’Birbirine karşı muhabbet ve merhamette, müminler, bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri rahatsız olunca, bütün vücut, rahatsız, uykusuz kalıp, onun tedavisi ile meşgul olduğu gibi, Müslümanlar da birbirlerine yardıma koşmalıdır!’ (Buharî)
Müslümanlar dünyanın dört bir yanında zulme uğramakta ve işin en kötü yanıda birbirlerini öldürecek kadar şuurlarını yitirmiş vaziyettedirler. Bu yüzden özellikle barış ve huzur içinde yaşayan diğer ülkelerdeki Müslümanlar, ağır imtihanlara maruz kalan bu insanlara güçlerinin yettiği ölçüde yardım etmeleri, herhangi bir yardımda bulunamayanın da en azından dua etmesi gereklidir.
Hadiste ’Müslümanların dertleri ile ilgilenmeyen, onlardan değildir’ buyrulduğu gibi dünyanın öteki ucundaki bir Müslümanın derdi, bizim derdimiz demektir. Yiyecek, içecek, giyecek, barınacak, canını, malını savunacak ve başka ihtiyaçları için Müslümanlara yardım etmek, hem vazife hem de ahiret için kazançlı bir yatırımdır. Efendimiz’in (s.a.s.) müslümanların imdadına yetişmeyle alakalı yüzlerce hadisi vardır. Onlardan birkaçını burada zikretmek istiyorum. Bu hadisler vesilesiyle belki meselenin ehemmiyetini daha iyi kavrarız.
Rasûlullah (s.a.s.) Efendimiz buyurmaktadır ki:
’Bir Müslümanın sıkıntısını gidereni veya bir mazluma yardım edeni, Allah affeder.’ (Buharî)
’Bir din kardeşinin ihtiyacını gideren, ömür boyu ibadet etmiş gibi sevap kazanır.’ (Buharî)
’Din kardeşini savunan Müslümanı Allah Tealâ, cehennem ateşinden korur.’ (Taberânî)
’Bir mümini, bir münafığın zulmünden koruyan, cehennem ateşinden korunur.’ (Ebu Davud)
’En kıymetli amel, bir müminin sıkıntısını gidermek, borcunu ödemek veya karnını doyurmak suretiyle onu sevindirmektir.’ (Taberânî)
İmam-ı Rabbanî Efendimiz Mektubât’ta buyuruyor ki:
’İşte bugün, her Müslüman, elinden gelen yardımı yapmayıp, İslâmiyet baskı altına düşerse, yardımı esirgeyen her Müslüman, ahirette mesul olur. Bunun için kuvvetim olmadığı hâlde, yardıma koşmaya özeniyorum. Güçlükleri yenerek, İslâm’a ufacık bir hizmet edebilmek yolunu arıyorum. ’İyilerin çoğalmasını isteyen de, onlardan sayılır’ buyuruldu. Benim halim elindeki yün yumağıyla Yusuf’un satıldığı çarşıya gelip bununla onu satın almak isteyen kocakarının hali gibidir.’ (1/47)
’Ey Seyyid! Bugün İslâm çok garip bir durumdadır. Bu zamanda İslâm’ın güçlenmesi için harcanan bir kuruş bile binlerce altın vermiş gibi kıymetlidir. Bu büyük nimetle şereflenenlere ne mutlu!’ (1/193)
Müslümanlar olarak büyüklerimizin bu nasihatlarından kendimize ders çıkaralım ve hadiselere onların penceresinden bakarak tahlil etmenin yollarını araştıralım. Hem de hiç vakit kaybetmeksizin. Boşa geçen her saniyenin dünyanın dört bir yanındaki müslümanların aleyhine işlediğini unutmayalım. Zira İslâm Ümmeti Osmanlı’nın yıkılışının ardından başsız kalmıştır. Bunu fırsat bilen Batılılar tüm fırsatları değerlendirmişler ve o topraklara yerleşerek tüm zenginliklere el koymayı bilmişlerdir. Gidemedikleri yerlere ise kendileri adına çalışacak başkan veya kral tayin etmişlerdir. Müslümanları beyin olarak o kadar uyuşturmuşlardır ki; günümüz müslümanı bunun en güzel örneğini teşkil etmektedir. Zira bu insanlar bırakın bir İmam’a, bir Emîr’e sahip olmak, çoğumuz onun bilincinden bile mahrumuz.
Ümmet paramparça olmuş. İslâm dünyası çapında binlerce cemaat, hizip, fırka kendi başına buyruk, keyfe mâ yeşa bildiğini okuyor. Ümmet içinde hiyerarşi diye hiçbir şey kalmamış. Başlar ayak, ayaklar baş olmuş.
Din konusunda tartışmalar almış yürümüş. Müslümanların acınacak hallerini geçen senelerdeki Gazze savaşında açıkça gördük. Zalim İsrail’e arka çıkan, el altından onu destekleyen hain Arap rejimleri bile olmuştu. İşte o Arap rejimleri can çekişmekte ve diktatör liderleri bir bir gitmekteler ama gitmezden önce yapabilecekleri en büyük katliamları yapmaktalar.
Müslümanlar her yerde zillet, esaret altında. Irak’ta ölenler milyonlarla ifade edilmekte evsiz, yurtsuz, öksüz ve yetim kalan kaç milyon insan olduğuna dair kimse bir şey bilmemektedir. Afganistan ve Pakistan işgal altında. Somali başta olmak üzere Afrika ülkelerinde özellikle çocuklar başta olmak üzere insanlar açlıktan ölmekteler. Maalesef Müslümanlar her yerde eziliyor, ızdıraplar içinde kıvranıyor, süründürülüyor, öldürülüyor...
Kur’an ve Sünnet’ten ayrıldıkları halde bu ayrılıklarının farkına varamayan veya varmak istemeyen Müslümanların halleri ne olacak? Halimizin fecaatini biliyor muyuz?
Sizin İçin Seçtiklerimiz; Editörden...
Özlenen Rehber Dergisi 102. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.