Özlenen Rehber Dergisi

143.Sayı

Yediklerimize Ne Kadar Dikkat Ediyoruz?

İbrahim ERDAL Özlenen Rehber Dergisi 143. Sayı
Günlük hayatta yediğimiz ürünlere ne kadar dikkat etmemiz gerektiği artık aşikâr bir şekilde ortadadır. Son zamanlarda halk olarak gıda tüketimi konusunda bir arayış içerisinde olduğumuz bir gerçek. Çünkü toplum olarak yediğimiz içtiğimiz her ne varsa artık kafalarda şüphe uyandırmaya başladı.
Gıda sektörü önü alınamaz biçimde büyürken, firmalar ürünlerini daha lezzetli aynı zamanda daha dayanıklı yapabilmek için bin bir çeşit katkı maddesine başvuruyor. Bir yandan bu katkı maddelerine her gün bir yenisi eklenirken, diğer yandan hayatını sağlıklı beslenmeye adayanlar organik ürün sektörünü geliştiriyor. Her ne kadar bu iki sektör henüz birbiriyle yarışabilecek durumda olmasa da katkı maddeli ürünleri almaktan sakınan tüketici sayısı bir hayli fazla. Yediğimiz hemen hemen her hazır ürünün içinde bulunan her katkı maddesi satılan gıdanın türüne göre değişiklik göstermekle birlikte neredeyse hepsinin kısa ya da uzun vadede vücuda zararı dokunuyor. Kimi katkı maddeleri ürünün açıldıktan sonra geç bozulmasını sağlıyor, kimisi raf ömrünü uzatıyor, kimi yumuşamasını ya da sertleşmesini önlüyor, kimi de tadına olduğundan fazla lezzet katıyor.
Örneğin; bisküvilerin ve krakerlerin içine koyulan GMS (Gliseril Mono Stearat) maddesi, bisküvinin yumuşamasını önlüyor. Ancak GMS maddesi vücut ısısında erimediğinden uzun vadede damar tıkanıklığına neden olabiliyor.
Benim bu çalışmamda sizinle paylaşmak isteğim katkı maddesi ise; herkesin kulak aşinalığı olduğunu veya okuduğunu düşündüğüm bir katkı maddesi olan ’Mono Sodyum Glutamat’.
Nedir peki mono sodyum glutamat? Kibarlaştırılmış ismiyle namı diğer ’Çin Tuzu’ veya kod adı E621 olarak da piyasada görmek mümkün.
Lezzeti artırmak için kullanılan MSG, hemen hemen tüm cipslerde, pizza, sosis, hamburger, bazı katı ve ekmek üstü yağlarda, et sularında, hazır çorbalarda, hazır soslarda, tatlı-tuzlu hazır ürünlerin bazılarında, bulyonlarda, işlenmiş et, balık ve tavuk ürünlerinde, mayonezde ve baharat karışımlarında (Tuzot), dondurulmuş yiyeceklerde ve konservelerde bulunuyor. MSG’nin tadı, tuza daha yakın olduğu için meyve suyu, şekerleme ve diğer tatlı gıdalarda kullanılmıyor. İlk kez 1864 yılında ortaya çıkarılan MSG’nin ticari üretimi 1909 yılından beri yapılıyor. Gıdaların içinde işlenmiş biçimde satılan MSG’nin tuz gibi paketlenmiş halde perakende satışı da mevcut. Gıdalarda % 0,1 ila % 0,8 arasında kullanılan MSG’nin kimyasal dildeki kodu E621. Satın aldığınız çoğu ürünün paketinde de zaten MSG harflerine rastlamıyorsunuz. Genelde E621 olarak geçen maddeyle aynı sınıfta olan 17 farklı aroma arttırıcı katkı maddesi var. Hepsinin farklı tatları olmakla beraber E621 en çok kullanılanlar arasında.
Hamburger–Cips kısır döngüsü
Peki, MSG günlük hayatımızda yeme düzenimizi nasıl etkiliyor? Şöyle düşünün:
Bir alışveriş merkezine gidiyorsunuz. Sinemaya girmeden hamburger ve patates kızartması yiyorsunuz. Tıka basa doyduğunuzu zannedip sinemaya giriyorsunuz; fakat antrakt (perde arası) olmadan acıktığınızı hissediyorsunuz. Film arasında patlamış mısır ya da patates cipsi alıyorsunuz. Bu defa da onları yemeye doyamıyorsunuz. Yedikçe yiyesiniz geliyor. Sinemadan çıktığınızda ise kendinizi yine bir şeyler yeme ihtiyacı içinde hissediyorsunuz. Nasıl, tanıdık geldi mi? İşte yediğiniz tüm bu ürünler MSG içerdiğinden tat alma duyumuzu normalden farklı etkilediği için beynin doyma sinyaline duyarlılığı azalıyor. Duyarlılık azaldıkça siz daha çok MSG istiyorsunuz ve alıyorsunuz. Böylece kısır bir döngüye girmiş oluyorsunuz. MSG aynı zamanda beyne gönderdiği sinyaller doğrultusunda yine MSG istiyor. Yani MSG’li bir yiyecekten sonra katkı maddesiz bir yemek size çok yavan geliyor. Hatta her zaman alışık olduğunuz kadar şekerli bir çayı bile hiç şekersiz zannedebiliyorsunuz. Sonuç olarak başımıza gelen şey nedir peki? Tabi ki kaçınılmaz bir şekilde obeziteyle karşılaşıyoruz.
’MSG şişmanlatır mı?’ sorusuna gelecek olursak:

Hayvanlarda yapılan deneyler, MSG’nin damarları daralttığını ve hipotalamusa etki yaparak sağlıklı hayvanlarda % 40 iştah artışına neden olduğunu göstermiştir.
Sayılan belirtilere sahip olmamanız sebebiyle MSG’ye bağışık olduğunuzu sanıyorsanız serbest glutamik asidin pankreasa etki ederek insulin salgılattığını ve açlık hissi oluşturduğunu valiyum gibi GABA rahatsızlığına sebep olduğunu hatırlatırız.
Daha basit ifade edersek:
Şeker yediğinizde pankreas insulin üreterek şekere müdahale eder. İnsulin vücuttaki hücrelere fazla şekeri absorbe etmelerini söyler. MSG ise aynen insulin gibi tepkiye sebep olur. Yani, vücut MSG’yi farklı algılayarak hücrelere fazla şekeri absorbe etmelerini emreder. 1-2 saat sonra da şeker azlığı hissedilir ve vücut acıktığını zanneder. Böylece aslında acıkmadan yemek yersiniz.
Fakat yediğiniz yemekte yine MSG vardır. Yeniden aynı etki oluşur ve tekrar yemek yersiniz. Sonrasını söylemeye gerek yok aslında ama sonuç göründüğü gibi obezite.
Tat almayı da etkileyebilir, görmeyi de!
MSG’nin bugüne kadar herhangi bir hastalığa yol açtığına dair kanıtlanmış bir veri ve kabul edilmiş bir rapor yok. Ancak MSG’nin vücutta kısa ve uzun vadeli farklı hasarlara neden olduğuna, birtakım hastalıkları tetiklediğine dair yapılmış çalışmalar var. Öncelikle tat alma duyusu üzerindeki etkisi dolayısıyla sürekli yeme isteği uyandırdığı için obezitenin nedenleri arasında sayılabiliyor. Bu nedenle fast food (hamburger, pizza gibi hazır yiyecekler) sektörünün de neredeyse en güçlü kalesi olan MSG’nin aynı zamanda, kalp damarlarını zayıflatarak kalp krizi riskini de arttırdığı söyleniyor. Bunun yanı sıra uzun süre çokça tüketilen MSG, merkezî sinir sisteminde tahribata neden olarak; Alzheimer, Parkinson, Epilepsi gibi hastalıkların tetikleyicisi olabiliyor.
Japonya’daki Hirosaki Üniversitesi’nden bir grup bilim adamı tarafından fareler üzerinde yapılan araştırmalar da MSG’nin görme üzerinde kötü etkisi olduğunu ortaya koydu. Çeşitli miktarlarda MSG verilen farelerde, MSG’nin retina hücrelerine saldırması nedeniyle görme yetisinin azaldığı tespit edildi. MSG her yaş grubundan kişiyi etkileyebilmekle beraber hamileler, karında gelişen bebekler ve çocuklar için daha büyük tehlike oluşturuyor. Çünkü MSG, plasenta bariyerini geçebildiği için anne karnındaki bebeği etkiliyor. Ayrıca çocuklarda büyüme hormonunu baskıladığı öne sürülen MSG, çocuklar için üretilen ürünlerin bazılarında kullanımı yasak, bazılarındaysa özel uyarılarla satılıyor.
Çin restoranlarında ’No MSG’ uyarısı
’Mono sodyum Glutamat’ın bir diğer ismi ise ’Çin tuzu’. Bu ismin verilmesinin nedeniyse Çin restoranlarının neredeyse tamamında yemeklere tuz yerine MSG katılması. Hatta fazla dozda MSG alan kişilerde görülen bulantı, baş ağrısı, ishal, terleme gibi sorunlara da ’Çin Restoranı Sendromu’ deniyor. 1997 yılında İrlanda’da MSG kullanan tüm Çin restoranları Sağlık Bakanlığı tarafından birkaç günlüğüne kapatılınca, işletmeciler restoranlarına ’No MSG’ levhası asmak zorunda kaldı. Bugün hala Çin ve Amerika’daki bazı Çin restoranlarında bu uyarıya rastlamak mümkün.
MSG’nin verebileceği zararlar

- Nörotiksin bir madde olan MSG, sinir hücrelerine zarar veriyor.
- Sebep olduğu hastalıklar ise, merkezi sinir sistemi tahribatına bağlı olarak; Alzheimer, Parkinson, Huntington hastalıkları ve Sara (epilepsi),
- Retinal dejenerasyonu (göz retina tabakası hasarı),
- Yağ birikimi, doyma mekanizmasında bozukluk, obezite,
- Büyüme hormonunun baskılanması,
- Pankreas hasarı, insülinde artış ve buna bağlı olarak diyabet gelişimi,
- Böbrek ve karaciğerde hasar,
- Bu madde hamilelerde plasenta bariyerini geçerek bebeklerinde aynı etkilere maruz kalmasına neden oluyor.

MSG’nin neden olabileceği reaksiyonlar
- Baş ağrısı,
- Bulantı,
- İshal,
- Terleme,
- Göğüste sıkışma,
- Boyun arkasında yanma.

Görüldüğü gibi birçok yan etkiye sahip olan bu MSG içeren ürünleri tüketmemek bizim ve çocuklarımızın sağlığı için en doğrusu olacaktır. Buradan çıkacak sonuçla beraber çocuklarımızın neden bu kadar bu ürünlerin etkisi altında kaldığı apaçık ortada. Beyine salgılamış olduğu sinyaller sayesinde her şeyi güzel algılamasını sağlayan bu MSG içeren ürünlerden uzak duralım. Çünkü MSG’li yenilen her üründen sonra diğer MSG olmayan ürünlerin tüketilmesinde yavan bir lezzet alan çocuklar, sürekli fast food tarzı ürünlere yöneliyorlar. Bu da bizim ve çocuklarımızın sağlığı açısından hiç de iyi olmayacaktır. ’Oğlum, kızım! Şu abur cuburdan ne anlıyorsunuz, yemek yeyin!’ diyeceğimize, çocuklarımızı uzak tutup bu tarz ürünlerin etkisi altında kalmalarını engelleyelim. ’Herkes yiyor içiyor!’ mantığıyla hareket etmek asla doğru bir mantık değildir. Sen yeme içme, yedirme içirme, senden gören de bu şekilde alışsın, bak o zaman nasıl organik hayata geçiş başlıyor. Firmaların bu tarz yöntemlere başvurmalarında biz tüketicilerin payının olduğunu da asla aklımızdan çıkarmayalım!
Hayvanlardan Çıkartılmış Katkı Maddeleri

Renklendiriciler |Koruyucular | Anti Oksidanlar | Kıvam Artırıcı - Homojenleştirici | İncelticiler | Tat Vericiler | Tatlandırıcılar Parlatıcılar
KATKI MADDELERİ ÖZET LİSTESİ
RENKLENDİRİCİLER KORUYUCULAR ANTİOKSİDANLAR ASİTLER MİNERAL TUZLAR KIVAM ARTICILAR, STABİLİZÖRLER, HOMOJENLEŞTİRİCLER İNCELTİCİLER AROMALAR, TAD VERİCİLER PARLATICILAR, TATLANDIRICILAR

E100* E200 E300 E400 E500 E620* E900*
E101* E201 E301 E401 E501 E621* E901*
E102* E202 E302 E402 E503 E622* E903
E104* E203 E303 E403 E504 E623* E904**
E107* E210* E304* E404 E507 E624* E905*
E110* E211* E306* E405 E508 E625* E907
E120** E212* E307* E406 E509 E626 E910**
E122* E213* E308* E407* E510 E627 E913*
E123* E214* E309* E410 E511 E629 E920**
E124* E215* E310 E412 E513 E631* E921**
E127* E216* E311* E413 E514 E633* E924
E128* E217* E312* E414 E515 E635* E925
E129* E218* E317 E415 E516 E636* E926
E131* E219* E318 E416 E518 E637* E927
E132* E220 E319 E417 E519 E640** E928
E133* E221 E320* E420 E524 E931
E140* E222 E321* E421 E525 E932
E141* E223 E322* E422* E526 E950
E142* E224 E325* E430* E527 E951*
E150 E225 E326* E431* E528 E952
E151 E226 E327* E432* E529 E954
E153* E227 E328* E433* E530 E957
E154* E228 E329* E434* E535 E965
E155* E230* E330 E435* E536 E966*
E160(a)* E231* E331 E436* E540 E967
E160(b)* E232* E332 E440(a) E541 E999
E160(c)* E233* E333 E440(b) E542** E1100*
E160(d)* E234* E334 E441** E544* E1200
E160(e)* E235 E335 E442* E545 E1201
E160(f)* E236 E336 E450 E551 E1202
E161* E237 E337 E460 E552 E1400-1450
E162* E238 E338 E461 E553(a) E1450
E163* E239 E339 E463 E553(b) E1510**
E170* E249* E340 E464 E554 E1517*
E171 E250* E341* E465 E556* E1518*
E172 E251* E343 E466 E558 E1520
E173 E252* E350 E469 E559
E174 E260 E351 E470* E570*
E175 E261 E352 E471* E572*
E180* E262 E353 E472* E575
E181 E263 E354 E473* E576
E264 E355* E474* E577
E270* E357* E475* E578
E280 E363 E476* E579
E281 E365 E477* E585
E282 E366 E478*
E283 E367 E479(b)*
E290 E370 E480
E296 E375 E481*
E297 E380 E482*
E381 E483*
E385 E492*
E493*
E494*
E495*

İşaretsiz "siyah" E numaraları helal kabul edilen katkıları gösterir.
"kırmızı" E numaraları sağlık için tehlikeli katkıları gösterir.
" ** " işaretleri kesin hayvan (çoğunlukla domuz) kökenli katkıları gösterir. (Haram)
" * " Bitkisel veya hayvansal kökenli olabilir. Alkolle muamele edilmiş veya edilmemiş olabilir. Bu sebeple (şüpheli) kabul edilen katkıları gösterir.

Kaynak:
animal-ingredients.hypermart.net www.foodag.com ve www.muslimconsumergroup.com HACSG (Hiperaktif çocukları destekleme grubu),www.ifanca.org, www.ehalalfood.com, www.eathalal.com, www.whatisinit.com, www.halalpak.com internet sayfalarından faydalanılmıştır.
Kardeşlerimize faydalı olacağını düşündüğüm www.gidaraporu.com adresini ziyaret ederek daha geniş bilgi sahibi olabilirler.



Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.