olduğuna ve kişinin kendisi için özel virdler tesbit edip bunlara devam etmesinin meşru oluşuna delildir.
Efendimiz (s.a.v.), her gün düzenli olarak Kur’ân tilavetinden takip ettiği virdinin yanı sıra her gece; Secde, Tebârake (Tirmizî, Fedâilu’l-Kur’ân, 9), Zümer, İsrâ, Müsebbihât (tesbihle başlayan sureler ki bunlar yedi tanedir: İsrâ, Hadîd, Haşr, Saf, Cum’a, Teğâbun, A’lâ) (Tirmizî, Deavât, 22) vb. bazı sûreleri okumadan uyumazlardı.
Bunun yanı sıra Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz, ’Namaz Tesbihâtı ve Kaynakları’ bölümünde de zikredeceğimiz gibi birçok sûre ve âyetlerin günün belirli vakitlerinde okunmasını tavsiye etmiş ve bunun faziletini bildirmiştir. Bunu ifade eden rivayetlerden bir kısmı şu şekildedir:
 Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Her kim sabaha erdiğinde ’Hâmim el-Mü’min’ sûresini baştan, إِلَيْهِ الْمَصِيرُ (İleyhi’l-masîr/Dönüş de ancak O’nadır, âyetin)e kadar ve Âyetu’l-Kürsî’yi okursa bu ikisi vesilesiyle akşama erinceye kadar muhafaza olunur. Her kim de bu ikisini akşama erdiğinde okursa onlar vesilesiyle sabaha erinceye kadar muhafaza edilir.’ (Tirmizî, Fedâilu’l-Kur’ân, 2)
 Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ’Her kim Cuma günü Kehf sûresini okursa onun için iki cuma arasında bir nur parlar.’ (Beyhakî, es-Sünenu’s-Suğrâ, Salât, 61)
Bir mü’min için en münasip olanı hiç şüphesiz Allah’ın kelamını okumaktır. Zira Kur’ân-ı Kerim’i, Allah (c.c.) tertip etmiştir. Allah ise kullarının halini ve ihtiyaçlarını en iyi bilendir. Bu manayı ifade eden bir hadis-i şerif şu şekildedir: Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Allah Azze ve Celle şöyle buyuruyor: Her kim ki Kur’ân (tilaveti) ve zikrim(le iştigali) onu, (ihtiyaçlarını) benden istemekten geri bırakırsa, ona, isteyenlere verdiğimden daha efdalini veririm. Allah’ın kelamının sair kelamlara olan üstünlüğü ise, Allah’ın mahlûkatına olan üstünlüğü gibidir.’ (Tirmizî, Fedâilu’l-Kur’ân, 25)
’Kur’an, manası düşünülerek okunduğu taktirde; duâ, tefekkür ve zikir faziletlerinin tamamını elde ettirir.’ (Bkz., İmâm Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn, c.1, s.441)
Abdullah b. Amr (r.anhumâ)’dan rivayet edildiğine göre; o Nebi (s.a.v.)’e, Kur’an kaç günde okunur (hatmedilir), diye sordu. (Rasûlullah): ’Kırk günde’ buyurdu. Sonra ’Bir ayda’ buyurdu. Sonra ’Yirmi (günde)’ buyurdu. Sonra ’Onbeş (günde)’ buyurdu. Sonra ’On (günde)’ buyurdu. Sonra ’Yedi günde’ buyurdu. Yedi (günden) aşağı inmedi. (Ebû Dâvûd, Şehru Ramadan, 9)
Dolayısıyla bir mü’min, Kur’ân-ı Kerim’den kendisine vird edinerek durum ve vaktine göre belirli gün aralıkları içerisinde onu hatmetmelidir.
İbn-i Abbâs (r.anhümâ)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Bir adam: ’Yâ Rasûlallah! Hangi amel Allah’a daha sevimlidir?’ dedi. (Rasûlullah): ’Yolculuğu bitirince tekrar yola başlayan.’ buyurdu. (Adam): ’Yolculuğu bitirince tekrar yola başlayan ne demektir?’ dedi. (Rasûlullah): ’Kur’ân’ı başından sonuna kadar okur, her bitirdikçe yeniden başlar.’ buyurdu. (Tirmizî, Kırâât, 11)
- Evrâd İçerisinde Kur’ân-ı Kerim’in yeri:
Bazı evrâdlar, Kur’ân-ı Kerim’den farklı âyetlerin bir araya getirilmesinden meydana gelmiştir. Enes (r.a.)’dan rivayet edilen ve haftanın günlerine göre tertip edilen vird (Bkz., Gümüşhânevî, Mecmûatu’l-Ahzâb, Şâzelî Cilti, s.207) ve Hz. Ali (k.v.)’nin rivayetiyle gelen Hz. Osman (r.a.)’ın ’Munâcâtu’l-Kur’ân’ı buna birer örnektir. (Gümüşhânevî, Mecmûatu’l-Ahzâb, Nakşıbendî Cilti, s.86)
Diğer virdlerin kahir ekseriyetinde ise, Kur’ân-ı Kerim’den aynı mana ve maksatlar veya muhtelif mana-maksatlara yönelik farklı âyetler bir arada ya da muhtelif yerlerde derc edilmiştir.
Esmâu’l-Hüsnâ:
Evrâdın müştemilatının en önemlilerinden birisi de Esmâu’l-Hüsna, yani Cenâb-ı Hakk’ın güzel isimleridir. Ebû Hureyre (r.a)’dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: ’Allah’ın yüzden bir eksik olarak doksan dokuz ismi vardır. Her kim onları sayarsa Cennet’e girer.’ (Buhârî, Şurût, 18)
Cenâb-ı Hakk (c.c.), kullarının kendisine güzel isimleriyle niyaz etmelerini bildirmiştir. ’En güzel isimler Allah’ındır. O’na o güzel isimleriyle dua edin…’ (el-A’râf, 7/180)
Bu nedenle Allah dostlarının evrâdları, özünü Allah’ın güzel isimlerinin teşkil ettiği Rablerine karşı niyaz ve yakarışlarıdır.
Salât ü Selâm:
Rasûlullah (s.a.v.)’e salât ü selam getirmek her mü’minin vazifesidir. Salavât getirmek öyle bir ameldir ki, kul bunu ihlâs ve teslimiyet ile yerine getirdiği zaman Allah (c.c.) ve Rasûlü’nün rızasına yol bulur, meleklerle beraber olur. Rabbimiz bir âyet-i kerimesinde şöyle buyurmuştur: ’Muhakkak ki Allah ve melekleri Peygamber’e çok salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle selam edin.’
Peygamberimizin ismi anıldıkça, okundukça, işitildikçe ve yazıldıkça O’na salâvat getirilir. Bunun yanı sıra bir mü’min, kendisi için belirli sayılarda salâvatı günlük olarak yapmak üzere vird edinebilir.
Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ’Kim bana bir defa salât getirirse, Allah da ona on salât getirir.’ (Müslim, Salât, 17)
Enes b. Mâlik (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Her kim bana bir (defa) salavât getirirse Allah ona on (defa) salât (rahmet, mağfiret) eyler. Her kim bana on (defa) salavât getirirse Allah ona yüz (defa) salât eyler. Her kim de bana yüz (defa) salavât getirirse Allah o kimsenin iki gözü arasına nifaktan berat ve ateşten berat yazar. Ve Allah onu, kıyamet günü şehitlerle beraber (Cennet’e) yerleştirir.’ (Taberânî, Evsat, c.5, s.252, h.no:7235)
Bu iki hadiste görüldüğü üzere Efendimiz (s.a.v.), kendisine salavât getirme hususunda belirli sayılara ve neticede elde edilecek fazilete işaret etmiştir. Bu nedenle her mü’min, gücü nispetinde salavât getirmeye ve bunu artırmaya ehemmiyet göstermelidir. Zira Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ’Kıyamet günü bana insanların en yakını, bana en çok salât edenidir.’ (Tirmizî, Salât, 240)
Rasûlullah (s.a.v.)’den rivayet edilen birçok salavât sığası vardır. Efendimiz’e bu sığalarla salavât getirilebileceği gibi Allah dostlarının tertip eyledikleri salavât sığaları da okunabilir. İçerisinde birçok salavât sığasının derlendiği meşhur kitaplar vardır. Bunlardan istifade edilebilir. Mübarek üstadımız Abdullah Fârukî el-Müceddidî (k.s.) tarafından büyüklerimize ait salavâtların derlendiği ’Salavât-ı Şerîfe-i Fârukîye’, Rasûlullah’a yakın olmayı arzulayanların istifade edebilecekleri güzide bir eserdir.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.