Faiz (ribâ) sözlükte fazlalık, ziyadelik anlamındadır. Istılâhî manada ise; yapılan bir akitte karşılıksız olarak alınan fazlalıktır. Faiz; Kitap, Sünnet ve İcmâ ile haram kılınmıştır.
Cenâb-ı Hakk (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
“Faiz yiyenler, (kabirlerinden) ancak şeytanın dokunup çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların; ‘Alış-veriş de faiz gibidir’ demelerinden ötürüdür. Oysa Allah alış-verişi helâl, faizi de haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüde uyarak faizden) vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir ve hakkındaki hüküm de Allah’a aittir (Allah onu affeder). Kim tekrar (faize) dönerse onlar cehennem ehlidir, ateş halkıdır, orada ebedî kalacaklardır.”(1)
Konuyla alâkalı olarak Efendimiz (s.a.v.) ise bir gün: “Helâk edici yedi şeyden sakınınız” buyurunca, Sahâbe-i Kirâm sorar: “Onlar hangileridir ey Allah’ın Rasûlü?” Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.): ’Allah’a şirk koşmak, sihir ve büyü yapmak, – haklı olarak öldürülen müstesna– Allah’ın öldürülmesini haram kıldığı bir insanı öldürmek, fâiz yemek, yetim malı yemek, düşmana hücum sırasında harpten kaçmak, evli olup hiçbir şeyden haberi olmayan namusuna düşkün müslüman kadınlara zina isnad etmek.’(2) buyurarak fâiz yemeyi, insanın helâkine sebep olan yedi şey arasında saymıştır.
Faizi sadece almak veya vermek değil aynı zamanda faiz muamelesinde herhangi bir şekilde bulunmak, yardım etmek, vesile olmak da en şiddetli bir şekilde haram kılınmıştır. İbnu Mes’ud (r.a.) anlatıyor: ’Rasûlullah (s.a.v.) ribâyı (fâizi) yiyene de, yedirene de, (Fâiz muâmelesine) şâhitlik edenlere de, bu muâmeleyi yazana da lânet etti.’(3) İbn-i Mâce’den gelen bir rivayette Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: ’Faiz yetmiş çeşit günaha sebeptir. En hafif kişinin anasıyla zina yapması gibidir.’
Fâiz, geçmişte yaşamış milletleri büyük felâketlere götürdüğü gibi günümüz insanlarını da aynı felâketlere sürüklemektedir. İçtimâî hayattaki ekonomik düzenin ve ticâret ahlâkının yok olmasına ve zahmet etmeden para kazanmak hırsının toplumda artmasında da temel neden olan fâizin haram kılınışındaki başlıca hikmetler şunlardır:
1. Fâiz, insanın malını karşılıksız almaktır. Yüz lirayı, yüz bir lira veresiye satmak her hâlde aşikârdır ki, bir lirayı karşılıksız almaktır. İnsanın malı da ihtiyacıyla alâkadar olduğundan, kul hakkına tecavüze sebeptir ve büyük bir harâmiyeti gerektirmektedir. İslâm mala itina göstermiş, onu mü’minlerin canlarının haramlığı gibi haram kılarak haddi aşanların zulmünden kurtarmayı amaçlamıştır. Peygamberimiz bir hadislerinde: “İnsanın malının haramlığı kanın-canın haramlığı gibidir’(4) buyurmuştur.
2. Fâiz, insanları gerçekten çalışarak kazanç sağlamaktan men eder. Çünkü herhangi bir suretle beş-on kuruş para sahibi olmuş bir kimse, faizcilikle parasını peşin veya veresiye artırmak imkânını bulunca artık maişetini kazanmak için kolay bir yol bulmuş olur. Ve o zaman zahmetli olan ticaretler, sanatlar yoluyla kazanmak külfetine tahammül edemez. Bu ise insanların maslahat ve menfaatlerinin zedelenmesine sebebiyet verir. Zira insanların menfaatleri ancak ticaret, sanat ve el sanatları gibi ticarî olup da helâl dairesinde olan usullerle düzene girer.
3. Faizcilik, insanlar arasında borç vermek yoluyla yardımlaşma yollarını kesmiştir.
4. Faizi câiz görmek zenginlere, fakirlerden ve zayıflardan fazla bir mal imkânını bahşetmiştir ki, bu da Rahmân-ı Rahîm’in rahmetine zıttır.
5. Yukarıda anlatılan sebeplerin her biri faizin çirkinliğini ve zararlarını göstermekle beraber Allah (c.c.) indinde haram oluşunun hikmetinin tamamı sayılamaz. Bunların dışında birçok hikmet-i şer’iyyesi vardır.
Faizin haram oluşu aslen nass ile sabittir. Bununla beraber bütün tekliflerin (emir ve yasakların) hikmetlerini mükellef olan halkın bilmesi de vacib değildir. Binaenaleyh biz sebep ve hikmetini bilmesek bile faizin katiyen haram olduğunu bilmemiz gerekir. Bundan sorumluyuzdur.
Günümüzde, giderek yaygın bir ticarî kanaat haline getirilmek istenen “Faizsiz içtimaî bir hayatın olamayacağı” şeklindeki yanlış fikrin izalesi hakkında İslâm âlimleri şöyle demektedir: “Herhangi bir içtimaî hayatta faizsiz yaşanamayacağı fikri çoğalmaya ve faizin meşrûiyetine çareler aranmaya başladı mı, cemiyette düşme ve câhiliye devrine dönüş başlamıştır. Faiz devam ettikçe servetler bir sömürü aracı olmaya devam edecek, fakirlik ise azalmayacaktır. İşte bütün dünyanın henüz tahakkuk ettiremediği faizsiz içtimaî hayat, Allah (c.c.) tarafından İslâm cemiyetinde tahakkuk ettirilmiş idi. Bu suretle Kur’ân ve Dîn-i İslâm, hâlihazırdaki bütün insanlığa en yüksek tekâmülün ilhâmını bahşedecek bir Kitâb-ı Mübîn ve ilâhî kânundur.”
Faizciler devamlı ihtiyaç sahibi olan insanları zor durumda bırakırlar. Fakir insanların çalışmalarını karşılıksız gasp ederler. Bu durumda faizciler âdeta birer gasp eden (gaspçı) durumundadırlar. Faizcilik yapmak suretiyle cemiyeti iktisaden ve ahlâken çökerten, muhtaçların ellerindekini çekip alan zümre Kur’ân-ı Kerîm’de ahiret azabıyla tehdit edilmiştir.
Âyet-i Kerîme’de zikredilen; “Kabirlerinden kalkarken sar’a veya mecnun hâlinde kalkacaklardır” beyanı onları diğer insanlardan ayıran bir alâmettir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) de, fâizcilerin durumunu âyette bildirilen şekliyle Mîraç Gecesi’nde gördüğünü hadîslerinde bildirmiş ve Miraç Gecesi’nde kendisine gösterilen cehennem tablolarından birini şöyle anlatmıştır:
“...Cibril’le beraberce yürüdük. Kan gibi kırmızı bir nehir kenarına geldik. Nehirde yüzen bir adam vardı. Nehir kenarında da yanında birçok taş bulunan bir adam duruyordu. Adam bir müddet yüzüp kıyıya doğru yanaşınca yanında taşlar bulunan kıyıdaki adam geliyor, öbürü ağzını açıyor, bu da ona bir taş atıp kovalıyordu. Adam bir müddet yüzdükten sonra geri dönüp adama doğru yine yaklaşıyordu. Her dönüşünde ağzını açıyor, kıyıdaki de ona bir taş atıyordu. Ben yine dayanamayıp:
- Bu nedir? Diye sordum. Cevap vermeyip yine:
- Yürü! Yürü! Dediler, ben:
- Geceden beri acayip şeyler gördüm, neydi bunlar? Diye sordum.
- Sana anlatacağız, dediler ve anlattılar:
- ... Kan nehrinde yüzüp ağzına taş atılan adam fâiz yiyen adamdır...”(5)
Şayan-ı dikkattir ki, faizcilerin bu cezayı kazanmalarının sebebi: “Ribâ (faiz) alış-veriş gibidir” demelerinden dolayıdır. Çünkü onlar böyle söylemekle haram olan faizciliği Allah (c.c.)’nun helâl kıldığı alış-verişe benzetmişlerdir. Bu suretle haram hükmünü helâlleştirme yoluna giderek Allah (c.c.)’nun emrini değiştirmek istemişlerdir.
Günümüzde insanların, haramlığı Kur’an ve Sünnet’le sabit olan faizle çok rahat bir şekilde iştigal ettiklerini görmekteyiz. Hatta kimi zaman cahillikten, kimi zaman da nefis ve şeytanın saptırmasıyla haram olan bu muameleyi helal sayarak Allah muhafaza küfür uçurumunun etrafında dolaşmaktadırlar. Müslüman, zamanımızda bir hayli yaygınlaşmış olan faizle işleyen kurumlarla karşılığında velev ki hükmünü bilmese bile fazlalık içeren muamelelere adı her ne olursa olsun girişmemelidir. Zira günümüzde farklı isimler, ev taşıt vs. kredileri adı altında birçok fazili muamele çeşitleri türemiştir. Bir mü’min yapacağı işin cevazı noktasında öncelikle güvenilir âlimlerden konu hakkında bilgi almalıdır. Zira haram veya helal olduğu kesin olarak bilinmeyen bir muamele şüpheliler sınıfına girer ki Peygamberimiz (s.a.v) gücümüz yettiği kadar bunlardan kaçınmamızı emretmiştir:
’Şurası muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya helal olduğu) şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda, kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini de, ırzını da temize çıkarmış olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse harama düşmüş olur, tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an koruluğa düşebilecek durumdadır. Haberiniz olsun, her melikin bir koruluğu vardır, Allah’ın koruluğu da haramlarıdır. Haberiniz olsun, cesette bir et parçası var ki, eğer o sağlıklı olursa cesedin tamamı sağlıklı olur, eğer o bozulursa, cesedin tamamı bozulur. Haberiniz olsun bu et parçası kalptir.’ (6)
İslâm âlimlerinin üzerinde ittifak ettikleri şu prensip bizler için kural olmalıdır. “Bir meselede helâl ve haram ihtimali beraberce var ve fakat birini tercih etmeye delil yok ise, ihtiyaten haram olma şıkkı esas alınır.” Efendimiz (s.a.v.)’in; “İnsanlar öyle bir devre ulaşacak ki, o zamanda ribâ yemeyen kalmayacak. Öyle ki, (doğrudan) yemeyene buharı –diğer bir rivayette tozu- ulaşacak.”(7) diyerek ümmetini sakındırdığı bu hususta müslümanın yapması gereken, faiz muamelelerinden şiddetle kaçınmak, fâiz şüphesi olan muamelelerin fâiz olduğunu esas alıp, bunlardan uzaklaşmaya çalışmaktır. Şayet bir şekilde böyle muamelelerden kaçınılamıyorsa tevbe ve istiğfar etmelidir. Her hâlükârda ’haram değil’ diye fetva vermek çok yanlıştır. Hele de günümüzde “faizle verilen kredi vb. şeyleri alabilirisin, bu gün artık herkes alıyor, sen de al ancak içini rahatsız ederse sonra tevbe edersin” gibi ilhâdi görüş sahibi insanların bu tür zehirleyici sözlerinden uzak kalmak lazımdır.
Faiz alma bir yönüyle de Cenâb-ı Hakk’ı îman zayıflığından kaynaklanır. Faiz yiyen kişi ya da ‘daraldım paraya ihtiyacım var, benim için bu sıkıntıdan çıkış yolu ancak alacağım kredidedir, bu zamanda kim kime borç verir’ gibi nefsi telkinlerle Allah’ın hukukuna riayet etmeyen kişi, “Allah faiz karışan malın bereketini giderir”(9) âyet-i kerimesindeki Rabbimizin uyarısına aldırmamış ve inanç zayıflığı göstermiş demektir. Böylelikle bu kişi ‘Ben Allah’a inanıyorsam dünyanın en ferah yaşa standardına sahip insanı olmalıyım’ iğvasının esiri olmuş, imtihanda olduğunu unutmuş, îman ve itaat vesilesiyle gelecek olan ahiret kazancının asıl olduğunu unutmuş, bu dünyadaki geçici artışlara, kazançlara aldanmış ve Rabbine tevekkül edememiş, O’na dayanıp güvenememiş demektir. Tabii ki imkânı olan Müslümanların da darda olan kardeşlerine yardımlarını esirgememelidirler. Onlardan karşılıksız yardım eden bahtiyarlar ecirlerini direk Rablerinden alacaklardır ancak merhametli Allah’ımız sonra geri ödenmek üzere verilen borçları bile sadaka sayarak darda olan kardeşlerimize yardıma koşmayı, “Allah faiz karışan malın bereketini giderir, sadakaları ise bereketlendirir.”(10) buyurarak teşvik etmiştir ki görüldüğü üzere âyet-i kerîmede verilen borcu sadaka olarak tabir etmiş, yani borç verenin borcunu tahsil edeceği güne kadar sadaka sevabına nail olacağı müjdesi verilmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdular ki: ’Kim bir borçluya mühlet verirse, her gün için bir sadaka sevabı kazanır. Kim onun borcunu vadesi geldikten sonra tehir ederse, tehir ettiği müddetçe, her geçen gün (alacağı mal kadar) sadaka yazılır.’(11) Efendimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şeriflerinde ise; “...Kim bir Müslüman kardeşinin ihtiyacını giderirse Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim bir müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir...”(12) buyurarak mü’minler için en güzel istikamet yolunu şerh etmişleridir.
Netîce îtibâriyle; fâiz sâdece bireyin değil, cemiyetin de hukûkuna tecâvüzdür. İnsanın malı ile kanı eşdeğerde tutulmuştur. Fahr-i Kâinât Efendimiz (s.a.v.) Vedâ Hutbesi’nde: “Bilesiniz! Kanlarınız, mallarınız birbirinize şu ayda, şu beldede şu gününüzün haramlığı gibi haramdır... Câhiliyede olan fâizlerin hepsi bâtıl ve sâkıttır. İlk olarak geçersiz kıldığım fâiz, amcam Abbas’ın fâizidir.”(13) buyurarak bu gerçeği ifâde etmişlerdir. Yine Efendimiz (s.a.v.) “Müslüman’ın Müslüman’a malı, canı, ırzı haramdır.”(14) buyurmuşlardır.
Bütün bu gerçekler bizleri şu gerçeğe sevk ediyor ki fâiz; toplumu helâk eden, iktisâdî adâleti yok eden, ihtiyaç sâhiplerini sömüren, zengini daha zengin, fakîri daha fakirleştiren menfur ve mel’un bir cürümdür. Cemiyetin salâhı; ilâhî emri yerine getirmekle mümkündür. O da fâizsiz bir toplum meydâna getirmekle olabilir.
“Allah (c.c.) bizim için en güzelini ister.”
Kaynakça:
1. el-Bakara, 2/275.
2. Buhârî, Vasâyâ 23.
3. Ebu Dâvud, Büyû 4.
4. Müsned, I/446.
5. Buhârî, Büyü 2.
6. Buharî, İman 39.
7. Ebu Dâvud, Büyû 3.
8. Tirmizî, Kütüb-ü Sitte Tercüme ve Muhtasarı, c.2, s. 304.
9. el-Bakara, 2/276.
10. el-Bakara, 2/276.
11. İbn-i Mâce, H.No: 6738
12. Buhârî, Mezâlim 3
13. Bkz. Tirmizî, Fiten 2.
14. Buhârî, Nikâh 45; Müslim, Birr 28-34.
Günümüzün En Yaygın Hastalıklarından Fâiz ve Yasaklanışındaki Hikmetler
Özlenen Rehber Dergisi 38. Sayı
selamün aleykum muzaffer efendimin yazdigi yaziyi okudum allah kendisinden binlerce kez razi olsun günümüzün en büyük problemlerinden biri faiz bu konuyu acikladigi icin efendime tesekkür ediyorum selam ve dua ile
Muzaffer efendim ticaret hayatımıza yön verdiğiniz ALLAH sizden razı olsun
muzaffer hocam mantıklı yazmış. Şahsen bende böyle düşünüyorum.. Unutmamalıyızki bu dünya hayatı geçicidir..Fakat yazıkki bende zamanında kredi kullandım, kefil odum.. Allah Affetsin..
belki erhib olabilir.İbn-i Mâce?den gelen bir rivayette Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: Faiz yetmiş çeşit günaha sebeptir. En hafif kişinin anasıyla zina yapması gibidir.kaynağına ulaşılamıyor.
RABBİM VERMİŞ HÜKMÜ , İNSANLIK NE SÖYLER... RASULÜM VURMUŞ MÜHRÜ, VELAYETLE DEVAM EDER... HÜKME OLMAZ Kİ YORUM , OLAMAZ MUZAFFER... OLACAK OLSA BEYAN MI EDER EFENDİM MUZAFFER... SELAM VE DUA İLE ...
Allah razı olsun kardeşlerim.Bu kanayan yaraya bir merhem olması açısından inşallah başka kardeşlerimizede örnek teşkil eder.Selam ve dua ile..
s.a.bugünki yazınızla her zaman aklıma takılan bir soruyu da sorma gereksinimi duydum malum türkiyede yaşıyoruz ve alınan maaşlar arkadaşın söylediği gibi ve günümüzde hemen hemen herkes kredi kartı kullanıyor.bunlardan biriside benim ben bu konuda fikir ve düşüncelerinizi almak istiyorum kredi kartı kullanarak bizde mi faizin içindeyiz?
Selamunaleykum Hocam,Açıklamalarınız için çok teşekkür ederim. Faizle ilgili kafamdaki soruların cevabını, yukarıdaki açıklamalarınızda göremediğim için Size nacizade bir kaç sorum olacak. Öncelikle günümüzde 20yy.da, 20-30% civarında enflasyonun olduğu ülkemizde yaşıyan bir ferd olarak, paramızı nasıl değerlendirebiliriz ? ( Yastık altında tutsak paramızgünden güne eriyor. Altın veya Döviz alsak, fiyatlarda acayip bir oynama olduğunu hepimiz görüyoruz..)İkincisi elimizde üç-beş kuruş paramız var ve Kiralar belimizi büküyor. Min 500-600 Milyon civarında ve aldığımız maaşda ortada... Banka kredisiyle kira öder gibi Ev sahibi olamaz mıyız ??? Cevaplarınız ve sorularıma zaman ayırdığınız için şimdiden çok çok teşekkürler. Allah Razı olsun.
Hocam öncelikle yazınız için Allah Razı olsun. Faiz hakkında böyle bir yoruma çok ihtiyacım vardı. Ki sizin mayıs ayı yazınızda bu konuyu ele almanız, benimse siteye yeni üye olup bu yazıyı okutturulmam bana bağışlanan çok büyük bir lütüf. Çünkü yazınızda belirttiğiniz küfür ve uçurum kenarında dolaşanlardan biri olabilirdim. Bir karar almıştım lakin yazınızla bu kararım daha bir kati bir karara dönüşmüştür. Allah'a şükürler olsun... Allah'ın Selamı üzerinize olsun.