Özlenen Rehber Dergisi

101.Sayı

Ramazan; Önü Rahmet, Ortası Mağfiret, Sonu Azaptan Kurtuluştur, Ramazan-ı Şerif

Dr. Celal Emanet Özlenen Rehber Dergisi 101. Sayı
’Ey insanlar! Sizi mübârek ve büyük bir ay gölgelemiştir. O, içinde bin aydan daha hayırlı bir gece bulunduran aydır. Allâh Teâlâ’nın oruç tutulmasını farz kıldığı, gecesinde ibâdet yapılmasını sevap kıldığı bir aydır. Kim bu ayda hayırlı bir amelle Allâh’a yakınlık gösterirse diğer aylardaki bir farzı yerine getirmiş gibi olur. Kim de bu ayda bir farz ameli yerine getirirse diğer aylardaki yetmiş farzı yerine getirmiş gibi olur. O, sabır ayıdır. Sabrın karşılığı da cennettir. Bu ay, başkalarının dert ve sıkıntısına ortak olma ayıdır. Bu, mü’minin rızkının artırıldığı bir aydır. Kim bu ayda bir oruçluya iftar verirse, bu onun günahlarının bağışlanmasına, cehennem azâbından kurtulmasına ve kendi mükâfâtından hiçbir şey eksilmeden bir oruç tutma sevâbına daha nâil olmasına vesîle olur.’
Bunun üzerine sahâbîler: ’Ya Rasûlallah! Hepimiz bir oruçluyu doyuracak kadar yiyeceğe sahip değiliz’ dediklerinde, Rasûlullah (s.a.s.): ’Kim bir oruçluyu bir hurma ile veya içecek su ile veya tadımlık bir süt ile iftar ettirirse, Allah ona bu sevâbı verir’ buyurdu ve sözlerine şöyle devam etti:
’Bu öyle bir aydır ki, önü rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem azabından kurtuluştur. Kim bu ayda, emrinde olan insanlara kolaylık gösterir de yüklerini hafifletirse, Allah onun günahlarını bağışlar ve onu cehennem azâbından âzâd eder. Bu ayda dört önemli hususa daha fazla riayet edin. Onlardan ikisi Allah’ın rızasını kazanmak için, diğer ikisi de kendilerinden hiçbir zaman uzakta kalamayacağınız şeylerdir. Kendileri ile Rabbinizin rızâsını kazanacağınız şeyler, bol bol kelime-i tevhîd getirip istiğfar etmeniz ve kendilerinden uzakta kalamayacağınız iki şey de Allah’tan daima cenneti talep etmeniz ve kendisi ile cehennem ateşinden muhafaza istemenizdir.
Kim bir oruçluyu iftarda su ile doyurursa, Allah Teâlâ da onu benim havuzumdan içirerek doyurur. Hattâ o, cennete girinceye kadar bir daha susuzluk çekmez.’ (Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, VIII, 477/23714)
Rasûlullah (s.a.s.) Efendimizin Şaban ayının son günlerinde irad ettiği bu hutbe Ramazan’ın kıymetini en güzel şekilde ifade etmektedir.
Ramazan ayına has olmak üzere müminlere farz kılınan oruç ibadetinde dikkat etmemiz gereken esasların başında riyâdan korunmak gelir. Gösterişten uzak, kalbî bir kıvâm ile edâ edilen oruç ibadeti, en fazîletli ibadetlerden birisi olarak kıyamette lehimize şehadet edecektir. Fakat dünyevî gâyelerle bulandırılmış, gıybet, nemime, gösteriş ve gafletle yaralanmış oruç ve namazlar hakkında Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır:
’Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan kendisine kuru bir açlıktan başka bir şey kalmaz! Geceleri nice namaz kılanlar vardır ki, namazlarından kendilerine kalan yalnızca uykusuzluktur.’ (İbn-i Mâce, Sıyâm, 21/1690)
Oruçtaki bu kalbî hassâsiyet, namazın da Hakk katında kabulü için zarûrîdir. Namaz kılarken kalbin riyâ ve ucuptan korunmasının lüzûmuna dâir Şeyh Sâdî’nin Gülistan adlı eserinde anlattığı şu hâtırası ne kadar ibretlidir:
’Çocukluğumda zühde, riyâzete, gece ibadetine çok düşkündüm. Bir gece babamın yanında oturuyordum. Bütün gece gözümü yummamış, Kur’ân-ı Kerîm’i elimden bırakmamıştım. Birtakım kimseler etrâfımızda uyuyorlardı. Babama:
’Şunların bir tanesi bile başını kaldırıp iki rekât teheccüd namazı kılmıyor; sanki ölü gibi uyuyorlar.’ dedim. Bu sözüm üzerine babam:
’Oğlum Sâdî! Başkalarının dedikodusunu edeceğine, keşke sen de onlar gibi uyusaydın! Zîrâ senin hor gördüklerin, şu anda ilâhî rahmetten mahrûmiyet içindelerse de, onlara Kirâmen Kâtibîn melekleri menfî bir şey yazmıyor. Senin amel defterine ise, din kardeşlerini küçük görme ve gıybet günahı yazıldı.’ karşılığını verdi.’
Bu meyanda Hz. Ali (r.a.) efendimizin şu uyarısı kulaklara küpe olacak mahiyettedir: ’Amelinizin kabulü için, amel işlemekten daha fazla ihtimam gösterin. Allah Teâlâ’nın, ’Allah ancak müttakilerden (ameli) kabul eder.’ (Mâide, 27) buyurduğunu görmez misiniz?’ (İbn Receb, Letâifu’l-Ma’ârif, 234-235)
Ramazan ayının kendi başına fazilete sahip bir ay olduğunu gösteren bir diğer husus; eğer Ramazan’ın hususiyeti oruçla doğrudan bağlantılı olsaydı, meşru mazeretleri sebebiyle oruç tutamayanların bu ayın feyiz ve bereketinden mahrum olmaları gerekirdi. Oysa bu durumdaki kimseler dahi Ramazan ayının evvelindeki rahmetten, ortasındaki mağfiretten ve sonundaki günahlardan kurtuluş müjdesinden mahrum bırakılmazlar.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.