İnsan, doğup büyümeye başladığı andan itibaren sürekli bir öğrenme süreci içerisinde bulunur. Çevresine uyumluluğu, etrafında olup bitenlerden yeterince haberdar olması ve hareketlerini bu yöne sevk etmesiyle yakından ilgilidir. Dış dünya ile olan münasebetlerindeki tutarlılık ve başarısı, nasıl ki onlara dair yeterli bilgi birikimi ve tecrübeye dayanmaktaysa, kendi varlığının aslını teşkil eden iç âlemine yakınlık ve alâkası da insanı, yaratılışındaki gayeye matuf olarak isabetli bir hayat tarzını benimsetmiş olacaktır.
Bilmek elbetteki inanmaktan farklıdır. Bizler çoğu kere bildiğimiz şeylere aslen inanmakta, inandığımız şeyleri de aslen sadece sınırlı bir bilgiyle bilmekteyiz. Biliyor muyuz, yoksa sadece inanıyor muyuz? Bunun farkına da ancak ciddi bir tefekkür ve ilmî bir muhasebe ile varabilmekteyiz.
İnanç veya inanmak iki bilmenin arasında bulunur. Lakin kastettiğimiz bu inanç ikinci bilmenin ilerisindeki îman derecesinde değildir.
Bir gaye üzere var edilmiş - ve bu gaye de hemen herkesçe az çok bilinmektedir - olan insan, yaratıcısıyla kimi münasebetlerini bedenin ef’ali olan ibadet formunda gösterse de, dışta kalanlar hakîkat itibariyle içe, manaya, ruha bağlıdır.
Evet, insan varlığının ve hatta geriye kalan tüm varlık âleminin bir çok bilinmezi, şüphelerde boğulanların da en mühim imtihan vesilesi, kulun, Rabbiyle irtibatını sağladığı ruhtur. Lakin ruhtan sorulunca, imtihanın bütün esprisi kaçacağından, mahiyetine dair etraflı bir bilgi verilmemekle birlikte, kullara ondan çok az bir bilgi ihsan edildiği Kelâm-ı Kadîm’de ifade buyrulur.
Adı üstünde kul olanın asıl işi kulluk olunca, kulluğuna dair sağlıklı ve başarılı bir tablo sergileyebilmesi için öncelikle kendini oluşturan iç ve dış dinamikleri (beden, akıl, ruh ve nefs), bununla birlikte de Rabbini yeterince tanıması gerekmektedir. Ne güzel buyrulmuş: ’Nefsini bilen Rabbini bilir.’
Allah (c.c.) müminlerin gerçek dostudur. En iyi dostluklar da O’nun rızası gözetilerek kurulabilir. Dostumuzu ve düşmanımızı iyi bilmek durumundayız. Kendisi hakkında çok az bir bilginin ihsan edildiği ruh ve onunla sıkı münasebeti olan nefs ve akıl hakkında bizleri en çok aydınlatan, teker teker bu üç metafizik varlığın yapıları, istek ve arzuları, gıdaları, ahlâkları ve bunları terbiye yolları hususunda bizlere hem bilgiler sunanlar, hem de nice saygın, âlim ve ârif insanın yetişmesine vesile olanlar, sâlih Allah dostları, mürşid-i kâmillerdir. Bu da ruh hakkında en çok bilginin, Peygamberler ve onların gerçek varisleri olan âriflere, mürşid-i kâmillere verildiğini göstermektedir. Rabbim cümlemizi ilâhî ışıkların nûru altında olgunlaşan kullardan olmayı nasip eylesin!
Kıymetli Rehber okurları! Bu ay sizlerin istifadesine, Rahmetli Efendimiz Abdullah Farukî el-Müceddidî Hazretlerinin ’Maarif-i Nefs (Nefsi Bilmek) ve Terbiyesi’ adlı bir makalesini sunuyoruz. Yukarıda kısmen de değinmeye çalıştığımız üzere doğru olan, bu çok mühim mevzuda en doğru bilgileri ehlinden öğrenmektir. Başyazarımız Sayın Muzaffer Yalçın Hocaefendi de makalesinde ’nefsi bilme, arınmamış nefsin fertte ve toplumda açtığı zararlar ve istikametin ancak Rasûl-i Zîşân Efendimize uymakla muhafaza edilebileceği’ konularına bir hadis-i şerif ışında temas etmektedir. Sayın Mehmet Yalçın Hocamız sizler için ’Dost Bulabilmek’ adlı çalışmasında rûhî olgunluğa ulaşmada sâlih bir dost, bir mürşid-i kâmil bulmanın gerekliliği konusunu işlerken, Yakup Yüksel Hocamız tasavvufî ahlâk sayfasında, sûî ahlâklardan ve nefsin afetlerinden ’gıybet’ konusuna, Mustafa Ulum ağabeyimiz de ’Kurbiyet-i İlâhîyye Yolunda Sabır’ başlıklı makalesiyle, nefsi terbiye ve tezkiye cehtiyle meşgul olup da Hakk yakınlığına ermeyi dileyenlerin karşılaşacakları zorluklara karşı kullanacakları en mühim manevi kalkanlardan sabrı anlatmaktadır. Maarif-i nefs dosyamız dışındaki yazılarsa şöyledir.
Özellikle esnaf kardeşlerimizin bizlere sık sık yönelttiği kredi kartı kullanımı, ev ve otomobil kredileri ve borsa gibi fıkhî meseleleri yetkili bir ağızdan sizlere ulaştırabilmek için Sayın Prof. Dr. Orhan Çeker Beyle gerçekleştirdiğimiz röportajın ilk bölümünü yayınladık, ilgi ile okuyacağınızı umuyoruz.
Ayrıca, zevkle okuyacağınızı umduğumuz Eyüp Özberk ve Yusuf Yalım’a ait ’Kur’ân-ı Kerîm’de Çekirge’ adlı ilgi çekici bir araştırma yazısı, geleceğimiz demek olan çocuklarımıza sağlıklı bir din eğitiminin ne şekilde verilmesi gerektiğinin konu edildiği Hasan Koyuncu Bey’e ait bir makale, Recep Faruk Karabal kardeşimizin son zamanların sık konuşulan ve üzerinde bir hayli gizli emellerin güdüldüğü ’dinler arası diyalog kavramı ve ölçüsü’ne dair fikir verici bir çalışmayı bulacak ve de Erol Kılıç’ın kaleminden, vefatı anısına Merhum Elmalılı Hamdi Yazır ve değerli tefsirine dair faydalı bilgiler okuyacaksınız.
Bir dahaki sayıda buluşmak dileğiyle, Allah’a emanet olun...
Abdurrahman ÇALIŞKAN
Editörden
Özlenen Rehber Dergisi 27. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.