Hac, sözlükte; ’yönelmek, ziyaret etmek, kastetmek? anlamına gelmektedir. Istılahta ise; ’belirli zaman içerisinde Arafat’ta vakfe yapmak, Kâbe’yi ve etrafındaki yerleri usulüne göre ziyaret etmek ve buralarda yapılması gereken diğer görevleri yerine getirmek? demektir. Hac, hicretin 9. yılında farz kılınmıştır. İslâm’ın beş temel esasından biri olan hac, hem mal, hem de beden ile yapılan bir ibadettir. Hac yapmasına mani bir hâli bulunmayan, maddî durumu hacca gitmeye müsait, sağlığı iyi olan bir Müslüman’ın ömründe bir defa yapması gereken bir farzdır.
Yüce Allah Kur’ân-ı Kerîm’de buyuruyor ki: ’Ona bir yol bulabilenlerin (gücü yetenlerin) hac etmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır.? (Âl-i İmrân 3/97) Rasûlallâh (s.a.v.) de: ’Kim kudreti olduğu hâlde hac etmezse, isterse yahudi olarak, isterse de hıristiyan olarak ölsün.? (Tirmizî) buyurmaktadır.
Hacceden kimselerin Allah katındaki değerleri çok büyüktür. Bu yüzden Allah onların içtenlikle yaptıkları duaları geri çevirmez. Hz. Peygamber (s.a.v.): ’Haccedenler ve umre yapanlar Allah’ın misafirleridir. Kendilerine dua ederlerse duaları kabul eder, bağışlanmak isterlerse onları bağışlar.? buyurmuşlardır.
Allah’ın emrettiği her şeyde şüphesiz insanlar için maddî ve manevî pek çok hikmetler vardır. Bu şaşmaz gerçeğe göre haccın da pek çok hikmetleri bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şöyle sıralanılabilir:
- Hac, Müminin hem malı hem bedeni ile ifa ettiği bir ibadet şekli olup tümüyle Allah’a teslimiyetin bir ifadesi, bireysel planda da Müminler için nefsî bir eğitimdir. Zorluklara, sıkıntılara göğüs germe, sabır, fedakârlık, paylaşma, yardımlaşma ve kardeşlik duygularının gelişimi ve öğretimidir ki Peygamberimiz (a.s), hiçbir ibadeti yapmak için Allah’tan yardım dilemediği halde hacca niyet ederken: ’Allah’ım hac yapmak istiyorum, bunu bana kolay kıl ve kabul eyle!..? diye dua etmiştir.
- Hac gerçek eşitlik yansımasıdır. Aynı giysiler bunun çarpıcı sembolüdür.
- Hac, günahkârlara kefaret olur. İbn Abbas (r.a.)’den rivayet ettiği bir hadis-i şerif şöyledir: ’Arefe günü (Fazl ibn Abbas) Peygamber’imizin Redifi, (Peygamber’imizin devesinin arkasına binen) idi. Bu, genç kadınlara bakıyordu. Peygamber’imiz ise arkasındaki gencin yüzünü birkaç defa kadınlardan çevirdi. Genç yine kadınlara bakmaya başladı. Ravi diyor ki: ’Peygamberimiz gence döndü ve: ’Kardeşimin oğlu, bugün öyle bir gündür ki, bu günde her kim kulağına, gözüne ve diline sahip olursa günahları bağışlanır.’ buyurdu.? (A. Hanbel 329.)
Diğer bir hadis-i şerif ise şöyledir: Amr b. Âs (r.a.) Peygamber’imize gelerek bağışlanmak şartıyla kendisine biat etmek ve Müslüman olmak istediğini söylediğinde Peygamber’imiz: ’Bilemedin mi ki İslâm, kendisinden önceki günahları yok eder. Hicret kendisinden önceki günahları yok eder. Hac, kendisinden önceki günahları yok eder.? (Müslim) buyurdu.
Bu hadis-i şerifler, haccın günahlardan arınmaya vesile olduğunu ifade etmektedir. Bununla birlikte birçok hadis-i şerifte de, kul hakkı bu affın kapsamı dışında tutulmuştur.
- Kâbe, yüce Allah’a ibadet edilmek üzere yeryüzünde inşa edilmiş bulunan ilk mabettir. Allah mekândan münezzehtir, eve de muhtaç değildir; ama yine de Kâbe’ye Beytullah (Allah’ın evi denilmiştir). Burada Kâbe’nin Allah’a izafe ve nispet edilmesi; onun şeref ve ehemmiyetini göstermek içindir. Kâbe aslında bir semboldür. Kâbe’den daha çok, temsil ettiği ve anlatmak istediği anlam önemlidir. Kâbe’ye tazim ve hürmet, onun sahibine tazim ve hürmet manasına gelir. Yine Kâbe etrafında tavaf, ’tevhid? fikrini temsil etmektedir. Bu hareketin ictimaî hayata ait olan manası, birlikten ayrılmamak ve bu birliği korumaya çalışmaktır. Ferdî hayata ait manası ise daha derin hakikatleri ihtiva etmektedir. Çünkü gök yedi kattır. İnsandaki nefis de yedi tanedir. Her dönüşte bir merhale bir menzil aşılarak yedi kat göklerin üstüne çıkmak, maddî âlemin üstüne yükselmek demektir. Ayrıca iç dünyamızda yedi basamaklı olan nefsin en aşağı basamağından en üst basamağına yükselmesidir.
- Kâbe’yi tavaf, kâinat nizamın şekline de benzemektedir. Seyyareler (gezegen), güneş, elektronlar, çekirdek, pervaneler kandil etrafında döner. Böyle bir merkez etrafında dönmek ona aşkla bağlılık anlamına gelir. Kur’ân-ı Kerîm’de Cenâb-ı Hak: ’Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan her şey onu tespih eder. Onu övgü ile tespih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz onların tespihini anlamazsınız.? buyurmaktadır. (el-İsrâ, 17/44.)
- Tabiat ilimlerindeki gelişme bu âyetin anlaşılmasına yardımcı olmuştur. Nitekim önceleri cansız ve hareketsiz olduğu sanılan varlıklar da dâhil olmak üzere bütün eşya atomlardan meydana gelmiştir. İşte atomlar çekirdeklerin etrafında dönmektedirler ki bu durum, Kur’ân-ı Kerîm’in ’cemadâtın tespihi’ diye ifade ettiği husus olabilir. Bu bakımdan İslâm’ın sembolü olan Kâbe’nin etrafında dönmek de dine gönül vermek onun etrafında pervane kesilmek ve Allah’a bütün kalbiyle bağlanmaktır.
- Hac ibadeti genellikle ahiretteki haşre benzetilir. Yalın ayak, baş açık Kâbe’de Allah’ın huzuruna çıkmak ahiretteki ilâhî huzura varmakla mukayese edilir. İbn Haldun hacda dikişsiz elbise giyinmeyi ve birçok dünyevî işlerden men olmayı dünyadan alâkayı kesip her türlü mal ve mülkiyet iddiasını terk ederek tam bir ihtiyaç hâliyle Allah’a yönelmenin ve onun dergâhına sığınmanın remzi şeklinde anlamaktadır.
Bir insanın medeniyetin getirdiği sunî şeylerden sıyrılarak başlangıçtaki hayata, fıtrata ve en önceki duruma dönmesi, insanın elinin esiri olan her şeye bu noktadan bakıp onları yeni baştan değerlendirmesi, tarihten ve toplum hayatından gelen âdet ve alışkanlıklardan uzak kalarak gerçekçi ve tabi bir düşünce tarzına ulaşmasına imkân vermesi bakımından gayet manidardır. Kulun Mevlâ’sına dönüşünü temin eden bir başka husustur. Bu durum insana: ’Dünyaya hiçbir şeye sahip olmaksızın çıplak olarak geldim, dünyadan yine öyle gideceğim. O halde doğumla ölüm arasında sahip olacağım maddî şeylere hırs ve tamahla bağlı olmam, bu yolda zulmetmem, haksızlık yapmak ve ahlâk kaidelerine aykırı davranmam benim için son derece zararlıdır.? kanaatini verir.
- Hacda toplu olarak yapılan dualar, o kadar saf ve güçlüdür ki, derhâl semaların kapılarına çıkıp onları açar, bahar yağmuru gibi buradan Müminlerin kalplerine ilâhî rahmet yağar. Bu sebeple burada güçsüz, zavallı ve çaresiz kalıp, öfkesinden kahrolan şeytan hiçbir zaman ve yerde bu kadar zor durumda kalmaz. Uğraşa, didine işlettiği günahlardan insanların arındıklarını ve manen güçlenip kendisine karşı mukavemet gösterecek bir kıvama geldiklerini gören, iblis kininden kendi kendini yer bitirir. Hayır duyguları azamî derecede çoğalıp, şer duyguları asgarî miktara indiğinden, şeytan aciz bir durumda kalır. Yenik düşen şeytan burada taşlanır, başı ezilir, ondan intikam alınır.
- Hacda meydana gelen içtimaî heyecan ve galeyan seline kendilerini kaptıran fertler, cismanî varlıklardan sıyrılarak toplum içinde eriler. Fert olarak fanî, cemiyet olarak bakî olurlar. Topluma faydalı olmak için, gönüllü olarak her türlü fedakârlığa katlanırlar, gerektiğinde bu uğurda seve seve canlarını da feda ederler. Çünkü bu cemiyette yok olmak en şerefli bir varoluştur. Bu sebeple haccın maksadını bilen, hikmetlerini kavrayan ve tam olarak bunun şuuruna varan kimseler mutlaka daha fazla diğer gam ve hayırsever olurlar.
Hac boyunca edinilen bu yeni tecrübe, insan hayatı için bir dönüm noktasıdır. Hac önceki manevî hazırlık, haccetmekle elde edilen arınma ile tamamlanmıştır. Hac ibadetlerini yerine getirenler hac dönüşü kendisine, ailesine, topluma ve tümüyle insanlığa karşı sorumluluklarının bilinciyle yeni bir hayata başlamaktadırlar.
Kaynaklar
1. İmâm-ı Gazâlî, Dinde 40 Esas, Hac Bahsi,
2. Şentürk, Lütfi, Örnek Vaazlar,
3. Diyanet Aylık Dergi, s.111, Mart 2001.
4. ÖRNEK, Binali, İslâm’ın Işığında Haccın Manevî Boyutu,
5. ÖZBUĞDAY, Şükrü, Gerçek Eşitlik Yansıması Hac.
Manevî Bir Yolculuk Olan Haccın Hikmetleri
Özlenen Rehber Dergisi 34. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.