Özlenen Rehber Dergisi

59.Sayı

Ehli Beyt'in Yılmaz Mücahidesi Zeynep Bint-i Fatıma

Zehra YILMAZ Özlenen Rehber Dergisi 59. Sayı
Hicretin 6. yılı Medine’de asil, vefalı bir kız çoçuğu dünya’ya geldi.O asil kızın; dedesi Rasûlullah (s.a.v)’a, ninesi Haticetü’l-Kübrâ’ya babası imam Ali ve annesi Hz. Fatımatü’z-Zehra’ya çöllerdeki kumlar adedince salât ve selam olsun. Rasûlullah (s.a.v),Zeynep adını vermişti.

Zeynep ”namuslu kadın” demekti. Annesi vefat eden ablasının ismini O’nunla yaşatmak istemişti. O’nun en büyük mutluluk ve huzuru Nübüvvet bahçesinde yetişmesi olmuştu. Bedenen ve ruhen çile dolu hayatı küçük yaşlarda başladı. 4-5 yaşlarında dedesi Rasûlullah (s.a.v.)’ı,kısa bir süre sonrada annesi Hz. Fatıma’yı kaybetti. Artık terbiyesi ve yetişmesi baba gözetiminde devam edecekti. Annesine kaderi ne kadar benziyordu. O da küçük yaşta öksüz kalmış babası Rasûlullah (s.a.v.)’ın terbiyesinde yetişmişti. Anne-kız, baba terbiyesinde yetişmişlerdi. İlim sahibi, edebli, haramlardan titizlikle kaçınırdı.

Evlilik çağına geldiğinde babası onu, Abdullah b. Ca’fer ile evlendirdi. Abdullah (r.a.), Rasûlullah (s.a.v.)’ın çoçuk yaşta biat aldığı üç kişiden birdir. Diğerleri Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’di. Hz. Zeynep’in bu evlilikten iki oğlu dünyaya geldi. Mutlu bir evlilikle beraber babasının siyasi alandaki, sahabe içindeki karışıklıklarıyla olan sıkıntıları onu müteessir ediyordu. Hz. Ali’nin 63 yaşında şehid edilmesiyle bir yıkım daha yaşanmıştır. İleriki yıllarda da ağabeyi Hasan eşi tarafından zehirlenerek şehid edilir.

Hz. Muaviye’nin vefatıyla oğlu Yezid Şam’da halifeliğini ilan eder, ama Kûfeli’ler onun zulmünden korktukları için Hz. Hüseyin’e halife olmasını isterler ve bir an önce Kûfe’ye gelmesini, O’na biat edeceklerini bildiren mektuplar göndertirler. Bunu haber alan Yezid hemen Kûfe valisini değiştirir.

Hz. Hüseyin, Kûfe’ye gitmek için ailesiyle birlikte hazırlıklara başlar. Hz. Zeynep annemiz de iki oğluyla bu yolculuktadır. Yüzyıllar boyu yarası kapanmayacak, acısı dinmeyecek kaderlerine gidiyorlardı. Günler süren yolculuktan sonra Kerbelâ’ya varırlar. Vali İbn Ziyad tarafından kendilerine makam ve para verilen Kûfeli’ler verdikleri sözden çaymışlar, Hz. Hüseyin ve ailesini kuşatma altına almışlardı. Uzun süren uzlaşma çağrıları bir işe yaramıyordu. İmam Hüseyin’in sulh teklifleri kabul edilmiyordu. Her geçen gün Ehli Beytin bir dalını kırıyorlardı.

Kerbelâ’da Hz. Hüseyin ve ayrıca Hz. Zeynep annemizin çocukları şehid olmuştu. Hz Zeynep annemiz her şehid yere indiğinde “Eyvah kardeşimin oğlu” deyip çadırından fırlıyor, ağlıyordu. Kavurucu sıcakta aç ve susuz mücadele veriyorlardı. Hz. Zeynep annemizin yüreği bu acılara dayanamıyordu. Bir ara bayılır, bunun üzerine Hz. Hüseyin yüzüne su serper ve ayılınca der ki: “Ey kardeşim Allah’tan kork. Sen Allah’ın öğrettiği şekilde mûsibete katılan, innâ lillâhi ve innâ ileyhi raciûn.” Söyleyerek teselli etti.

Hz. Zeynep artık Hz. Hüseyin’le sükûn buluyordu. Müsibetlere sabretmeye çalışıyordu. Muharrem’in 10. günü Hz. Hüseyin’in başı gövdesinden ayrılmak suretiyle şehid edilmesiyle Ehli Beyt’in kızlarının dayanacak gücü kalmamıştı, yürekleri yanmıştı.

Tek erkek çocuk olarak Hz. Hüseyin’in oğlu Ali kalmıştı, bir rivayettede Ömer adında bir oğlu daha sağ kurtulmuştur. Ali ileride “Zeyne’l-Abidin” olacaktır.

Peygamber soyu onunla tekrar yeşerecektir. Kûfeli’ler birkaç gün sonra geriye kalan peygamber torunlarını ellerini boyunlarından zincirleyerek, O asil insanlara köle muamelesi yaparak, Onlara sözlü hakaretlerde bulunarak Kûfe’ye doğru yola çıkardılar. Esirler valiye götürülecekti. Şehidlerin yanından geçerken Efendimizin (s.a.v) torunlarının ağlaması yeri göğü inletti.

Ehli Beytin içinde yaşça büyük olan Hz. Zeynep’ti. Başı dikti, zalime karşı başını hiç eğmedi... Bin erkekten yüreği daha yiğit olan annemiz artık tükeniş feryadı ediyordu:

”Ey Muhammed’im... Ey Muhammed’im... Sana gökteki melekler salât ve selâm getiriyor. Hüseyin ise şu otsuz bozkır çölde topraklara, kanlara bulanmış, azaları kesilmiş yatıyor.

Ey Muhammed’im senin kızların esir edilmiş, zürriyetini hep öldürmüşler. Sabah yelleri onların üzerine tozlar, topraklar savuruyor, saçıyor.”

Annemizin bu feryadı dost-düşman herkesi ağlattı. Kûfe’ye vardıklarında Ehli Beyt’i vali İbn Ziyad’ın huzuruna çıkarırlar, elbiseleri eskimiş aç ve susuzdular. İbn Ziyad şehid ettiği Ehli Beyt hakkında hakaret tarzında sözler söylemeye başlar, söz artık Hz. Zeynep’tedir. O, dedesi Rasûlullah (s.a.v.)’ın: “Cihadın en efdali, zalim hükümdara hakkı söylemektir” hadis-i şerifinin gereğini yapacaktı.

Allah’a hamd ettikten sonra Âl-i İmran suresinin 154. ayetini okudu “...üzerlerine öldürülmek takdir edilmiş olanlar, muhakkak yatacakları, öldürülecekleri yerlere gideceklerdi” ve devam etti “Allah ahirette seninle onları bir araya getirecek. Allah’ın huzurunda onlarla muhakeme olunacak davalaşacaksınız.” Bunun üzerine İbn Ziyad çok kızdı. Ehli Beyti yok etmekle içinin ferahladığını söyleyince; Hz. Zeynep kendini tutamayarak ağlamaya başlar ve der ki; “Sen benim yetişmiş yiğitlerimi öldürdün! Ehli Beytimi yok ettin. Ailemin en şereflilerini, büyüklerini, yükselen dallarımı, kolarımı kestin biçtin! Soyumu kökümü koparttın, kuruttun. Eğer senin bunlardan derdin iyileşebiliyor, için rahatlayabiliyorsa iyileş ve rahatlaş, bakalım’ dedi.

Daha sonra Ali bin Hüseyin huzura çıkartılır. Aralarında geçen sözlü atışmadan sonra İbn Ziyad, Ali’nin öldürülmesi emrini verir. Hz. Zeynep ayağa kalkar ve karşı çıkar: “Ey İbn Ziyad! Senin bize yaptığın yeter, döktüğün kanlarımıza daha doymadın mı? Bizden hiç kimsemi bırakmayacaksın. Eğer sen mümin isen senden Allah hakkı için diliyorum, O’nu öldüreceksen beni de onunla birlikte öldür.”

Bu sözler üzerine Ali bin Hüseyin’i bırakır. Daha sonra Ehli Beyt yorgun ve bitkin halleriyle Şam’a gönderilir. Zalim Yezid’in huzuruna çıkartılırlar. Hz. Zeynep’le Yezid arasında sözlü atışmalar olur... En son Zeynep (r.a.): “Sen emir olarak haksızlık ediyor ve hakarette bulunuyorsun” deyince, Yezid artık utanır onları özel bir odaya aldırtır, yemek ve giysi ihtiyaçlarını karşılar, yağmalanan mallarını iade ettirir. Yapayalnız kalan Peygamber ailesini yanlarında bir grup askerle Medine’ye gönderir. Hz. Zeynep annemizin geriye kalan ömrü Kerbela olayının derin üzüntüleriyle geçer.

Hicri 65 yılında Mısır’da vefat eder. Kanatırü’s-siba denilen yere defnedilmiştir. Annemizin kabri hâlâ ziyaret edilmekte olup manevi kuvvetinden istifade edilmektedir. Acı ve çilelerle dolu bir hayatın akabinde ise ebedi bir saadet... Şu an dedesi Rasûlullah (s.a.v.)’tan annesi Fatıma (r.a.)’dan uzak olmadığı saadet yurdundaki annemize selam olsun.

Bu mübarek ayda onu anmayı nasib eden Rabbimiz’den onun hususi şefaatini diliyoruz... Amin.

Kaynak: Mustafa Asım KÖKSAL, Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası .
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • yolcu

    çook güzel bi yazı kardeşim bizle paylaştıgın için ALLAH RAZI OLSUN inş o mubarek insanların şefatine nail oluruz inş..selametle s.a

1 kişi yorum yazdı.