Bu sayımızda da Rasûl-i Kibriyâ (s.a.v.) Efendimizin ve güzide Sahabelerinin, İslâm’ın ilk yıllarında yaşadıkları eziyetleri, baskı ve i?kenceleri incelemeye çalı?acağız. Maksadımız, Onları ve yüce dinimiz için yaptıkları hizmetleri hatırlamak, bu ?ekilde onlara te?ekkür etmektir.
Tarih, geçmi?te olan olayları kronolojik aktaran bir ilim de?il, bu olaylar kar?ısında insanların ne gibi dersler çıkartacaklarını anlatan bir bilim dalıdır da aynı zamanda. Tabi ki bizlerin en büyük ders çıkaraca?ı, ibret alaca?ı olaylar Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve O’nun sahabesinin ya?adıklarıdır.
Bütünlü?ü bozmadan İslâm Tarihini aktarabilmek ve bu sırada da ya?anan olayların inceliklerine inmek en önemli amacımızdır. Her bir olayı bir tablo olarak vermek ve zengin kılmaya çalı?maktır amacımız. Tabi en büyük zorluk da Cenâb-ı Hakk’ın Habîbi’nin hayatını hakkıyla yazabilmektir; ancak buna ne kalemler, ne bilgiler ve ne de kabiliyetler yeter. Rasûlullah’ın ya?adıklarını ve hissedebildiklerini yazabilmek elbette ki yapılan i?lerin en zorudur.
Rasûlullah (s.a.v.)’e en a?ır gelen i?kence, Kurey?’te hür veya köle, kime rastlarsa kendisini yalanlaması olurdu. O, insanların bu davranı?larına üzülür ve evine gidip örtüsüne bürünerek otururdu. Yine böyle bir günde:
“Ey örtüye bürünen Peygamber! Kalk da, Sana inanmayanları, azapla korkut! Rabbinin ululu?undan bahset! Elbiseni temiz tut, putperestlik pisli?ini bırakmakta devam et!”(1) emr-i ilâhîsi tecellî etti.
Efendimiz’in dayısının o?lu Esved b. Abdi Ya?us sürekli: “Ey Muhammed! Bu gün, Sana gökten yine ne söylendi.” diyerek alaya almaya çalı?ırdı.
Cebrâil (a.s.)’ın Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e Mucize Göstermesi
Enes b. Malik (r.a.)’ten rivayette, Peygamberimiz (s.a.v.), bir gün üzüntülü bir halde otururken Cebrâil (a.s.) yanına geldi:
“- Sana ne oldu?” diye sordu. Peygamberimiz (s.a.v.):
“- Bana yapılanı, onlar yaptılar.” buyurdu. Cebrâil (a.s.):
“- Sana, bir mucize göstermemi ister misiniz?” diye sordu. Peygamberimiz (s.a.v.):
“- Evet, göster!” buyurdular. Cebrâil (a.s.) vadinin arkasındaki bir a?aca bakıp:
“- Şu a?acı ça?ır.” dedi. Peygamberimiz (s.a.v.) a?acı ça?ırınca a?aç, yürüyerek Peygamberimiz’in önüne gelip durdu. Cebrail (a.s.):
“- Ona söyle geri dönsün.” dedi. Peygamberimiz (s.a.v.):
“- Geri dön.” deyince a?aç, bulundu?u yerine geri döndü. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
“- Yeter.” buyurdu. (2)
Müslümanların En Azılı Dü?manı Ebû Cehil Ve Tehditleri
Ebu Cehil, Müslümanlara i?kencenin en a?ırını yapıyor, İslâmiyet’i önlemek için, her çareye ba?vurmaktan çekinmiyordu. Şerefli, itibarlı, kavim ve kabilesinden destek gören bir kimsenin Müslüman oldu?unu i?itince, Ebû Cehil hemen onun yanına gidiyor, ona hakaret ediyor:
“Sen, senden daha hayırlı olan babanın dinini bıraktın, ?erefini dü?ürdün öyle mi?” diyerek küçültmeye çalı?ıyordu.
E?er, o zat, ticaretle u?ra?an bir kimse ise, ona: “Vallahi, ticaretini durgunlu?a u?rataca?ız, servetini yok ettirece?iz!” diyerek tehdit ediyordu. Müslüman olan ki?i, zayıf ve fakir bir kimse ise, onu çe?itli i?kencelerle Müslümanlıktan döndürmeye çalı?ıyordu. (3)
Ebû Zerr-i Gıfârî (r.a.)’in Müslüman Olması Hz. Hatice (r.anhâ), Hz. Zeyd, Hz. Ali ve Hz. Ebu Bekir’den (r.anhüm) sonra İslâm’ı kabul eden ilk Müslümanlardandır. Kendileri Gıfar kabilesine mensup idi. Ya?adı?ı kabile ya?macılıkla geçimini sa?lamakta idi. Fakat o, son derece hassas gönüllü bir zat idi.
Kabilesinin yaptıklarını tasvip etmiyor, ancak onlara engel de olamıyordu. Olaylara daha fazla seyirci kalmamak amacı ile ya?lı annesi ve erkek karde?ini alarak Mekke dı?ında bir köye yerle?ti. Burada Peygamber Efendimizin (s.a.v.), insanları Allah’ın birli?ine ça?ırdı?ını duymu?tu. O’nu bulabilmek umudu ile Mekke’ye geldi, ancak adresini bilmemekte idi. Bu dönemde İslâm’a kar?ı öyle ?iddetli kar?ı koymalar vardı ki, Peygamber Efendimizin adresini, kendisine zarar verirler endi?esi ile, kimseye soramıyordu. O’nu bulabilirim umudu ile bir ay Mekke’de Kâbe’nin avlusunda kaldı.
Bir gün Kâbe’ye giren birini Müslüman sandı ve ondan Peygamber Efendimizin adresini sordu; fakat, soruyu sordu?u ki?i: “Ey Kurey?liler, i?te bir Müslüman!” diye ba?ırdı. Orada bulunanlar onun üzerine atıldılar ve acımasızca dövdüler. Hz. Ebû Zerr (r.a.) anlatıyor: “Kendime geldi?imde, akan kanlarla kızıla boyanmı? oldu?umu gördüm.”
Yine bir gün Kâbe’de iki kadın kendi inançlarına göre ibadet ederlerken, Hz. Ebû Zerr (r.a.), onların yanlı? yaptıklarını söyleyerek uyarmı?tı. Bu kadınlar o sırada hiçbir cevap vermemi?ler ve Hz. Ebû Zerr (r.a.)’e kızarak evlerine gidiyorlarken, bu kadınların konu?malarını Peygamberimiz ve Hz. Ebû Bekir duymu?lardı. Durumun aslını ö?renmek amacıyla Kâbe’ye gittiklerinde, Hz. Ebû Zerr’le kar?ıla?tılar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
“- Ne zamandan beri buradasın?” diye sordu. Hz. Ebu Zerr (r.a.):
“- Otuz gündür” cevabını verdi. Peygamberimiz (s.a.v.):
“- Ne yiyip içtin?” dedi. O:
“- Zemzem kuyusundan gece gündüz içti?im sudan ba?ka bir ?ey yeyip içmedim ve hatta ?i?manladım.” dedi.
Bu konu?malardan sonra, Hz. Ebû Zerr (r.a.) Müslüman oldu. Hz. Ebû Bekir (r.a.) misafir olarak evine götürdü.
Hz. Ebû Zerr (r.a.), Mekke’de yabancı oldu?u için bir kabilenin himayesine girmesi gerekiyordu; ancak kendisini himaye edecek bir kabile bulması zor idi. Bu nedenle Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hz. Ebu Zerr (r.a.)’e İslâm’ın temel emirlerini ö?rettikten sonra onu, İslâm’ı yayması için kabilesine geri gönderdi. Hz. Ebu Zerr’in (r.a.) gayretleri ile Gıffar kabilesi Müslümanlı?ı kabul etti ve Hicret esnasında Medine’ye topluca gelerek Peygamber Efendimizin kurdu?u Medine İslâm Devleti’nin emrine girdi. (4)
Hz. Ebû Bekir (r.a.)’in Satın Alıp Azat Etti?i Cariyeler Ve Ya?adıkları İ?kenceler
Hz. Ebû Bekir (r.a.) İslâm’ın ilk yıllarında, Mü?riklerin i?kencelerine maruz kalan köle veya cariyeden bir çok Müslüman’ı efendilerinden satın alıp özgürle?tirmi?ti. Bunlardan cariye olan Hz. Nehdiye ve kızı Lübeyne ile Hz. Ümmü Ubeys ve kızı çok sıkıntılı günler ya?amı?lar, Hz. Ebû Bekir (r.a.)’in, satın alıp azat etmesiyle de özgürlüklerine kavu?mu?lardır.
Hz. Lübeyne, Müslümanlı?ı bırakması için bayılıncaya kadar dövülür, ayıktı?ı zaman tekrar aynı muameleye maruz tutulurdu.
Önceleri cariye olan bir di?er Sahabe de Hz. Ümmü Ubeys’dir. Müslümanlıktan döndürmek için, aç ve susuz bıraktıktan sonra dövmeye ba?larlar, o kadar döverlerdi ki, ayakta duramaz, oturamaz hale gelirdi. O zaman, kendisine biraz ekmek ve su vererek:
“Lat ve Uzza, senin Allah’tan ba?ka tanrın mıdır?” derler. O da: “Evet” demek zorunda kalırdı. Hatta bir defasında yerde dola?an bir karaböce?i göstererek; “Bu da, senin Allah’tan ba?ka tanrın mıdır?” dediler de, o mübarek insan: “Evet” demek zorunda kalmı?tı. Serbest kaldı?ında ise yeniden Kelime-i Şahâdet getirirdi.
Bu zor durumdaki, kimsesiz ve korumasız Müslümanları Hz. Ebû Bekir (r.a.) Efendimiz satın alarak özgürlüklerine kavu?turmu?, İslâm’ı rahat ya?amaları sa?lanmı?tı. Hz. Ebû Bekir (r.a.)’in bu davranı?ı babasını kızdırmı? ve O’na:
“O?lum! Görüyorum ki, sen hep zayıf köleleri, cariyeleri satın alıp azat ediyorsun. Sen böyle yapaca?ına, güçlü, kuvvetli köleleri satın alıp azat etsen de, sana ve senden ba?kalarına koruyucu ve destek olsalar daha iyi olmaz mı?” dedi. Hz. Ebu Bekir (r.a.):
“Babacı?ım! Ben, bu yaptıklarımla onlardan faydalanmayı de?il, ancak Allah’ın rızasını kazanmayı umuyorum” dedi. (5)
Bu konu?malardan sonra Allah’u Teâlâ (c.c.):
“Elinde bulunandan verenin, Allah’tan sakınanın, en güzel olan Tevhid kelimesini tasdik edenin i?lerini kolayla?tırırız.” (6) Âyet-i Kerîme’sini gönderdi.
Kaynaklar:
1. el-Müddesir 47/1-4.
2. İbn-i Mâce, c.II, s. 1336.
3. M. Asım KÖKSAL, İslâm Tarihi, Mekke Devri, s.209.
4. Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, c.1, s.94.
5. M. Asım KÖKSAL, a.g.e., Mekke Devri, s.214.
6. el-Leyl 58/5-7.
Siyer-i Nebî
Özlenen Rehber Dergisi 11. Sayı
1 kişi yorum yazdı.