عَنْ جُبَيْرِ بْنِ مُطْعَمٍ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ :
لَيْسَ مِنَّا مَنْ دَعَا إِلَى عَصَبْيَّةٍ ، وَ لَيْسَ مِنَّا مَنْ قَاتَلَ عَلَى عَصَبِيَّةٍ ، وَ لَيْسَ مِنَّا مَنْ مَاتَ عَلَى عَصَبِيَّةٍ .
’Irkçılığa (asabiyyeye) çağıran bizden değildir; ırkçılık için savaşan bizden değildir; ırkçılık üzere, (asabiye) uğruna ölen bizden değildir.’ (Müslim, İmâre, 53, 65; Ebû Dâvûd, Edeb 112; İbn-i Mâce, Fiten 7.)
Saygıdeğer okurlar, bu ayki yazımızda çağımızın felaketi olarak nitelendirilen ırkçılığa değineceğiz ve bu mevzuu ile ilgili hadis-i şerifleri zikredeceğiz.
Irkçılık Nedir?
Irkçılık genel olarak çeşitli insan ırkları arasındaki biyolojik farklılıkların kültürel veya bireysel meseleleri de tayin etmesi gerektiğine ve doğal sebeplerle bir ırkın (çoğunlukla kendi ırkının) diğerlerinden üstün olduğuna ve diğerlerine hükmetmeye hakkı olduğuna duyulan inanç veya bu değerleri kabul eden doktrindir. Ortaya çıkışı, çoğunlukla ekonomik ve düşünsel nedenlere dayanmaktadır. (Wikipedia)
Irkçılık terimi çoğunlukla, kendi etnik kültür değerlerini tek kriter olarak belirlemek (etnik merkeziyetçilik), farklılık korkusu (zenofobi), ırklar arasında birleşmelere ve ilişkilere karşıtlık ve milliyetçilik gibi kavramları da anlatıyor olabilir. Irkçılık, sosyal ayrımcılığı, ırklar arasında fark gözetilmesini ve soykırıma kadar varabilen şiddeti haklı göstermektedir. (Wikipedia)
19. yüzyılda ideolojileşen ırkçılık, başta Avrupa olmak üzere bütün dünya toplumlarına büyük ve aynı zamanda kapanamayan sosyo-etnik yaralar açmıştır. Irkçılık güdüleriyle savaşlar açılmış, binlerce insan can vermiştir.
Bu gaddar uygulamaların en barizini sosyal Darvinizm’de görmekteyiz. Bu teorinin hedefi, ırkın fiziksel, ekonomik ve politik açıdan gelişmesidir. Bireylerin mutluluğu, refahı, huzuru ve güvenliği önemli görülmemektedir. Örneğin bu sapkın düşünceye göre, fakir ama güzel ahlâklı bir insan değerli görülmez, bu kişinin ölmesinin toplumunun yararına olduğu dahi iddia edilir. Bunun yanında ise, kötü ahlâklı ama zengin bir insan ’ırkların gelişimi’ için son derece önemli görülür, koşullar ne olursa olsun o kişiye büyük değer verilir. Sosyal Darvinizm’in ortaya koyduğu bu çarpık mantık örgüsü, bu düşünceyi savunanları ahlâkî ve manevî çöküntüye sürüklemektedir. (Sosyal Darvinizm, Harun YAHYA, s. 22)
Milliyetçilik, ırkçılık, yani üstünlük duygusu, boş, zalimce bir övgüdür. Zira etnik aidiyet, insanın kabiliyet ve çabasıyla elde ettiği bir özellik değildir. Milliyetçilikte sadece gençliğe yönelik, hissî, büyüleyici ve geçici bir güç bulunur. Oysa insanlık, sadece gençlerden ibaret değil. Toplumun büyük bir bölümünü teşkil eden çocuklar, ihtiyarlar, hastalar, sırf âhiretini düşünen dindarlar; problem, ıstırap, sıkıntı ve ölümler karşısında milliyetçilikten nasıl bir teselli bulacak? (Ali Ferşadoğlu)
Dinimize Göre Irkçılık Yapmak
Dinimizde ırkçılık yapmak kesin olarak yasaklanmıştır ve yapanları da uhrevî ağır cezaların beklediği uyarıları verilmiştir.
İslâm’ın, mü’minlerin arasında olgunlaştığı ilk dönemlerde, cahiliye dönemlerine ait ırkçılık gibi menfi ahlâklar varlığını göstermiştir. Hepimizin de bildiği meşhur Bilal-i Habeşi kıssası, ırkçılığın İslâm’da yaşanmış müşahhas bir örneğini teşkil etmiştir. Olayı Hz. Ebu Zer’in dilinden dinleyelim: ’İslâm’la şereflendiğimiz dönemdeydi. Yolda giderken Bilal-i Habeşi ile karşılaştım. Kendisi eski Habeşli bir köle olup derisinin rengi siyah idi. Ben kendisine:’Nereden böyle siyah kadının oğlu’ diyerek takılmak istedim. Ancak o, bu sözüme alınmış ve beni Peygamberimize şikâyet etmiş. Peygamberimiz beni çağırarak:’Sende cahiliye döneminin izlerini görüyorum.’ diyerek tenkit etti. Bunun üzerine;’mutlaka Bilal’dan özür dilemeliyim’ diye düşündüm ve doğruca Bilal’in evine gittim. Başımı yere koyarak;’Bilal, siyah ayağıyla başıma basmadıkça vallahi başımı kaldırmayacağım’ dedim.’ Bunun üzerine Bilal (r.a.): ’Bu yüzler basılmaya değil, öpülmeye layık!’ deyip hakkını helâl ettikten sonra, başını eşikten kaldırıp kucaklıyor Ebû Zer’i (r.a.).
Irkçılık yapan Mü’min olamaz!
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ırkçılık yapan ve davasını güdenlerin mü’min vasfına haiz olamayacağını buyurmuşlardır.
’Irkçılığa (asabiyyeye) çağıran bizden değildir; ırkçılık için savaşan bizden değildir; ırkçılık üzere, (asabiye) uğruna ölen bizden değildir.’ (Müslim, İmâre, 53, 65; Ebû Dâvûd, Edeb 112; İbn-i Mâce, Fiten 7.)
Diğer bir hadis-i şerifte: ’Asabiyet (kavmiyetçilik) davasına kalkan, onu yaymaya çalışan, bu dava yolunda mücadeleye girişen bizden değildir.’ (Ebû Dâvud, Edeb, 121)
Kişi Kavmine (aynı ırka mensup milletine) Zulüm Üzerine Yardım Ederse Irkçılık Yapmış Sayılır mı?
Vasîle b. el-Eskâ (r.a.) anlatıyor: ’Ben:’Yâ Rasûlallah! Adamın kendi kavmine bir zulüm üzerine yardım etmesi asabiyetten (ırkçılıktan) mıdır?’ diye sordum. Hz. Peygamber (s.a.v.):’Evet’ buyurdu.’ (Ebû Dâvud, Edeb, 121)
Ait Olduğu Ulusu veya Kavmi Sevmek Irkçılık mıdır?
Rasûlullah (s.a.v.)’e soruldu: ’Kişinin soyunu, sülâlesini (kavmini, ulusunu) sevmesi asabiyet (kavmiyetçilik, ırkçılık) sayılır mı?’ Hz. Peygamber şöyle cevap verdi: ’Hayır. Lakin kişinin kavmine zulümde yardımcı olması asabiyettir/kavmiyetçiliktir.’ (İbn-i Mâce, Fiten, 7)
Diğer bir hadiste: ’Zulüm ve haksızlıkta kavmine yardıma kalkışan kişi, kuyuya düşmüş deveyi kuyruğundan tutup çıkarmaya çalışan gibidir.’ (Ebû Dâvud, Edeb, 121)
Müslüman Olmayan Atalarıyla Övünmek
’Kim kâfir olan dokuz atasını onlarla izzet ve şeref kazanmak düşüncesiyle sayarsa, cehennemde onların onuncusu olur.’ (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/128)
’Bir kısım insanlar vardır ki, cehennem kömüründen başka bir şey olmayan adamlarla iftihar ederler, övünürler. İşte bunlar ya bu övünmeden vazgeçerler, ya da Allah nezdinde, pisliği burunlarıyla yuvarlayan pislik böceklerinden daha değersiz olurlar.’ (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/524)
’Aziz ve Celil olan Allah, sizden cahiliye devrinin kabalığını ve babalarla övünmeyi gidermiştir. Mü’min olan, takva sahibidir. Kâfir olan ise şakidir. Siz, Âdem’in çocuklarısınız. Âdem de topraktan yaratılmıştır. Bazı adamlar, (kâfir olarak ölen) kavimleriyle övünmeyi terk etsinler. Çünkü onlar cehennemin kömüründen bir kömürdürler. Yahut onlar, Allah indinde burnu ile pislik yuvarlayan pislik böceğinden daha aşağıdırlar.’ (Ebû Dâvud, Edeb, 120)
Cemaatten Ayrılıp İtaati Terk Edenin Durumu
’Müslüman cemaatten ayrılan ve itaat yolunu terk etmiş olarak ölen kimsenin ölümü, cahiliye ölümüdür. Ümmetime karşı harekete geçerek mü’minin imanına saygı duymaksızın ve sözleşmeli bulunduğu kimseye karşı olan ahdine vefa göstermeksizin suçlusuyla suçsuzuyla bütün ümmetimi vurmaya kalkışan kimse benim ümmetimden değildir. Asabiyet (ırkçılık) duygusuyla öfkelenen, asabiyet uğruna savaşırken yahut ırkçılık davası güderken körü körüne açılmış bir bayrak altında ölen kimsenin ölümü cahiliye ölümüdür.’ (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/306)
Diğer bir hadiste: ’Kim hevâsına uyarak batıl yolda cenk eder, kavmiyetçiliğe (asabiyet) çağrıda bulunur veya kavmiyetçiliğin sevkiyle öfke ve tehevvüre (maddi manevi hiçbir şeyden korkmamak hâleti) kapılırsa, cahiliye ölümü üzere (kâfir olarak) ölür.’ (İbn-i Mâce, Fiten, 7)
Soy Sopun Hiçbir Fayda Vermeyeceği
’Bir kimseyi ameli geri bırakmışsa, nesebi, soyu onu kurtaramaz, yükseltemez, ilerletemez.’ (İbn-i Mâce, Fazâilü Eshâbi Rasûlillâh, 17)
Üstünlük Kriteri Takvadadır
’Allah indinde en şerefliniz takvaca en ileri olanınızdır. Arap’ın, Arap olmayan (acem) üzerine bir üstünlüğü yoktur. Arap olmayanın da Arap üzerine bir üstünlüğü yoktur. Siyah derili olanın beyaz derili üzerine bir üstünlüğü yoktur, beyazın da siyah derili üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük sadece takva iledir.’ (Taberânî, Evsat, h.no:4749)
Tarihe ilk’insan ve kadın hakları manifestosu (bildiri)’ olarak giren yüce Peygamber Efendimizin Veda Hutbesi’nde irat ettiği cümleler çok manidardır.
’Ey İnsanlar! Rabbiniz birdir. Dikkat ediniz. Hiç bir Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap’a, hiçbir kızıl derililin, beyazın siyaha; siyahın da kızıl deriliye ve beyaza takvadan başka bir şeyle üstünlüğü yoktur. Şüphesiz Allah katında en değerliniz, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır.’ (Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, Siyer, 162)
Bediüzzaman Hazretleri’nin Irkçılık Üzerine Bir Hatırası
Bediüzzaman Said Nursi (k.s.), bu konuda şöyle bir hatırasını nakleder:
Ben Van’da iken, hamiyetli (kadirşinas) Kürt bir talebeme: ’Türkler, İslâmiyet’e çok hizmet etmişler. Sen onlara ne niyetle bakıyorsun?’ dedim. ’Ben Müslüman bir Türk’ü, fâsık bir kardeşime tercih ediyorum. Belki babamdan ziyade ona alâkadarım. Çünkü tam imana hizmet ediyorlar.’ dedi. Bir zaman geçti, o talebem, ben esarette iken, İstanbul’da mektebe girmiş. Esaretten geldikten sonra gördüm. Bazı ırkçı öğretmenlerden aldığı aksülamel (etkileşim) ile o da Kürtçülük damarı ile başka bir mesleğe girmiş. Bana dedi: ’Ben simdi gayet fâsık, hatta dinsiz de olsa bir Kürd’ü, sâlih bir Türk’e tercih ediyorum.’ Sonra ben onu birkaç sohbette kurtardım. Tam kanaati geldi ki: ’Türkler, bu İslâm milletinin kahraman bir ordusudur.’ (Emirdağ Lahikası, s.224–225)
Bediüzzaman’ın yapmış olduğu tespit hakikat adına pek manidardır. Üstad, 1908 yılındaki Meşrutiyet sonrasında neşrettiği Nutuk isimli eserinde, günümüze hayli benzeyen o günün şartları içinde muhataplarına söyle der: ’Türkler bizim aklımız, biz de onların kuvveti. Mecmuumuz bir iyi insan oluruz.’
Her milletin kendine has bazı karakterleri vardır. Bu özellikler milletin her ferdinde aynen olacak demek değildir; ama o millet toptan değerlendirildiğinde o karakter kendini gösterir. Bediüzzaman, bu ifadesinde iki milletin bariz özelliklerine dikkat çekerek beraberliğin lüzumunu anlatmıştır. (Doç. Dr. Sait EREN)
Hadislerden de anlaşılacağı üzere, ırkçılık davası güden insanlar imanlarını zayi etmekte. Bu dava uğruna mücadele edenler hadisler ışığında durumlarını bir daha gözden geçirsinler. Şüphesiz bu illetten kurtulmanın yolu İslâm’ın öngördüğü kardeşlik bağını içselleştirerek ve kendi ahlâkına aksettirmesiyle olur.
Son olarak, Rabbim, toplumumuzu ve ehl-i imanı cahiliye âdeti olan ırkçılıktan muhafaza etsin!
Gülizar-ı Ehadis...ırkıçılığın İman Üzerindeki Tehlikesi
Özlenen Rehber Dergisi 79. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.