Özlenen Rehber Dergisi

139.Sayı

Hz. Hatice (r.anha) - 2.bölüm

Murat GELEGEN Özlenen Rehber Dergisi 139. Sayı
’Ne bahtiyarlık ki, âlem hürmetine yaratıldı Efendim!
Daha gelmeden yaktı, Varaka’yı, Hatîce’yi aşkın Efendim..!’


Bismillâhirrahmanirrahim

… Zaman akıp gidiyordu. Fatıma’nın da bekleyişi devam etmekteydi. Aslında bu bekleyiş Fatıma’da bazı duyguları da yeşertmişti. Öyle ki bir anne adayı olarak, Mekke’deki kızlara karşı uygulanan bu katı âdeti kınamaya başladı. Bunun sonucunda ilah diye taptıkları putların bu çirkinliklere müsaade etmesini hazmedemez hale geldi ve onları terk etti. Sonuncusu ve en önemlisi ise artık tamamen bir olan Allah’a tevekkül etmiş ve tamamen Rabbine yönelmişti. Varaka b. Nevfel’in anlattıkları onda artık yeni ufuklar açmış, artık o da gelecek olan son peygamberi bekliyor olmuştu. Şirki yıkacak, karanlığı aydınlatacak ve insanlığa müjde olacaktı. Varaka, Fatıma’nın rüyalarından çıkan sonuçtan hemen hemen emindi. Kız çocukları olacağını biliyor, sürekli nasihat ve telkinlerde bulunuyordu. Özellikle de ailenin reisi Huveylid ’e belli etmeden tavsiyelerde bulunuyor ve onu doğru olana yönlendirmek için uğraşıyordu. Asıl korktukları Huveylid ’in kendisi değil çevresiydi. Sürekli nesebini devam ettirecek bir erkek çocuktan bahsedip onun aklını çelerlerdi.
İşte bütün bu hengâmelerle zaman akıp geçti. Artık Fatıma’nın doğumu da iyice yaklaşmıştı. Zamanının çoğunu Huveylid’in düğün hediyesi olarak verdiği, ev işlerinde ona yardım eden küçük Zeynep’le geçiriyordu. Duygularını birbirleriyle paylaşırlar, içerisinden çıkamadıkları bir durum olursa da Zeynep ile beraber Varaka’ya giderlerdi.
Böyle günlerden biri idi. Fatıma’nın ilk sancıları başlamıştı. Hemen Huveylid’de haber gönderdiler. O da bir ebe bularak eve getirdi. Ebe Fatıma’yı kontrol ederek çok az bir süresinin kaldığını haber verdi ve gitti. Gitti ama Fatıma’nın da yüreğine bir acı tekrar düştü. Artık iyice Rabbine yöneldi ve sığındı. Sonra bir an içine bir serinlik geldi. Veren Allah ise ve O Allah her şeyi görüp biliyor ise neden korkacaktı ki. Bu gelgitlerle birkaç gün geçmemişti ki sancısı tekrar başladı. Ebeyi tekrar çağırdılar. Bu sefer ebe doğum vaktinin geldiğini söyledi. Nazlı eşinin başından bir an ayrılmayan Huveylid’i dışarı çıkardılar.
Huveylid dışarıda heyecanlı bir bekleyişe başladı. Çok seviyordu eşini ve bir zarar gelmesine dayanamazdı. Öyle ki ticari seferlere gittiği her şehirde oranın en değerli takısını alır ve eşine hediye ederdi. Boş vakitlerini mutlaka hanımıyla geçirir ve onu mutlu etmeye çalışırdı. Onsuz bir hayatı hiç düşünmemişti. Hatta bir defasında eşine: ’Sen olmadan benim yaşamımın da bir anlamı olmaz’ demiş ve sevgisini izhar etmişti. Huveylid’in hatıratında bunlar canlanırken gözleri yaşarmıştı ki aniden dışarıdan sesler geldi. Akraba ve arkadaşlarından bazıları doğumdan kendisinin de anlamadığı bir şekilde haberdar olmuşlardı. İçten içe kızdı. Öyle ya daha doğum olmamıştı bile. Aslında son derece misafirperver bir beyefendiydi ama bu cahil insanların konuşmalarını sevmiyordu. Çünkü her ne zaman bir araya gelseler şuursuz methiyelerle Huveylid’in canını sıkarlardı. Zaten normal zamanlarda da onlarla bir araya gelmez ve uzak dururdu. Ama burada yapacak bir şeyi yoktu. Ne de olsa misafirlerdi. Bir an içinden Varaka’yı düşündü. Keşke burada olsaydı da içini ona dökseydi diye düşündü. Onu sıkıcı ruh hallerinde rahatlatan ve ferahlatan sadece Varaka idi. Tam o sırada avlunun kapısından yaşlı bir kadın içeri girdi. Huveylid’in içi kadını görür görmez birden daralmıştı. Gelişinde hayır olmadığı belli olan şirkin bataklığına saplanmış bu nasipsiz kadın Huveylid’de yaklaşarak: ’Hamileliği hafif geçen birinin çocuğu kız olur. Senin de bir kızın olacak. İyi mi sen kendini (onu öldürmeye) hazırla…’ gibi çok nasipsizce ve bedbahtça ağır konuşarak gitti. Huveylid iyice daralmıştı ki Varaka kapıdan giriverdi. Girer girmez de daraldığı yüzünden belli olan amcası Huveylid’in yanına gitti. ’Geçerken sesleri duydum ve geldim. Hayırdır doğum vakti mi geldi?’ diye sordu. Durumu öğrenince de orada kalmaya karar verdi. Çünkü bu insanlar tabiri caizse Huveylid’i sözleriyle yemek istiyorlardı sanki. Nasıl akrabalık ve nasıl dostluktu ki dostlarının halinden anlamaz ve pervasızca onu kedere sürüklerdi… Varaka amcası Huveylid’in yanına oturdu ve anlatmaya başladı. O anlattıkça Huveylid’in yüzü açılıyor ve ferahlıyordu. İnsanlardan ve düşük hallerinden nefret ettiği bir anda kalbini rahatlatan sözler duyan Huveylid, ilk defa: ’Peki bütün bu çirkinliklere dur diyecek peygamber ne zaman gelecek ki?’ diye sessizce sordu. Buna şaşıran Varaka konu hakkında bildiklerini anlattı. Gözleri dolan Huveylid, Varaka’yı daha da şaşırtarak: ’Keşke bir an önce gelse de bu bataklıktan insanları kurtarsa…’ dedi. Huveylid artık rahatlamıştı. Zaten çok nadir ve zorla gittiği putlardan da artık tamamen soğumuştu. Ve bir daha da gitmeyeceğine dair kendi kendine söz verdi.
Bu konuşmalar sürerken köleleri Esved geldi ve: ’Müjde efendim doğum bitti.’ dedi. Bu sözün duyulmasıyla beraber kalabalık birden çoğaldı ve bir şenlik başladı. Huveylid hemen eve koştu. İçeri girer girmez de ilk olarak Fatıma’yı sordu. İyi olduğu haberini alınca çocuklarını sordu. Ebe de boynunu büküp kız çocuğu olduğunu bildirdi. Huveylid küçük kızını eline aldı ve yüzüne baktı. Nurdan bakışlarıyla beyaz bir beze sarılmış kızına kanı birden kaynamıştı. Gözlerine dalıp gitti. Az sonra ise ne tepki vereceğinden haberi olmayan eşini endişelendirmemek için kızına bakarak sesli bir şekilde: ’gözleri annesine benzemiş…’ dedi. Bunu duyan Fatıma Allah’a şükrederek ferahladı.
Bu sırada köle Esved geldi ve Huveylid’in babası Eset’in çocuğu istediğini söyledi. Avludakiler henüz kız olduğunu bilmiyorlardı. Bembeyaz kundağa sarılmış bu minik yavruyu Eset’e getirdiler. Eset kız olduğunu öğrenince biraz duraksadı ama sonra: ’Kabul ettim. Fatıma asil bir kadındır. Mutlaka güçlü erkek evlatlar da verecektir.’ diyerek torununu öptü. Bu minik yavruyu görenlerin ister istemez kalplerinde yumuşama oluyor ve kanları kaynıyordu. Soylu bir ailenin çocuğu olunca Mekke’de şenlik yapmak adetti. Ve öyle de oldu. Fakat bu kalabalıkta Huveylid’in rahatlığından rahatsız olanlar vardı. ’Huveylid’e bakın ne kadar da rahat. Kız çocuğuna bu kadar sevineni ilk kez gördük. Belli ki Varaka Huveylid’i kendine benzetmiş…’gibi laflar ettiler. Bunu duyan varaka ayağa kalkarak herkesi gür bir sesle susturdu ve ufukları aşan şu konuşmayı yaptı: ’Ey insanlar! Görüyorum ki varlığımdan rahatsız olanlar var. Bilin ki hiçbir zaman putlarınıza tapmadım. Huveylid’in içine de böyle bir hidayet ışığı düşmüşse sevinmeniz lazım. Ceddiniz İbrahim, İshak, Yakup, Yusuf ve İsa’yı ne çabuk unuttunuz. Ben bir bekleyiş içindeyim. İnsanlığa rahmet olacak bir Nebî gelecektir. Âlemleri aydınlatacak ve küfrü yok edecektir. Öyleyse siz de hazır olun. Hazır olun ki o Nebî kız çocuklarını diri diri gömmekten sizi men edecektir…’
Kalabalık birden sus pus olmuş iliklerine kadar sarsılmışlardı. Bu sırada Varaka Huveylid’e yaklaşarak: ’Sen de bunlar gibi üzgün müsün yoksa.’ dedi. ’Hayır. Son derece mutluyum.’ deyince Varaka rahatladı ve: ’İsmini ne koydunuz?’ diye sordu. Huveylid: ’Bu sana kalmış ismini sen koy.’ dedi. Varaka bebeği kucağına alıp ayağa kalkarak insanlara: ’Ey Kureyş’in büyükleri! Ben bu yavru için bir isim seçtim. Ailesinin de bana itiraz edeceğini sanmıyorum. Sevincimin ve kalbimdeki iyi niyetin şahidi, bir ve tek olan Allah’tır. Bu yavrucak çok bahtiyardır. Umulur ki âlemdeki kadınların efendisi olur. Umulur ki Kusay neslini en güzel şekilde devam ettirir. Herkes duysun ve bilsin ki bu kızın ismini ’Hatîce’ koyuyorum…’
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.