Özlenen Rehber Dergisi

18.Sayı

Şeytanın Hileleri -ıı

Süleyman İLHAN Özlenen Rehber Dergisi 18. Sayı
Geçen sayıda, İbn-i Arabî Hazretleri’nin ’Şeceretü’l-Kevn’ adlı eserinde zikredilen; Efendimiz (s.a.v.) ve ashâbının yanına, bazı suallere cevap vermek için şeytanın gelişi, onun insanlar içerisinde en fazla nefret ettiği kimseler, insanlar sâlih amel ve ibadet yaptıkça çekmiş olduğu sıkıntı ve ümmet-i Muhammed’i ifsat etmek için evlatlarını salması vb. gibi hususların anlatıldığı hadisenin bir bölümünü yayınlamıştık. Bu sayımızda kaldığımız yerden devam ediyoruz.
İblis, daha sonra, bazı kötü huylar üzerinde durdu ve onların her birinden nasıl istifade ettiğini anlattı.

YALAN:
’Bilmez misin yâ Muhammed! Yalan bendendir ve ilk yalan söyleyen de benim. Her kim yalan söylerse o benim dostumdur. Her kim yalan yere yemin ederse o da benim sevgilimdir. Bilmez misin yâ Muhammed! Ben Âdem’e ve Havva’ya yalan yere Allah adına ant içtim. ’Muhakkak, ben size nasihat ediyorum.’ (el-Âraf 7/16) dedim. Bunu yaparım; çünkü yalan yere yemin gönlümün eğlencesidir.’

GIYBET-KOĞUCULUK:
’Gıybet ve koğuculuğa gelince; onlar da, benim meyvelerim ve şenliğimdir.’

NİKAH ÜZERİNE YEMİN ETMEK:
’Her kim, talak üzerine yemin ederse günahkar olacağından endişe edilir. İsterse bir defa olsun. İsterse doğru bir şey üzerine olsun. Her kim, talakı ağzına alırsa tâ hakikat belli oluncaya kadar karısı ona haram olur. Onların bu hâlleri ile kıyamete kadar meydana getirecekleri çocuklar, hep zina çocuğu olur. Ağza alınan o talak kelimesi yüzünden, hepsi cehenneme girer.’

NAMAZ:
’Yâ Muhammed! Namazı anbean tehir edene gelince... Onu da anlatayım. O, her ne zaman ki, namaza kalkmak ister; tutarım, ona vesvese veririm. Derim ki: ’Henüz vakit var. Sen de meşgulsün. Hele şimdilik işine bak. Sonra kılarsın.’ Böylece o vaktin dışında namazını kılar ve bu sebepten dolayı onun kıldığı namaz yüzüne atılır.
Şayet o kimse, beni mağlup ederse ona insan şeytanlarından birini yollarım. Böylece onu vaktinde namaz kılmaktan alıkoyar. O, bunda da, beni mağlup ederse bu sefer onun hesabını namazından görmeye bakarım. Ona namazın içinde iken: ’Sağa bak, sola bak’ derim, o da, bakar. O ki böyle yaptı, yüzünü okşar alnından öperim. Bundan sonra ona: ’Sen, ebedî yaramaz bir iş yaptın.’ derim ve böylece onun huzurunu bozarım. Sen de bilirsin ki yâ Muhammed, her kim namazda sağa ve sola çokça bakarsa, Allah onun namazını kabul etmez.
Bunda da ona mağlup olursam yalnız başına namaz kıldığı zaman yanına giderim ve ona çabuk namaz kılmasını emrederim. O da başlar namazını çabuk çabuk kılmaya. Tıpkı horozun gagası ile yerden bir şeyler topladığı gibi.
Bu işi, ona yaptırmakta da başarı kazanamazsam; bu sefer cemaatle namaz kılarken onun yanına varırım. Orada onun başına bir gem takarım. Başını imamdan evvel secdeden ve rükûdan kaldırırım. İmamdan evvel de, secde ve rükû yaptırırım. İşte o böyle yaptığı için, kıyamet günü Allah onun başını eşek başına çevirir.
O kimse, bunda da beni yenerse, bu defa ona namazda parmaklarını çıtlatmasını emrederim. Böylece o, beni tesbih edenlerden olur.
Bunda da ona mağlup olursam, bu sefer ona tekrar giderim. Namaz içinde iken burnuna üflerim. Ben üfleyince, o esnemeye başlar. Şayet o, bu esneme esnasında elini ağzına kapamazsa onun içine küçük bir şeytan girer, dünya hırsını ve dünyevî bağlarını çoğaltır. İşte bundan sonra o kimse hep bize itaat eder, sözümüzü dinler, dediklerimizi yapar.’
Şeytan bundan sonra konuşmasına devam etti:
’Sen, ümmetin hangi saadetinden ferah duyarsın ki? Ben onlara, ne tuzaklar kurarım, ne tuzaklar. Miskinlerine, çaresizlerine ve zavallılarına giderim. Namazı bırakmalarını emrederim ve onlara derim ki: ’Namaz size göre değil! O, Allah’ın afiyet ihsan ettiği ve bolluk verdiği kimseler içindir.’
Sonra da hastalara giderim: ’Namaz kılmayı bırak!’ derim. ’Çünkü Allah Teâlâ: ’Hastalara zorluk yok...’ (24/61) buyurdu. İyi olduğun zaman çokça kılarsın.’ Ve böylece o, namazını bırakır. Hatta küfre de gidebilir. Şayet o, hastalığında namazını terk ederek ölüp giderse Allah’ın huzuruna çıkarken Allah Teâlâ’yı öfkeli bulur.’
Sonra şöyle dedi:
’Yâ Muhammed! Eğer bu sözlerime yalan kattımsa, beni akrep soksun. Sonra, eğer yalan varsa Allah (c.c.) beni kül eylesin.’
İblis bundan sonra konuşmalarına devam etti ve şöyle dedi:
’Yâ Muhammed! Sen ümmetin için ferah mı duyuyorsun? Halbuki ben onların altıda birini dininden çıkardım.’

Bundan sonra Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz ona, yani İblis’e aşağıdaki şekilde kısa kısa bazı sorular sordu. O da bunlara cevap verdi:
’- Yâ laîn! Senin oturma arkadaşın kim?’
’- Faiz yiyen.’
’- Dostun kim?’
’- Zina eden.’
’- Yatak arkadaşın kim?’
’- Sarhoş.’
’- Misafirin kim?’
’- Hırsız.’
’- Elçin kim?’
’- Sihirbazlar.’
’- Gözünün nuru nedir?’
’- Karı boşamak.’
’- Sevgilin kim?’
’- Cuma namazını bırakanlar.’

Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz bu defa başka bir mevzua geçti ve şöyle sordu:
’- Yâ laîn! Senin kalbini ne kırar?’
’- Allah yolunda cihada koşan atların kişnemesi.’
’- Peki, senin cismini ne eritir?’
’- Tövbe edenlerin tövbesi.’
’- Peki, ciğerini ne parçalar, ne çürütür?’
’- Gece ve gündüz, Allah’a yapılan bol istiğfar.’
’- Peki, yüzünü ne buruşturur?’
’- Gizli sadaka.’
’- Peki, gözlerini kör eden nedir?’
’- Gece namazı.’
’- Peki, başını eğdiren nedir?’
’- Çokça kılınan cemaatle namaz.’
--------------------
’ Muhyiddin İbn-i Arabî’nin ’Şeceretü’l-Kevn’ adlı eserinden iktibas edilmiştir.
’ Not: Hadiseyi nakletmeye gelecek sayımızda da devam edeceğiz
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.