Özlenen Rehber Dergisi

128.Sayı

Aşûre Günü ve Hz. Hüseyin (r.a)


Elhamdülilâhi Rabbi’l-Âlemîn. Ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ Rasûlinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidinâ Muhammedin ve eshâbihî ve ezvâcihî ve evlâdihî ve etbâihî ve ehl-i beytihî ve ümmehâtihî ve ebîhi biadedi külli şey’in fi’d-dünyâ ve’l-âhireti ve kezâlik. Ve’l-hamdü lillâhi Rabbi’l-Âlemîn.
Muharrem ayının onuncu günü Aşûre (Âşûrâ) günü olarak adlandırılır. Bu önemli günün içinde bulunduğu Muharrem ayı haram aylardandır.
Âişe (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: ’Aşura günü orucunu Câhiliye devrinde Kureyş tutar idi. (Hicretten evvel) Rasûlullah da o (günde) oruç tutar idi. Medine’ye geldiği zaman da o (günde) oruç tuttu ve (sahâbîlerine de) o (günde) oruç tutmayı emretti. (İkinci sene) Rama¬zân (orucu) farz kılınınca âşûrâ günü (orucunu) terk etti. Artık isteyen o (günde) oruç tuttu, dileyen de onu terk etti.’ (Buhârî, Savm 69)
Abdullah b. Ömer (r.anhümâ)’dan rivayet edildiğine göre; cahiliye (devri) halkı, aşûra günü oruç tutarlardı. Rasûlullah (s.a.v.) ve müslümanlar da Ramazan (orucu) farz kılın¬madan önce o (günde) oruç tuttular. Ramazan (orucu) farz kılınınca Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Muhakkak aşûra, Allah’ın günlerinden bir gündür. Artık dileyen o (günde) oruç tutar, dileyen de onu terk eder.’ (Müslim, Sıyâm 19)
İbn-i Abbâs (r.anhumâ)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Nebi (s.a.v.) Medîne’ye gelince Yahûdîler’i Aşura (günü) oruç tutuyorlar buldu. Bunun hakkında kendilerine sorulunca: ’Bu(gün), Allah’ın Musa’yı ve İsrâîloğulları’nı Firavun’a kar¬şı muzaffer kıldığı gündür. Biz bu(gün), onu tazim için oruç tutuyoruz.’ dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): ’Biz Mûsâ’ya sizden daha yakınız.’ buyurdu, sonra (sahâbîlerine de) o (gün) oruç tutmayı emretti. (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr 52)
Âişe (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: ’Muhakkak ki Câhiliye (devrin)de Kureyş, Aşura günü oruç tutar idi. Sonra Rasûlullah (s.a.v.) o (gün)ün orucunu emretti. Nihayet Rama¬zân (orucu) farz kılındı da Rasûlullah (s.a.v.): ’Her kim dilerse o (günün) orucunu tutsun. Her kim de dilerse iftar etsin (oruç tutmasın).’ buyurdu. (Buhârî, Savm, 1)
Seleme b. el-Ekva’ (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Nebi (s.a.v.) Eslem (kabilesin)den (Hind b. Esma isminde) bir kişiye, ’insan¬lar içerisinde (şunu) ilan et.’ diye emretti: ’Her kim (bir şey) yediyse gününün geri kalanında oruç tutsun! Yememiş olan kimse ise oruç tutsun. Zira bugün Aşura günüdür.’ (Buhârî, Savm 69)
Ebû Katâde el-Ensârî (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.)’e, Aşura günü oruç tutma(nın hükmü) hakkında soruldu. (Rasûlullah): ’(Bu oruç) geçen senenin günahlarına keffâret olur.’ buyurdular.’ (Müslim, Sıyâm 20)
İbn-i Abbâs (r.anhumâ)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: ’Rasûlullah (s.a.v.) (Muharrem’in) onuncu günü Aşura orucu tutulmasını emretti.’ (Tirmizî, Savm 50)
İbn-i Abbâs (r.anhümâ)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: ’(Muharrem ayının) dokuzuncu ve onuncu (gününde) oruç tutun ve (böyle yapmakla) Yahudilere muhalefet edin.’ (Tirmizî, Savm 50)
Dâvûd b. Ali’nin babasından, onun da dedesi İbn-i Abbâs’dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Aşura günü oruç tutun ve Yahudilere muhalefet edin, (şöyle ki) öncesinde bir gün oruç tutun ya da sonrasında bir gün oruç tutun.’ (Beyhakî, es-Sünenu’l-Kubrâ, Sıyâm 101, c.4, s.475, h.no:8406)
Aşûre Orucunun Fıkhî Yönü:
Görüldüğü üzere câhiliyye devrinde Kureyş’in de tuttuğu Aşûre orucunu Rasûlullah (s.a.v.), bi’setten önce tutmuş, (Bkz., Muvattâ, Sıyâm, 11) sonra bir ara terk etmişse de Medîne’ye hicret edince Hz. Mûsâ’nın sahih yollardan ulaşan şerîatına uyarak Ramazan orucu farz kılınıncaya kadar o da bu orucu tutmuş ve Müslümanlara da tutmalarını emretmiştir. Hattâ bu konuda henüz bir emir bulunmamakla birlikte, Buhârî’de yer alan bir hadîse göre Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), münâdîler çıkararak Aşûre orucunu halka duyurmuş, (Bkz., Buhârî, Savm 69) geceleyin oruca niyet etmeyenlerin günün yarısında haberdar olsalar dahi o andan îtibâren oruca başlamalarını emretmiş, ancak Ramazan orucunun farz kılınmasıyla bu orucu isteğe bırakmıştır. Ramazan orucunun farziyetinden itibâren Aşûre orucunun müstehab olduğunda ittifak eden âlimler, Hz. Rasûlullah’ın bu konudaki emrinin Ramazan orucundan önceki dönem için vücûb ifâde edip etmeyeceği husûsunda ihtilâf etmişlerdir. İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe ile bâzı Şâfiîler Aşûre orucunun önceleri vâcib olduğunu, fakat bu hükmün Ramazan orucu ile nesh edildiğini, Hanbelîler ve bir kısım Şâfiîler ise müstehab olduğunu kabûl etmişlerdir. (D.İ.Ansiklopedisi, c. IV, s. 25)
Aşûre Gününün Kutsallığı:
Aşûre günü, hem Müslümanlarca, hem yahûdîlerce ve hem de câhiliyye dönemi Arapları tarafından kutsal bir gün olarak kabûl edilmekteydi. Hz. Nuh (a.s.) zamânından beri bütün ilâhî dinlerde makbûl sayılan Aşûre gününde oruç tutmak Yahûdîlere farz kılınmıştı.
Câhiliyye dönemi Arapları ise köken olarak Hz. İbrâhim (a.s.)’dan gelen tevhîd inancını tahrif eden müşrikler oldukları için, onlar arasında da bu günün önemi yerini korumuştu. İşte Aşûre günü ve orucunun ilâhî dinlere dayanan bu kökeninden dolayı, Rasûlullah (s.a.v.), Ramazan orucu farz kılınıncaya kadar, Aşûre gününe saygı göstermiş ve o gün oruç tutmuştur. Aşûre orucu görüldüğü üzere sâdece yahûdîlere âit bir oruç değildir. Yalnız, onları taklit etmemek ve hurâfelerinin İslâm bünyesine girmesine engel olmak için mü’minleri uyaran Rasûlullah (s.a.v.)’in Aşûre orucu hakkında yahûdîlere muhâlefeti söz konusudur. Bu muhâlefet, yukarıdaki İbn-i Abbas hadîsinde geçtiği üzere sâdece Aşûre günü değil, Muharremin dokuzuncu ve onuncu günü de oruç tutmak şeklindedir. Hattâ Buhârî ve Tirmîzî’deki bir rivâyete göre, bu iki günle birlikte on birinci günü de oruç tutularak Yahûdîlere muhâlefet edilmesi buyurulmuştur. (Beyhakî, es-Sünenu’l-Kubrâ, Sıyâm 101, c.4, s.475, h.no:8406; Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.4, s.52, h.no:2154)
Aşûre Gününün Fazîleti

İslâm ulemâsının çoğunluğuna göre Aşûre gününün fazîletlerini şöyle sıralayabiliriz:
1. Aşûre orucu bir yıla keffârettir. O gün, Allah Teâlâ’nın öyle bir ikrâmıdır ki, onu, ümmet-i Muhammed’in günahlarına keffâret, hatâlarına temizleyici kılmıştır. (Bkz., Müslim, Sıyâm 20; Beyhakî, es-Sünenu’l-Kübrâ, Sıyâm, 96, c.4, s.468, h.no:8381)
2. Allah Teâlâ, Âdem (a.s.)’ın tevbesini Aşûre günü kabûl etmiştir. (Bkz., Abdurrazzâk, el-Musannef, Sıyâm, Bâbu Sıyâmi Yevmi Aşura, c.4, s.290, h.no:7852)
3. Allah Teâlâ İdris (a.s.)’ı Aşûre günü göğe kaldırmıştır.
4. Allah Teâlâ Nuh (a.s.)’ın gemisini Aşûre günü Cûdi dağında karaya oturtmuştur. (Bkz., Ahmed b Hanbel, Müsned, s.640, h.no:8702)
5. İbrâhîm (a.s.) Aşûre günü doğmuştur. (Bkz., Taberânî, Kebîr, c.3, s.428, h.no:5405) Allah Teâlâ onu o gün, kendisine Halîl edinmiştir. Nemrud’un ateşinden de o gün kurtarmıştır.
6. Allah Teâlâ Dâvud (a.s.)’ın tevbesini o gün kabûl etmiştir. Yine o gün Süleyman (a.s.)’a mülkünü vermiştir.
7. Allah Teâlâ Eyyûb (a.s.)’ın sıkıntı ve hastalığını Aşûre günü gidermiştir.
8. Allah Teâlâ Mûsâ (a.s.)’ı denizden Aşûre günü kurtarmış ve Fir’avn’u o gün denizde helâk eylemiştir. (Bkz., Buhârî, Ehâdîsu’l-Enbiyâ 24)
9. Allah Teâlâ Yûnus (a.s.)’ı, balığın karnından Aşûre günü kurtarmıştır.
10. Allah Teâlâ Îsâ (a.s.)’ı, Aşûre günü göğe kaldırmıştır.
11. Allah Teâlâ gökleri Aşûre günü yaratmıştır. (Abdülkâdir Geylânî (k.s.), El-Ğunye, Terc. Faruk Meyan, s. 355-356)

Hz. Hüseyin (r.a.)’in Şehâdeti:

İslâm târîhi boyunca Aşûre gününde meydâna gelen en önemli hâdiselerden biri de ’Cennet gençlerinin efendilerinden biri’ olan Hz. Hüseyin (r.a.)’in şehîd edilmesidir.
Gavsü’l-Âzam Seyyid Abdülkâdir Geylânî (k.s.) Hazretleri bu hâdiseyi şöyle değerlendirmektedir: ’Hz. Hüseyin (r.a.)’in şehîd edilmesi, Allah Teâlâ’nın, Rasûlullah (s.a.v.)’in torununun derecesini yükseltmek, kerâmetini kat kat artırmak, şehîdlik sebebiyle şehidlerin önderi durumunda olanların derecesine ulaştırmak için, katında günlerin şerefli ve büyüğü olan Aşûre gününde olmuştur.’
Hz. Hüseyin (r.a.) Hicrî 10 Muharrem 61’de (1 Ekim 680) Kerbelâ’da şehîd edilmiştir. Bu fâcianın İslâm dünyâsında çok köklü etkileri olmuştur. Rasûlullah’ın sevgili torunu olan Hz. Hüseyin’e ve etrâfındaki Ehl-i Beyte revâ görülen bu zulüm, bütün Müslümanların yüreğini dağlamıştır. Aradan yüzyıllar geçtiği hâlde bu fâcianın acıları unutulmamıştır, unutulacak gibi de değildir.
Bütün bunlara rağmen, Aşûre gününü yas günü olarak değerlendirmek ve bu günde şiîlerin yaptığı gibi taşkınlıklar yapmak doğru değildir. Rasûlullah ve Ashâbı o günü nasıl değerlendirmişlerse bizim de öyle yapmamız gerekir. Onlar, bu günde oruç tutmuşlar, o gün çoluk çocuklarını sevindirmek, giydirmek gibi şeyler yapmışlardır. (Bkz., el-Hatîb et-Tebrîzî, Mişkâtu’l-Mesâbîh, Zekât 6/3, c.1, s.427, h.no: 1921)
Yine Seyyid Abdülkâdir Geylânî (k.s.) de Aşûre gününü yas günü kabûl etmenin doğru olmadığını belirterek şunları söylemektedir: ’Hz. Hüseyin’in şehîd edildiği gün, musîbet günü olsa idi, Rasûlullah (s.a.v.)’in vefât ettiği gün olan Pazartesinin musîbet ve mâtem günü olması daha uygun olurdu. Hattâ, Ebû Bekir (r.a.) de Pazartesi günü vefât etmiştir. Rasûlullah Efendimiz ve Hz. Ebû Bekir’in vefâtı ise, onlardan başkasının vefâtından daha yüksektir. Buna rağmen Pazartesi günü mâtem günü olmayınca, Aşûre günü de mâtem ve musîbet günü olamaz. Mâtem günü kabûl edilmesi, sevinç ve şerefli gün olmasından uygun değildir.’
Ehl-i Sünnet ulemâsı, genellikle bu görüştedirler. Bu, onların Hz. Hüseyin’e revâ görülen zulmü tasdîk etmeleri anlamına gelmez. Tam aksine, ifrattan ve tefritten sakınma prensibine uygun davranışın bir sonucudur. Zâten Ehl-i Sünnetin en önemli esaslarından biri de, ifrat ve tefritten uzaklıktır. Ehl-i Sünnetin dışındaki fırka ve ekoller, ya ifratta veyâ tefrittedirler. Bu ise, Kur’ân-ı Azîmüşşân’da beyan buyurulan ’Vasat Ümmet’ (Bakara Sûresi 2/143.) gerçeğine ters düşer.
Rabbimiz bizi, bu mübârek günü sünnete uygun olarak kutlamak ve değerlendirmekten ayırmasın. Rasûlullah’ın, Ashâbının ve Hz. Hüseyin (r.a.)’in şefâatlerine nâil eylesin.
Ve’s-selâmu alâ men ittebea’l-Hüdâ.
* Özlenen Fark, Aylık İlmî Araştırmalar Dergisi, Haziran 1999, Sayı 35.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

1 kişi yorum yazdı.