NAMAZLARDAN SONRA YAPILAN SÜNNETLER
Namaz bitiminde yapılacak zikir ve hatimlere iştirâk etmelidir.
a) Sabah ve Akşam Namazlarından Sonra Yapılan Sünnetler:
Ebû Hureyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v) sabah namazının iki rekât (sünnet)inde ’Gul yâ eyyuhe’l-kâfirûn’ (Kâfirûn) ve ’Gul huvallâhu ehad’ (İhlâs (sûrelerini) okudu. (Müslim, Salâtu’l-Müsâfirîn ve Kasrihâ, 14)
Cumhûr-ı ulemânın görüşüne göre; sabah namazının birinci rekâtında Fâtiha’dan sonra Kâfirûn Sûresi’ni, ikinci rekâtında da İhlâs Sûresi’ni okumak müstehabdır. Hanefî mezhebinin meşhur fıkıh kitaplarından biri olan el-Bahru’r-Râik isimli eserde deniliyor ki:
’Sabah namazının iki rekât sünnetinde unutulmaması gereken üç sünnet vardır:
a) Birinci rekâtında Kâfirûn; ikinci rekâtında İhlâs Sûresi’ni okumak.
b) Evde kılmak.
c) Bu iki rekâtı vaktin başlangıcında kılmak.’ (Sünen-i Ebû Dâvûd Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları, 4/504)
Yine Ebû Hureyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Sizden biri sabah (namazın)dan önce iki rekat (sünnet)i kılınca sağ (taraf)ı üzerine uzansın.’ (Ebû Dâvûd, Salât, Tefrî’ Ebvâb Salâti’s-Sefer, 293)
Bu hususla ilgili Hz. Âişe (r.anhâ)’nın rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte Rasûl-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’in, sabâh namazının iki rekât (sünnet)ini kılınca sağ tarafı üzerine uzandığını zikretmiştir. (Buhârî, Teheccüd, 23)
Sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar bağdaş kurup Cenâb-ı Allah’ı zikretmek de sünnettir. Câbir b. Semûre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: ’Nebi (s.a.v.), sabah namazını kılınca, (namaz kıldığı) yerinde güneş doğup (yükselerek) beyazlaşıncaya kadar bağdaş kurar (ve zikirle meşgul olurdu). (Ebû Dâvûd, Edeb, 28)
Sabah namazını kıldıktan sonra;
’Sübhânallâhi’l-Azîm ve bi-hamdihî’ zikrini söylemek çok fazîletlidir.
Hz. Peygamber (s.a.v); ’Ey Kabîsa! Sabah namazını kılınca üç (defa): ’Subhânallâhi’l-Azîm ve bihamdihî’ de. (Bunu söylersen) körlükten, cüzzamdan ve felçten şifa bulursun…’ buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, s.1510, h.no:20878)
İbn-i Abbâs (r.anhümâ)’dan rivayet edildiğine göre o, şöyle haber vermiştir: ’İnsanlar farz namazdan çıkınca (bitirince) yüksek sesle zikretmek Nebi (s.a.v.)’in zamanında var idi.’ (Yine aynı senedle) İbn Abbâs şöyle dedi: ’Ben bunu işittiğim zaman, bununla (zikir seslerinin yükselmesiyle) insanların namazdan çıktıklarını bilirdim.’ (Buhârî, Ezân 155)
Görüldüğü gibi Rasûlullah (s.a.v) devrinde namazdan sonra cehrî olarak zikir yapılmıştır. Bunun aksini iddiâ edenler ve buna ’Sünnet değildir’ diyenler yanılmaktadırlar. Bu husûsu delilleriyle ortaya koyduktan sonra da îtirazlarını sürdürenler Rasûlullah (s.a.v)’e karşı harp îlân ettiklerinin farkına varmalıdırlar. Çünkü Rasûlullah (s.a.v)’in hayâtı vahyin bir netîcesidir.
Zîrâ âyet-i kerîmede; ’O, hevadan konuşmaz. O ancak kendisine vahyedilen bir vahiydir.’ (Necm Sûresi, 53/3-4) buyurulmuştur.
Sabah ve akşam namazının farzını bitirip selâm verdikten sonra kıbleden dönmeden 10 defâ;
’Lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh. Lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in Kadîr’ demelidir. Ebû Ayyaş (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ’Her kim sabaha erdiğinde ’Lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh, lehu’l-mulku ve lehu’l-hamdu ve huve alâ külli şey’in kadîr/Allah’tan başka ilah yoktur, O tektir, O’nun ortağı yoktur. Mülk onundur, hamd de O’na mahsustur ve O herşeye kadirdir.’ derse, (bu), onun için (sevap bakımından) İsmail’in evladından bir köle azat etmeye denk olur ve o kimse için on iyilik (sevabı) yazılır, on (küçük) günahı silinir, on derece yükseltilir. Akşama erinceye kadar şeytandan muhafaza içerisinde olur. Şayet bu (zikri) akşama erince söylerse onun için bunun aynısı sabaha erinceye kadar olur.’ (Ebû Dâvûd, Edeb, 110)
Sonra avuç içleri yere bakacak şekilde eller semâya kaldırılır, yedi defâ; ’Allâhümme ecirnî mine’n-nâr’ denir.
Bu hadîs et-Tâc isimli eserde de vârid olmuştur. Sekizincide ise; ’Allâhümme ecirnî ve ecirnâ mine’n-nâri cenneti’l-ebrâr, yâ Azîzü yâ Gaffâr, yâ Kerîmü yâ Settâr’ demelidir.
Şâyet namaz cemâatle kılınmışsa; ’Allâhümme ecirnâ mine’n-nâr’ denir.
Ferden kılınıyorsa; ’Allâhümme ecirnî mine’n-nâr’ denir.
Rasûlullah (s.a.v) sabâhı kıldığında konuşmadan önce yedi defâ; ’Allâhümme ecirnî mine’n-nâr’ ’Allahım beni ateşten koru’ diye de buyururdu. Akşamı kıldığında da konuşmadan önce yedi defâ; ’Allâhümme ecirnî mine’n-nâr’ ’Allah’ım, beni ateşten koru’ derdi.
Müslim b. Haris et-Temîmî (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.) kendisine gizlice şöyle buyurmuştur: ’Akşam namazından çıktığında yedi defa: ’Allâhumme ecirnî minennâri/Allahım! Beni cehennemden kurtar.’ de. (Şayet) sen bunu der, sonra o gecende ölürsen senin için (cehennemden) kurtuluş yazılır. Sabah namazını kıldığında da aynı şekilde söyle. (Şayet) sen o gününde ölürsen senin için (cehennemden) kurtuluş yazılır.’ (Ebû Dâvûd, Edeb 110)
Bundan sonra yedi defâ; ’Allâhümme’dhilne’l-Cenneh’, sekizincide ise; ’Allâhümme’dhilne’l-cennete maa’l-ebrâr, yâ Azîz yâ Gaffâr, yâ Kerîm yâ Settâr’ denir.
Sonra eller yere indirilir. Üç defâ ’Estağfirullah’ zikri söylenir.
Ondan sonra da; ’Allâhümme ente’s-selâmü ve minke’s-selâm, tebârakte yâ Ze’l-Celâli ve’l-İkrâm’ denir.
Sonra Peygamber (s.a.v) Efendimiz’e salavât-ı şerîfe getirilir. Akabinde; ’Subhânallâhi ve’l-hamdülillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-Aliyyi’l-Azîm’ denir.
Önce sırasıyla her birisinin başında Besmele çekerek Fâtiha, Âyete’l-Kürsî, Bakara Sûresi’nin son iki âyeti (Âmene’r-Rasûlü...), Âl-i İmrân Sûresi 18. ve 19. âyetleri (Şehidallâhu...), Âl-i İmrân Sûresi 26.ve 27. âyetler (Kulillâhümme), İhlâs, Felâk ve Nâs sûreleri okunur.
Ebû Ümâme (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Her kim her farz namazın akabinde Âyetu’l-Kursî’yi okursa, o kimseyi ölmesinden başka (hiçbir şey) cennete girmekten alıkoyamaz.’ (Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ, Amelu’l-Yevmi ve’l-Leyleti, 41, c.9, s.44 h.no:9848)
Muhammed b. İbrâhîm, hadisinde: ’Ve ’Gul huvallâhu ehad (yani; ve İhlâs sûresini okursa)’ eklemiştir. (Taberânî, Kebîr, c.4, s.260, h.no:7408)
Ayrıca Ukbe (r.a) demiştir ki; ’Rasûlullah (s.a.v.) bana, her namazın akabinde Muavvizât’ı (Felak ve Nâs sûrelerini) okumamı emretti.’ (Tirmizî, Fedâilu’l-Kur’ân 13; Nesâî, Sehv 80)
b) Namazlardan Sonra Duâ
Namazlardan sonra duâ etmek ve bu duâyı uzun yapmak sünnettir. Peygamber (s.a.v) Efendimiz duânın başlangıcında; ’Sübhâne Rabbiye’l-Aliyyi’l-A’le’l-Vehhâb’ (Hâkim, Müstedrek, Dua-Tekbîr-Tehlîl-Tesbîh-Zikr 35; Ahmed b. Hanbel, Müsned, s.1181, h.no:16663) derdi.
Duâ ederken bâzen ellerini omuzlarına kadar kaldırır, koltuklarının beyaz kısmı görülürdü. Bu esnâda avuç içleri gökyüzüne dönük bir vaziyette olmalıdır.
’İbn-i Abbâs (r.anhümâ)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: ’İsteme(nin yani duanın edebi), ellerini iki omzunun hizasına veya onlara yakın (bir şekilde) kaldırmandır. İstiğfar(ın edebi), bir parmakla (yani işaret parmağınla) işaret etmendir. (Hoş olmayan bir şeyin defi için) tazarruda bulunmanın (edebi), iki elini iyice uzatman (yani kaldırmandır).’ (Ebû Dâvûd, Salât, 358)
Duâya önce hamd ve salât ile başlamalıdır. Hamd ve salât ile başlanmayan işte hayır yoktur. Hamd ve salât şöyle ifâde edilir.
’Elhamdülillâhi Rabbi’l-Âlemîn ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ Rasûlinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn.’
Fedâle b. Ubeyd (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), mescitte oturuyorken (içeri) bir adam girdi, namaz kıldı ve: ’Allah’ım beni bağışla, bana merhamet et.’ dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): ’Ey namaz kılan, acele ettin! Namaz kılıp oturduğun vakit Allah’a layık olduğu şekilde hamdet ve bana salâvat getir, sonra O’na dua et.’ (Ravi) dedi ki: Bundan sonra diğer bir kimse namaz kıldı. Allah’a hamdetti ve Nebi (s.a.v.)’e salâvat getirdi. Nebi (s.a.v.) ona: ’Ey namaz kılan! Dua et, kabul edilsin.’ buyurdu. (Tirmizî, Daavât 66)
Duâda şu lafızların kullanılması, duânın kabûlüne vesîle olur: Üç defâ ’Yâ Erhame’r-Râhimîn’, bir defâ, ’ey Azamet ve İhsan Sâhibi’, üç defâ da; ’Yâ Rabbi’ demelidir.
Ebû Ümâme (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Muhakkak ki Allah’ın; ’Yâ Erhame’r-Râhimîn/Ey merhametlilerin en merhametlisi’ diyen kimse için vekil kıldığı bir meleği vardır. Her kim bunu üç (defa) söylerse, melek: ’Muhakkak ki merhametlilerin en merhametlisi (olan Allah), sana yöneldi, şu halde (dilediğini O’ndan) iste.’ der.’ (Hâkim, Müstedrek Ale’s-Sahîhayn, Dua-Tekbîr-Tehlîl-Tesbîh-Zikr, 196, c.1, s.728, h.no:1996)
Muaz b. Cebel (r.a) der ki: ’Rasûlullah (s.a.v): ’Yâ ze’l-celâli ve’l-ikrâm/Ey celal ve ikram sahibi’ diyen bir adamı işitti de (ona hitaben): ’Muhakkak ki sana icabet edilmiştir, (dilediğini O’ndan) iste!’ buyurdu. (Tirmizî, Deavât, 94)
Âişe (r.anhâ)’dan rivayet edildiğine göre; Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ’Kul dört (defa) ’Yâ Rabbi! Yâ Rabbi!’ dediği zaman Allah Tebârake ve Teâlâ: ’Söyle kulum, iste, (dilediğin şey) sana verilecek’ buyurur.’ (Bezzâr, Müsned –el-Bahru’z-Zehhâr-, c.18, s.130, h.no:90)
Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in en çok yaptığı duâlar şunlardır:
’Allâhümme innî es’elüke’l-hüdâ ve’t-tükâ ve’l-afâfe ve’l-ğınâ.’ (Müslim, Zikr-Dua-Tevbe-İstiğfâr, 18)
’Rabbenâ âtinâ fi’d-dünyâ haseneten ve fi’l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe’n-nâr.’ (Buhârî, Deavât 55)
’Rabbena’ğfir lî ve li-vâlideyye ve li’l-mü’minîne yevme yekûmu’l-hisâb’ duâsını da yukarıdaki duâya eklemelidir.
Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Sizden biri, teşehhüt (için oturduğu) zaman (selam vermeden önce) dört şeyden: ’Allâhümme innî eûzu bike min azâbi cehenneme, ve min azâbi’l-kabr, ve min fitneti’l-mahyâ ve’l-memât, ve min şerri fitneti’l-Mesîhi’d-Deccâl/Allah’ım! Cehennem azabından, kabir azabından, hayatın ve ölümün fitnesinden ve Mesîh-i Deccâl’in şerrinden sana sığınırım’ diyerek Allah’a sığınsın.’ (Müslim, Mesâcid Ve Mevâdiu’s-Salat, 25)
’Allâhümme innî eûzü bike mine’l-erbai min ilmin lâ yenfeu ve min kalbin lâ yahşe’u ve min nefsin lâ teşbe’u ve min duâin lâ yüsme’u.’ (Nesâî, İstiâze, 18)
Peygamber (s.a.v) iki secde arasındaki oturuşta; ’Ey Rabbim, bana mağfiret eyle. Ey Rabbim, bana mağfiret eyle.’ ’Rabbiğfir lî, Rabbiğfir lî’ buyurdular. (Nesâî, Tatbîk, 87)
Muaz b. Cebel (r.a.)’den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.), onun elini tuttu ve şöyle buyurdu: ’Ey Muâz! Vallahi muhakkak ki ben seni seviyorum. Vallahi muhakkak ki ben seni seviyorum.’ (Rasûlullah devamla): ’Sana (bir şey) tavsiye edeyim, (onu) her (farz) namazın sonunda (okumayı), katiyyen terk etme: ’Allah’ım! Seni zikretmekte, sana şükretmekte ve sana güzelce ibadet etmekte bana yardım et!’ dersin.’ buyurdu. (Ebû Dâvûd, Salât 361)
Ebû Ümâme (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ’Her kim her farz namazın akabinde: ’Allâhümme a’ti Muhammedeni’l-vesîlete. Allâhümmec’alhu fi’l-mustafeyni suhbetehû, ve fi’l-âllîne derecetehû, ve fi’l-mukarrabîne zikrahû/Allah’ım! Muhammed’e vesile’yi ver. Allah’ım! O’nu; arkadaşlığı seçilmişler arasında, derecesi yücelerde, zikri ise mukarrebler arasında olan kıl.’ Her kim bunu her namazın akabinde söylerse (kendisine) şefaat (etmemi) benim üzerime vacip kılmış olur, cennet(e girmek) de ona vacip olur.’ (İbn-i Sinnî, Amelu’l-Yevmi ve’l-Leyle, s.68,h.no:132)
Duâda Peygamber Efendimiz’i, diğer peygamberleri, sahâbîleri ve sâlihleri vesîle etmelidir.
Duâda gözlerin semâya dikilmesi men edilmiştir.
Yapılan duâya âmîn demek sünnet olduğu gibi duânın edeblerindendir.
Duâ eden kimse en efdal vakitlerde duâ etmelidir. Bu sebeple, ezan ile kâmet arası ve akşam ezânına 10-15 dakîka kala duâ etmelidir. Yine secdede ve iki secde arasında duâyı da ganîmet bilmelidir.
Namazın Sünnet ve Edebleri;
Özlenen Rehber Dergisi 95. Sayı
1 kişi yorum yazdı.