Hz. Âdem’den Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e kadar gelen bütün peygamberlere namaz gibi oruç da farz kılınmıştır. Kitap ve sünnetle sabit olduğu gibi inkârı da küfrü gerektirir. Âyette: “Ey îman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de sayılı günlerde farz kılındı. Ola ki korunup sakınasınız. Kim gönülden (fidyeyi arttırıp) hayır yaparsa, bu onun için daha hayırlıdır. Bununla beraber oruç tutmanız eğer bilirseniz sizin için hayırlıdır.”(Bakara, 2/183–184) buyrulur.
Oruç, hicretin ikinci yılında farz kılınmıştır. İslâm’ın ilk yıllarında her ay üç gün oruç tutulurdu. Bizden önceki ümmetlerin de aynı sayıda oruç tuttuğu söylenir. Muaz b. Cebel, İbn Mesud ve ibn Abbas (r.anhüm) gibi Ashab’ın ileri gelenlerinin yaptıkları rivayetlere göre Nuh (a.s.)’dan Rasûlullah (a.s.)’e kadar bütün peygamberler ve ümmetleri her ay üç gün oruç tutmuşlardır.(Taberî)
Dağfel b. Hanzele’nin Rasûlullah (a.s.) Efendimizden yaptığı rivayete göre Hıristiyanların da yılda bir ay oruç tutmaları farz kılınmıştı. Hükümdarları hastalanınca, şifa bulduğu takdirde buna on gün daha ilave edeceklerini adamışlardı. Hükümdarları iyileşti; ama ağzındaki bir ağrı devam etti. Bundan da kurtulursa, oruçlarını yedi gün daha ilâve etmek suretiyle kırk yediye çıkaracaklarını adadılar. Hükümdarın ağzı da iyileşince adaklarına uydular. Başka bir hükümdarları ise orucu bahar mevsimine alıp elli gün olarak tamamlanmasını emretti. Onlar da buna uyarak her yıl bahar mevsiminde elli gün oruç tutmaya başladılar. Ne var ki onların tuttuğu bu oruçla Müslümanların tuttuğu ramazan orucu arasında hem sayı, hem sıfat ve şart bakımından bir takım farklar vardır.
Musa (a.s.)’ın da kırk gün oruç tutuğu rivayet yoluyla sabit olmuştur.
ORUÇLUYA MEKRUH OLAN VE OLMAYAN ŞEYLER:
1. Özürsüz gıda maddelerinden veya benzeri nesnelerden bir şey tatmak veya çiğnemek: Kadının kocası huysuz bir kimse ise, evde bir olay çıkarmamak için yemek pişirirken tadına ve tuzlu olup olmadığına bakabilir, bunda kerahet yoktur. Bunun gibi küçük çocuğuna ağzında çiğnedikten sonra yedirmek zorundaysa bunda da kerahet kalkar. Çünkü bunda zaruret vardır; ancak kadın süt veya hazırlanmış çocuk maması bulabiliyorsa, o zaman bir şeyler çiğnemesi mekruhtur.
2. Satın alırken bal, yağ ve benzeri bir şeyin tadına bakmak: Çarşı ve pazardan bal, yağ vb. gıda maddelerini alırken, bunları güvenilir kimselerden alıyorsa tadına bakmak mekruhtur. Eğer güvenilir değilse -aldanmamak için- tatmasında bir sakınca görülmemiştir; ancak bütün tatmalar da boğazı geçmemelidir yoksa oruç bozulur.
3. Büyük abdestten sonra aşırı derecede istinca etmek: Suyun dübürden içeri kaçma tehlikesi olduğundan, gereğinden fazla istinca mekruh sayılmıştır. Temizlik şarttır. Fazlası orucu bozabilir.
4. Abdest alırken veya serinlemek isterken ağız ve buruna fazla su alıp çalkalamak: Bu durumda suyun boğaza kaçma tehlikesinden mekruh sayılmıştır.
5. Banyo yapmak, başa su dökmek, ıslak beze sarılmak: Bunlar İmam Ebu Hanife’ye göre mekruhtur. İmam Ebu Yusuf’a göre bir şey olmaz. Fetva İmam Ebu Yusuf’un görüşüne göredir; ancak suyu kulağa, göbek çukuruna kaçırmaktan sakınmalıdır.
6. Ağızda tükürüğü biriktirip yutmak: Bu hareket mekruhtur. Çünkü tükürüğü ağızda biriktirip yutmakta zaruret yok, istek vardır. Bu bakımdan mekruh sayılmıştır.
7. İyice suya batırılmış misvak kullanmak mekruh değildir.
8. Güçsüz düşeceğini bildiği halde kan aldırmak, yani kan vermek: Güçsüz düşmeyeceğini biliyorsa, kan aldırabilir. Herhalde sıhhat yönünden aldırması gerekliyse bunu iftar sonrasına bırakması uygun olur.
9. Cünüp olarak sabahlamak: Fecr doğmadan önce herhangi bir sebeple cünüp olmak ve bu vaziyette sabahlamakta -oruçtan yana- bir sakınca yoktur; ancak güneş doğmadan yıkanıp sabah namazına yetişmesi gerekir. Gündüzleyin uyurken ihtilâm olmak da orucu bozmaz. Çünkü bu elde değildir. Namaz vaktini geçirmeden yıkanmak gerekir.
10. Sahuru fecir doğmak üzere olan vakte geciktirmek: Sahuru gecenin üçte ikisi geçinceye kadar geciktirmek müstehabsa da fecir doğmasına pek az bir süre kalıncaya kadar geciktirilmesi mekruhtur. Çünkü bu durum şüphe doğurur.
11. İftarı güneş batar batmaz acele etmek: İftarı acele etmek müstehabtır.
12. Şek günü oruç tutmak: Şaban ayının sonunda: “Bugün şâbanın son günü mü yoksa ramazanın ilk günü mü?” olduğunu bilmezse ve şüphedeyse oruç tutması mekruhtur.
ORUCU BOZAN VE BOZMAYAN ŞEYLER
Orucu Bozup Yalnız Kaza Edilmesini Gerektiren Şeyler:
1. Yanılarak bir şey yiyip içmek: Bu hususta kasıt bulunmadığı için bozulan oruçtan dolayı sadece kaza gerekir. Yanılarak değil de unutarak bir şey yer ve içerse, o takdirde orucu bozulmadığı gibi bir şey de gerekmez. Çünkü Rasûlullah (a.s.) Efendimiz: “Kim oruçlu bulunduğu halde unuturda bir şey yer ve içerse, orucunu tamamlasın, çünkü bu Allah’ın onu yedirmesi ve içirmesidir (ki kendisine sevk edilmiştir).
O halde ister farz ister nafile oruç tutarken unutarak bir şey yemek veya içmek orucu bozmaz. Ne var ki farkına vardığı an derhal yemeyi veya içmeyi terk etmesi gerekir.
Unutarak orucunu yiyen adamı bu vaziyette gören kimse şu hususa dikkat etmelidir: Adam zayıf, güçsüz ya da çok yaşlı bir kimse ise ona oruçlu olduğuna hatırlatılmaz. Güçlü kuvvetli ise hatırlatılır.(Fetava-yi Hindiyye)
2. Silah, dayak ve ölüm tehdidi ile orucunu bozan kimseye sadece kaza gerekir. Çünkü bunu kendi isteğiyle yapmış değildir.
3. Dışarıdan atılan bir şey oruçlunun ağzından içeri girip boğazından aşağı inerse orucu bozulur, ancak sadece kazası gerekir. Çünkü bu hususta hiçbir kastı yoktur; ancak dışarıdan atılana karşı ağzını bilerek açık tutması durumunda orucu bozulur. Ağza giren şeye göre kaza ya da keffaret gerekir.
4. Uykuda iken bir şey yer ve içerse, orucu bozulur sadece kaza gerekir.
5. Yenilmesi mutat olmayan maddelerden bir şey yer veya yutarsa, orucu bozulur. Buna birkaç misal verelim: Taş, toprak, maden vb. bu cümledendir. Bu durumda kaza gerekir.
6. Dişler arasında kalan yemek kırıntılarını yutmakta orucu bozar; ancak bu yutulan kırıntının en az bir nohut büyüklüğünde olması halinde hüküm böyledir. Dişlerin arasında kalan ve yutulan kırıntı nohuttan küçük olursa, orucu bozmaz. Nohut büyüklüğünde ve daha fazla miktarda olan kırıntıyı yutmak sadece kazayı gerektirir. Dişler arasında kalan bir susamı yutan kimsenin orucu bozulmaz; ancak kerahet işlemiş olur; ama dıştan böyle bir şey alıp yutarsa, orucu bozulur.
7. Kan yemek: Kanın yenmesi haram olduğu için oruçlu ondan yiyecek olursa orucu bozulur. Sadece kazası gerekir.
8. Başkasının tükürüğünü yutmak orucu bozar.
9. Abdestte ağzı su ile çalkaladıktan sonra kalan ıslaklık tükürükle birlikte yutulduğu takdirde orucu bozmaz.
9- Dişler arasında akan kan tükürükle birlikte boğaza girerse, bakılır: Kan tükürükten fazla ise oruç bozulur, az ise bozulmaz. İkisi eşit durumda ise yine oruç bozulur.
Hem Kaza Hem Keffaret Gerektiren Durumlar
1- Kasten cinsel yaklaşımda bulunmak.
2- Yenilmesi mutad olan bir şeyi kasten yemek veya içmek ya da tedavi için bir ilâcı içmek, yutmak orucu bozar, kaza ve kefaret gerektirir: Ekmek, su, meyve gibi gıda maddeleri buna örnektir. Ama kavrulmadık bir arpa danesini yutmak böyle değildir; yenmesi adet olmadığı için orucu bozar ama kefareti gerektirmez. Diğer maddeleri buna kıyas edip hükme bağlamak gerekir. Sonra bir şeyin yenilmesinin mutat olup olmadığı beldenin âdetine bakılarak belirlenir. Meselâ: Bir beldede üzüm yapraklarını çiğ olarak yemek âdet halinde ise, o takdirde oruçlu o beldede yerse kendisine hem kaza hem kefaret gerekir; ama bunu çiğ olarak yemeyen ve böyle bir âdetleri bulunmayan bir belde halkı için bu hüküm değişir.
Oruç İle İlgili Fıkhî Hükümler
Özlenen Rehber Dergisi 31. Sayı
yha ben erkek arkadaşımla gezerken unutarak olmamış üzüm olur ya koruk deriz ondan 2 tane yedim 3. yerken erkek arkadaşım uyardı ve yemegi kestim azımdakini çıkardım bu durumddra orucum bozulurmu ama sonrasında bişey yemedm lütfen cevap verebilrmisiniz bu durumda orucum bozulmuşmu
askerdeyken yenilen orucun kefareti varmıdr?