Özlenen Rehber Dergisi

101.Sayı

Ezan ve Kamet'te Uyulacak Sünnet ve Edepler Müezzini Takip - İı-

İKAMET
Ebû Ümâme (r.a)’den rivâyet edildiğine göre, Bilâl (r.a) ikamete başlayıp da ’Kad kâmeti’s-salâtü’ (cümlesini) söyleyince Nebi (s.a.v.): .’Ekâmehullahu ve edâmehâ / Allah onu sabit kılsın ve onu devam ettirsin’ buyurdu, ’Allah namaz kılmayı nasîb etsin ve onu devâm ettirsin’ derdi.’
İkametin diğer (ifade)lerinde ise ezan bahsindeki ömer (r.a.) hadisi(nde olduğu) gibi söyledi. (Ebû Dâvûd, Salât, 37)
İkameti işiten kimse hadîs-i şerîfte belirtildiği gibi icabet etmekle mükelleftir. Her ne kadar Hanefî uleması, ikamete icabetin gerekmediği görüşünü belirtiyorsa da, Şâfiî ve Hanbelî mezhebinin bu mevzudaki görüşleriyle de amel edilebilir. (Bkz., Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yay., c.2, s.347-348.)
İkametin harflerini belirtecek şekilde seri okunması sünnettir. İkamet getiren kişi, iki kelimeyi tek bir nefes ile birleştirerek son kelimeyi tek bir ses ile okur. Bunun dayandığı delil Câbir (r.a)’den rivayet edilen şu hadis-i şeriftir:
’Rasûlullah (s.a.v.) Bilâl’e (hitaben): ’Yâ Bilâl! Ezan okuduğun zaman ezanında terassül yap (yani ezanı ağır ağır, teenniyle oku). İkamet getirdiğin zaman ise hadr yap (yani peş peşe, seri bir şekilde oku). Ve ezanınla ikametin arasına; yemek yiyenin yemeğinden, içenin içmesinden, sıkışan kimsenin ihtiyacını gidermek için (helâya) girdiğinde (işinden) fâriğ olacağı (bir zaman) miktarı (fasıla) koy. Beni görünceye kadar da (ikamet veya namaz için) kalkmayın.’ buyurdu.’ (Tirmizî, Salât, 143)
Müezzin ’Hayye ale’s-salâh’ dediğinde ayağa kalkılır. Şâfiîlere göre ise cemaat ’Hayye ale’l-felâh’ta imam ayağa kalktıktan sonra ayağa kalkar.
EZAN SONUNDA OKUNACAK DUÂ
Ezandan sonra hadîs-i şerîfte bildirilen şu duâ okunur:
Câbir b. Abdillâh (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ’Her kim ezanı(n tamamını) işittiği zaman: ’Allâhümme Rabbe hâzihi’d-da’veti’t-tâmmeti, ve’s-salâti’l-kâimeti, âti Muhammedeni’l-vesîlete ve’l-fadîlete, ve’b’ashu mekâmen mahmûdeni’l-lezî veattehu / Ey bu tam davetin ve (kıyamete kadar) devam edecek olan namazın Rabbi, Allah’ım! Muhammed’e vesileyi, fazileti ver ve O’nu, kendisine vadettiğin ’Makâm-ı Mahmûd’a ulaştır.’ derse, kıyamet günü şefaatim ona vacip olur.’ (Buhârî, Ezân 8.)
Câbir b. Abdillâh (r.a.)’dan rivayet edilen diğer bir rivayette ise şu ilave vardır: ’…İnneke lâ tuhlifu’l-mîâd / Muhakkak ki Sen, vaate hulfetmezsin’ derse, şefaatim ona vacip olur.’
(Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, Salât, 64, c.1, s.603, h.no:1933)
İsrâ Sûresi yetmiş dokuzuncu âyet-i kerîmede de Makâm-ı Mahmûd’dan bahsedilmektedir. Makâm-ı Mahmûd’un şefaat makamı olduğuna dair tevil vardır.
EZAN, İKAMET ve İMAMLIĞI BİRLEŞTİRMEK
Ezanı okuyan kişinin, ikameti de okuması sünnettendir. Bunun dayanağı şu hadîs-i şerîftir:
Ziyâd b. el-Hâris es-Sudâî’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Sabah ezanının ilk (vakti) olunca -Nebi (s.a.v.)- bana emretti de ezan okudum. Akabinde: ’İkamet getireyim mi yâ Rasûlallah?’ demeye başladım. Bunun üzerine doğu tarafına, fecre bakmaya başladı ve (her seferinde) ’Hayır’ buyurdu. Nihayet fecr doğunca (bineğinden) indi, abdest bozdu, sonra bana doğru geldi ki Ashâbı da toplanmıştı. -Yani abdest aldı-. Bu sırada Bilâl ikamet getirmek istedi, (ancak) Allah’ın Nebisi (s.a.v.) ona: ’Muhakkak ki Sudâı’n kardeşi ezanı okudu. Her kim ezanı okursa ikameti de o getirir.’ buyurdu. (Ravi devamla) şöyle dedi: ’Bunun üzerine ikamet getirdim.’ (Ebû Dâvûd, Salât, 30)
Ezan ve imamet işini ayrı birer kişi üzerine almalı, bir kişi ezan okursa başka bir kişi imamet yapmalı ise de, Şâfiî mezhebinde, ehil olan kimsenin ezan ile ikameti ve imamlığı birleştirmesi de sünnettir. Bunun gibi Hanefîlere göre, imamlık edecek kimsenin müezzinlik de yapması en faziletlisidir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) ez-Ziyâ’da zikredildiğine göre bir yolculukta bizzat ezan okuyup ikamet getirmiş ve öğle namazını kıldırmıştır.
NAMAZ DIŞINDAKİ İŞLER İÇİN EZAN
Yangın ile savaş esnasında ve yolcunun arkasından ezan okumak menduptur.
Saralı ve sinir hastalığına yakalanmış kişi ile kızgınlık içinde bulunan hiddetlenmiş kişinin, huyu kötü olan insan ve hayvanların kulağına ezan okumak menduptur. (Bkz. Vehbe Zuhaylî, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, c.1, s.439)
EZAN OKUMADA RİÂYET EDİLECEK HUSUSLAR
Ezan okunurken iki kelime arasında durarak uzatmak, ezan ve ikamette kıbleye yönelmek sünnettir…
İmam gelmeden ikamet getirilmiş de olsa, cemaat oturarak imamı bekler.
Abdullah b. Ebî Katâde’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ’Namaz (için) ikamet getirildiği zaman beni görünceye kadar kalkmayın.’ (Buhârî, Ezân, 22)
’Hanefilere göre; Müezzin ’Hayye ale’l-felâh’ derken ayağa kalkılır. ’Kad kâmeti’s-salât’ denildiği anda imam namaza başlar, imam olan zat bu hareketiyle müezzini tasdik etmiş olur. Bununla beraber ikamet bittikten sonra da tekbir almasında bir beis yoktur. Hatta İmam Ebû Yûsuf’la diğer üç mezheb imamına göre uygun olan da budur. (Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yay., c.2, s.363-364)
Ayrıca ezan, mümkünse en yüksek bir yerde okunmalıdır. Zira Rasûl-i Ekrem Efendimiz Mekke’nin fethinde Kâbe’nin üzerine çıkıp ezan okumasını Hz. Bilâl-i Habeşî (r.a.)’e emretmiştir.
Ezan okunurken kıbleye dönülmelidir. Parmaklar kulaklara götürülmelidir. Ezan okuyan kişi kendisini yormadan sakin bir şekilde, vaktine göre bir makam içinde okumalıdır.
Yolculuk hâlinde dahi ezan okunur; ister cemaat olsun, isterse tek başına olsun.
EZANDAN SONRA
Ezandan sonra bütün vakitlerde ’es-Salâh! es-Salâh! Yâ musallîn’, ’Ey namaz kılanlar, namaza, namaza’ diye seslenerek teşvikte bulunmak müstehabdır. (Şurunbülâlî, Nûru’l-Îdâh, s.22)
Ezanla ikamet arasında bir miktar oturulur. Bu arada yemeğini yiyen yer bitirir; bir şey içecek olan da içer.
Ezan sesini duyar duymaz ara vermeden cemaate kalkmalıdır.
MÜEZZİNDE BULUMASI GEREKEN ÖZELLİKLER
Ezan okuyacak kişi oradaki insanların en takvalısı ve sesi en güzel olanı olmalıdır. Zira Allah’a ibadete insanlar çağırılırken hoş ve güzel bir sesle çağrılmalıdır. Hatta eğer ezan okuyan kişinin sesi güzel ise ve ezanı da güzel okursa başkalarının hidayetine dahi vesile olabilir.
Müezzin, ezan okuma işinde peşin dünya malı değil, âhiret mükafatı beklemelidir.
Ezan okumakla halkı, Yüce Hakk’ın taatine davet etmeyi niyetine almalıdır. Bu hâlinde müezzin, üzerinde bulunan emaneti yerine getirmek ister. Çünkü halkı Allah’a itaate çağırmak bir emanettir.
Ezan okumak için bir ücret şart koşulmamalıdır.
Müezzin ’Hayye ale’s-salâh’ dediği zaman, boynunu eğip yüzünü önce sağa, sonra sola çevirir. Kendisi dönmez. Ayakları olduğu yerde sabit kalır. Ancak minarede okuyorsa o zaman hâliyle döner.
Ezan okunurken cümleler arasında fâsıla verilir. İkamet okunurken böyle edilmez, çabuk okunur.
CUMANIN SÜNNETLERİ ve ÂDÂBI:
CUMA NAMAZINDAN ÖNCE GUSÜL
Cuma günleri gusletmek sünnettir. Şayet erken gusletmemişse camide daha temiz olmak için zevalden evvel cumaya giderken gusletmelidir. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ’Her Müslümanın cuma günleri şunları yapması gerekir: Gusül, güzel koku sürünme ve misvak kullanmak.’ (Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 34.)
Ebû Saîd (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in: ’Cuma günü gusletmek, misvaklanmak ve bulursa güzel koku sürünmek buluğa eren herkese vaciptir.’ buyurduğuna şehadet ederim. (Buhârî, Cumua, 3)
İmam Sühreverdî Avârifü’l-Maârif isimli eserinde misvak kullanmanın en faziletli olduğu zamanın, cuma günü gusül abdesti esnasında olduğunu beyan etmişlerdir.
VÜCUD-ELBİSE TEMİZLİĞİ ve GÜZEL KOKU
Cuma günü süslenmek müstehabdır. Bu da üç şey ile olur: Temiz elbise temizlik ve güzel koku. Temizlik; misvak kullanmak, tıraş olmak, tırnak, bıyık kesmek ve gusletmekle mümkündür. Güzel koku; erkekler için makul olan, kokusu hafif ve güzel olan kokulardır. Kadınlar ise dışarı çıkacakları zaman kesinlikle koku kullanmamalıdırlar.
Cuma günleri dışında da koku sürünmek sünnettir. Koku sürünmede sünnet ve edep şu şekildedir:
Koku, sol elin baş parmağının iç kısmına sürülür. Sağ elin şehâdet parmağıyla, sırasıyla önce sağ kaş, sol kaş, sağ ve sol bıyıklara, sakal ve saçlara sürülür. Bu esnada salavât-ı şerîfe getirmek çok faziletlidir. Kokuyu sol elin baş parmağının üzerine sürmek de sünnettir.
İmam Şâfiî Hazretleri; ’Elbisesi temiz olanın mihneti azalır, güzel koku süren kimsenin de aklı çoğalır’ buyurmuşlardır.
Elbiseye gelince; bunun da makbulü beyaz olanıdır. Zira Allah Teâlâ’nın en çok hoşuna giden elbise, beyaz elbisedir. Kırmızı, sarı gibi elbiseler giymemelidir. (İmâm Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn, c. 1, s. 493.)
CUMA GÜNÜ YAPILACAK TESBÎHAT
Cuma günü Peygamberimize bol salavat getirmek de müstehaptır. Cuma namazlarından sonra Allah’ı bolca zikretmek de müstehaptır.
Cuma namazını kıldıktan sonra Şâfiîlere göre yedi İhlâs, yedi Fâtiha, yedi Muavvizeteyn (Felâk ve Nâs) sûrelerini okumak da müstehaptır.
Cuma günü veya gecesi Sûre-i Kehf’i okumak sünnet-i müekkededir. Peygamber Efendimiz’in Cuma sabahında Lokman ve İnsan (Hel etâ ale’l-insân) sûrelerini okuduğu da rivayet edilmektedir. Ayrıca Yâsîn, Duhân ve Secde sûrelerini de okumaya gayret etmelidir. Cuma günü 1200 defa İhlâs Sûresini okumak da müstehaptır.
Salavât-ı Şerîfe-i Fârûkiyye’de yer alan Cuma günü virdlerini de ihmâl etmemelidir.
CUMA GÜNÜYLE İLGİLİ UMÛMÎ ÂDÂB
Cuma günü camiye erken gitmelidir. Bu ise müstehaptır. Camiye girerken, Cenâb-ı Hakk’a yakın kullardan olmak için dua etmelidir.
Camiye girişte insanların omuzlarına basıp önlerine geçmemelidir. Erken gitmek bu davranıştan uzak kalmayı temin eder.
Cemaati çiğneyip geçenler hakkında şiddetli vaîtler vardır. Sonradan gelen zatın, insanların omuzlarına basarak eziyet vermek suretiyle öne geçme hakkı yoktur. Fakat ilk gelenler ön safı doldurmaz ve ileride boşluk kalırsa o zaman sonradan gelenlerin omuzlarına tutunarak öne geçmek haklarıdır. Çünkü onlar fazilet mevkiini terk etmiş ve haklarını kaybetmişlerdir.
Mümkün olduğu kadar birinci safı tercih etmelidir.
İmam hutbeye çıkınca namazı ve konuşmayı keserek, ezana icabet ve hutbeyi dinlemekle meşgul olmalıdır.
Bilhassa bu günde sadaka vermek müstehaptır. Çünkü mükafatı iki kattır.
Cuma namazına az bir zaman kala, çok büyük bir mecburiyet yoksa, sefere çıkmamalıdır.
Cuma namazını kıldıktan sonra eğer imkân varsa, mescitte oturup Allah’ı zikretmeli, salâvat getirmeli, tefekkür etmelidir.
Cuma günü Sahâbe-i Kirâm cuma namazını kıldıktan sonra çarşı-pazarı bir defa dolaşır, tekrar câmiye geri döner, zikir ve ibâdetle meşgûl olurlardı. Bunun sebebi kendilerine sorulduğunda ’Rasûlullah (s.a.v)’in sünnet-i seniyyesi olduğu için biz de o’nun sünnetine tâbi oluyoruz’ derlerdi.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

1 kişi yorum yazdı.