Kanayan yara Gazze…
Üç tarafı İsrail Devletince ablukaya alınmış, yanı başında Mısır, o kadim ülke, o kadim kardeş bugün için yüzünü dönmüş…
Sesi pek de duyulmayan, dünyanın görmeme ve duymama garabetini yüzsüzce sergilediği…
Ama vakur, izzetli, cevval ve kahraman insanların yaşadığı toprak…
Ölümü, yaşamak için her şeylerini feda eden sefillere inat çok seven, gece gündüz şehadet arzusu ile yatıp kalkan mücahidlerin, yüreklilerin vatanı…
Gazze sahurda niyet edilen oruçların akşam olmadan patlayan toplarla, düşen bombalarla, atılan mermilerle cennette şehadet mertebesinde açıldığı kutlu sofra…
Gazze sırf Filistinli oldukları ve kendilerine ait olan vatanlarında yaşamak istedikleri için öldürülen, katledilen bebeklerin, çocukların diyarı…
BU UTANÇ BU DÜNYAYA YETER
Kutuplarda nesli kesilmek üzere olan fokları hayata döndürmek için servetler harcayan hayvan severler…
Kadının çok eşliliğini, nikâhsız yaşamasını, kürtaj yaptırmasını insan hakkı diye savunup ’Gazze’de bütün anneler ölmeli’ diyen insanlığını unutmuş bir canavara sessiz kalan kadın hakları savunucuları, feministler…
İki ağacın derdine düşüp Taksim’de güya haklarını arayan zavallılar, çapulcular, geziciler…
İçki sınırlandırılması yasasını kişisel haklara, yaşam özgürlüğüne müdahale olarak algılayanlar…
İnsani yardım için yola çıkan gemilere, uluslararası sularda teröristlerce düzenlenen saldırı sonrası ’ohh’ diyenler, ’otoriteden izin alınmalıydı’ diyenler mevzu Gazze olduğunda susuyorsanız –ki susuyorsunuz- bu masum çocukların ölümü, o suçsuz annelerin katledilişi bir günah, bir vebal ve bir utanç olarak size yeter…
KARA HAREKÂTINA ŞÜKÜR ETMEK
İsrail günlerce süren hava harekâtı sonrası Gazze’de kesin sonuç elde etme adına karadan ilerlemek, Gazze’yi karadan da abluka altına alıp kısa sürede yok etmek istedi. Bütün dünya haber sitelerinden, ajanslardan bu haberi duyduklarında ya da okuduklarında ’acaba ne olacak’, ’nasıl bir sonuç elde edilecek’ gibilerinden düşünmeye başladı. İşte tam bu esnada Hamas’ın askeri kanadı olan İzzeddin el-Kassam Tugayları komutanlarından duyanları hayrete düşürecek açıklama geldi. İsrail’in kara harekâtına başladığı için Rabbimize şükrediyoruz. Evet, yanlış okumadınız ya da ben yanlış yazmadım. Matbaa/baskı hatası da değil. Kassam Tugayları komutanı kara harekâtına şükrediyor. Peki, ama neden? Diye soruların akıllarınıza geldiğini biliyorum. Neden mi?
Gazze’de İsrail uçaklarını düşürebilecek, İsrail topraklarında ciddi tahribatlar yapabilecek silahlar yok çünkü.
Gazze’de varil ve misket bombalarına engel olabilecek siperler, sığınaklar, teçhizatlı evler yok çünkü.
Gazze’de İsrail semalarından insanların üzerine bombalar, mermiler yağdıracak uçaklar, heronlar, tanklar yok çünkü.
İşte bunlar ve bunlar gibi onlarca gerekçelerden ötürü işi bilen, eldeki mevcut imkânların farkında olan komutanlar kara harekâtına şükretti.
Peki, sonuç bu gün itibariyle İsrail yetkililerince 70 Hamas yetkililerince 150 İsrail askeri öldürüldü. Ha 1200 Filistinli öldü buna ne diyeceksiniz? Derseniz yine size komutanların söylediğini cevap olarak vereyim. Kara harekâtı olmasa idi de bu kadar Filistinli ölecekti. Nitekim 70 senedir ölmüyor mu?
RAMAZAN YİNE BEREKETLE GELDİ
İsrail malumunuz Gazze başta olmak üzere birçok Filistin topraklarına mübarek Ramazan ayında operasyona başladı. Bizler müslüman olma ve hatta insan olma refleksi ile olaylara üzüldük, tepki gösterdik. Tabi ki olması gerekende bu idi. Ama bu noktada 70 yıllık bu mücadelede 21 yakın akrabasını şehit vermiş Ümmü Abdullah isimli bir Filistinli annenin son saldırılarda 4 yeğeninin daha şehit olması üzerine bir taraftan ağlayarak ama diğer taraftan da izzet ve şeref ile bütün dünyaya haykırdığı şu cümleler meselenin oradaki insanların ruh dünyalarında nasıl bir vucudiyete sahip olduğunu göstermesi açısından son derece manidardır. Şöyle demişti Ümmü Abdullah: ’Şükürler olsun bu Ramazan da bereketle geldi, şehadetle geldi’.
Yine bu nokta da oğlu ile aynı cephede mücadele eden mücahitlerin kısa süreli ateşkeslerin birinde bir anneye öz evladının şehit olduğu haberini getirmeleri üzerine o vakur annenin mutluluktan çocuklara şeker dağıtması öyle her hafzalanın kavrayabileceği bir durum olmasa gerek.
ÖMRÜMÜZ HEP GIYABİ CENAZE NAMAZLARIYLA MI GEÇECEK
Lütfen yanlış anlamayın. Olmasın demiyorum ama… Soruyorum sadece biz müslümanların ömrü hep gıyabi cenaze namazları kılmakla mı geçecek? Aktif eyleme, fiili harekete ne zaman geçeceğiz? Bu vurdumduymazlığı, bu aymazlığı, bana neciliği, umursamazlığı ne zaman atacağız üzerimizden? Ne zaman ’müminler bir binanın tuğlaları gibidir’ hakikatine erip, ’bir bedenin uzvu’ olma nimetini yakalayacağız? Ne vakit ’komşunun açlığını idrak edip uykusuzluğu’ kendimize dert edineceğiz? Zevklerimizden, arzu ve isteklerimizden geçip ne zaman ’ümmet’ olma şuurunu yakalayacağız?
YAPILMASI GEREKENLER
Meseleyi tahlil ettikten sonra yapılması gerekenler sadedinde birkaç hususiyeti dile getirmeden noktayı koymak, hiç değilse bu elim durumu izah sadedinde vefasızlık olur kanısındayım. Peki neler yapılabilir?
Bana göre yapılabilecek en iyi yöntemlerden birisi, Gazze meselesinde aynı çığlığı terennüm eden başta Türkiye olmak üzere Katar, Şili, Venezuela gibi ülkelerin bir araya gelip BM’ye alternatif yeni bir oluşum meydana getirmeleridir. Hakkaniyet ve adalet düsturunda, ayrımcılığın olmadığı, herkese el uzatan, çıkar kaygısı gütmeyen ’Hılful Fudul’ tarzı bir oluşum.
Bunun haricinde tabi ki boykot ve meydanlardan haykırma vazgeçilmez tepkilerdi. Ama asıl sonuç alabilmek adına mutlaka fiili harekete geçmek lazım.
Başta ettiğimiz dua ile bitirelim:
Güçlü olan Allah’ım Zalimleri Zelil Et!..
Kanayan Yaramız Gazze;güçlü Olan Allah'ım, Zalimleri Zelil Et
Özlenen Rehber Dergisi 135. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.