Filistin...filistin Hakkında Bil(me)diklerimiz
Özlenen Rehber Dergisi 74. Sayı
Filistin hakkında bil(me)diklerimiz -1- Özellikle geçen aylarda yaşanan Yahudi zulmünden sonra, Filistin üzerine yazılı ve görsel medyada bugüne kadar çok şeyler yazıldı ve söylendi. Yazarlar, akademisyenler, uzmanlar bir taraftan olayları analiz etmeye çalışırken diğer taraftan da yaşanan olayların kendi fikir ve ruh dünyalarındaki yansımalarını makale ve söylemleriyle dillendirdiler. Olayları analiz edenlerin büyük bir çoğunluğu İslâmî duyarlılık sahibi, konuya tam manasıyla vakıf değerli kişiler. Ama burada ifade etmeden geçemeyeceğimiz en temel nokta ise toplum olarak büyük çoğunluğumuzun kulaktan dolma ya da art niyetli yapılan karalamalara inanıp konuyu olması gerekecek merciinden soyutlamamız ve asıl hüviyetini kaybettirmemizdir. Hiç şüphesiz bütün bu olanların belki de en sevindirici tarafı, on binlerce insanımızın Filistin ve Filistin’de yaşananlar hakkında az da olsa malumat sahibi olmasıdır. Bizler kendimizi ilgilendiren ne kadar olay varsa, onlarla değil, lüzumsuz dünya ve ahiret hususunda hiçbir işimize yaramayacak ve Nebi (s.a.v)’nin ifadesiyle “malayani” şeylerle oyalayıp zihinlerimizde bilgi kalabalığı yapıyoruz. Çünkü kabul etmek lazım ki birçok Müslüman dünya üzerindeki Müslümanların ve İslâm ülkelerinin hâlini, sıkıntısını, dert ve tasasını maalesef bilmiyor. Okuma alışkanlığımızın az, araştırma alışkanlığımızın ise hiç olmaması da bu bilgisizliğimizin en temel sebebi olarak karşımızda duran nedendir.Hâl böyle olunca toplumumuz yine bu hususta birçok mevzuu ya bilerek ya da bilinçsizce yanlış algılayıp çok yanlış nitelendiriyor. Adaleti sağduyuyu kaybettiğimizden, olayları analiz etmede referans alacağımız değer ve fikirleri yanlış yerlerden ve yanlış kişilerden alıyoruz. Oysaki Müslümanın akıllı ve bilinçli hareket etmesi, savunduğu ve peşinden koştuğu fikrin kime ya da kimlere hizmet ettiğini, küreğini çektiği sandalın kimlerin denizinde ve kimlere doğru yol aldığını, evine getirdiği gazetenin, seyrettiği TV kanalının kimlerin ekmeğine yağ sürdüğünü artık bilmesi ve “Ümmet olma adına” –dur- diyebilmesi hele hele bu çağda elzem olan bir davranıştır.Peki, bunun neticesinde ne oluyor denilirse verilebilecek en doğru ve manalı cevap şu olur: İşte bütün bunların neticesinde, kendisine Müslüman denilen insanların hiç de azımsanmayacak çoğunluğu Arap olduğu için, Iraklı, Suriyeli, Suudili Müslümanı; Amerikalı, Fransalı, İngiltereli ya da Almanyalı hıristiyandan az sevip, az koruyor ve az düşünüyor. İşte biz de insanların birçoğunun yanlış bildiğini ya da hiç bilmediğini düşündüğümüz birkaç noktayı sizlerle paylaşmayı, bilinçlenmek ve bilgilenmek adına faydalı görüyoruz.Orta Doğu’nun kalbi Filistin Neresidir?Öncelikle insanın Filistin meselesini anlaması, konuyla ilgili hadiselere vakıf olabilmesi için o toprakların yerini dünya üzerinde bilmesi lazımdır. Filistin, bilinen tarihe göre en az 5000 yıldan bu yana bu isimle adlandırılan bir bölgedir. Tarihi kaynaklarda Bilâd-ı Şam olarak zikredilen bölgenin güneybatı kesimini oluşturmaktadır. Bugünkü şekliyle doğudan Ürdün Irmağı ve Lut Gölü, batıdan Akdeniz ve Sina Çölü, kuzeyden Lübnan, güneyden ise Kızıldeniz ile çevrili bölgedir. Tarihte Ürdün Irmağı’nın doğusunda kalan Doğu Yaka da Filistin’den sayılırdı. Yani Ürdün Irmağı’nın doğu ve batı yakalarından oluşan Ürdün bölgesinin tamamı Filistin’in bir parçasıydı.Uluslararası emperyalizmin özel ve kendilerince stratejik planları ile kurdurulan İsrail işgal devletine, 1947 Birleşmiş Milletler kararlarıyla toprak verilmesi sebebiyle günümüzdeki resmi siyasi paylaştırmada Filistin’in önemli bir kısmı İsrail olarak gösterilmektedir. İsrail olarak gösterilen bölge Filistin’in 20 bin km2den fazla bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu bölge Filistin halkı arasında “1948 bölgesi” olarak adlandırılır. BM kararlarında “İsrail” olarak tanınan bölgenin dışında kalan Filistin toprakları Gazze, Batı Yaka (Batı Şeria ) ve Doğu Kudüs’ten oluşur. Doğu Kudüs işgal güçlerinin aldığı tek taraflı kararlarla 1967’den sonra “İsrail” olarak gösterilen bölgeye ilhak edilmiş ancak bu ilhak kararı uluslararası kararlarda onaylanmamıştır. Ürdün Irmağı’nın batısında yer alması sebebiyle Batı Yaka (Batı Şeria) olarak adlandırılan bölgenin önemli bir bölümü, başka ülkelerden buraya getirilen Yahudi yerleşimciler için o toprakların gerçek sahipleri Filistinli Müslümanlardan gasp edilmiştir. Filistin’in batısında aynı zamanda da Akdeniz kıyısında bulunan Gazze’deki Yahudi yerleşim merkezleri ise 2005’teki çekilmede tahliye edilmiştir. Bugün itibariyle Filistin topraklarından olan Gazze, Filistin’deki siyasi oluşumlardan Hamas’ın; Batı Şeria da, el-Fetih örgütünün yönetimindedir. Bunun doğal sonucu olarak da Filistin’de siyasi birlik şuan için mevcut değildir.Filistinliler İsraillilere Topraklarını Sattı Mı?Filistin mevzusu içerisinde, insanlar arasında en çok dillendirilip kamuoyuna sunulan önemli bir olay da Filistinli Müslümanların iyi paralar karşılığı Yahudi İsrail halkına topraklarını sattıkları ve bunun neticesinde bugün yaşanılan bütün hadiselere kendilerinin zemin hazırladıkları fikridir. Bilinçli ya da bilinçsiz Müslümanlar arasında bile bu hadisenin çok dallandırılıp budaklandırılması, hem Filistinli Müslüman kardeşlerimiz hakkında bizlerin ön yargılı ve insafsız düşünceler beslemesine hem de olayların gerçek yönlerinin ortaya çıkarılamaması adına sakıncalı bir durumdur. Konu üzerinde çokça durulması gereken önemli bir olaydır ama takdir edersiniz ki bu konu bir makalenin kaldıramayacağı, üstesinden gelemeyeceği ebat ve büyüklüktedir. Onun için burada ana hatlarıyla konuya temas etmeye ve konuyla ilgili malumatı olmayanları az da olsun bilgilendirmeye çalışacağız. İsrail’in kuruluşu öncesinde, 28 milyon dönümden oluşan Filistin topraklarında Yahudilerin sahip oldukları arazi miktarı 2 milyon dönümdü. Yani tüm Filistin topraklarının %7’si. Bunun 650.000 dönümünü Osmanlı Devleti döneminde çeşitli sebeplerle mülk edinmişlerdi. 300.000 dönümünü de I. Dünya savaşında bölgeyi işgal eden İngiliz işgalcileri onlara bağışlamışlardı. 200.000 dönümünü yine İngiliz işgalciler, Yahudilere göstermelik bir bedelle satmışlardı. Bu şekilde satılmayan arazilere de ağır vergi uygulamalarıyla el konulmuştu ve 600.000 dönümü de, kendileri Filistin dışından olan, Lübnan ve Suriye’de ikamet edip Filistin’de mülk edinmiş bazı Arap kökenlilerden satın almışlardı. Buraya kadar ki kısımda yani Yahudilerin 1948’e kadar edindikleri arazilerin 7/8’inde Filistinlilerin müdahalesi söz konusu değildir. 250.000 dönüm araziyi de Filistinlilerden satın almışlardır. Yani Filistinlilerden aldıkları toplam arazi miktarı Filistin topraklarının %0,9’u (binde 9’u) gibi çok cüzi bir orana tekabül ediyordu. Zaten arazilerini Yahudilere satanlar da Müslüman halktan çok şiddetli tepkilerle karşı karşıya kaldıklarından Filistin’i terk etmek zorunda kalmışlardı. Şimdi satılan arazilerin tüm topraklara oranıyla, onları satanların genel nüfusa oranlarını göz önüne getirerek düşünelim. Bir halk hakkında hüküm verilirken %0,9’unun tavrına göre mi, yoksa %99,1’nin tavrına göre mi hüküm verilir. Bütün bunların yanında olaylar hakkında konuşurken veya fikir ileri sürerken adil ve yapıcı olmaya savunduğumuz ya da kabul ettiğimiz fikirlerin düşüncelerin kimlere fayda verip kimlere zarar verdiğine de çok dikkat edelim. Kaldı ki araziyi satanlar da toplumdan dışlandıklarından, Filistin’in İslâmî kimliği için mücadele edenlerle bir ilgileri kalmamıştır. Bugün bizim, ülkemizde yaşadığımız şehirlerimizde böyle yapanlar yok mu? Genele oranla çok az bir gurup ya da kişilerin yaptıkları sebebiyle geneli yargılamak zan altında bırakmak, onların hak arayışları mücadelelerinde dirençlerini kırmak, insana ve özellikle Müslüman yakışmayacak bir durumdur. Yani bir çuval pirincin içerisinden bir avuç taş çıktı diye kaldırıp koca çuvalı çöpe atmak akıl işi değildir. Akıl ve izan pirincin içerisindeki taşları ayıklamayı gerektirir. Hatta bir çuval taşın içerisinde bir avuç pirinç dahi olsa.Makalemize gelecek sayılarımızda devam edeceğiz inşallah. Yüce Mevlâ’m, mü’min kalplere birlik ve dirlik lutfeylesin. Âmin.
Filistin ümmetin kanayan yarası. Birçok insan kulaktan dolma bilgilerle filistinli müslüman kardeşlerimiz hakkında yanlış kanaate sahip. Makale bu yanlış kanaatleri izale mahiyetinde hakikaten muhteviyatlı bir çalışma olmuş. Teşekkür ederim...
mustafa kardeşime bu filistinle ilgili yazılarından dolayı teşekkür ediyorum ve devamının gelmesini temenni ediyorum. Saygı ve Sevgilerimle.. Nuri HOCA