Dünyaya gelen her insan Allah’ın en güzel şekilde yaratmasıyla fıtrat üzere doğar. Aile, eğitim ve çevre faktörleri sebebiyle insan, fıtratının gereği olarak bozulmadan ya İslam üzere devam ettirir yahut fıtratı tağyir ederek yaratılış amacından saptırır. Bundan dolayı insanlığın şirk ve isyan bataklığından doğru yola çekilmesi, vicdanın fıtrî saflığına dönüşü, takva ile en güzel olana uyulması, ilahî prensip ve İslamî rehberliğe ulaştırmak için İslamî eğitim şarttır.
Çocuğun en mükemmel şekilde yetişmesi, tevhidî inanç ve İslâmî değerleri öğrenmesi ve yaşaması, bilgili ve faziletli bir kimse olabilmesi için anne-babalar gayret sarf etmelidir. Çocuğun hem dünya hem de âhiret mutluluğunu hedef alan böyle bir terbiye, Rasûlullah (s.a.v.) tarafından çocuğa bırakılacak "en güzel miras" olarak nitelendirilmiştir. Çocuğa sevgi, şefkat, merhamet ve anlayışla muâmele etmek İslâm eğitim sisteminin en belirgin özelliğidir. Çocuğun, kendisine söylenenleri tam olarak anladığı ve kendi düşüncelerini az-çok ifade edebildiği yaşlardan itibaren İslâmî esasların öğretimi yapılmalıdır. İslâm eğitimi, tedrîcîlik, sevgi ve iknâ gibi pedagojik metotlar esas alınarak yapılmalıdır. Korkutucu, ürkütücü, emredici tutumlar, çocuk için hem anlaşılmazdır, hem de yıpratıcıdır. Çocuğun sevgiye, iyi örneklere, açıklayıcı doğru bilgilere ihtiyacı vardır. Bunların yerli yerinde uygulanması ölçüsünde onun müslümanca eğitimi ve öğretimi de başarıya ulaşacaktır.
Çocukların eğitim ve öğretimi konusunda en önemli görev ebeveyne düşmektedir. Çünkü, çocuklarından direkt sorumlu tutulacaklar onlardır. Fıtratlarını bozdurmamak, onları cehennem ateşinden korumak, yarınlara takva sahibi insanlar olarak yetişmelerini sağlamak ebeveynin görev alanı ve sorumluluğundadır. Onları sevmek ve geleceğini düşünmek, dünyadaki vazifelerimizin en güzelidir. Çocuklar, büyüklerin yaşama sevincidir, umutlarıdır, gelecekleridir. Unutulmamalıdır ki, sevgi bedel ister, fedâkârlık ister. Okul çağına geldiklerinde öğretmenleri, kitapları ve çevreyi seçmek, kendi görevinde onlardan yardım beklemek, aslî görevi bir süre için vekillere devretmektir. Fakat hiç bir kişi ve kurum, anne-babanın yerini tutamaz. Herkes istiyor ki, ’falan hoca, filan kuruluş veya okul benim çocuğumu eğitsin, yetiştirsin, ben de maddî masrafları karşılayayım. Emâneti başkasına devrederek zahmetsizce sorumluluğumdan kurtulayım. Ben, işimle gücümle uğraşırken başkalarının yetiştireceği çocuğumdan dünyada ve âhirette faydalanayım.’ Aslında böyle bir mantıkla hareket etmek, aslî sorumluluklarımızı bir nevî geri plana atmak anlamına gelmektedir.
Evet, yeni bir okul sezonu daha başlıyor. Fakat insanlar, okulların ders müfredatı dahil eğitim öğretimde uygulanan sistemin tamamından şikayet etmekteler. Tabi bu konuda herkes kendince haklı. Kimisi okulların yeterli derecede eğitim vermediğini, kimisi de ders kitaplarının eksik ve yanlışlıklar içerdiğini iddia etmekte. Bu durumdan şikayetçi olan insanların yapması gereken en önemli şey ciddi, özgür ve özgün kurumlar bina ederek insanlığa alternatifler sunmalıdır. İnsan davasında samimiyse mutlaka alternatifler bulacak, kendisi gibi düşünen insanlarla bu konuda da yardımlaşacaktır.
Müminlerin rehberi olan Asr-ı Saadet dönemi insanları nerede yetişti hiç düşündünüz mü? Hz. Âişeler, Ümmü Selemeler, Fâtıma ve Zeynebler nerede, hangi okulda yetiştiler? Rasûlullah (s.a.v.)’in rehberliğinden sonraki hocaları anne-babalarıydı. Tabiin veya eski âlimlerin hayat hikayelerini okuduğumuzda hemen hepsinin ilk hocalarının aileleri olduğunu müşahede etmekteyiz.
Asrımızda Müslüman cemaat ve teşkilâtlara düşen önemli bir görev vardır. O da çocuklardan önce ana-babaları yetiştirmek olmalıdır. Evlilik ve ana-baba okulları açılmalı, geliştirmelidirler. Eğer baba evinde ve evlilik öncesinde anne adayı, kendini yeterince yetiştirmediyse, evlilikten sonra sorumluluk kocaya âittir. Zarûri olan hususları ya bizzat kocası öğretecek, ya da öğrenmesine imkân ve fırsatlar oluşturacaktır.
O halde Müslümanlar için eğitim-öğretim yuvası okul mu ev mi olmalı öncelikle bunu belirlemelidirler.
Sizin İçin Seçtiklerimiz; Editörden...
Özlenen Rehber Dergisi 113. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.