2009 Kutlu Doğum Etkinlikleri
Özlenen Rehber Dergisi 74. Sayı
Bismillâhirrahmânirrahîm.rabbimize sonsuz hamd ü senâlar, habibi’ne de salât ve selâmların en güzeli olsun inşallah.cenâb-ı hakk, ömrümüzü, zâtı’na ve habibi’ne tam bir teslimiyet ile ikmal etmeyi cümlemize kolaylaştırsın inşallah.değerli kardeşlerim;buraya, peygamber efendimize (s.a.v.) sevgimizi, itaatimizi ve bu sevgi ve itaatteki sadakatimizi izhar maksadıyla; aynı zamanda da dünyaya teşriflerinden dolayı, kalplerimizde barındırdığımız o güzel sevgilerle yaradan’ımıza şükrümüzü ifade etmek maksadıyla toplandık.bu toplanış, o güzel elçiyi bizlere gönderen cenâb-ı hakk’ın nezdinde de itibara şayan olur inşallah!biraz önce değerli üstadımızın tilavet etmiş olduğu o güzel kur’an âyetlerinde allah’ın nebisi’nin şahitliğinden (ahzâb, 33/45) söz ediyor. cenâb-ı hakk’ın izniyle o, öncesine ve sonrasına bir şahittir. cenâb-ı hakk’ın nezdinde, şahitliği kıyamete kadar geçerli olan peygamber efendimizin, ümmetliğimize şahit olması temennisiyle, yapılan bu gayretlerin bu nimete muvafık olmasını cenâb-ı hak’tan niyaz ediyorum.kardeşlerim;peygamber efendimiz (s.a.v)’in 63 yıllık yaşantısı içerisindeki birbirinden güzel hayat örneklerinin tümünü burada zikretmeye elbette zaman yetmez. bugün üzerinde durmak istediğim nokta şudur ki; şu an bizi burada toplanmaya sevk eden bir gayret var, bir güç var. küçüğünden büyüğüne şu an burada bulunan her bir kardeşime; ’burada niçin toplandık?? diye sorsam, verecekleri cevap; ’efendimiz (s.a.v.)’in doğumuna olan sevincimizi izhar maksadıyla!? demekten uzak olmayacaktır. bu da şunu gösteriyor: bu vaktimizi şu an; kalplerimizde taşıdığımız bir niyetin izharı olarak ortaya koymuş oluyoruz.evet, biz peygamber efendimizin bu âlemi şereflendirmesine olan sevincimizi ve mü’minler olarak o’na itaat ve sevgimizi bir kez daha izhar etmek maksadıyla toplandık. bir mü’min olarak sevgi ve itaat ile peygamberimize tam bir bağlılık ki, aslında işin temeli de bu?ashab-ı kiram efendilerimizin yaşadığı hayatın geneline şöyle bir baktığımız zaman -şurada toplanan bu topluluğun verdiği tek bir cevap gibi- onları, allah’a ve rasûlü’ne itaatin bütün emareleri üzerinde toplanmış güzide bir topluluk olarak görürüz. şimdi de maksat aynıdır. bu maksat; iman ve istikamet yolundaki mü’minler olarak o dönemde peygamber efendimize sevgi ve itaatin bütün emarelerini üzerlerinde toplayan ashab-ı güzîn’in ahlâkını ve yaşantısını bugün ortaya koymak ve peygamberimize itaatin güzelliğiyle ömrümüzü ikmal etmektir.fakat şöyle bir durum var: maalesef ki, peygamber efendimize imanımızın, itaat ve isyanla bir kalpte toplandığı bir zamanda yaşıyoruz ve bu durum mü’minlerin gönlünde cereyan eden bir hadisedir. İman etmeyenleri, peygamber efendimizi tasdik etmeyenleri, cenâb-ı hakk (c.c.): ’muhakkak ki allah, kâfirleri sevmez? buyurarak zaten bunun dışında bırakıyor. bizim sözümüz, iman edip itaat edeceğine ahd-ü misak veren mü’minlerin, vermiş olduğu ahitlerini yerine getirme hususundaki zayıflığınadır. bu husustaki noksanlarımızadır. dünyayı ve nefsî hevâyı, peygamber efendimize itaate tercih etme noktasındaki bedbahtlığımızadır, diyeyim artık? ve yine maalesef ki, peygamber efendimizin risaletiyle ortadan kaldırdığı nice yanlışlık ve haramları, mü’minlerin kendilerine hayat tarzı olarak seçtiği ahir zaman diyebileceğimiz bir dönemdeyiz.peygamber efendimizi muhakkak ki seviyoruz, peygamber efendimize itaati arzuluyoruz; fakat imanı bu hakikat (sevgi ve itaat) üzere ortaya koyan güzide insanların gösterdiği gayretlerden uzağız. zifiri bir karanlıkta çakan şimşeğin yeryüzünü aydınlattığı gibi kalplerimize bir an gelen rahmet vesilesiyle belki gözlerimizden dökülen iki damla gözyaşıyla, efendimiz’e olan sevgimizi, imanımızı ve sadakatimizi tam manasıyla yaşadığımız zannındayız. hâlbuki hakikat; peygamber efendimizin hayat-ı şahanelerinde en güzel örnekleriyle göstermiş olduğu allah’a kulluğun, o’na tam bir teslimiyet gösteren mü’minlerin ahlâklarında da, aynı kuvvet ve güzellikle ortaya çıkmasıdır, değerli kardeşlerim.peygamber efendimizin (s.a.v.), allah’ın nebisi olarak, gerek bilgi gerek kalbî tasdik bakımından bir mü’min için ne ifade etmesi gerektiği hususunda büyük noksanlıklarımızın olduğu kanaatindeyim. bir allah dostunun da bunu ifade eden şöyle bir sözünü işitmiştim: ’bu millette iman var; ama itaat yok.?kur’ân’ı ve o kur’ân’ın sahibi olan hz. allah’ın birliğini bizlere getiren, bütün inananları şirkten kurtaran allah’ın nebisi’dir, peygamber efendimizdir. yani bizler, cenâb-ı hakk’ın birliğini, ölümden sonra bir hesabın olduğunu, âhiret gününün varlığını peygamber efendimizin lisanından öğrendik, o’nun getirdiği kur’ân’dan öğrendik ve o kur’ân’a imanımız sebebiyle mü’minler zümresine girdik. bugün, mü’minler olarak peygamber efendimizle olan bu iman bağımızı zayıflatır koparırsak, cenâb-ı hakk’a iman ve itaatteki kuvvetimiz de her geçen gün zayıflayacaktır. mü’minler olarak, peygamber efendimizle olan gönül bağımızı, itaat bağımızı muhafaza etmediğimiz müddetçe, itaat çizgisinin de dışında olacağız. çünkü cenâb-ı hakk, peygamberimize itaati doğrudan kendisine itaat olarak kur’ân-ı mübîn’de beyan etmiştir. bunun dışındaki bir inancı ve yolu ise asla kabul etmemiştir.mü’minler olarak yapacağımız iş, cenâb-ı hakk’ın göstermiş olduğu bu çizgide peygamber efendimize itaati muhafaza etmektir. öyleyse değerli kardeşlerim, efendimiz (s.a.v.)’e bu çizgide tam bir teslimiyet gösterebilmek için, gönlümüzdeki sevginin de diğer bütün sevgilerin fevkinde olarak allah’ın nebisi’ne yönelmesi lazımdır.konuyla ilgili birçok örnek mevcut iken, herkesin bildiği kanaatinde olduğum şu hadis-i şerifi zikretmek istiyorum:peygamberimiz (s.a.v.), hz. ömer’in elinden tutmuş bir halde iken, hz. ömer, peygamber efendimize: ’yâ rasûlallah! muhakkak sen bana, canımdan başka her şeyden daha sevgilisin!? dedi. peygamber efendimiz ise ona: ’hayır (olmadı yâ ömer)! canım elinde olan (allah)’a yemin olsun ki; ben sana canından daha sevgili olmadıkça (imanın ke¬male ermez).? buyurdu. bunun üzerine hz. ömer (r.a.) efendimiz, bu ihtar-ı nebi sonrasında kalbinde cenâb-ı hakk’ın lütfuyla bulduğu, imanın kemal zirvesinde olan sevgisini: ’allah’a yemin olsun ki, şu anda seni kendi canımdan da çok seviyorum yâ rasûlallah!? diyerek izhar etmiş, peygamberimiz (s.a.v.) de: ’İşte şimdi (oldu) yâ ömer!? buyurarak tasdik etmiştir. (bk. buhârî, eymân ve’n-nuzur, 3)kardeşlerim;maalesef ki günümüzde, peygamber efendimize itaat ve sevgiyi zayıflatan ve hatta ortadan kaldıran bazı olumsuz tesirler var. birkaç madde ile bunları söyleyip konuşmamı tamamlamak istiyorum inşallah.peygamber efendimizin yaşamış olduğu hayat, günümüzde yaşayan mü’minlerin hayatını daraltan, kıskaç altına alan bir anlayış şeklinde sunuluyor. bazı yanlış anlayışlar, yanlış çevrelerce, yanlış dillerle, inanan mü’minler arasında yaygınlaştırmaya çalışılıyor. ve maalesef ki efendimiz (s.a.v.)’den bilgi ve itaat bakımından uzak olan insanlarda, bu yanlışlıklar mâkes buluyor. hâlbuki kendilerini en özgür zanneden insanlar, allah’a ve rasûlü’ne itaati kazanmadıkları müddetçe, ’nefis’ dediğimiz ’dünya’ dediğimiz menfi tesirlerin kölesi durumundadırlar. ancak ve ancak, kim allah’a ve rasûlü’ne tam bir ittiba ve itaat hâlini yakalarsa, kalbini ihata eden bütün yanlışlıklardan kendisini kurtarmış ve gerçek hürriyetin sahibi olmuş olur. İşte böylece kendisini yaratan’a (c.c.) döndürmüş, rabbine kul ve peygamber efendimize hakikat üzere ümmet olma nimetini kazanmış olur.peygamberimiz (s.a.v.), hayatımızın her alanında atacağımız adımları sahabe efendilerimiz vasıtasıyla bizlere tek tek öğretmiştir. çünkü o, hz. allah’a kul olmanın rehberidir ve mübelliğidir. cenâb-ı hakk, o’nu bu vazife ile görevlendirmiştir.bu vesileyle, peygamber efendimize itaatin hayatımızı kısıtladığına dair anlayışların yanlış olduğunu ve bütün genişliğin o güzel peygamber efendimize itaat etmekte olduğunu ifade etmek istiyorum.kardeşlerim;diğer bir yanlış da şudur ki; efendimiz (s.a.v.)’in ahlâklarını genel manada isimlendiren ’sünnet? kavramı, maalesef ki inanan mü’minler nezdinde, içinde barındırdığı kuvvetten uzaklaştırılmış; peygamber efendimizin sünnet’i, yerine getirip getirmeme hususunda insanların kendi ihtiyarına bırakılmış, itaat kavramı sünnet’in üzerinden çıkarılmış, böylelikle mü’minlerin peygamber efendimize karşı teslimiyet anlayışı zayıflatılarak ortadan kaldırılmıştır. o yüzden konuşmam içerisinde ’allah’ın nebisi’ne, allah’ın rasûlü’ne itaat’ kelimesini sıkça kullanıyorum.peygamber efendimiz (s.a.v.), mescidde namaz kıldırırken, cebrail (a.s.) kendisine gelip nalinlerinde necaset olduğunu haber veriyor ve efendimiz (s.a.v.) nalinlerini çıkartıyor. tüm ashâb-ı kiram da namaz esnasında ayaklarındaki nalinleri çıkarıyorlar. rasûlullah efendimiz (s.a.v.) namazdan sonra soruyor: ’ayağınızdaki nalinlerinizi niçin çıkardınız?? sahabe-i kiram şöyle diyor: ’senin çıkardığım gördük de (onun için) çıkardık.? (bk. ebû dâvûd, salât, 91)onlar, ’peygamber (s.a.v.)’e uymadığımız zaman, helâk oluruz? endişesinden dolayı bütün hareketlerinde rasûlullah (s.a.v.)’e tabi oluyorlardı.ashâb-ı güzîn’in bu itaatlerine örnek sadece ibadetle sınırlı değildir. hucurât sûresindeki; ’...seslerinizi nebî’nin sesinden yukarı çıkartmayın? (hucurât, 49/2) âyet-i kerimesi inzal olduğu zaman, sesinin gür olması hasebiyle yüksek sesle konuşan hz. sâbit b. kays (r.a.); ’hakkımda âyet indi, amelim boşa gitti, cehennemliklerden oldum.? diyerek kendisini evine kilitliyor. biraz önce sunucu kardeşimizin söylediği gibi, belli bir zaman sonra, göremediği ashab-ı kiram’ı arayan peygamber efendimiz, ’sâbit nerede?? diye onu aratıyor. gidiyorlar ki hz. sâbit, kendisini eve kilitlemiş. peygamber efendimizin huzuruna gelince ona: ’niçin böyle yaptın?? diye soruyor. o, şöyle cevap veriyor: ’ben gür sesliyim. ’seslerinizi nebî’nin sesinden yukarı çıkartmayın?’ âyetinin benim hak¬kımda nazil olmuş olmasından korkuyorum.? dedi. (bk. taberî, câmiu’l-beyân an te’vîl-i âyi’l-kur’ân, c.21, s.339; ahmed b. hanbel, müsned, s.875, h.no:12426)bu misaller, onlarda peygamber efendimize itaatin nasıl idrak edildiğini açıkça ortaya koymaktadır.öyle zannediyorum ki, şu hadise de, peygamber efendimize itaat anlayışını ortaya koyma hususunda, aklını itaatin önüne geçiren insanlara güzel bir ibret vesilesidir.allah’ın nebisi (s.a.v.) bir gün mescidinde ashabına hitap ederken ’oturun? buyuruyor. o sırada mescidin dışında bulunan abdullah b. revâhâ (r.a.), bu sözü duyar duymaz olduğu yere oturuyor.bu hadisede o sahâbî: ’bu söz bana mı söylendi, yoksa bir başkasına mı söylendi? ben niçin, rasûlullah efendimizin sadece ’otur’ sesini duyduğum için oturayım ki?? diye düşünmek yerine emre uyarak hemen oturuyor.abdullah b. revâhâ’nın cevabı karşısında, allah’ın nebisi’nin ona söylediğine de dikkat etmek lazım kardeşlerim. peygamber efendimizin verdiği cevap; aklını itaatin önüne getirip de imanın lezzetinden mahrum olanlara bir tokat gibi... efendimiz (s.a.v.), ona şu güzel dua ile karşılık veriyor: ’allah, senin zâtı’na ve rasûlü’ne itaatindeki hırsını artırsın!? (bk. beyhakî, delâilu’n-nübüvve, c.6, s.257) bu vesile ile kardeşlerim; inşallah bu gecemiz, peygamber efendimize itaat ve sevgimizdeki sadakatimizi kalplerimize bir kez daha mühürlediğimiz bir gece olur. ve hakikaten şu toplanışımız; çarşımızda, pazarımızda, evimizde allah’a ve rasûlüne itaat ahlâkı olarak ortaya koyduğumuz bir gayretin kalplerde izhar olan bir coşkusu olarak amel defterimize kaydedilir inşallah.cenâb-ı hak (c.c.), uzaktan yakından buraya teşrif eden değerli misafirlerimizden razı olsun, allah’a emanet olun.es-selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berakâtühû.
sa elhamdülillah iyiki varsınız efendim rasulullah askını sizden ve yasayısınızdan öğrenmek ne büyük nimet
bizlere Efendimiz sav in yolunun rehberliğini böyle güzel çalışmalarla yaptığınız için size minnettarız Rabbim yar ve yardımcınız olsun.
istifadesi bereketli bir yazı rabbim razı olsun sizlerden...