’Kıyamet, sayıları otuza yakın deccallar gönderilmedikçe kopmaz. Hepsi de kendisinin Allah’ın elçisi olduğunu iddia ederler’ (kendilerini bir peygamber gibi iyi, sevgi ve saygıya layık, nebi fonksiyonunu yüklenmiş gibi gösterirler ve gafil insanları böyle aldatırlar.)
Ve kıyamet, ilim (din âlimleri ve ilimleri) kaldırılmadıkça, depremler çoğalmadıkça, zaman yakınlaşmadıkça (vakit kısalıp bereketsizleşmedikçe), fitneler zahir/hâkim olmadıkça, karışıklık, yani ölüm artmadıkça, aranızda mal mülk (para ve zenginlik) çoğalmadıkça… ve binalar konusunda insanlar konusunda büyüklük yarışı yapmadıkça, bir kişi bir kimsenin mezarına uğrayıp, ’keşke ben senin yerinde olsaydım’ demedikçe (intihar düşüncesi ve intiharlar artmadıkça) ve güneş batıdan doğmadıkça …(kıyamet) kopmaz. ’ (Buharî, Fiten 25)
Bu ayki yazımıza Deccal hakkında varid olan bir hadis-i şerif ile giriş yapmak istiyoruz. Deccal ahir zaman alametlerinin en büyüklerindendir. Ümmet-i İslam’ın onun fitnesinden ötürü ağır imtihanlar geçireceği değişik rivayetlerde geçmekte. Deccal’in zuhuru ile ilgili birçok hadis-i şerif rivayet olunmuştur. Bu yazıda Deccal’in vasıflarına ait bazı hususiyetler üzerinde durmaya çalışacağız. Deccal ile ilgili rivayetlere ulemamızca farklı yorumlar getirilmiştir. Kimisi hadis metnini hakikat üzerine yorumlayıp olduğu gibi okuyucuya aktarmış; kimisi de bu rivayetlere mecazi yorumlar getirmiştir.
Deccal’in vasıfları!
Deccal’e ait bazı vasıfları sayacak olursak:
- Doğumunun doğal yollardan olduğu, bir anne ve babadan meydana geldiği, ancak doğumu otuz yıllık evliliğin arından gerçekleştiği
- Kısa boylu geniş cüsseli; kırmızıya çalan siyah yüz rengi; kıvırcık saçlı yukarıdan sarmaşmış; alnı geniş; sol gözü kör; sağ gözü yeşil renkte üzerinde yeşil deri parçası olup (memsuh) silinmiş vaziyette; buna göre iki gözü de kör; bacaklarının arası açık, konuşurken sanki sesi burnundan geliyormuş gibi
- Kısır, çocuğu olmayan; iki gözünün arasında kâfir yazıyor, okur-yazar olan veya olmayan bunu okuyabilir
- Ehl-i kitap tarafından ise Deccal 666 rakamı ile sembolize edilmektedir.
Yukarıda saydığımız Deccal’e ait vasıflar muhtelif hadis rivayetlerinden alınmıştır. Aşağıda zikredeceğimiz hadis ise, Deccal’in şuanda hayatta olduğuna dair Sahih Müslim’de geçen bir rivayettir.
Deccal hayatta mı?
Deccal ile ilgili diğer önemli bir rivayet de Müslüman olmadan önce Temim Dâri’nin ticari yolculuğa çıktığında onu görmesi ile alakalı.
Fatıma binti Kays (r.anha) şöyle dedi:
’…Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
’Allah’a yemin olsun ki, ben sizi bir sevinç yahut bir korku yüzünden toplamadım. Sizi, ancak (şu olaydan dolayı topladım) Temim Dârî, Hıristiyan biri idi, bana geldi biat edip Müslüman oldu. Benim size Deccal hakkında anlattıklarıma uygun bir olay anlattı.
Temim Darî şöyle anlattı:
Temim, Lahım ve Cuzam kabilelerinden otuz kişiyle deniz yolculuğuna çıkmıştı. Dalgalar bir ay boyunca onlarla oynadı. Sonra güneş batımına yakın bir zamanda denizde bir adaya gemiyi yanaştırdılar. Sandallara binip adaya çıktılar. Müteakiben çok kıllı, hatta kıllarının çokluğundan önü neresi, arkası neresi belli olmayan bir yaratığa rastladılar.
Ona:
Vay sana, sen de kimsin? diye sordular.
O:
Ben Cessase’yim, dedi.
Onlar:
Cessase nedir? diye sordular.
O yaratık:
Ey kavim! Şu manastırdaki adama gidin. O sizin haberinizi şevkle beklemektedir, dedi.
Temim diyor ki:
Bize adamı söyleyince onun şeytan olmasından korktuk. Hızlıca ona gittik, manastıra girince bir de baktık ki, cüsse bakımından en büyük insan, elleri birleştirilmiş vaziyette boynuna sıkıca bağlı, diz kapağı ile topukları arasında demirler vardı.
Ona: Vay sana sen de kimsin? diye sorduk.
O: Siz benim haberimi aldınız. Söyleyin siz kimsiniz? dedi.
Onlar: Biz Araplarız, deniz yolculuğuna çıkmıştık. Denizin dalgalı olduğu zamana denk gelmişiz. Dalgalar bir ay bizimle oynadı. Sonra senin adana gemiyi yanaştırdık. Sandallara binip adaya çıktığımızda çok kıllı hatta kıllardan önü neresi, arkası neresi belli olmayan bir yaratıkla karşılaştık.
Ona: Vay sana sen kimsin? diye sorduk.
O da: Ben Cessase’yim, dedi.
Biz: Cessase nedir? diye sorduk.
O yaratık da:
Manastırdaki şu adama gidin, o sizin haberlerinizi şevkle beklemektedir, dedi. Hızlıca sana geldik. O yaratıktan korktuk, onun dişi bir şeytan olmadığından emin olamadık, dedik.
Manastırdaki demirlerle bağlı adam:
Beysan hurmalıklarından haber verin, dedi.
Biz: Onun neyini soruyorsun? dedik.
O: Hurmalarından soruyorum, hâlâ meyve veriyor mu? dedi.
Biz: Evet, dedik.
O: Meyvelerinin kesilmesi yakındır, dedi.
Sonra: Taberiye gölünden haber verin, dedi.
Biz: Neyini soruyorsun? dedik.
O: Taberiye gölde su var mı? dedi.
Biz: Evet, suyu çoktur, dedik.
O: Suyun gitmesi yaklaşmıştır, dedi.
Sonra: Zugar pınarından haber verin dedi.
Biz: Neyini soruyorsun? dedik.
O: Zugar pınarının suyu var mı, insanlar o pınarın suyuyla ziraat yapıyorlar mı? diye sordu.
Biz: Evet, suyu çoktur, insanlar onunla ziraat yapıyorlar, dedik.
O: Ümmilerin Nebisinden haber verin, ne yaptı? diye sordu.
Biz: Mekke’den çıktı, Yesrib’e (Medine’ye) yerleşti, dedik.
O: Araplar Onunla savaştı mı? diye sordu.
Biz: Evet, dedik.
O: Onlara ne oldu? diye sordu.
Biz: Ona karşı gelen Araplara Onun üstün olduğunu ve Ona itaat ettiklerini haber verdik.
O: Öyle mi oldu? dedi.
Biz: Evet, dedik.
O: Ona itaat etmeleri onlar için hayırlı olur. Şimdi ben size kendimden haber vereyim:
Ben Deccal’im, bana çıkmam için izin verilmesi yakındır. Çıkarım ve yeryüzünde dolaşırım. Kırk gecede girmediğim hiçbir belde bırakmam. Ancak Mekke ve Taybe (Medine) hariç. O iki belde bana haramdır. Her ne zaman onlardan birine girmek istesem, yalın kılıç bir melek beni karşılar ve oraya girmemi engeller. Oraların her geçidinde koruyucu melekler vardır, dedi. ’
Rasûlullah (s.a.v.) bastonunu minbere vurarak:
’Taybe budur, Taybe budur, Taybe budur. Yani Medine’dir. Dikkat! Ben size bunu haber verdim mi?’ diye sordu.
İnsanlar: Evet, dediler.
Rasûlullah (s.a.v.): ’Temim’in anlattıkları, benim size Deccal ve sıfatı hakkında anlattıklarıma uygun olması benim hoşuma gitti. Dikkat! Deccal, Şam denizindedir yahut Yemen denizindedir. Hayır, bilakis o doğu tarafındadır, doğu tarafındadır, doğu tarafındadır’ buyurdu ve eliyle doğu tarafına işaret etti. ’
Fatıma binti Kays (r.anha) şöyle dedi:
’İşte ben bu hadisi Rasûlullah (s.a.v.)’den ezberledim.’ (Müslim, Kitâbu’l-Fiten, 42, H.no: 2942)
Onun yerde kalması ne kadardır?
Deccal’in günleri konusundaki Nevvas b. Seman’ın rivayet ettiği uzunca bir hadise göre, Rasûlullah (s.a.v.) bir gün Medine’de deccal konusunda açıklamalar yapıyordu ve dinleyenler sordular: ’Ey Allah’ın Rasûlü, hem onun yerde (dünyada) kalması nedir (ne kadardır?)’
Hz. Peygamber soruyu şöyle cevapladı:
’Kırk gün.’
Sonra bu kırk gün konusuna şu açıklamaları getirdi:
’Bir gün sene gibidir, bir gün bir ay gibidir. Bir günü Cuma (hafta) gibidir. Diğer günleri de sizin günleriniz gibidir. ’ (Müslim, Fiten 20, H.no: 2138)
Abdullah b. Amr b. As da bir gün kendisine hadis rivayeti için zorlayanlara Hz. Peygamberden şunları aktarmıştı: ’Bilemiyorum; kırk gün mü; kırk ay mı veya kırk yıl mı?’
Sonra Rasûlullah’tan (s.a.v.) duyduklarını aktarmayı şöyle sürdürdü: ’Derken Allah (c.c.) İsa b. Meryem’i gönderir. O sanki Urve b. Mesud gibidir, o onu (Deccal’ı) arar ve onu helak eder. ’
Bu rivayetlerden de anlaşılıyor ki Deccal’in dünyada geçireceği günler bizim klasik günlerimizden farklı olduğu. Bu günlere biraz açıklık getirmemiz gerekiyor.
Hz. Peygmaber’in günleri konusundaki açıklamaları, her biri 24 saat olan dört günlük hâkimiyeti anlamında değildir. Burada ’yevm/gün’ tabiri ve adlandırması ile farklı uzunluklarda zaman, çağ ve devir kastedilmiştir.
Yukarıdaki rivayetler ışığında, Deccal’in aslında hayatta olduğu, bir adada hapsedilmiş vaziyette kendisine izin verildiği gün yeryüzünde ifsada başlayacağı anlaşılmakta. Bu rivayetlere bir çok ulema mecazi yorumlar da getirmişlerdir. Post Modern dünyada kullandığımız teknoloji aslında bir nevi Deccal olduğu, onun ahir zamanda icra edeceği fonksiyonu yerine getirdiklerini söylemekteler. Bu teknolojinin içeriğine göz attığımızda basın yayın başlığı altında Deccal’e ait birçok vasfın bu iletişim araçları sayesinde yerine getirildiği anlaşılmakta. Buna misal olarak basın yayın aracılığı ile hedef kitlelerin zihinlerine yoğun dezenformasyon yayınları yapılmakta. Örneğin bir ülkede büyük kitleleri dinden koparıp ateist bir grup haline getirebiliyorlar. Bu örneklere birçoğunu ilave edebiliriz. Ümmeti İslam’a düşen görev ise dualarımızda, hadis rivayetlerinde de geçtiği üzere onun şerrinden devamlı Allah’a sığınmamız gerektiği.
Rabbim Deccal’in ahir zaman fitnesinden cümle Ümmet-i İslam’ı muhafaza buyursun ve onun hilelerine karşı müteyakkız kılsın. (Âmin)
.
Ahir Zamanın Fitnelerinden 'Deccal'
Özlenen Rehber Dergisi 128. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.