Özlenen Rehber Dergisi

123.Sayı

Düğünlerimizin ve Düğün Mekanlarının İslamileştirilmesi

Muzaffer YALÇIN Hocaefendi Özlenen Rehber Dergisi 123. Sayı

18.05.2013

Bismillahirrahmanirrahim
Elhamdülillahi Rabbi’l-âlemin. Ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ Rasûlinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve eshâbihî ve ezvâcihi ve evlâdihi ve etbâıhî ve ehl-i beytihî ve ümmehâtihî ve ebîhi bi adedi külli şey’in fi’d-dünyâ ve’l-âhirati ve kezâlik ve’l-hamdü lillâhi Rabbi’l-âlemîn.
Her Müslüman, nikâhın Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sünnet-i seniyyesi olduğunu bilir. Peygamber Efendimiz, nikâhın kendi sünneti olduğunu bildirdiği gibi, müminleri nikâhlanmaya da teşvik etmiştir. Nikâhtan yüz çevirenlerin de sünnetinden ayrılmış olacaklarını haber vererek nebevî bir ikazla müminleri sünnetine tabi olmaya çağırmıştır.
Efendimiz (s.a.v.) nikâh yoluyla ümmetinin çoğalmasını ve ümmetinin çokluğuyla da iftihar edeceğini bildirmiştir. Hz. Âişe (r.anha) anlatıyor: "Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: "Nikâh benim sünnetimdendir. Kim benim sünnetimle amel etmezse benden değildir. Evleniniz! Zira ben, diğer ümmetlere karşı siz(in çokluğunuz) ile iftihar edeceğim. Kimin maddî imkanı varsa hemen evlensin. Kim maddî imkân bulamazsa (nafile) oruç tutsun. Çünkü oruç, onun için şehveti kırıcıdır."
Dini emirler içerisindeki yeri ve aile kavramının da temelini oluşturması açısında son derece önem arz eden nikah neşe ve sürur içerisinde törenlerle yapılmıştır. Nikâhta ilan temel şartlardan bir tanesidir ki böylelikle birçok fitnenin önü de kapatılmış olmaktadır. Peygamber Efendimiz nikahta deflere vurulmak suretiyle ses çıkarılmasını, böylelikle ilan edilmesini, nikahın da mescitlerde kıyılmasını emrederek icra şekli hususunda da düsturları tayin etmiştir. Bu sebeple düğünler merasimlerle yapıla gelmektedir.
Evlilik merasimleri (düğünler) Müslümanlar arasında icra edilişi bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu kişilerin yaşadığı toplumun, yörenin örf ve adetlerinin farklılıklarından kaynaklanmaktadır. Bu farklılıklar meşru sınırları aşmadığı, dini emirlere muhalefet etmediği sürece tenkit konusu olmamıştır. Hatta bu hususta genişlik gösterilmek suretiyle toplumun genelince kabul görmüş birçok ortak kültüre devamlılık kazandırılmıştır.
Düğün merasimlerimize dair meşru uygulama ve ananeler zamanla bozulmuş ve haramlarla karışmıştır. Allah’a ve Rasûlüne itaatin gereği olarak düğünlerimizin içerisine karışmış bu haramlardan temizlenmesi ve Müslümanların da bu hususta samimi gayretlerini ortaya koyması hem şuanki nesil hem de bundan sonraki gelecek nesiller için elbette çok önemlidir.
Düğün merasimleri hayatımızın vazgeçilmez unsurlarından bir tanesidir. Muhakkak her bir kardeşimiz kendi erkek veya kız evladının bu mutlu gününü en güzel bir şekilde sevdiği kardeşleriyle, dostlarıyla beraberce geçirmeyi ve bu mutluluğu paylaşmayı arzu etmektedirler. Yetişen çocukları olan her anne baba için bu günler, kavuşmayı ve çocuklarının mutluluklarını görmeyi arzu ettikleri zamanlardır.
Aramızda bulunup da evlilik çağına gelmiş evlatları bulunan kardeşlerim!
Gerek kız çocuklarımız, gerek erkek çocuklarımız için herkes bu düğün merasimine gelirken bir yandan da kendi çocuğunun düğün merasimini aklından geçirmeden de edemiyordur muhakkak. Yalnız, elbette ki çocuklarımızı evlendirmek ne kadar meşru ve dini bir vecibe olarak Müslümanlar üzerine bir görev ise, bu vecibeyi yerine getirirken takip etmiş olduğumuz yol ve metotların da aynı meşrulukta olması son derece önem arz ediyor.
Şunu gördüm ki -bazı yerler uygun olmakla beraber- düğün merasimi yaptığımız yerlerin meşrulaştırılması hususuna çok dikkat etmek gerekiyor. Maksadımız ne düğün sahiplerini ne de bu düğünün yapıldığı mekân sahiplerini şahsi olarak tenkit etmektir.
Peygamber Efendimizin (s.a.v.) yaşadığı hayatındaki güzellikleri yaşamak ve Müslüman kardeşlerimizle bu güzellikleri paylaşma derdini güden bir kardeşiniz olarak şunu görüyorum ki; müminler olarak, düğün merasimi yapılan yerlerimizin İslâmîleştirilmesi hususunda azami gayret göstermek gerekiyor. Burada en büyük husus, haram ve helal hudutlarının belli edilmesi, bunun birbirinden ayırt edilmesidir. Şuan bir düğün merasimi için şuraya toplanmış ve Müslümanlardan müteşekkil bir topluluk isek eğer, muhakkak burada Cenâb-ı Hakk’a itaatin ikame edilmesi, hal ve davranışlarımızın da Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ahlakına uygun bir şekilde tavsif edilmesi elzemdir.
Gerek mümine hanım kardeşlerimiz, gerekse siz değerli kardeşlerimiz olarak bu ortam ve mekanda muhakkak şer’î çizgilerimizin kesin bir şekilde tayin edilmesi ve belirlenmesi lazımdır. Girişinden itibaren düğün merasim yerlerimizin İslâmîleştirilmesi, peygamberî bir ahlaka uygun hale getirilmesi şarttır. Kadın ve erkeklerin birbirinden ayrıldığı, gözlerin haramlara nazır bir şekilde olmadığı bir giriş ve ortamı tayin etmek gerekir. Aksi halde Cenâb-ı Hakk’ın kulları için tayin ettiği haram-helal sınırlarına, ölçülerine dikkat etmediğimiz müddetçe bizler sabah akşam Cenâb-ı Hakkı zikretmekle bir fayda bulamayız.
Düğünlerin icra edildiği mekanların haram ve helal hudutlarına uygun olmayışı sebebiyle gerek kadın gerek erkek yönünden gözlerle harama çok rahat bir şekilde düşülmektedir. Peygamberî sünnet olan düğün merasimleri haramların ifşa edildiği günah ve isyan mekanlarına dönüştürülmektedir. Her Müslüman bu husustaki kötülüklerin kaldırılması iyiliklerin yaygınlaştırılması hususunda Allah katında sorumludur.
Düğüne katılan kişiler olarak Müslümanların düştükleri en büyük hatalardan birisi de merasime giderken giyim ve kuşamlarındaki yanlışlıklardır. Öyle ki Müslüman kadınlar örtünüyorlar fakat bu örtünmeleri dinimizin kadınlar için belirlediği örtünme emrine uygun değil. Örtünmeden maksat, üzerimize sadece bir elbise giymek değildir. Çünkü Peygamber Efendimiz "Ahir zamanda kadınlar öyle giyinecekler ki giyinmemiş gibi olacaklar," buyurmaktadır. Öyleyse İslamî örtünmeden maksat, giyilen elbisenin vücut azalarını belirgin etmemesi ve hartam gözlerin dikkatini çekmeyecek şekilde olmasıdır. Elbiseler dar olmamalı, aynı zamanda günümüzün moda anlayışını takip etme adı altında İslâmî ölçülerle bağdaşmayan giyim tarzlarından şiddetle kaçınılmalıdır. Zaten bu anlayışa dikkat edilmediğinden dolayı bir de israf yönünden harama düşülmektedir.
Farz olan emirleri yerine getirmeye çalışalım... haram olan şeyleri terk etmeye çalışalım... Çünkü bu düğün merasimi, aslında bizim gönül dünyamızda yaşadığımız iman kuvvetinin ahlaki olarak yaşantımıza aksetmiş halidir. İçimizde taşıdığımız imanımızın, Peygamberimize (s.a.v.) olan bağlılığımızın ve sadakatimizin dışarıya olan bir yansımasıdır.
Beni Kaynuka Yahudileri, bir Müslüman hanımın örtüsüne el uzattığından dolayı, Allah (c.c.) peygamberler sultanı Hz. Muhammed Mustafa’yı (s.a.v.) Yahudi kavminin üzerine gönderdi ve onları Medine’den sürdü.
Bir peygamber Allah’ın haram kıldığı bir iş ümmetine icra edilirken rahat edememiştir. Bir Müslüman da Peygamber Efendimiz gibi rahat etmemelidir.
Ailesinin örtüsüne dikkat etmeyen kardeşlerim!
Kız çocuklarını süsleyip de haram gözlere, adeta onların nefsî iştahlarını kabartacak şekilde ortaya koyan kardeşlerim!
Ben biliyorum ki, bu hakikatleri hakkıyla bilmiş olsanız, bunları yapmayacaksınız. Kendi çocuklarınızı, kendi ellerinizle ateşlere atmayacaksınız. Atmayın da. Bu gün evlendirmekle mutlu ve mesut bir gününü yaşadığımız bu evlatlarımız, yarın Allah’ın huzurunda hesap vermeye geldikleri zaman; kollarını açmakla, başlarını açmakla, haram yerlerini açmak suretiyle Allah’ın azabı olan ateşe duçar oldukları zaman, bilin ki anne ve babalar da buna ortak olarak hesap vereceklerdir.
Allah rızası için! Allah rızası için! Çocuklarınızın, ailelerinizin örtülerine dikkat ediniz. Hz. Fatımatü’z-Zehraların ahlakına tabi olmaları hususunda onların sevgileriyle ve ahlaklarını sevdirerek yetiştiriniz.
Bakın şu sıcakta açık bir yerde merasim yapılmış, herkes gayet ferah bir şekilde gölgenin altındayız. Yarın mahşer gününde, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) haber veriyor ki, güneş on yıl sanki sıcaklığı birleştirilmiş, ter insanların burunlarına kadar gelmiş, nefes alacak durumları yok, böyle bir zamanda insanlar en son bizim peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya (s.a.v.) gelecekler. "Şefaat yâ Rasûlallah! Şefaat yâ Habiballah!.." diyecekler.
Nasıl bir ortamda gelecekler? Güneşin insanlara bir mızrak boyu yaklaştığı, anne ve babanın çocuğundan kaçtığı, çocukların anne ve babalarını arayıp da yakalarına yapıştığı bir ortamda… Diyecekler ki: "Siz bu güneşin bu ateşin var olduğunu biliyordunuz da ben rahat edeyim diye kollarımı açmama niçin müsaade ettiniz?!..."
Mahşer günü var, Allah’ın azabı var, Allah’ın hesabı var. Önümüzde bizlere örnek olarak ise Peygamber Efendimiz, Ezvâc-ı Mutahharat annelerimiz, ve Peygamber Efendimizin kerimeleri var ki onlar, Arabistan çöllerinin sıcağında saçının bir tek telini haram bir göze göstermeyerek yaşadılar.
Hulasa, düğün yerlerimizi, şeriat-ı İslâmiyenin sınırlarını muhafaza edecek şekilde dizayn etmeye biz talip olursak, ben inanıyorum ki düğün salonunun sahipleri kardeşlerimiz de buraları muhakkak ona göre düzenleyeceklerdir.
Rabbim, Peygamber ahlakının örnekliğini kemalen yaşayacak salih insanlarla bizleri ve şu zamanımızı takviye etsin inşallah da bizler de onlardan alıştığımız güzellikleri ve hayırları Rabbimize ve Habibine itaat ahlakı olarak yaşayalım inşallah.
Cenâb-ı Hak uzaktan ve yakından katılan kardeşlerimizden razı ve hoşnut olsun. Her iki ailemizin de düğün merasimlerini hayırlı ve mübarek kılsın inşallah.
Ve selamun ale’l-mürselin, ve’l-hamdu lillâhi Rabbi’l-âlemin.... el-fatihate maas-salavat..
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.