Cennette Cemalullahı müşahade etmeye namzet gözleri
Haram bakışların zehirli okları ile söndürmeyin
Muzaffer YALÇIN Hoca Efendi
Bilgi ve teknolojinin çok hızlı geliştiği bir çağdayız. Bu teknolojik ilerlemeye bizleri muvaffak kılan, kudreti sonsuz olan Hz. Allah’tır. Allah(c.c.)’nun verdiği nimetleri, onun rızası dahilinde kullanmak, o nimetlerin şükrüdür. Bilgisayar, televizyon, telefon vs. araçlar, hayatımızı kolaylaştıran teknolojik gelişmelerdir. Bu araçlar hayra istinaden kullanıldığı zaman şükre vesile olur; fakat hayatımızı kolaylaştıran bu araçları haramları kolaylaştıran bir unsur haline getirmemeliyiz. Bizler için haramı daha kolay yapabileceğimiz aletler olmamalıdır.
Rabbimizin bizi her zaman gördüğünü unutmamalıyız. Böylece içerisinde bulunacağımız ayıklık hali bize, her kolaylılığın arkasındaki zorluk ve imtihanı kolay bir şekilde atlatmamıza vesile olacaktır. Hak Teâlâ bizleri yaratılanlar içerisinde en güzel bir suretle yaratmıştır. Allah’ın bu ihsanı, Habib’i vasıtasıyla gönderdiği dinî emir ve yasaklarına, itaat ettiğimiz müddetçe üzerimizde de daimî olacak ve anlam kazanacaktır.
Allah(c.c.)’un bizlere yasakladığı işlerden biri de, “Harama Bakmaktır.” Harama bakmanın sakıncaları bir yandan aklımıza gelirken, teknolojinin sunduğu bir imkan olan televizyonun, odamızın içine kadar getirdiği “haram bakışlar ve zararlarından” bahsetmenin ihtiyacını duyuyorum. Televizyon sadece haber, bilgi, dinî yayımlar ve insan eğitimine katkıda bulunan programların izlenilmesinde kullanılmalıdır. Televizyon izlenimi, Rıza-yı Bâri’ye uyulduğu taktirde faydalıdır. Aksi halde aile bireylerinin her birine ayrı ayrı zararları vardır.
Şöyle ki; evimizin en temiz, lâtif bireyleri olan çocuklar; eğitimcilerin ağırlıklı görüşlerine göre çocukluğun ilk beş yılında kişilik ve zihinsel gelişimin önemli bir kısmı tamamlarlar. Televizyon; izleyicilerinin duygu, heyecan ve hayâllerine hitâp ederek onları etkisi altına almaktadır. “Televizyon, izleyici karşısında etkin ve hakim, izleyici ise televizyon karşısında edilgen ve mahkum konumundadır.”
Televizyonun en önemli zararlarından bir tanesi, zamanın boşa harcanmasıdır. Ayet-i kerimde, temel ihtiyaçlardan ikisi olan yemek ve içmek örnekleminde: “Allah israf edenleri sevmez” buyurmaktadır. Allah’ın hoşnut olmadığı ve yevm-i kıyamette bizleri sorumlu tutacağı şeylerden biri de boşa geçirilmiş vakitlerdir. Hesap günü sorulacak suallerden biri olan zamanını nerede tükettin? Sorusunun en korkunç cevaplarından biri, o gün televizyon karşısında zamanımı tükettim olmamalıdır.
Hayırlı işler yapmaya, ibadet etmeye ve güzel işlerle meşgul olmaya zamanım yok diyenlere şunu kesin bir dille söyleyebiliriz ki, gereğinin dışında televizyon izlemeyi bırakırsanız, öyle bir zaman boşluğu ortaya çıkacaktır ki, bu boşluğu neyle dolduracağınızı şaşırırsınız.
Televizyon aynı zamanda nefse ve arzulara hitap eden yayınlar yaptığı için dinî hassasiyetlere dikkat etmeyen toplumun her bireyinde, bağımlılık yapmaktadır.
Televizyondaki zararlı yayınları izlemek fertte ibadet ve tâatte samimiyetsizliğe, lezzet almamaya vesile olur. Şöyle ki: Hz. Hasan-ı Basri (k.s.)’ya bir gün adamın biri gelerek: “Efendim, ben ibadetlerimden lezzet alamıyorum. Bunun nedeni nedir? ” diye sorunca: “Sen Allah’ın sevmediği yüzlere(harama) bakmışsın.” diyerek, harama bakmanın bizlerden neleri götürdüğünü kısaca beyan buyurmuştur. Burada aklımıza şöyle bir soru da gelebilir. Elimizde olmadan sokaklarda vs. karşılaştığımız haramlar hususunda durumumuz nedir ? Bu noktada Peygamber Efendimiz Hz. Ali Efendimize hitaben, kasıtsız ve ani olan bakışın günah olmadığını; lâkin bundan sonraki kasıtlı olarak bakışın ise günah olduğunu buyurmuştur. Televizyondaki haramlara bakmada ise açık bir kasıt vardır ve kişi bilerek gözlerini harama çevirmiş olur. Bir Kudsi hadisde: “Harama bakış, şeytanın oklarından zehirli bir oktur. Her kim benden korkarak bakışını korursa, ben ona karşılık olarak tadını kalbinde duyacağı iman bahşederim.” buyrulur. Şu halde bakışımız Allah için, bakmayışımız da Allah için olmalıdır. Lüzumsuz, haramlarla dolu olan filimler, reklâmlar ve programlar belki de bizler hiç farkına varmadan,kalbin letafetinden çok şeyler götürmektedir.
Bir gün Rasulullah (s.a.v) Efendimizin evine gözleri görmeyen Abdullah İbn-i Ümmi Mektûm gelir. Hz. Aişe Validemiz o gelenin “amâ” olduğunu bildiği için kıyafet ve tavrında rahat davranmıştır. Hz. Rasulullah (s.a.v)’in uyarması üzere, Hz. Aişe Validemiz: “o âmâ”dır deyince, Rasulullah (s.a.v) Efendimiz ise: “O seni görmese de sen onu görüyorsun!” diyerek, tek taraflı bakışın haramlılığına da dikkat çekmiştir.Ben de şu soru ile siz okuyucularımıza, toplum olarak ne büyük yanlışlıklar içerisinde olduğumuza dikkatinizi çekmek istiyorum. Hz. Rasulullah (s.a.v) Efendimizin hanımları kadar hiçbir hanım iffetli ve namuslu olamaz. O iffet abidesi olan annemiz Aişe (r.anha)’ya bile Peygamber Efendimiz hadiste buyrulan bakışı yasaklıyorsa, o zaman bizler çok dikkatli olmalı değil miyiz? Televizyon ise bizim karşımızda evimizin içindeki bizim onu izlediğimiz onun ise bizi görmediği bir nevi “amâ” değil midir?
Televizyon, toplumda komşuluk ilişkilerini zayıflatır. Televizyonu dost edinenler ne komşularıyla ne de akrabalarıyla eskiden olduğu gibi hal, hatır, sorar durumda olmuşlardır. Ziyareti kesmiş, yalnızlık fobisini televizyonla gidermeye çalışmışlardır. Oysa akraba ile ziyareti kesmenin, komşuları ile iyi geçinmemenin, İslâm ile bağdaştırılacak hiçbir tarafı yoktur.
Sonuç olarak: Bilinçsizce televizyon izlemek fert için zararlı bir alışkanlıktır. Kişi bunun kendisine verdiği zararı anladığı taktirde, bu zarardan kurtularak televizyonu eğitimine katkı sağlayan faydalı bir araç haline dönüştürecektir.
• Allah’a kullukta her türlü çabalarınıza rağmen bir ilerleme kaydedemiyorsanız,
• İbadetlerinizden lezzet alamıyorsanız,
• Evinizde huzur yoksa çocuklarınızla ve eşinizle iyi ilişkiler kuramıyorsanız,
• İzlediğiniz filmleri namazınızdayken bile aklınızdan çıkaramıyorsanız,
• Diliniz ve eliniz Allah’ı tesbih ederken gözlerinizi televizyondan alamıyorsanız,
Bu durum televizyon üzerinde sizin hiç bir yaptırımımızın olmadığı ve televizyonun sizi esir ettiği anlamına gelir. Bu durumda ondan kurtulmanın en kısa yolu televizyon izlemeyi hayatınızdan çıkarmak, bir sorun, bir dert, bir hastalık, olarak kabul etmek ve tedavi için şeker hastalarını taklit etmek gerekmektedir. Zira onlar için tek kurtuluş ve şifa yolu şeker vb. hastalığa sebep olan şeylerin perhizidir. Bunu böyle kabul ederseniz iyileşme yönünde ilk adımı atmış olacaksınız.
Âhir zaman Efendisi (s.a.v) gerek Hz.Ali (r.a.) Efendimize, gerekse Hz.Aişe annemiz vesilesi ile harama bakmanın sakıncalarını,bunun dışındaki daha bir çok hadislerinde bizlere haber vermiştir.
Kıyamete kadar Rasûlullah Efendimizin getirdiği Şer’î hükümler geçerli olacaktır. Bizler bu dinin yaşayıcıları olarak, O güzel rehberin bize, sakıncalarını anlatmaya çalıştığı ve büyük tahribatlara neden olan bakışlarımızı iyi ve doğru olarak kullanmaya özen göstermeliyiz. Açık bir tehdit olan televizyon ise faydalı kullanılmadığı zaman haram olan bakışlara açılan bir kapıdır. Şunu da unutmamak gerekir ki, Hz. Allah(c.c) üzümü kulları için helâl kılarken, üzümden yapılan içkiyi haram kılmıştır.
“Allah’ım, bizlere bir çok nimetlerle beraber “göz nimetini”de verdiğin için sana sonsuz hamdlerin en güzeli olsun. Nimetlerine ve görme nimetinin şükrünü hakkıyla îfâ etmeye bizleri muvaffak kıl. Bizleri nesimizin doğrularına göre değil de rızana muvafık olarak yaşat. Bizimle razı olmadığın şeylerin arasını, doğu ile batı kadar uzak et ve Habib’ine en güzel şekilde itaat edenlerden eyle.” Amin.
Televizyon ve Getirdikleri
Özlenen Rehber Dergisi 1. Sayı
1 kişi yorum yazdı.