Özlenen Rehber Dergisi

152.Sayı

Müminler Tek Vücut Gibidir

Nu’mân b. Beşîr (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’(Kâmil) mü’minleri, birbirlerine karşı merhametlerinde, sevgilerinde ve şefkatlerinde bir vücut misali görürsün. (O vücutta) bir uzuv hastalandığı zaman, vücudunun diğer (azalar)ı birbirlerini uykusuzluk ve ateşle onun (acısına ortak olmaya) çağırırlar.’1

Öncelikle şunu söylemek gerekir ki; hadisin, vahiy kaynaklı bir ağızdan çıktığı ya da başka bir ifadeyle bu kelamı söyleyenin kâinatı yaratan, dolayısıyla yarattıklarını en iyi şekilde bilen Mutlak Yaratıcıyla irtibatlı, kısacası hak peygamber olduğu, özellikle hadisin ikinci bölümünde insan fizyolojisinden verilen örnekten rahatlıkla çıkarılmaktadır. Bu sözü sarf edenin ya insan anatomisi ve insan fizyolojisi bilgisine sahip olması mesela doktor gibi ya da bu vücudu ortaya çıkaran yani yaratanla bağlantılı bir kişi, mesela peygamber olması gerekir ki böylesine dört dörtlük bir örneği verebilsin.
Hadisin ikinci bölümünün kısaca özeti şudur: Bir vücut (insan, hayvan, bitki) dışarıdan tek bir nesneymiş gibi görünse de aslında fabrika misali birbiriyle bağlantılı, yani birinin çıktısı diğerinin ham maddesi olacak şekilde muazzam bir iş bölümü ve koordineli çalışmanın sergilendiği alandır. Olayın daha iyi anlaşılması açısından günümüzden yaygın bir örnek (fabrika örneği) vermiş olsak da bu örneğimizin Hz. Peygamberimizin (s.a.v.) verdiği vücut örneğini açıklamada tam karşılığı olmadığı, bu hususta ne kadar nakıs kaldığımızı görüyorum. Çünkü diyebilirsiniz ki üretim açısından birbiriyle bağlantısı olmayan bölümlerden oluşan çok sayıda fabrika vardır ve doğrudur da. İşte anlatmaya çalıştığım da budur. Rasûlullah (s.a.v.)’in kâmil müminleri anlatırken verdiği vücut örneği, -bunu söylemek bizim haddimize bile değil ama- eksiksiz, mükemmel bir örnek ve hak peygamber olduğunun gerçek ispatıdır.
Olayın daha iyi anlaşılması açısından yine fabrikadan bir örnek verecek olursak; bir otomotiv fabrikasını düşündüğümüzde, diğer bölümlerle koordineli çalışan bir üretim atölyesinde meydana gelen arıza nasıl ki diğer bölümlerin ham maddesini temin edemediği için diğer bölümlerin çalışmasını etkilerse aynısı hatta daha fazlası vücutta tezahür eder.
Örneğin; senin akciğerlerinde sorun varsa, nefes alma güçlüğü çekiyorsan, senin kalbin ya da miden istediği kadar sağlıklı olsun, nefes alamadığında yani akciğerlerin vasıtasıyla havanın içerisindeki oksijeni içeri alamadığın ve içerideki metabolizma aktivitesi sonrası oluşan karbondioksiti dışarı atamadığın müddetçe vücut ölür. Yani anlatmaya çalıştığım vücutta mükemmel bir uyum vardır ve bu uyum bozulduğunda bananecilik yoktur, çünkü biraz önce örnekte anlatmış olduğum gibi tabir caiz ise biri diğerinin hammaddesini temin ettiği için bir organ ya da yapıda meydana gelen arızaya diğer organ ya da yapılar bir an önce iyileşmesi ya da normal işlevini yapabilmesi için hadiste de söylendiği üzere destek olurlar.
Müminlerin vücuda benzetilmesindeki işlevsel benzerliğin yanında diğer bir çarpıcı özellik ise çıkarımsamalar bölümünde daha genişçe açıklayacağımız üzere başlangıçta her ikisinin orijini yani atasının tek olmasıdır.

Hadisten çıkarımsamalar:
1- Canlılardaki canlı kütle yani vücut, hepimizin bildiği üzere aralarında müthiş bağlantıları olan, başlangıçta hepsinin yapısı aynı olan daha sonra farklı görevleri görmek üzere farklılaşarak farklı görev ve yapıdaki organları oluşturmuş olan hücreler topluluğudur. Bunun altını bir daha çizmek isterim ki, mevcut vücut yapımızdaki farklı görevleri icra eden hücrelerimizin hepsinin orijini (kökeni) aynıdır. Aynı şu an yeryüzünde farklı görev ve farklı suretlerde yaratılmış olan tüm bu insanoğlunun başlangıçta tek bir atadan türevlenmiş olması gibidir. Bu bağlamda yeryüzündeki farklı etnik kimlikteki insanları anlamak için vücut yapımızı oluşturan, şeklen ve görevsel olarak birbirinden bağımsız gibi durmasına karşın aslında hadiste de vurgulandığı üzere tek bir yapıymış gibi hareket eden organlara bakmamız yeterlidir.
Doğada biz bu farklı yapıların mükemmel uyumunu hücre düzeyinde de görmekteyiz. Aslında hücrelerimiz vücudumuzun bir minyatürüdür. Her bir hücre içinde de görünüşte farklı yapı ve görevde olmasına karşın hücrenin canlılığını devam ettirebilmesi için kendi aralarında müthiş organize şekilde çalışan, aralarında üstünlük taslamadan birbirlerinin devamıymış gibi iş gören organeller topluluğu vardır. İşte hadiste tam bu noktaya değinmektedir. Biz inanan müminler olarak hücrelerimiz misali ne kadar farklı suret ve ırkta (şekilde) olsak dahi birbirimizi ayrıştıran değil birbirimizi tamamlayacak şekilde görevlerimizi icra etmeliyiz. Bir kalp organı; ’ben vücudun en önemli organıyım, hepinize kanı, dolayısıyla da besin ve oksijeni ben veriyorum’ deyip kendisini gerek yapısal (ırksal, suretsel) gerekse görevsel olarak diğer organlardan üstün görmesi sizce mümkün müdür. Tabi ki mümkün değildir. Çünkü kalbe oksijen ve besin sağlayan diğer organlar görev yapmadığı takdirde kalbin yürüttüğü bu önemli fonksiyonun önemi ne işe yarar ki. Yine vücuttaki bu işlevsel bağlılığı bir diş doktorunun aktarımlarıyla anlamaya çalışalım.
’Hastalıklı dişler, ağız sağlığını etkilediği gibi insan vücudundaki diğer organların sağlığını da tetikliyor. Diş çürüğünün meydana getirdiği bakteriler kalbe ve böbreğe yerleşerek çeşitli enfeksiyonlara yol açabiliyor. Diş çürüğü direk olarak başka hastalıklara yol açmasa da vücudumuz bir bütün olarak hareket ettiği düşünüldüğünde dişimizdeki çürüklere sebep olan bakterilerden ötürü dolaylı olarak da olsa diğer organlarımızda rahatsızlıklara sebep olabilmektedir.
Vücudun bir yerinde oluşan enfeksiyon diğer bölgeleri de etkileyecektir. Bu kaçınılmazdır. En basitinden vücudun direnç mekanizması düşecektir. Bir yerde bir iltihap oluşunca vücut savunma düzenini ağırlıklı olarak o bölgeye verecektir. Öte yandan çapraz enfeksiyonlar söz konusudur. Örneğin bir diş çürüğünün meydana getirdiği bir bakteri gidip böbreğe yerleşip böbrekte kötü oluşumlara yol açabilir. Ya da kalbe yerleşip miyokard enfeksiyonlarına yol açabilir. Bunlar çok kanıtlanmış enfeksiyonlar değildir ancak kalp krizi geçiren ya da böbrek enfeksiyonu geçiren hastalarda yapılan incelemelerde ağız içinde bir lokal enfeksiyon odağı yani apse tespit edilmiştir. Yüzde 100 bağlantılı olmasa da ağızdaki enfeksiyon başka bir hastalığa neden olabilmektedir.’

2- İkinci çıkarımsama; müminler ile vücudun her ikisinin de başlangıçta bir tek bir organizmadan türevlendiğidir. Birleşmiş milletler verilerine göre günümüzde yeryüzünde 7 milyarın üzerinde insan yaşamaktadır. Çinlisi, Hintlisi, Rus’u, Almanı, Arap’ı vs. Ve bu 7 milyarın üzerindeki insanlar çok farklı milliyetlerde, ırklarda, şekillerde, huylarda, cinsiyetlerde ve mesleklerdedir. Günümüzdeki bu kadar farklılığa rağmen yaklaşık 7.5 milyar civarındaki insanoğlunun hepsi sadece bir canlıdan yani Hz. Âdem (a.s.)’dan türevlenmiştir (çoğalmıştır), o da başta su olmak üzere farklı elementlerin oluşturduğu çamurdan yaratılmıştır. İşte benzeri olayı vücutta da görmekteyiz. Gerek insan, gerek hayvan ve gerekse bitki vücudu olsun hepsi başlangıçta adına zigot (sperm + yumurta) dediğimiz tek bir hücreden farklı görevleri yapmak üzere bir birinden farklı şekilde türevlenirler (çoğalırlar) ve en sonunda yaklaşık 100 trilyon hücrenin yer aldığı bir insan vücudu ortaya çıkar. Zigot dediğimiz ilk atasal hücreden çoğalan hücreler başlangıçta birbirine benzese de daha sonra farklı şekil, farklı ırk, farklı cinsiyetteki insanoğlu misali vücutta da farklı organlar, farklı yapılar oluşur.

3- Üçüncü çıkarımsama; sosyolojik bir çıkarımsamadır. Yeryüzünde 7 milyarın üzerinde insan yaşamaktadır. Biraz önce bahsettiğimiz gibi farklı ırklarda, farklı milliyetlerde, farklı tabiatlarda vs. Fakat bunlar başlangıçta atasal olarak aynı insandan çoğaldılar. Yani birbirlerinden yapısal olarak (ırksal, milliyetsel, renksel, cinsiyetsel) bir üstünlüğünün olmaması gerekir. Yani günümüzde bir kısım insanların iddia ettiği gibi benim ırkım, benim milliyetim ya da günümüzde çoğu ülkede ve özelliklede Amerika’da olduğu gibi belleklere işlenen ’beyaz renklilik diğerlerinden daha üstündür’ anlayışı yukarıdaki bilimsel mantıktan hareketle abesle iştigaldir. Bu bağlamda Yüce Yaratıcımızın Kitabullah’ta buyurduğu ayetler ya da peygamberimiz aracılığıyla bizlere ilettiği hadisler şu şekildedir:
’Müminler ancak kardeştirler.’2
’Ey insanlar, gerçekten biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün olanınız, takvaca en ileride olanınızdır.’3
’Muhakkak ki şu nesepleriniz, hiçbir kimseyi kötüleme (noksanlık ve ayıplama aracı) değildir. Siz ancak Âdem’in çocuk(lar)ı, (bir babaya nispette ve noksanlıkta, dolmaya) yakın (ama) doldurmadığınız ölçek (gibisiniz, yani birbirinize denk ve yakın)sınız. Din(darlık) ve salih amel dışında hiçbir kimsenin (diğer) bir kimseye üstünlüğü yoktur. Çirkin (işler, taşkınlık) yapıcı, kötü sözlü (dili bozuk), cimri ve korkak olması kişiye (kötüleme, noksanlık ve ayıp olarak) yeter.’4
’Muhakkak ki Allah, ne bedenlerinize ne de suretlerinize bakar. Fakat (O), kalplerinize bakar.’5
’Her kimi ameli yavaşlatırsa, nesebi onu hızlandırmaz.’6
’Ey insanlar! Haberiniz olsun, muhakkak ki Rabbiniz tektir. Ve muhakkak ki babanız da birdir. Haberiniz olsun ki, arabın aceme (arap olmayana), acemin de araba, kırmızı (tenli)nin siyah (tenliy)e, siyah (tenli)nin de kırmızı (tenliy)e takva ile (olan üstünlük) müstesna hiçbir üstünlüğü yoktur.’7
Rabbimizin ve Rasûlü’nün bize ilettiği bu sözlere baktığımızda yoruma bile mahal olmadığını görürüz. Tabi ki bu sözlerimiz, Rabbimizin Bakara suresi 269. ayette ’Ancak temiz akıl sahipleri öğüt alıp düşünür.’ buyurduğu gibi ’temiz akıl sahipleri’nedir. Çünkü nefsini aklının önüne geçirmiş bir kişiye bir şeyler izah etmek cidden zordur.
Rasûlullah (s.a.v.), yazımıza konu olan hadis-i şerifte kâmil müminlerin zaten bir vücut misali ya da başka bir hadis-i şerifte bahsedildiği üzere binanın tuğlaları misali8 dayanışma içerisinde olduklarını söylemektedir. Eğer aynı atadan olma bizler, birbirimize karşı sergilediğimiz merhametimizde, sevgimizde ve şefkatimizde milliyetçiliği, ırkçılığı, cemaatçiliği, partizanlığı ya da renktaşlığı baz alıyorsak, hadis-i şerife göre kâmil mümin olamamışızdır demektir. Bırakın Türkçülüğü, Kürtçülüğü, bu bağlamda kutlu Nebi’nin içerisinden çıktığı Arap milletine bile iltimas geçilmemiş ve asıl üstünlüğün takvada, yaptığımız işlerde olduğu Rasûlullah (s.a.v.) tarafından bildirilmişken birliğe, kardeşliğe en fazla ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde bizler neyin kavgasını yapıyoruz. Bir ırkın veya bir cemaatin üstünlüğünü ispat etmek için insanı bırakın öldürmeyi, diri diri yakıyoruz, karısını kaçırıyoruz, beytülmale (devlete) ait mallara zarar veriyoruz yada gizli bilgilerini uslanmayan bir topluma (İsraillere) satıyoruz. Rabbim bu ve benzeri hususlarda bizlere ayıklık ve feraset versin inşallah. Selam ve dua ile.

(Endnotes)
1 Buhârî, Edeb, 27.
2 el-Hucurât, 49/10.
3 el-Hucurât, 49/13.
4 Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.28, s.548, h.no:17313, Müessesetu’r-Risâle, Beyrut, 1997.
5 Müslim, Birr-Sıla-Âdâb, 10.
6 Müslim, Zikr-Dua-Tevbe-İstiğfâr, 11.
7 Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.38, s.474, h.no:23489, Müessesetu’r-Risâle, Beyrut, 1997.
8 Bkz., Buhârî, Mezâlim, 5.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.