Özlenen Rehber Dergisi

100.Sayı

Ramazan; Rahmet ve Mağfiret İklimi...

Mustafa ŞENTÜRK Özlenen Rehber Dergisi 100. Sayı
Cenâb-ı Hakk’ın kullarına ihsan buyurduğu eşsiz zaman dilimlerinden birisi de hiç kuşkusuz ramazan-ı şeriftir. Ramazan ayı, rahmet ve merhametin kulları çepeçevre sardığı, Hak katından kullar üzerine sonsuz nimetlerin ihsan edildiği müstesna zaman dilimidir.
Ramazan-ı şerif ayların efendisi (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, Sıyâm, 3, c.3, s.255, h.no:4775), gecesi ve gündüzü; oruç, Kur’an tilaveti, namaz, zekât, sadaka gibi Hak katında pek muteber ibadetlerle dolu olduğu lütf-ü ilâhî günleridir.
Bu denli kadri yüce ve kudsiyeti pek âlî olan manevi iklimden hakkıyla istifade edebilmek; evvelinde ve ahirinde bazı hususiyetlere dikkat etmek ve her şeyden önemlisi ramazan-ı şerifi Hakk’ın rızası istikametinde ihya edebilmek, üzerinde durulması gereken bazı önemli ayrıntıların farkına varmakla olabilir. Bilmeyenler anlayamaz ve anlayamayanlar da idrak edemez. Üzerimize güneşi doğmakta olan mübarek ramazan ayından istifademize bir nebze de olsa faydası olması duasıyla bu çalışmamızı yaptık. Rabbim niyet ve akıbetlerimizi hayreylesin. (Âmin)
Ramazan-ı Şerif’in Değer ve Kıymeti
Ramazan-ı şerif her bakımdan üstün faziletlerle dolu bir aydır. Önce bu ayın fazilet ve değerine dair rivayetlere bir göz atalım.
Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: ’Ramazan ayının ilk gecesi olunca şeytanlar ve cinlerin asileri zincire vurulur. Cehennemin kapıları kapatılır, ondan hiç bir kapı açılmaz. Cennet’in kapıları da açılır, ondan hiç bir kapı kapanmaz. Ve bir münadi (şöyle) nida eder: ’Ey hayır isteklisi (hayra) yönel, ey şer isteklisi, (kendini) tut. Allah tarafından cehennemden azat edilenler vardır’ Bu (nida veya azat, Ramazanın) her gecesi(nde) olur.’ (Tirmizî, Savm, 1; Nesâî, Sıyâm, 5)
Hadis-i şeriften de çok net anlaşıldığı gibi ramazan ayı insanların günah olarak nitelendirilen hususlara yönelmemeleri adına Cenâb-ı Hak tarafından şeytanların ve şerli olan cinlerin bukağılara vurulduğu günlerdir. Bu ay diğer ayların sahip olamadığı pek çok üstünlük ve fazileti içerisinde bulundurmaktadır ki gündüzünde oruçların tutulması, gecelerinde teravih ve sahurların idrak edilmesi, mukabelelerin okunup zekât ve fitrelerin insanları birbirlerine yaklaştırması bunlardan sadece birkaç tanesidir.
Ramazan Ayına Hazırlık

Ramazan ayı manevi hasat mevsimi olduğundan çiftçinin dünyadaki hasat mevsimine aylar öncesinden hazırlandığı gibi bir müslümanın da ramazan-ı şerife en azından üç aylar dâhilinde hazırlanması gerekir. Bu, sayılı günler olan ramazan günlerini boş geçirmemek adına bir usuldür. Peki, nasıl bir hazırlık yapmak istifade açısından güzel olur?
Öncelikle zihnî ve kalbî manada kendimizi ramazan ayına hazırlamalıyız. Bu noktada boş ve faydasız olan işleri terk etmek, günahlardan uzak durma gayretini biraz daha fazla sergileyebilmek, çarşı pazar gibi yerlerde günleri heba etmek yerine dini, ilmi çabaların içerisinde yer almak yapılabilecek işler arasında sayılabilir. Ayrıca yaz mevsiminin de ramazan ayı ile buluşmasını ramazan-ı şerif yönünde değerlendirip, yazın insanı sevk ettiği gaflet, rehavet ve özellikle de günah ortamlarına düşme tehlikesine karşı uyanık olmak da en baştan yapılması gerekenlerdendir.
Yine hazırlık mahiyetinde ve Sünnet’e ittiba noktasında özellikle şaban-ı şerif ayında oruçlar tutarak fizyolojik olarak da kendimizi ramazana ve oruca hazırlamaya gayret etmek faydalı olacaktır.
Ramazan Oruç Ayıdır
Ramazan ayı rahmet ve mağfiretin zirve yaptığı, kullara sayısız nimetlerin lütfedildiği, bağışlanma ve affolunma isteyenlere gecesi ve gündüzü büyük fırsatlar olan mübarek bir aydır. Oruç ise inanarak ve mükâfatını sadece Allah’tan umarak tutulduğunda kişinin geçmiş günahlarının affına vesile olabilecek derecede büyük bir ibadettir. (Buhârî, İman, 28)
Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: ’Oruç bir kalkandır. Şu halde (oruç tutan) kötü söz söylemesin ve (günah ve masiyet işleyerek) cahillik yapmasın. Şayet bir kimse kendisiyle döğüşmeye veya söğüşmeye kalkarsa (ona) iki defa: ’Muhakkak ben oruçluyum!’ desin. Canım elinde olan (Allah)’a yemin olsun, muhakkak ki oruçlunun ağzının kokusu, Allah Teâlâ katında misk kokusundan daha hoştur. (Allah Azze ve Celle şöyle buyurur): ’(Oruç tutan) yemesini, içmesini ve şehvetini benim için terk eder. Oruç benim içindir. Onun mükâfatını da ben veririm. Hâlbuki salih amelin (karşılığı en az) on misliyle karşılık görür. (Oruç ise bundan müstesnadır.)’ (Buhârî, Savm, 2)
Yine bu meyanda oruçluya verilen nimetlerden biriside şudur; Cennet’te Reyyan denilen bir kapı vardır. Oruç tutanlardan o kapıdan çağrılacaklardır. Kim gerçekten oruç tutanlardan ise o kapıdan Cennete girecektir. Kim de, o kapıdan girerse ebedi olarak susuzluk çekmeyecektir. (Buhârî, Savm, 4; Müslim, Sıyam, 30; Nesâî, Sıyâm, 43) Oruçlunun iki sevinç zamanı vardır; Birincisi iftar ettiği an diğeri Cennet’te Rabbiyle karşılaştığı andır. (Buhârî, Tevhîd 35)
Oruçta insanı kötülüklere karşı koruyacak kalkan (Buhârî, Savm, 2) olma vasfı vardır. Oruç tutan kişinin elini, dilini, gözünü hâsılı bütün azalarını haramlardan ve günahlardan beri tutması lazımdır. Bu nokta ile alakalı olarak Rasûlullah (s.a.s.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: ’Her kim yalan söylemeyi ve onunla amel etmeyi bırakmazsa, Allah’ın o kimsenin yemesini içmesini bırakmasına hiçbir ihtiyacı yoktur.’ (Buhârî, Savm, 8)
İftarda Acele Etmek
Ramazan günleri oruç tutanların iftar etmede aceleci davranmaları Sünnet’e uygun hareketlerdendir. İbn-i abbâs (r.anhümâ)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Allah’ın Nebisi (s.a.s.)’i şöyle buyururken işittim: ’Biz Peygamberler topluluğu; iftarımızı (açmakta) acele etmek, sahurumuzu geciktirmek ve namazda sağ (el)lerimizi sol (el)lerimiz üzerine koymakla emrolunduk.’ (Taberânî, Kebîr, c.5, s.331, h.no:11323)
Rasûlullah (s.a.s.) Efendimiz de konuyla ilgili olarak şöyle buyurmuşlardır: ’İnsanlar, (vakti girdikten sonra) iftar açmakta acele ettikleri sürece hayır üzere olmaya devam ederler.’ (Buhârî, Savm, 45)
Burada acele etmek kelimesinin yanlış anlaşılmaması gerekir. Acele etmek demek iftar vakti girdi mi girmedi mi bilmeden orucu açmak demek değildir.
Rasûlullah (s.a.s), iftar ettiği zaman şu duayı okurdu: "Allâhümme leke sumtü ve alâ rızgike eftartü / Allah’ım! (Sadece) Senin için oruç tuttum ve senin rızkınla iftar ettim.’ (Ebû Dâvûd, Sıyâm, 22)
Ramazan günlerini ihya sadedinde yapılması faydalı olacak hasletlerden bir diğeri de ihtiyaç sahiplerine, eş dost ve akrabalara, komşulara iftarlar vermek, onların oruçlarını açmalarına sebep olmaktır. Bu noktada Rasûlullah (s.a.s.) Efendimiz şöyle buyurdular: ’Her kim bir oruçluya iftar (yemeği) verirse, kendisi için onun sevabının bir misli (sevap) vardır. Üstelik oruçlunun sevabından hiçbir şey eksilmez.’ (Tirmizî, Savm, 82)
Yine Ramazan günlerinde sünnet olan bir başka husus da oruç açma eyleminin yapılma şeklidir. Enes b. Malik (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: ’Sizden biri oruçlu olduğu zaman hurma ile iftar etsin. Hurma bulamazsa su ile (iftar etsin). Zira su temizleyicidir.’ (Ebû Dâvûd, Sıyâm, 21)
Sahuru Geciktirmek
Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerim’de ’...Fecrin beyaz ipliği (aydınlığı) siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilecek hale gelinceye kadar yiyip içiniz; sonra akşama kadar orucu tamamlayınız...’ (Bakara, 2/187) buyurarak sahur yemeğine ve orucun başlama anı olan imsak vaktine dikkat çekmektedir. Ramazan ayında sahur yemeği yemek Rasûlullah (s.a.s.) Efendimizin sünnetlerindendir. Sahur yemeği ile alakalı olarak Rasûlullah (s.a.s.) buyurmuştur: ’Sahur yemeği yiyiniz. Zira sahur yemeğinde bereket vardır.’ (Buhârî, Savm, 20) Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: ’Sahur yemeği berekettir, şu halde onu bırakmayın, birinizin sudan bir yudum içmesi ile de olsa! Zira Allah Azze ve Celle ve melekleri, sahur yemeği yiyenlere salât ederler.’ (Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.17, s.150, h.no:11086) ’Gündüzün orucu için seher (vakti yenen sahur) yemeğinden, gece ibadeti için de öğle uykusundan yardım alınız.’ (İbn-i Mâce, Sıyâm, 22) ’Bizim orucumuzla Ehl-i Kitab’ın orucu arasındaki fark; sahur yemeğidir.’ (Müslim, Sıyâm, 9)
Ramazan ayında oruç tutanların iftarda acele etmeleri ne kadar Sünnet’e uygun bir davranış ise sahurdaki yemeği ertelemek, geciktirmek de o denli Sünnet’e uygundur. Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivayet edildiğine göre; ’Allah’ın Nebisi (s.a.s.) ile Zeyd b. Sabit sahur yaptılar. Sahurlarını bitirince Allah’ın Nebisi (s.a.s.) namaza kalktı ve namaz kıldı.’ Enes’e dedik ki: ’Sahurlarını bitirmeleri ile (sabah) namazına girmeleri arasında ne kadar (zaman) vardı?’ (Enes): ’Kişinin elli âyet okuyacağı (zaman) kadar.’ dedi. (Buhârî, Mevâkîtu’s-Salât, 27)
Ramazan Gecelerini İhya Etmek

Ramazan ayında fazilet açısından son derece kıymete haiz zaman dilimlerinden birisi de gecelerdir. Geceleri ihya etmek ve özellikle de teravih namazları ile teheccüde özen göstermek kuşkusuz çok kıymetlidir. Zira gece namazı salihliğin şartıdır. Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: ’Her kim inanarak ve sevabını yalnızca Allah’tan umarak Ramazan (gecelerini) ihya ederse geçmiş günahları bağışlanır.’ (Buhârî, Îmân 27)
Müslüman, hayatı istikamet üzere yaşayabilme adına gece ibadetine dikkat etmeyi kendisine şiar edinmelidir. Hiç değilse ramazan gecelerinde sahura kalktığında abdest alarak namaz kılmayı, Kur’ân-ı Kerim okumayı, tesbihat ve zikrullah ile meşgul olmayı ’Ramazan gecelerini ihya’ adına yapmalı, yapmaya gayret etmeli.
Ramazan ve Zekât
Zekât Kur’ân-ı Kerim’de Cenâb-ı Hakk’ın mümin kullarına farz kıldığı ibadetlerden birisidir. Kur’an zekât vermeyi mümin olmanın vasıflarından saymıştır. (Mü’minûn, 23/1-4) Yine Kur’an zekât verenlerin hidayet ve müjdeye (Lokman, 31/3-4) bunun yanında da Hakk’ın rahmetine mazhar kullar olacaklarını (A’raf, 7/156) ifade buyurmuştur.
Enes (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Nebi (s.a.s.)’e; Ramazan (orucun)dan sonra hangi oruç daha faziletlidir, (diye) soruldu. (Rasûlullah): ’Ramazan’ı tazim için Şaban (ayında tutulan oruç).’ buyurdu. ’Hangi sadaka daha faziletlidir?’dendi. (Rasûlullah): ’Ramazan’da (verilen) sadaka.’ buyurdu. (Tirmizî, Zekât, 28)
Müslüman fitre, sadaka, zekât gibi hasletlerle on bir ayın sultanı olan ramazan-ı şerifi ihya noktasında elinden geleni yapmaya gayret etmelidir. Çünkü bu ayda yapılan iyilikler on katı ile mükâfatlandırılmaktadır.
Ramazan Ayı Kur’an Ayıdır
Ramazan ayının önemli bir kıymete haiz vasfı da Kur’ân-ı Kerim’in kendisinde indirilmeye başlanmış olmasıdır. Bu hakikat Kur’ân-ı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir. ’Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır...’ (Bakara, 2/185)
Mevzu sadedinde Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır: ’Kur’ân’ı okuyunuz! Zira O, ashâbına (yani kendisini okuyanlara) kıyamet günü şefaatçi olarak gelir.’ (Müslim, Salâtu’l-Müsâfirîne ve Kasruhâ, 42) ’Ümmetimin ibadetinin en faziletlisi Kur’an tilavetidir.’ (Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru’l-Usûl, 253. Asıl, s.332) ’Muhakkak ki Allah Teâlâ, Kur’ân’ı ezberleyen (hükümlerini kavrayan ve onlarla amel eden) kalbe azap etmez.’ (Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru’l-Usûl, 253. Asıl, s.333)
Ramazan Ahlakı; İtikâf
Lügatte; bir yerde bekleme, durma ve kendini orada hapsetme manasına gelir. Istılahta ise; akıl bâliğ veya temyiz kudretine sahip bir müslümanın beş vakit namaz kılınan bir mescitte ibadet niyetiyle bir süre durması anlamına gelen itikâf, Kur’an ve Sünnet’le sabittir. Kur’an’da ramazan ayından söz edilirken; "... itikâfta iken de hanımlarınıza yaklaşmayın..." (Bakara, 2/ 187) buyrulur. Başka bir âyette itikâf ibadetinin daha önceki zamanlarda da yapıldığına işaret edilir (bkz. Bakara, 2/125). Peygamber (s.a.s.)’in özellikle ramazan içinde ve ramazanın son on gününde itikâf yaptığını bildiren çeşitli hadis-i şerifler vardır. Mesela Hz. Âişe (r.anha)’nin şöyle dediği nakledilmiştir: Nebi (s.a.s.), Allah onu vefat ettirinceye kadar Ramazan’dan son on günde itikâfa girerdi. (İrtihal eyleyince), O’nun ardından zevceleri itikâfa girdiler. (Buhârî, İ’tikâf 1)
Yine mevzu dâhilinde Ebu Hureyre (r.a.) Peygamber (s.a.s.) her ramazanda on gün i’tikâfa girerdi. Vefat ettiği yılda ise yirmi gün i’tikâfa girdi diye rivayette bulunmuşlardır. (Buharî, İ’tikâf, 17)
Bizlere düşen özellikle vakti ve imkânı olanların bu ibadeti Efendimiz (s.a.s) in bu sünnetini yaşatmaya çalışmak ve itikâf ibadetinin bereketinden istifade etmek olmalıdır. Hiç değilse beş vakit namazlarımızı cami ve mescitlerde kılmaya çalışmak ve ramazan ayında cami ve mescitlere girerken kısa süreliğine de olsa itikâf niyetini kalbinde bulundurmak ve camilerde malayani dediğimiz işlerden beri durmak bu rahmetten istifadeyi kolaylaştıracak unsurlardandır.
Ramazan Ayında Bir Gece; Kadir Gecesi
Kur’ân-ı Kerim’de ismi zikredilen tek gece Kadir Gecesi’dir. Bu gece ve bu gecede yapılan ibadet ve taatler, içerisinde Kadir Gecesi bulunmayan bin aydan daha faziletli ve daha sevimlidir.
Bu gerçek Kur’ân-ı Kerim’de şöyle dillendirilmektedir: ’Şüphesiz, biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir Gecesi’nin ne olduğunu sen ne bileceksin! Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.’ (Kadir, 97/1-5)
Peygamber (s.a.s.) Efendimiz şöyle buyurdular; ’Her kim inanarak ve sevabını Allah’tan umarak Kadir gecesini ihya ederse geçmiş günahları bağışlanır.’ (Buharî, Fadlu Leyleti’l-Kadr, 1)
Sonuç;
Bütün bu söylenenlerin nihayetinde ramazan-ı şerif’i idrak ve ihya edebilmek için her zaman olduğu gibi Kur’an ve Sünnet’e başvurmalı ve Efendimiz (s.a.s.)’in ihya ettiği ramazanlar gibi ramazanımızı ihya edip, üzerimizden ’razı olmuş’ bir şekilde gitmesini sağlamalıyız. En azından o mübarek günlerin geldiğinin farkına vararak eskiden dikkat etmediğimiz inceliklere dikkat etmeli, günah ve haramlara karşı biraz daha temkinli, takvaya biraz daha gayret edenlerden olmalıyız. Eskiye nazaran daha fazla ibadet ve taat ile meşgul olmak, özellikle Kur’ân-ı Kerim’i kâmil manada anlamaya çaba sarf etmek, akraba eş-dost, komşu gibi sılay-ı rahim olan hasletleri canlı tutmak yine ramazan-ı şerifi ihya mahiyetinde yapılabilecek hasletlerdendir.
Oruç bizi hizaya getiren, getirmesi gereken büyük bir ibadettir. Nefisler oruçla terbiye olunur. İradenin değeri oruçla ortaya çıkar. Bencillik, hırs, dünyaya tamah gibi onlarca su-i ahlak hep oruçla törpülenir, istikamet çizgisine getirilir. Oruç bize yardımlaşmayı öğreten, paylaşmanın nasıl lezzetli bir olgu olduğunu hatırlatan, yüreklerin kurumuş ya da kurumaya yüz tutmuş merhamet çınarını yeşerten bir okuldur.
Ramazanlarımızın kulluk bayramına, oruçlarımızın ümmet olma nimetine mazhar olması duasıyla…
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.