Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) Dilinden Dualar
Özlenen Rehber Dergisi 92. Sayı
اَللَّهُمَّ إِنَّا نَعُوذُ بِكَ مِنْ أَنْ نُشْرِكَ بِكَ شَيْئًا نَعْلَمُهُ، وَنَسْتَغْفِرُكَ لِمَا لاَ نَعْلَمُهُ
Kâhiloğullarından Abû Ali şöyle rivayet etti: Ebû Musa el-Eş’arî bize hitabette bulunarak dedi ki:
’Ey insanlar! Bu şirkten sakınınız. Zira (şirk), karıncanın ayak sesinden daha gizlidir. Bunun üzerine Abdullah b. Hazen ve Kays b. Mudarib kalkarak şöyle dediler: ’Vallahi, ya sen bu söylediğin sözün bir mesnedini bulursun yahut bize izin verilsin veya verilmesin biz Ömer’e (r.a) gideceğiz.’ Bunun üzerine (Ebû Musa); ’söylediğim sözlerin dayanağını size mesnedini açıklayayım’ dedi ve şöyle devam etti: ’Bir gün Rasûlullah (s.a.v) bize hitabette bulunarak şöyle buyurdu: ’En insanlar! Bu şirkten sakınınız. Zira (bu şirk), karıncanın ayak sesinden daha gizlidir.’ Bunun üzerine Allah’ın (c.c) konuşmasını dilediği bir kimse: ’Karıncanın ayak sesinden bile daha gizli olduğu halde (bu şirkten) nasıl sakınabiliriz Ya Rasûlullah?’ diye (sordu). (Rasûlullah s.a.v): ’Ey Allah’ımız! Bildiğimiz bir şeyi sana (bile bile) şirk koşmaktan sana sığınırız. Bilmediğimiz şeyler için de (yani sana bilmeden şirk koşmaktan da) sana istiğfar eder (affımızı) dileriz’ diye dua edin’ buyurdu.
Kısa Açıklama
’Açık riya’ ve ’gizli riya’ vardır. Açık riya malumdur. ’Gizli riyanın’ en açık alameti ise; halkın, ibadetine muttali olmasına sevinmesidir. Şöyle ki, birçok kullar vardır ki, halis ibadet yaparlar, riyadan nefret ederler ve bu halde amellerini tamamlarlar. Fakat insanlar ameline muttali olduğu zaman memnun olur, rahat eder ve bu durum onun kalbinden ibadetin yorgunluğunu giderir. Bu sevgi gizli riyanın varlığını bildirir. Eğer kalbin halka iltifatı olmasaydı, onların, ibadetine ve amellerine muttali olmaları onu ferahlandırmazdı ve bundan bir lezzet almazdı. Muhlis olanlar daima gizli riyadan korkmuşlardır. Her ne zaman ki, ibadetine, bir hayvanla bir insanın muttali olması arasında fark bulunursa, o ibadet ve amelde riyadan bir şaibe vardır.
Gizli riyadan daha da gizli (yani karıncanın ayak sesinden daha gizli) bir riya çeşidi daha vardır. Bu çeşit riya o kadar gizlidir ki, bu kişi, kimsenin ameline muttali olmasını istemez. İbadetinin bilinmesiyle sevinmez, bundan lezzet almaz. Fakat bununla beraber halkı gördüğünde ister ki, ona selam versinler. Onu güler yüzle karşılayıp hürmet ve tazimde bulunsunlar. İster ki, kendisini övsünler, ihtiyaçlarına koşsunlar, alış-verişte müsamaha göstersinler, mecliste yer versinler… Eğer bu hususlarda kusur eden birisi çıkarsa, kalbine ağır gelir. O adamın, kalbinden uzaklaştırıldığını hisseder!!! Sanki sakladığı ve kimseyi muttali kılmadığı ibadeti ve ameliyle beraber halkın hürmet etmesini ister. Çünkü daha önce bu ibadeti ve ameli yapmamış olsaydı, halkın kendisine hürmet etmelerini istemezdi, hakkında kusur işleyenleri de hoş görürdü…
Halk ile ilgili mevzularda, ibadetin ve amelin varlığı, yokluğu gibi olmadıkça, ’âbid, Allah’ın kendisinin yaptığı ibadet ve ameli bilmesiyle iktifa etmemiş’, demektir. Böyle bir amel, karıncanın ayak sesinden daha gizli olan riya kokusundan boş değildir. Bütün riya çeşitleri ecri yakıp kül etmeye yaklaşır ve bundan da ancak sıddîk’lar kurtulur. Son olarak; Rasûlullah (s.a.v) hadisi şeriflerinde, riyanın en azının bile şirk olduğunu ve içinde zerre-i miskal kadar bile riya bulunan bir ameli Allah’ın (c.c) kabul etmeyeceğini bizlere tebliğ etmiştir.
(Tergîb ve Terhîb ve İhyâ-u Ulûmi’d-Dîn’den kısaltılarak iktibas yapılmıştır.)
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.