İnsanın yaratılış maksadı Hakk’a kulluktur.(1) Kulluğun Hakk tarafından istenilen çizgide olabilmesinin yegâne şartı ise O’nun gönderdiği Peygamberleri tanımak ve onlara itaat etmektir. Bu noktada bilmenin ve tanıyıp öğrenmenin, itaat hususundaki konumu yadsınamaz bir gerçektir. Çünkü tek kurtuluş yolu o kadri yüce Peygamberleri tanımak ve onları örnek edinmekten geçmektedir. Bu hususta Cenâb-ı Hakk; ’Andolsun ki, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok anan kimseler için Rasûlullah en güzel örnektir.’(2) buyurmaktadır.
Bizler ilâhî vahye gönül vermiş ve kendisine Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz’i rehber edinmiş müminler olarak, akıllarımızın idraki ölçüsünde Efendimiz (s.a.v.)’i tanımak mecburiyetindeyiz. Bu bizim kul ve ümmet olma sorumluluğumuzdur. İşte bu meyanda bizleri bu sorumluluktan kurtarmak ve hem kulluk hem de ümmetlik yolunda emin bir şekilde yürüyebilmemizi sağlamak için öteden beri İslam âlimleri Fahri Kâinat (s.a.v.) Efendimiz hakkında değişik ilim dallarında sayısız eserler kaleme almışlar, akıllarının yettiği, istidatlarının el verdiği ölçülerde ama bütün bunların fevkinde tam bir ihlâs ve samimiyet ile Efendimiz (s.a.v.)’i, O’nun eşsiz kemâlini anlatıp, tanıtmışlar ve O’nu her alanda örnek edinmeyi teşvik etmişlerdir.
Çünkü böyle yüce bir Peygamberi, O’nun şahsiyetini ve ahlâkını öğrenmeden, hayat-ı şahanelerinde Hakk’ın nusreti ile göstermiş oldukları mucizeleri karşısında eğilmeden, emir ve yasaklarını bilmeden, O’nun (s.a.v.) yolunda bulunmak iddiadan gayri bir şey değildir. İşte bu hususlar göz önüne alındığında Kadı İyaz (k.s.)’ın ruhlara şifa veren ve Şifâ-i Şerif diye anılan ’Eş-Şifâ fî Ta’rîfi Hukûki’l-Mustafâ’sı eşsiz bir eserdir. Biz de bu çalışmamızda Kadı İyaz hazretlerinin bu eserini tanımaya çalışacağız.
Kadı İyaz Hazretleri Kimdir?
Tam adı Ebü’l-Fazl Kadı İyaz ibni Musa el-Yahsebî (k.s.)’dir. Miladi 1083 (H.476) yılının sonlarında Endülüs Sebte’de doğdu. 11 ve 12. yüzyıllarda yetişen fıkıh, tefsir ve hadis âlimi ve büyük bir velîdir. Mâlikî Mezhebine mensup olması hasebiyle mezhebin önde gelen fakihlerinden kabul edilir. 1113-1114 yıllarında hadis bilgisini ilerletmek için Endülüs’e, bir yıl sonra da Mürsiye ve Kurtuba’ya gitmiş ve yaklaşık 100 âlimden ders ve icazet aldı. Kadı İyaz 1114’de doğduğu şehre, Sebte’ye döndü ve burada uzun yıllar kadılık yaptı.
Kadı İyaz, bidat ve hurafeden uzak inancı, zâhidâne yaşayışı, İslâmî konulardaki tavizsiz tutumu halka ve talebelerine karşı son derece mütevazı kişiliği ile tanınırdı. Zeki, ileri görüşlü, etkileyici konuşan ve hazırcevap bir insandı. Zamanında bulunan âlimlerin imamı, önderiydi. Aklı, zekâsı, fehmi, dikkati, hadiseler karşısındaki vukûfiyeti fevkalâdeydi. Bütün bunların üstünde Kadı İyaz hazretlerine asıl değer kazandıran haslet ise Efendimiz (s.a.v.)’e olan muhabbetiydi. Hadis-i şerifleri toplamakta, onları kaydetmekteki gayret ve ihtimamı çok fazla idi. Kadı İyâz haram ve şüphelilerden çok sakınır, hatta şüpheli olabileceği korkusuyla mübâhların çoğunu terk ederdi. Dünyaya ve dünyalıklara hiç ehemmiyet vermez, devamlı ilim ve ibadetle meşgul olurdu.
Kaynaklarda çoğu hadis, usûl-ü hadis ve tarih/siyer/tabakat sahasında olmak üzere kırk civarında eser kaleme aldığı belirtilmiştir. Ayrıca ricâlü’l-hadis, kıraat ve Kur’ân ilimleri, fıkıh ve usûl-ü fıkıh, kelâm, ensâb, Arap dili ve edebiyatı alanlarında da söz sahibi olduğu belirtilen Kadı İyâz devrinin hadis imamı diye anılmıştır. Kur’an sureleri ve Peygamber Efendimizin methi hakkında kasideler de kaleme almıştır.
Kadı İyâz 1149 (H. 543) yılında ömrünün sonlarına doğru hicret ettiği Merâkeş’te (bugünkü adı ile Fas) vefat etti. Şehrin içinde bulunan Bâb-ı İlân denilen yere defnedildi. Allah cümlemizi şefaatlerine mazhar eylesin.
Eş-Şifâ fî Ta’rîfi Hukûki’l-Mustafâ
Yukarıda da beyan ettiğimiz üzere Kadı İyâz (k.s) hazretleri birçok eser yazmıştır. En meşhur eseri ise, ’Şifâ-i Şerif’ olarak bilinen ’Eş-Şifâ fî Ta’rîfi Hukûki’l-Mustafâ’ isimli eseridir. Yaklaşık bin yıl önce kaleme alınan bu eserin çeşitli şerh ve haşiyeleri ile açıklamaları yapılmıştır. Sahasında tek olan bu eser Türkçemize de defaatle çevrilmiştir.(3)
Şifâ-ı Şerif, dört kısım hâlinde tertip olunmuştur. Her kısım da kendi arasında bölümlere ayrılmıştır.
BİRİNCİ KISIM:
Cenâb-ı Hakk’ın Efendimiz (s.a.v.)’in söz ve fiil bakımından şanını yüceltmesi hakkındadır. Bu kısım kendi içerisinde dört bab’a ayrılmıştır. Bablar da kendi içlerinde bölümlere ayrılmıştır.
Birinci Bab: ’Cenâb-ı Hakk’ın Efendimiz (s.a.v.)’i övmesi ve katındaki değerini belirtmesi’ babıdır. Bu bab da kendi içerisinde on bölüme ayrılmakta ve âyet-i kerimeler ve hadis-i şerifler ışığında Allah’ın, Efendimiz’i medhetmesi ifade edilmektedir.
İkinci Bab: ’Cenâb-ı Hakk’ın Efendimiz (s.a.v.)’de yaratılış ve ahlâk yönünden bütün güzellikleri toplaması ve dinî-dünyevî bütün faziletleri sadece O’nda cemetmesi’ babıdır.
Üçüncü Bab: ’Efendimiz (s.a.v.)’in Rabbimizin katındaki değer ve üstünlüklerini bildiren, Cenâb-ı Hakk’ın bizzat O’na bahşettiği şeref ve kerameti dile getirmesi’ babıdır.
Dördüncü Bab: Efendimiz (s.a.v.)’in göstermiş oldukları mucize ve akılları aciz bırakan üstünlüklerde Rabbimiz Teâlâ Hazretlerinin O’nu başarılı kılması ve Hakk’ın Efendimiz (s.a.v.)’e birçok özellik ve iyilikleri lütfetmesi Hakk’ındadır.
İKİNCİ KISIM:
Bu kısım genel manada Allah Rasûlü (s.a.v.) Efendimizin mahlûkat üzerindeki haklarını beyan eden ve kendi içerisinde dört bab ve dört bab da toplam yirmi sekiz bölüme ayrılan kısımdır.
Birinci Bab: Bu babda müellif Efendimiz (s.a.v.)’e iman etmenin farz olduğunu, O’na itaat etmenin ve Sünnet-i Seniyyelerine tabi olmanın gerekli olduğunu ortaya koyuyor.
İkinci Bab: Efendimiz’i sevmek ve öğütlerini/emirlerini dinlemenin gerekliliği babıdır.
Üçüncü Bab: Efendimiz’in emirlerine saygı gösterme ve yüce şahsına hürmet etme babıdır.
Dördüncü Bab: Bu bab Fahri Kâinat (s.a.v.) Efendimize salât-ü selam getirmenin hükmünün, lüzumunun ve faziletinin dillendirildiği on ayrı bölümden oluşan babdır.
ÜÇÜNCÜ KISIM:
Kadı İyaz (k.s.) hazretlerinin kendi ifadeleriyle söylemek gerekirse; ’İşte bu kısım (Allah (c.c.) sana ikram etsin) kitabın sırrıdır ve bu babların özüdür. Bundan öncekiler; son derece açık ve seçik olan nüktelerden serdedeceğimiz hususlara delalet eden birer kaide ve girişlerden ibarettir.’(4) Yani bu kısım müellife göre bir manada bu eserin kaleme alınma sebebidir. Müellif yazdığı bu eserde asıl ifade etmek istediği ana hususları işte bu iki bab ve yirmi beş bölümden oluşan üçüncü kısımda dile getirmiştir.
Esas itibariyle bu kısım Efendimiz (s.a.v.) hakkında muhal veya caiz olan hususlar ile insanlarda var olan haslet ve durumlardan Efendimiz (s.a.v.)’e izafe edilmesinde her hangi bir sakınca olmayan hususları anlattığı kısımdır.
Birinci Bab: Efendimiz (s.a.v.)’in dine ait olan işlerinin anlatıldığı babdır.
İkinci Bab: Efendimiz (s.a.v.)’in dünyevi işlerinin izhar olunduğu nadide bir babdır.
DÖRDÜNCÜ KISIM:
Şifa-i Şerif’in ve Kadı İyaz hazretlerinin bugün bazı kesimlerce eleştirilmelerine sebep olan kısım işte bu dördüncü kısımdır. Bu noktada daha fazla teferruata girmek yerine okuyucuyu merakta bırakıp eseri okumalarına davet ediyor ve son kısım olan bu dördüncü kısmı tanıtıma geçiyoruz.
Kadı İyaz bu kısımda Efendimiz (s.a.v.)’i gözden düşürmek isteyen veya çeşitli şekillerde O’na dil uzatan/uzatacak kimseler hakkında verilen çeşitli hükümleri ortaya koymuştur. İki babdan oluşan bu son kısımda;
Birinci Bab: Kinaye veya açık bir lisanla doğrudan Efendimiz (s.a.v.)’in itibarını düşürmeye veya O’na sataşmaya yeltenmenin tehlikeleri hakkındadır.
İkinci Bab: O’na düşmanlık ve eziyet edenlere, gözden ve itibardan düşürmeye çalışanlara verilen hükmü ve cezayı dile getirdiği bir babtır.
Burada Müellifin dördüncü kısmın bu iki babına ek ve tekmile olması için beş bölümden oluşan üçüncü babı da mevcuttur.
Bu kıymetli esere birçok şerh ve haşiye yazılmıştır. Bu sahada otorite kabul edilecek insanların ifadelerine göre, esere yazılan şerhler içerisinde en güzel olanı Tilmisanlı Ebu Abdullah Muhammed (k.s)’in yazdığı ’Şerhu mâ Temesse’l Hacetü İleyhi min Elfazı’ş-Şifa’ isimli iki ciltlik eserdir.(5)
Kadı İyaz (k.s.) hazretleri, ’Şifâ-i Şerif’inde, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi, ahlâkını siret ve üstünlüklerini çok geniş olarak anlatır. O, bu eserinde, O’nun ’Habîbullah’ olarak yaratıldığını, bütün güzelliklerin O’nda toplandığını, O’nun insanlara nümûne olan güzel ahlâkını, mucizelerini, O’nu sevenlerin cennetteki derecelerini ve O’na hicivde bulunacakların akıbetini nezih ifadeler ve süslü anlatım teknikleriyle eşsiz bir şekilde anlatmaktadır.
Değer yargılarımızın değiştiği, kelimelerin anlamsal olarak büyük bir hezeyana tabi tutulduğu, olur olmaz her alanda otoriteymiş(?)cesine hocaların, ilahiyatçıların ahkâm kestiği, on beş yirmi hadis-i şerif ezberleyenlerin kendilerini İmam Buharî gibi görüp, koca koca İmamları eleştirme terbiyesizliğine kalkıştığı, birkaç ilmihal kitabı okuyanların kendisini İmam-ı A’zam (k.s.) seviyesinde zannettiği bir zamanda yaşıyoruz. Asıl can alıcı ve üzüntü verici nokta ise ’Peygamber de bir beşer, O da insan bizde insanız!’ benzeri sözlerle ümmet arasına fesat salan, gûya kendi deni nefisleriyle (hâşâ) İki Cihan Sultanı Efendimiz arasında bir fark, bir fazilet ve yücelik bulunmadığı küstahlığını, densizliğini, edepsizliğini dillendirenlerin olduğu bir toplumda bulunmaktayız.
Rabbimizden niyazımız o dur ki, Sevgili Rasûlü (s.a.v.) Efendimizin üstünlüklerinin, katındaki kıymetinin idrakinde olmak nasip etsin, Mefhar-ı Kâinat Efendimizin yakınlık ve sevgisi nimeti ile kıymet bilmeyen biz ümmetini şereflendirsin, bağışlasın.
En kısa zamanda Şifa-ı Şerif’le şereflenmeniz temennileriyle makalemizi tamamlarken, bu yüksek meziyetin elde edilmesinde Şifa-ı Şerif’in şerefli bir yeri olduğunu ifade ederiz.
DİPNOTLAR
1) Zariyat 51/56
2) Ahzâb 33/21
3) Biz bu makalede Naim Erdoğan ve Hüseyin S. Erdoğan beylerin tercüme edip, A. Fikri Yavuz Hocanın tetkik etmelerinin neticesinde Bedir yayınevince 1993 yılında bastırılan (daha sonraki yıllarda da defalarca basılmıştır) nüshayı esas aldık. Bunun haricinde, Ârifan yayınları ve Muhtasar olarak ta Pamuk yayınlarınca yayınlanmış baskıları da mevcuttur.
4) Kadı İyaz, Şifa-i Şerif, Ter.; Naim Erdoğan, Hüseyin S. Erdoğan sayfa 18, Bedir yayınevi, 1993, İstanbul.
5) Bu eserin Şifa-i Şerife yazılan en güzel şerh olduğunu beyan edenler ve esere yazılan diğer haşiye ve şerhler için bkz; Keşfu’z-Zunûn cilt II. Sayfa 10562-1055, Kamusu’l-A’lâm cilt V. Sayfa 3540.
Gündem...şifai Şerif
Özlenen Rehber Dergisi 86. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.