Özlenen Rehber Dergisi

147.Sayı

Âhiret İçin Yol Azığı Edinmek

Turgut ŞEN Özlenen Rehber Dergisi 147. Sayı
وَتَزَوَّدُوا فَإِنَّ خَيْرَ الزَّادِ التَّقْوٰى وَاتَّقُونِ يَآ اُولِى اْلاَلْبَابِ
’(Ey müminler! Âhiret için) azık edinin. Zira (bilin ki) azığın en hayırlısı takvadır. Ey akıl sahipleri! Benden (emirlerime muhalefetten) sakının.’ (el-Bakara, 2/197)

’Azık edinin’ ifadesi, ’hayırlı ameller işleyerek âhiret hazırlığı yapın’ demektir.
’Takva’ kelimesi, ’koruma, esirgeme’ anlamına gelen ’vikâye’ kökünden türetilmiştir. Seyyid Şerif el-Cürcânî, et-Ta’rîfât isimli terimler sözlüğünde, takvanın sözlüklerde: ’İnsanın, ibadet ve güzel işler yaparak kendisine acı verecek durumlardan korunması’ şeklinde tarif edildiğini; itaatler konusunda takva denildi mi bundan ’ihlâs’, mâsiyetler konusunda ise ’terk ve sakınma’nın kastedildiğini belirtir.
Takva başlıca şu iki temel anlamı içermektedir:
a) Takva, itikadî konularda yanlış ve batıl inançlara kapılmaktan, ahlâkî ve amelî konularda ruhu kirleten kütü duygulardan, fena huylardan; eksik, kusurlu, zararlı ve haksız davranışlardan, İslâm dininde esasları belirlenmiş olan hayat tarzına uymayan bir yaşayıştan sakınmak, uzak durmaktır.
b) Takva, bütün faaliyetlerde, ödevlerin yerine getirilmesinde, her türlü kötülüklerin terk edilmesinde öncelikle Allah’tan ittikadır; yani Allah korkusunu, O’na karşı saygılı olmayı ön plana çıkararak bu saygıyı, davranışların ve hayatın temeli, âyetteki deyimiyle hayatın azığı yani gıdası yapmaktır.
İşte takva bütün bu erdemleri kapsayan en geniş kapsamlı fazilettir. Bu sebeple de maddî gıdaların bedenimizi beslemesi gibi -konumuz olan âyetin ifadesiyle- "azığın en hayırlısı" olan takva da ruhumuzu besler.
Rivayet olunduğuna göre Rasûlullah (s.a.v.) Ebû Zerr’e: ’Ey Ebû Zer! Bir yolculuğ(a çıkmak) istediğinde mutlaka onun için bir azık hazırlarsın (değil mi? Peki,) kıyamet yolunun seferi(ne hazırlık) nasıl (olmalı)dır? Ey Ebû Zer! O gün sana fayda verecek şeyi sana haber vermeyeyim mi?’ buyurdu. (Ebû Zer): ’Anam babam (sana feda olsun), evet (haber ver)!’ dedi. (Rasûlullah): ’Mahşer günü(nün dehşeti) için sıcağı şiddetli olan günde oruç tut! Kabirlerin vahşeti için gecenin karanlığında iki rekât namaz kıl! Büyük hadiseler için (bir defa olsun) haccet! (Az da olsa) miskine bir sadaka (vermek sureti)yle veya söyleyeceğin hak bir sözle ya da susacağın kötü bir sözle (yani kötü söz söylememekle) tasaddukta bulun!’ buyurdu. (İbn-i Ebi’d-Dünyâ, et-Teheccüdü Ve Kıyâmu’l-Leyl, s.32, Mektebetu’l-Kur’an, Kahire)
Aslında bu hitap sadece Ebû Zer hazretlerine değildir. Bu hitap, âhiret azığı hazırlamak isteyen herkese, bu hitap bütün mü’minleredir.
Hadiste âhiret azığı olacak dört amelden haber verilmiştir.

1- Oruç:
’Mahşer günü için sıcağı şiddetli olan günde oruç tut!’
Âhiret azığı olarak beyan buyrulan birinci amel; sıcak günlerde oruç tutmaktır. Yani oruç ibadetini gerçekleştirirken sıcak soğuk demeden zorluklar içerisinde bile yerine getirebilmek için gayret sarf etmek gerekir. Bu şekilde tutulan oruç, kişiyi mahşer gününün dehşetinden koruyacak ve o günün dehşetine karşı sahibine bir kalkan olacaktır.
Sehl b. Sa’d (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Muhakkak ki cennette bir kapı vardır ki ona Rayyân denir. Kıyamet günü o (kapı)dan oruçlular girecek, onlarla birlikte başka hiçbir kimse girmeyecektir. ’Oruçlular nerede?’ denilecek ve ardından (oruçlular) o (kapı)dan girecekler. Onların sonuncusu girdiği zaman kapanacak ve ondan hiç bir kimse giremeyecektir.’ (Müslim, Sıyâm, 30)
Ebû Ümâme el-Bâhilî (r.a.)’ın Nebi (s.a.v.)’den rivayet ettiğine göre şöyle buyurmuştur: ’Her kim Allah yolunda (cihat ederken ya da itaat yolunda rızasını kastederek) bir gün oruç tutarsa, Allah onunla (cehennem) ateş(i) arasında (genişliği) sema ile yer arası(ndaki genişlik) gibi olan bir hendek kılar.’ (Tirmizî, Fedâilu’l-Cihâd, 3)

2- Gece Namazı:
’Kabirlerin vahşeti için gecenin karanlığında iki rekât namaz kıl!’
Âhiret azığı olarak beyan buyrulan ikinci amel ise gece kılınan teheccüd namazıdır.
(Rasûlullah’ın müezzini) Bilâl (b. Rabâh) (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Size geceyi (ibadetle) geçirmeyi (yani teheccüdü) tavsiye ederim. Zira o, sizden önceki sâlihlerin âdetidir. Ve muhakkak ki geceyi (ibadetle) geçirmek (yani teheccüd); Allah’a yakınlık (vesilesi)dir, günahtan alıkoyucudur, günahlar için kefarettir ve bedenden hastalığı kovucudur.’ (Tirmizî, Deavât, 102)
Ebû Hureyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Gece(nin bir kısmın)da kalkıp namaz kılan ve karısını da (na¬maz kılması için) uyandıran, (kalkmaktan) yüz çevirirse yüzüne su ser¬pen adama Allah rahmet etsin (ya da etmiştir). Gece(nin bir kısmın)da kalkıp namaz kılan ve kocasını da (na¬maz kılması için) uyandıran, (kalkmaktan) yüz çevirirse yüzüne su ser¬pen kadına Allah rahmet etsin (ya da etmiştir).’ (Ebû Dâvûd, Salât, 307)

3- Hac İbadeti:
’Büyük hadiseler için (bir defa olsun) haccet!’
Abdullah (r.a)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Hac ile umreyi art arda yapınız. Zira o ikisi fakirliği ve günahları, (demirci) körüğün(ün) demir, altın ve gümüşün kir pasını giderdiği gibi giderir. Mebrûr (yani kabul edilmiş) hacc’ın sevabı ise ancak Cennettir.’ (Nesâî, Menâsiku’l-Hac, 6)
Ebû Hureyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ’Umre, diğer umreye kadar ikisi arasında (işlenen küçük günahlar) için keffarettir. Mebrûr (yani kabul edilmiş) hac ise, onun için cennetten başka bir karşılık yoktur.’ (Buhârî, Umra, 1)

4- Sadaka Vermek:
’(Az da olsa) miskine bir sadaka (vermek sureti)yle veya söyleyeceğin hak bir sözle ya da susacağın kötü bir sözle (yani kötü söz söylememekle) tasaddukta bulun!’
Âhiret azığı olarak beyan buyrulan dördüncü amel sadakadır. Rivayette sadakanın iki şekline işaret edilmiştir:
a) Fakire sadaka vermek:
Ali b. Ebî Tâlib (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Sadaka (verme)de acele edin. Zira bela onu aşı(p önüne geç)emez.’ (Taberânî, Evsat, c.6, s.9, h.no:5643, Dâru’l-Harameyn, Kahire, 1995)
Ebû Hureyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre muhakkak ki o, şöyle de¬miştir. (Ben:) ’Yâ Rasûlallah! Sadakanın hangisi daha faziletlidir?’ (diye sordum.) (Rasûlullah) şöyle buyurdu: ’Malı az olan (fakir)in takati nispetinde verdiğidir! (Malından harcamaya) bakmakla yükümlü olduğun kim¬selerden başla!’ buyurdu. (Ebû Dâvûd, Zekât, 40)
Adiyy b. Hâtim (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’i şöyle buyururken işittim: ’Bir hurmanın yarısıyla bile olsa cehennemden korunun.’ (Buhârî, Zekât, 10)
b) Hakkı Söylemek:
Ya hakkı söyle veya kötü sözü söyleme!
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
’Ey iman edenler! Allah’tan korkun (takva sahibi olun) ve (özü-sözü) sadıklarla (doğrularla) beraber olun.’ (et-Tevbe, 9/119)
Abdullâh (b. Mes’ûd) (r.a.)’ın Nebi (s.a.v.)’den rivayet ettiğine göre şöyle buyurmuştur: ’Muhakkak ki doğruluk (insanı,) halis iyiliğe götürür. Ve muhakkak ki halis iyilik de cennete götürür. Ve muhakkak ki kişi, mutlaka (devamlı) doğruluk yapar da nihayet ’sıddîk’ (çok doğru) olur. Muhakkak ki yalan (insanı) fücura (şerre) götürür. Ve muhakkak ki fücur da cehenneme götürür. Ve muhakkak ki kişi mutlaka (devamlı) yalan söyler de nihayet Allah katında kezzâb (çok yalancı) olarak yazılır.’ (Buhârî, Edeb, 69)
Rabbimizin huzuruna çıkmadan evvel yapmamız gerekenleri yaparak, gönderdiği peygamberine (s.a.v.) tabi olarak çıkmak bizim için görev olmalıdır. Rabbim bizlere razı olduğu amelleri yapma ve razı olmadığı amelleri terk etme hususunda güç ve kuvvet ihsan eylesin.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.