Toplumda fertler arasındaki huzurun ana kaynaklarından birisi de sıla-i rahimdir. Sıla-i rahim; hısım akrabayı ziyaret etmek, görüşmek, mektuplaşmak, alakayı devam ettirmektir.
Yüce dinimiz İslâm, sıla-i rahme çok önem vermiştir. Gerek âyetlerde, gerek hadîs-i şeriflerde, namaz, zekât gibi farz ibadetlerden hemen sonra zikredilmesi, sıla-i rahmin İslâm’daki önemini göstermektedir.
Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre bir adam Hz. Peygamber (s.a.v.)’e gelerek: “Yâ Rasûlallah! Beni Cennet’e sokacak ve Cehennem’den uzaklaştıracak davranışı haber ver!” dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’a ibadet edip O’na hiçbir şeyi denk tutmazsın. Namazı kılar, zekâtı verir ve akrabanı koruyup gözetirsin.”(1)
Âlimler sıla-i rahimde bulunmanın vacip olduğu görüşündedirler. Bunun terk edilmesi, yani akraba ve yakınlarla olan ilginin kesilmesi, büyük günah sayılmıştır. Cenâb-ı Hakk (c.c.) şöyle buyurmaktadır: “...Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah üzerinizde bir gözetleyicidir.”(2)
Cenâb-ı Allah’ın rahmetinin tecellisi sıla-i rahmin edasına bağlıdır. Kur’ân-ı Kerim’de Rabbimiz (c.c.) bunu terk edenlere lanet edip, onları rahmetinden mahrum bırakacağını haber vermektedir. “Allah’a verdikleri sözü pekiştirilmesinden sonra bozanlar, Allah’ın korunmasını emrettiği şeyleri (akrabalık bağlarını) koparanlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar var ya, işte lânet onlara, yurdun kötüsü (Cehennem) onlar içindir.”(3) buyurmaktadır.
Peygamberimiz (s.a.v.) de birçok hadîs-i şeriflerinde, sıla-i rahmin önemini ifade ederek şöyle buyurmuşlardır: “Sıla-i rahmi kesen Cennet’e giremez.”(4), “Akrabalık bağı Arş–ı Âlâ’ya tutunarak şöyle demiştir: Beni koruyup gözeteni, Allah da koruyup gözetsin. Benimle ilgisini kesenden Allah da rahmetini kessin.”(5)
Sıla-ı rahmin kesilmesi; aramızda akrabalık bağı bulunan yakınlarımıza karşı üzerimize düşen vazifeleri yerine getirmememiz demektir. Bu ise hem dünyada hem de âhirette cezayı gerektiren bir günahtır. Bu hususta Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: “İşleyene daha dünyada cezası çarçabuk gelmeye en layık günah; zulüm ve sıla-ı rahmin koparılmasıdır. Bu cezanın dünyada gelmesi, âhiretteki cezaya kefaret değildir.”(6)
Bir diğer hadîs-i şeriflerinde Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: “Nesebinizden sıla-i rahim yapacaklarınızı öğrenin. Zira sıla-i rahim akrabalarda sevgi, malda bolluk, ömürde uzamadır.”(7) Âlimler, sıla-i rahmin en üst derecesinin nikâh düşmeyecek derecede yakın akrabalar, en aşağı derecesinin ise kendileriyle sadece selamlaşılan din kardeşlerinin teşkil ettiğini haber vermişlerdir. Buna göre sıla-i rahim, dar çerçevede yakın akrabaları, geniş kapsamlı olarak ise arkadaş, komşu ve hatta selamlaşılan Müslümanları da kapsamaktadır.
Allah (c.c.) ve Peygamberi (s.a.v.)’in emrettikleri sıla-i rahmin en aşağı derecesi akrabalarımıza karşı tatlı sözlü, güler yüzlü olmak; karşılaştığımızda selamlaşmayı, hal hatır sormayı ihmal etmemek; daima kendileri hakkında iyi şeyler düşünmek ve hayır dilemektir. Bir üst derecesinde ise onları ziyaret etmek ve çeşitli konularda yardımlarına koşmak vardır. Özellikle yaşlıları zaman zaman yoklayarak yapılacak işleri, görülecek hizmetleri varsa onları takip etmek onları sevindirecek ve gönüllerine huzur verecektir. Sıla-i rahmin en üst derecesi ise akrabalara malî yardım ve destek sağlamaktır.
Sıla-i rahim hususunda herkes durumuna uygun olanı yapmakla mükelleftir. Fakir birisinden muhtaç durumdaki akrabalarına maddî yardımda bulunması beklenemeyeceği gibi, hali vakti yerinde olan zengin bir kimsenin de yakınlarını sadece ziyaret edip hal, hatır sormakla bu görevi yerine getirebileceği söylenemez. Zengin olanın yapması gereken; karşılıksız maddî destek veya ödünç vermektir. Yine, hareket etmekten aciz birisinden de akrabayı ziyaret etmesi beklenemez. Ancak böyle bir kimse telefon vs. ile akrabalarıyla ilişkiyi devam ettirebilir.
Sıla-i rahim yapılacak kişiler yakınımızda ise ara sıra görüşmek; uzakta iseler hiç değilse bayramlarda ve özel günlerde ziyaretlerine gitmek, mektup yazmak ve telefon etmek suretiyle onlarla irtibatı kesmemek gerekir. Maddî yönden sıkıntı içerisinde iseler bu sıkıntılarını giderip ihtiyaçlarını tedarik etmek, hasta iseler ziyaret etmek, sıkıntılarıyla ilgilenip teselli etmek, sürurlarını paylaşmak ve tebrik etmek, hal hatır sormak vs. hepsi sıla-i rahme dâhildir.
Bu güzel ahlâk sayesinde insanlar yalnızlığa itilme, toplumdan tecrit edilme gibi menfî düşüncelerden kurtulur, akraba ve dostlar arasındaki bağlar güçlenir. En önemlisi Allah ve Rasûlü’nün emrine uyulması sebebiyle rahmete sebep olur.
Akrabaları ziyaret etmek, mümkünse hediyeler götürmek güzel bir davranıştır. Kişi, kendisine yapılan ziyarete ziyaretle ve hediyeye hediyeyle karşılık vermelidir. Bu şekilde hareket etmemek aradaki bağların zayıflamasına ve hatta kopmasına sebep olacaktır.
Ziyaretler, akrabalar arasındaki sevgi bağlarını güçlendirir. Dargınlıkları sona erdirir. Sevinç ve üzüntülerin karşılıklı paylaşılmasına, sıkıntılara birlikte çareler aranmasına vesile olur. Özellikle yaşlılar, toplumda yalnız kalmadıkları; çevrelerinde kendilerini seven, arayıp soran insanların bulunduğu inancı ile ömürlerini huzur ve mutluluk içinde tamamlarlar.
Sıla-i rahim konusunda dikkat edilecek hususlardan biri de şudur ki; iyilik, karşılık bekleyerek yapılmamalı, sadece görüp gözeten yakınlara karşı sıla-i rahimde bulunulmamalı, aksine unutan, akrabalık bağlarını koparanlara karşı da bu görev yerine getirilmelidir. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Seninle münasebeti kesen akrabanı ziyaret et, seni mahrum bırakana ver, sana zulmedeni affet.”(8)
Ebû Hureyre (r.a.) anlatıyor: Bir adam Efendimiz (s.a.v.)’e gelerek: “Ey Allah’ın Rasûlü! Benim akrabalarım var. Ben onlara sıla-i rahim yapıyorum, onlar bana mukabele etmeyip alakayı kesiyorlar. Ben onlara iyilik yapıyorum, onlar bana kötülük yapıyorlar. Ben onlara yumuşak davranıyorum, onlar bana karşı cahillik yapıyorlar!” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.); “Eğer sen dediğin gibiysen, sanki onlara sıcak kül yediriyor gibisin. Sen bu şekilde devam ettikçe, onlara karşı Allah’ın yardımı seninle olacaktır.” buyurmuştur.(9)
Madde eksenli bir hayatın hüküm sürdüğü dünyamızda ve ülkemizde insanlar geçim derdine düşmüş, çoğu zaman iş-güç vs.den eş-dost ve akrabayı ziyaret etmeye zaman bulamamaktadırlar. Bir de büyük şehirlerdeki ulaşım zorlukları, maddi sıkıntılar dost ve akrabalar arasındaki olması gereken irtibatı oldukça zayıflatmıştır. Akraba ve dostlarımıza sürekli gidip gelmeye vakit ve imkân bulamasak bile hiç değilse bayram vs. günlerde, hastalık zamanlarında bunu yapmaya kendimizi zorlamalı; en azından günümüzde yaygınlaşan telefon, internet vs. haberleşme vasıtalarıyla irtibatın devamını sağlamalıyız.
Metropol kentlerde apartman komşuları arasında dahi bir selamlaşma kaybolmak üzeredir. Oysaki yardıma ihtiyacımız olduğu bir anda bize en çabuk ulaşabilecek olan kapı komşularımızdır. Zahmet ve fedakârlık olmadan rızâ-yı ilâhîye ulaşmanın zorluğunun bilinciyle, bunun vesilelerinden biri olan sıla-i rahim konusunda Rabbimiz bizlere gayret versin! Âmin!
Kaynaklar:
1. Buhârî, Edeb 10.
2. en-Nisâ, 4/1.
3. er-Ra’d, 13/25.
4. Buhârî, Edeb 11.
5. Buhârî, Edeb 13.
6. Ebû Dâvûd, Edep 51.
7. Buhârî, Edep 12.
8. Müsned, Ahmed b. Hanbel, IV, 148.
9. CANAN İbrahim, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, c. 10, s. 57.
Metropol Hayatı ve Kaybolan Bir Kavram Sıla-i Rahim
Özlenen Rehber Dergisi 40. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.