Özlenen Rehber Dergisi

150.Sayı

İslam Dünyasından Bir Yıldız Daha Kaydı - Prof. Dr. Vehbe Zuhaylî

Mustafa ŞENTÜRK Özlenen Rehber Dergisi 150. Sayı
Toplumları ayakta tutan, iman ve ilimdir. İlimleri ayakta tutan ise hiç kuşkusuz Rabbani âlimlerdir. Âlimler, toplumların temel direkleridir. Âlimleri olmayan toplumlar, karanlıkta ya da boşlukta kalan insanlar gibidir. Âlimler, toplumlar için ışık kaynağıdırlar. Bunun için: ’Âlimin ölümü, âlemin ölümüdür’ denilmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: ’Âlimin ölümü, İslâm’da (açılmış) bir gediktir. Gece ve gündüz birbiri ardınca geldiği sürece kapatılamaz.’1
Bize yüce Rabbimiz tarafından lütfedilen hayat nasıl gerçekse şüphesiz ölüm de en az o kadar gerçektir. Hayat sahibi varlıklar olmanın yegâne sonu, ölüm denen gerçek ile yüzleşmektir. Zengin fakir, kadın erkek, âlim cahil herkes, her canlı bu hakikat ile er ya da geç karşılaşacak, emanet sahibine iade edilecek.
Ölüm, her nefis sahibinin mutlaka tadacağı,2 tahkim edilmiş kalelere veya gökteki yıldızlara sığınmış ve hatta nerede olursak olalım bizi bulacak olan kesin bir gerçektir.3 Çünkü bizi yaratan Allah, her birimize bir ecel takdir etmiştir.4 Ve o eceller geldiğinde ne bir an geri bırakılır, ne de öne alınır.5
Ölüm öyle bir gerçektir ki bu hakikatten kaçıp kurtulacak hiç kimse yoktur.
’Senden önce hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen onlar baki mi kalacaklar? Her nefis ölümü tadıcıdır. Sizi denemek için hayırla da, şerle de imtihan ederiz. Sonunda ise bize döndürüleceksiniz.’6
’Sonra siz, bunun ardından muhakkak öleceksiniz.’7
’Muhakkak ki sen de öleceksin, onlar da ölecekler!’8
ilâhî fermanları da çağları aşan kuvvetiyle hep bu gerçeği dile getirmektedir…
Ümmete faydası dokunmuş, İslam’ın güzelliklerini dirayeti nispetinde sonraki nesillere aktarmış, ömrü ilim öğrenmek ve öğretmekle geçmiş, müfessir, fakih, âlim bir zat Prof. Dr. Vehbe Zuhaylî…

Doğumu:
1932 yılında Şam’ın kırsal kesim idaresine bağlı Nebek mıntıkasına tabi olan Galmûn beldesinde Deyr Atiyye’de dünyaya geldi. Deyr Atiyye halkı, ziraat ve hayvancılıkla uğraşan, halı dokumacılığı ile meşhur ama asıl önemli olan hususiyeti; ilme düşkünlüğü, âlime sevgi ve saygısı, ilmî meclislere karşı ilgi ve alakası ile bilinen özel bir yerdir.
Deyr Atiyye, 1941 (h.1360) başlarında büyük âlim Abdulkadir el-Gassâb’ın gayret ve çalışmaları ile etrafta ilim merkezi olarak meşhur bir yer oldu. Ezher’den mezun olan el-Gassâb, tabir yerinde ise Ezher’in küçük bir numunesini burada inşa etti.
Babası Mustafa Zuhaylî Efendi, annesi Fatıma Hanımdır. Hafız ve abid bir kişilik olan babası Mustafa Zuhaylî Efendi, Vehbe Zuhaylî’yi açık bir şekilde etkiledi. Mustafa Efendi, ziraat ve ticaret ile uğraşırdı ve çocuklarını ilim tahsiline yönlendirirdi. Bu niyetinde yaşadıkları yerde ilmî faaliyetler yapan Abdulkadir el-Gassâb’ın büyük etkisi olduğu muhakkaktır.

İlmî Hayatı:
Vehbe Zuhaylî, ilkokulu Milat şehrinde bitirdikten sonra 1946 yılında Şam şehrine geldi, burada ortaöğrenimini tamamlamak için 14 sene kaldı. Şam’da Şeriat Fakültesine başladı. Burada altı yıl öğrenim gören Zuhaylî, 1952 yılında fakülteden birincilikle mezun oldu.
Diplomasını aldıktan sonra ilmine devam etmek için Mısır’a gitti ve orada yüksek ilim tahsiline başladı. el-Ezher Üniversitesinde Şeriat Fakültesi, Edebiyat Fakültesi Arap Dili ve Edebiyatı bölümünü, Aynuşşems Üniversitesi’nde Hukuk Fakültesini bitirdi. Beş sene zarfında üç diplomaya hâsıl oldu.
Sonrasında eğitimine Kahire Üniversitesi Hukuk Fakültesinde devam etti. İslâm şeriatı dalında ihtisaslaştı ve iki yıl sonra yani 1959 yılında Hukuk Fakültesi İslam şeriatı dalından ’İslâm Fıkhında ve Şeriat Siyasetinde Vasıtalar’ başlıklı yüksek lisansını tamamladı. Sonra akademik/ilmî alandaki çalışmalarını ’İslam Fıkhında Savaş Esirleri’ konulu doktora tezi ile taçlandırdı.

Ders Aldığı Hocaları:
Vehbe Zuhaylî, Şam ve Kahire başta olmak üzere uzun yıllar değişik fakülte ve medreselerde döneminin alanında ilmî dirayeti ehlince maruf birçok âlimden ders aldı. Onun ilmî manada değişik alanlardaki derinliği ve o alan ilmine vukufiyeti hiç şüphesiz bu yönünü çok net ortaya koymaktadır. İşte onun değişik yerlerde ders aldığı hocalarından en belli başlı olanları:

Şam’daki Hocaları
Şeyh Muhammed Haşim el-Hatîb eş-Şâfiî
Şeyh Muhammed Yâsîn
Cevdet el-Merdînî
Şeyh Hasan eş-Şattî
Şeyh Hasan Habneke el-Meydanî

Kahire’deki hocaları
Şeyh Muhammed Ebû Zehra
Şeyh Mahmut Şeltût
Şeyh Abdurrahmân Tac
Şeyh İsa Mennûn
Şeyh Ali Muhammed el-Hafîf

Hocalığı:
Vehbe Zuhaylî, doktora tezini tamamladıktan sonra Şam Üniversitesi Şeriat Fakültesine 1963 yılında okutman olarak atandı. 1969 tarihinde asistan olarak atandığı üniversitede 1975 yılında profesör oldu. Profesör olması hasebiyle birçok Uluslararası Arap Üniversitelerinde ders verdi. Libya Bingazi Üniversitesinde 1972-1974 yılları arasında dersler verdi. Aynı şekilde Sudan’da Ümmü Derman ve Hortum Üniversitelerinin Şeriat Fakültelerinde fıkıh ve usulü hakkında seminerler verdi. 2000 yılında Sudan’da ve diğer Afrika Üniversitelerinde genel İslamî ve içtimaî konularda seminerler verdi.
Birleşik Arap Emirlikleri Üniversitesi’nde 1984’ten 1989’a kadar beş sene kaldı. İşte bu zaman içinde Büyük tefsiri olan ’et-Tefsîru’l-Munîr Fi’l-Akîde Ve’ş-Şerîa Ve’l-Minhâc’ı kaleme aldı.
Eğitim ve öğretimine izafetle camilerde 1950 yılından beri hutbe irat eden Zuhaylî, Şam’da bulunan Kuveytî Cami’inde genel fıkıh dersleri verdi. Ayrıca sabah saatlerinde Şam’da bulunan Esîr Radyosu’nda insanın hayatına yön verici dersler veren Zuhaylî, bu derslerini daha sonra ’et-Tefsîru’l-Vasît’ adlı eserinde toplamıştır.
Vehbe Zuhaylî, 1989 tarihinden itibaren Şam Üniversitesi İslâm Fıkhı ve Mezhepleri bölümünde öğretim üyesi olarak bulundu.

Eserleri:

1- et-Tefsîru’l-Munîr:
Orijinal adı ’et-Tefsîru’l-Munîr Fi’l-Akîde Ve’ş-Şerîa Ve’l-Minhâc’tır. 16 cilt olarak Şam Fikir yayınları tarafından 1991 yılında ilk baskısı yapılmıştır. Arapça 7. baskısı piyasada olan eser Türkçe, Farsça, Malezya’ca, Urduca ve İngilizceye tercüme edilmiştir.
et-Tefsîru’l-Munîr, son dönemde yazılan kapsamlı tefsirlerdendir. Her cildinde iki cüzün tefsiri bulunmaktadır. Tefsir günümüz insana hitap eden bir üslûpla kaleme alınmıştır. Âyetler ilk önce konu başlığı verilerek bölümlere ayrılmış, ardından i’rab’ı, daha sonra sırasıyla araştırmacılar için son derece önemli olan belâgati yapılmıştır. Kelime ve ibarelerin anlamı verilmiş, sonra sırasıyla ayetler arası ilişki, var ise nüzul sebebi, ayetlerin geniş bir şekilde tefsiri verilmiştir. Sonunda da maddeler halinde ayetlerden çıkan hüküm ve hikmetler sıralanmıştır. Tefsirde kullanılan bütün hadislerin ve rivayetlerin sıhhat ve zayıflık dereceleri belirtilmiştir. Kur’ân’dan çıkan gündelik hayata yönelik bütün fıkhî hükümler teferruatlı bir şekilde ve fıkıh mezheplerinin görüşleri çerçevesinde ele alınmıştır. Müfessirin aynı zamanda bir fıkıhçı olması, bu tefsiri diğer tefsirlerden ayıran bir başka özelliktir. Müfessir; Taberî, İbn-i Kesir, Kurtubî, Râzî, Menâr, Zemahşerî gibi tefsirlerden alıntılar yapmıştır. Bu yönüyle hem rivayet, hem de dirayet tefsiridir.
Dilimize Dr. Ahmet Efe, Beşir Eryarsoy, Hamdi Arslan, Dr. Halil İbrahim Kutlay, Nurettin Yıldız tarafından tercüme edilen eserin Risale yayınları tarafından 2014 yılında 4. baskısı piyasaya sürülmüştür.

2- et-Tefsiru’l-Vecîz:
İlk olarak 1993 yılında Şam Hayır yayınları arasında basılan eserde üstat; ayetlerle ilgili kısa ve gerçekten çok veciz yorumlarda bulunmuştur. İşin hikâye tarafından ve ayetlerin ruhuyla bağdaşmayacak fuzuli kelimelerden büyük bir ihtimamla sakınmış ve okuyucuyu ayetleri o sıcak ve ruh bahşedici atmosferinden koparmamıştır. Ayetlerle olan rabıta muhafaza edilmiştir. Açıklamaların özlü olmasına ve kullanılan kelimelerin itinayla seçilip sınırlı tutulmasına rağmen rahat anlaşılmaları sağlanmıştır. Kur’ân’ın ruhuyla Rasûlullah (s.a.v.)’in pratiğiyle, Selef-i Sâlihîn’in o müstakim anlayışıyla bağdaşmayacak en küçük bir ayrıntıya şahit olmak mümkün değildir. Gayet rahat ve gönül huzuru içinde okunacak özlü bir tefsirdir. Eser Hacı İnan tarafından Türkçemize kazandırılmıştır. Piyasada 2012 yılı Dua yayıncılık baskısı çok rahat bulunup okunabilmektedir.

3- el-Vecîz Fî Usûli’l-Fıkh (Fıkıh Metodolojisi):
İlk defa 1991 yılında Libya Trablus’ta Uluslararası İslam’a Davet Derneği tarafından Arapça olarak basılmıştır. Dilimize Ahmet Efe tarafından 1996 yılında Risale yayınlarında tercüme edilmiştir.

4- el-Fıkhu’l-İslâmî Ve Edilletuhû (İslam Fıkhı Ansiklopedisi)
Dört Mezhebin görüşlerini delilleriyle ele alan eserdir. İslam Dünyasında son dönemde yazılan, en kapsamlı fıkıh eserlerindendir. Bu eserde namaz, hac, oruç, zekât, kurban, avcılık, miras, ceza hukuku, sigorta, tazminat, iş hukuku, İslâm’da yasama ve yargı organları, alışveriş, hilâfet, yiyeceklerde helâl ve haramlar, evlilik, boşanma, nişanlanma ve daha yüzlerce konu, binlerce dini mesele ele alınmaktadır. Dünün değil bugünün problemlerini ele alan, üstelik meseleleri günümüz insanının anlayabileceği bir dille ifade eden bir fıkıh şaheseridir. Büyük bir özveri ile Risale yayınlarınca tercüme edilip basılan eser büyük bir kaynak eser ve gelecek kuşaklarımıza bırakabileceğimiz güzel bir mirastır.

Bunların yanında
5- el-Fıkhu’l-Hanefiyyu’l-Muyesser (Hanefi Fıkhı)
6- Mevsûatu’l-Fıkhi’l-İslâmiyyi’l-Muâsır (Muasır İslam Fıkhı Ansiklopedisi)
7- Âsâru’l-Harbi Fi’l-Fıkhi’l-İslâmî (İslam Hukukunda Savaşın Sonuçları)
8- Fert ve Topluma Kuranın Mesajı
gibi onlarca eseri daha vardır.

Vefatı:
Vehbe Zuhaylî yaşınında verdiği bazı rahatsızlıklardan ötürü doktorlar tarafından kontrollü tedavi altında tutuluyordu. Ne var ki 8 Ağustos 2015 Cumartesi günü büyük âlim Vehbe Zuhaylî 83 yaşında dünya hayatına gözlerini yumdu. Ardında kendisi için dualar edecek bir ümmet, inşallah mahşerde hakkında şefaatçi olacak eserler bırakarak aramızdan ayrıldı.
Rabbim kendisine sonsuz rahmet eylesin!
Başta ailesi olmak üzere sevenleri ve bütün ümmete sabr-ı cemiller ihsan eylesin! (Âmin!)
Ve son söz:
’Muhakkak ki Allah, ilmi kullar(ın)dan çekip çıkarmak suretiyle almaz. Fakat ilmi, âlimleri(n ruhunu) kabzetmekle alır.’9

(Endnotes)
1 Bezzâr, Müsned –el-Bahru’z-Zehhâr-, c.18, s.185, h.no:171/147, Mektebetu’l-Ulûmi Ve’l-Hikemi, Medine, 1988; Dârimî, Mukaddime, 32.
2 Bkz., Âl-i İmrân, 3/185.
3 en-Nisâ, 4/78.
4 el-En’âm, 6/2.
5 el-A’râf, 7/34; Yûnus, 10/49.
6 el-Enbiyâ, 21/34-35.
7 el-Mü’minûn, 23/15.
8 ez-Zümer, 39/30.
9 Buhârî, İlm, 34; Müslim, İlm, 5.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.